ROMANYA - BÜKREŞ 1

Ağustos 2017


Fransa'da geçen yıl yapılan UEFA 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası'na dayım ile gitmiş ve  orada milli takımımızın maçları arasında da, Fransa'nın bazı şehirlerini de dolaşmıştık. Bu şehirlerden biri olan Lyon'da bulunduğumuz gün, Arnavutluk - Romanya maçı vardı. Serde Arnavutluk olunca, gündüzden Arnavutların eğlencelerine katılmıştık. Kaldığımız otelde hem Arnavutlar, hem de Romenler de kalıyordu. Akşam maçtan sonra bir Arnavut ile formaları değiştirmeyi düşünüp beklerken, Arnavutlar maçı kazanınca eğlenceye devam etmiş ve onlardan gelen giden olmamıştı. Lobide otururken yan masada oturan Romenlerle sohbet ediyorduk. Orada tanıştığım Romen Vasile ile formalarımızı değişmiştik. O beni Bükreş'e ve ben de onu İzmir'e karşılıklı davet ettik. Biraz da bu nedenle bu yılki gezi programına Romanya'yı aldım.


Vasile ile bu arada programım ile ilgili yazışmalar da yaptım. Yazışmalarımızda, Vasile bizi havaalanından alacak diye anlaştık. Eşim Nurşen ile İzmir, İstanbul üzerinden Bükreş Otopeni (Henri Coanda) Havaalanına vardık. Dışarıya çıkınca adımın yazılı olduğu bir kağıdı tutan birini gördüm ama o Vasile değildi. Meğerse bizim Vasile'nin Bükreş dışında bulunduğu bir şehirde işleri uzayıp bizi karşılamaya yetişemeyeceği için, bizi karşılaması için bir arkadaşını havaalanına göndermiş. Bu genç bizi arabasıyla kalacağımız otele götürdü. Ona teşekkür ederek vedalaştık ve akşam Vasile ile buluştuk. Benim üzerimde onunla değiştiğim forması vardı, ona sürpriz yapayım istemiştim. Birbirimize kırk yıllık dost gibi sarıldık. O şehir dışından geldiği için  benim formam üzerinde yoktu ama çok üzüldü ve tabii ki de benim onun forması ile gelmem çok hoşuna gitmişti.


Vasile ile akşam yemeği için otelden çıktık. Bükreş'in en tanınmış restoranı Caru Cu Bere'ye gittik. Bizi oraya götürdü ama bu restoran için ya sırada çok bekleyecektik, ya da bir gün sonraya rezervasyon yapmanız gerekiyordu. Bu akşam beklemeyip bir başka mekanda yemeğimizi yemeyi ve ertesi akşam için Caru Cu Bere'de rezervasyon yapmaya karar verdik.


Bir restoranda oturduk ve bir süre sonra Vasile'nin kız arkadaşı Cristiana da geldi. Çeşitli konularda sohbet ederek geceyi tamamladık. Ama yemekler öyle kötüydü ki, onlar bu durumdan rahatsız oldular ve ilgililere şikayet ettiler. Eminim bizi böyle bir yere getirdikleri için çok üzüldüler. Hesabı ısrarla ödemek istedim ama Vasile kabul etmedi ve epeyce bir tartışma neticesinde onun ödemesini kabul ettim.


Böyle bir gecenin ardından ertesi gün Bükreş'i gezme planımız vardı. Aylardan Ağustos ve hava o kadar sıcak ki sokaklarda adeta eriyorduk ısı 40 derecenin üzerindeydi, buna rağmen gezmeye çalışıyorduk. Otelimiz Lipscani (Old Town) bölgesindeydi ve zaten şehrin tarihi mekanları, barları, restoranları ve gece kulüpleri bu bölgede bulunuyordu. Biraz gezmeye çalıştık ama hiç de kolay değildi bu sıcakta gezmek. 


Beş gün sürecek Transilvanya gezimiz için internet üzerinden AVİS'ten araç kiralamıştım. Onların bürosu da İntercontenintal Hotel'de bulunuyordu ve onlarla görüşmeye gittim. Ertesi gün saat 10.00 da arabamız hazır olacaktı. Gerçi Romanya Genel ve Faydalı Bilgiler yazımda okuyacaksınız ama burada da biraz söz edeyim. Eğer Transilvanya gezisi yapacaksanız, bence Romanya'nın olmazsa olmazı, mutlaka kiralık bir araba ile gezinizi yapmanız. Başka ulaşım araçlarıyla oldukça zor bir tercih yapmış olursunuz.


Bu işi hallettikten sonra otelin hemen yanındaki National Theatre (Milli Tiyatro) binasına doğru yürüdük. Ancak bu mevsimde kapalı olduğu için içine giremedik ve gezemedik. Daha sezon açılmadığı için, bir oyun izleme fırsatımız da olmadı. Tiyatronun ön kısmında bulunan heykel önünde resim çekilmekle yetindik.


Şimdi de yolumuz üzerinde Bükreş Üniversitesi ve meydanı bulunuyordu. Binası oldukça güzel mimaride inşa edilmiş eski bir yapıydı.


Seyahat ettiğim bazı ülkelerde Mustafa Kemal Atatürk'ün anıtlarını görmüştüm. Bükreş, Odeon'da da bir Atatürk büstü bulunuyordu. Yabancılar bile Atatürk'e bu kadar saygı duyarken, Türkiye'de adının silinmek istenmesi insanın içini acıtıyor, ama bu günlerin geçmesini sabırla bekliyoruz. Bu büst hemen Ramada Hotelin önüne dikilmiş.


Bükreş eski şehirdeki binaların mimarisi nedeniyle, burası Paris'e benzetiliyor. Ama bu güzel binaların yanında daha sonra yapılmış olmasına rağmen, mimari estetikten nasibini almamış, çok kötü binalar da gölgeliyor bu güzelliği. Fotoğrafta Ulusal Müze’nin tam karşısında bulunan ulusal banka binası, ziyarete kapalı olan binanın dışından görünüşü muhteşem.
         

Akşam tekrar Vasile ile buluşuyor, Caru Cu Bere'ye gidiyoruz ve bu kez yerimiz hazır. Bu mekan Bükreş'in en popüler restoranı. Siparişlerimiz vermemize Vasile yardımcı oldu daha ziyade geleneksel Romen yemeklerini denemek istedik. Burada yemeklerin en özeli bir domuz incikinden yapılmış olanıydı ama biz yiyemeyeceğimizi söyledik Vasile'ye, O da bize bizim bildiğimiz yaprak sarmanın bir çeşidi Sarmale, (Mamaliga ile servis ediliyor), tavuk etinden, tercihe göre farklı etlerden de yapılan bir adını hatırlayamadığım bir Romen yemeği ile daha sonra bir çok yerde gördüğümüz Papanasi tatlısı ve beyaz şarap sipariş etti. Yemeklerle ilgili yorumu Romanya Genel ve Faydalı Bilgiler yazımda yapacağım.


Caru Cu Bere'de yemek süresince Romanya halk oyunları gösterisi de yapılıyordu. Hatta oyunların sonunda yabancı misafirleri da kaldırıp kendileriyle birlikte, oyunların oynamalarına imkan veriyorlardı.

Kapalı mekanlarda sigara içmenin serbest olduğu dönemde bu restoranda o kadar çok sigara içilmiş ki, o güzelim sanat harikası duvarlar sapsarı olmuş. Bunu Vasile de üzülerek anlattı.

Yemeğin bitiminde Vasile bize şehir turuna (Old Town) çıkarıyor. Gündüz sıcak nedeniyle gezemediğimiz yerleri hem akşam serinliğinde hem de onun rehberliğinde gezmek daha iyi geldi bize. Yolumuz üzerindeki ilk tarihi bina Tarih Müzesi, ama akşam açık olmadığı için giremedik. Transilvanya dönüşümüzde daha iki gün burada kalacağız ve eksik kalan yerleri tamamlayacağız.



Yolumuz üzerinde  Devrim Meydanı var. Çavuşesku döneminde halk isyan ederek bu meydana yürümüş. Meydanın hemen arkasındaki Komünist Partisi Merkez Binasından halkın üzerine ateş açılmış ve çok sayıda insan bu meydanda hayatını kaybetmiş ya da yaralanmış. Daha sonra Çavuşesku iktidardan alaşağı edilmiş. Bu nedenle buraya bir anıt dikilmiş  ve meydanın adı Devrim Meydanı olmuş. Buradaki anıtta bulunan kırmızı renk, akan kanı temsil ediyormuş.


Transilvanya gezimiz sonrası Bükreş'e döndüğümüzde, gündüz gözüyle bu meydana bir daha geldik. Bu sırada üzerlerinde çeşitli milliyetlere ait asker giysileri ile bir grup bulunuyordu. Sanırım bir film çekimi vardı ama bekleyemedik.


Bağımsız Romanya'yı kuran ilk kral 1. Carol'un at üzerindeki heykeli ve arkasında bulunan 1. Carol Üniversitesi Kütüphanesi, Devrim Meydanının hemen yanında bulunuyor. Alman asıllı olmasına karşın Romenlerin çok sevdiği bir kral 1. Carol'ün Komünist dönemde kaldırılan ve eritilen bu heykeli, devrim sonrasında halktan para toplanıp yeniden yaptırılıp yerine konulmuş.


Yürümeye devam ettik. Şimdi de karşımızda Athenaeum binası vardı. Bu binada dünyanın birçok müzisyeni konserler vermiş. Tabii ki yanlış zamanda seyahate çıkarsan olacağı bu, henüz açık olmayan bu binayı da gezemediğimiz gibi, bir programını da izleme olanağı bulamadık. Bu binanın karşısında çok daha büyük bir konser salonu bulunuyordu. Vasile bize o salonda çok kez etkinliklere katıldığını söyledi.


Sırada Çeşmeci Parkı (Gradina Cismigiu) vardı. Gece çok da iyi aydınlatılmamış olan bu parkta bir süre dolaştık. Gündüz buraya gelme fırsatı bulamadık. Oysa oldukça güzel olan bu parkta gündüz de bulunmamız gerekirdi diye düşünüyorum.


Sırada Pentagon'dan sonra dünyada ikinci büyük binası, Çavuşesku döneminde saray olarak yaptırılıp, kullanılmış. 1100 odalı olan bu bina, şimdi Parlamento Binası olarak kullanılıyor. Çavuşesku iktidardan indirilince, yargılama sonucu bu sarayın duvarında kurşuna dizilerek idam edilmiş.

Demek ki neymiş, böyle büyük saraylar yapılarak büyük olunmuyormuş !!!

Bu binayı gezmek de mümkün ama önceden randevu almak gerekiyor ve sınırlı sayıda ziyaretçi kabul ediliyor. 

Oraya kadar yürüyünce, günün yorgunluğu da üzerine eklenince epey yorulduk. Bu devasa binanın çevresini dolaşamadık ve sadece önünde fotoğraf çekildik. Cristina arabasıyla gelip bizi buradan aldı ve otelimize döndük. Vedalaşıp ayrıldık ve yine karşılıklı olarak davetlerimizi yaptık.  


Bugün yolumuz Transilvanya'ya..... 




     İYİ SEYAHATLER

Hiç yorum yok: