YUNANİSTAN - METEORA

Ağustos 2015

Thasos adası dönüşümüzde tekrar Kavala'da geceleyip, sabah yola çıkıyoruz ve hedefimiz Meteora. Meteora'ya ulaşmak için iki yol var, birisi Selanik, Kozani üzerinden gidilen, diğeri ise Selanik, Larissa üzerinden gidilen güzergah. Biz birinci yolu tercih eciyoruz, çünkü Yunanistan'ın iç ve dağlık bölgelerini de görmüş olacaktık böylelikle. Bu yol yaklaşık 240 km.


Yol güzergahı dağlık, inişli yokuşlu bazı yollar oldukça güzel bazıları ise dar ve sürekli virajlıydı. Bu dar yollarda ilerlemek, hele önünüze bir ağır vasıta denk geldiyse, sürekli iki düz çizgi nedeniyle oldukça zaman alıcı oldu ama buna da değdi doğrusu. Resim çekişimiz düz yola denk gelmiş. :)

Yunanistan'ın bu bölgesi tarım arazileriyle kaplı. Bizde özellikle ege bölgesinde üretimi terk edilen pamuk, tütün ve ayçiçeği tarlaları burada oldukça yoğun. Yerleşim yapılarına bakıldığında da zengin bir yer görünümü var. Demek ki tarımdan iyi para kazanıyorlar.
 
Yol güzergahında bir yerden erik ve armut alıo yedik, oldukça lezzetliydiler. Aslında satıcı ev yapımı şarap ta satıyordu ama almadık ve sonra çok pişman olduk, çünkü Meteora da içtiğimiz ev yapımı şarap bir harikaydı.

METEORA


Kavala'dan başlayan yolculuğumuz yaklaşık 4 saat sürdü. Otelimize yerleşip hemen haritamızı alıp yola çıkıyoruz. Yolda Kaliforniya'lı olduğunu ve Macaristan'da yaşadığını söyleyen bir kızı da arabamıza alıp, kıvrımlı yollardan ilerleyerek burada bulunan 6 manastıra ulaşıp geziyoruz.


Meteora, doğal kumtaşı kayaları üzerine inşa edilmiş eski manastırların olduğu bir bölge. Kayalar kumtaşı ve çakıltaşı karışımından oluşuyor. Bu yapı yaklaşık 60 milyon yıl önce oluşmuş.


Bölgedeki  bu kayaların  bulunduğu şehrin adı Kalambaka ve hemen yanında Kastraki bulunuyor.


Meteora "havada asılı", "gökyüzünün ortasında" anlamlarına geliyor. Burada altı adet manastır bulunuyor. Bu manastırların yapıldıkları tarihler tam olarak bilinememekle birlikte 14. ve 16. yüzyılda yapıldıkları düşünülmektedir. Manastırların ikisinde kadınlar, dördünde de erkekler yaşamaktalar.

Araştırmacılar burada 50 bin yıl önce mağaralarda insanların yaşadığını tesbit etmişler. 9. yüzyılda buraya gelen keşişler bu yerden 550 m. varan bu yükseltilere yaptıkları mağaralarda yaşamışlar. Bunların en önemlisi, Theopetra mağarası.


Resimdeki St. Nicholas Anapausas Kutsal Manastırı, Meteora yolu üzerindeki ilk manastır.Bu 16. yüzyılda yapılmış içinde küçük bir kilisesi olan manastır.





Yolumuz üzerindeki ikinci manastır, Rousanou Manastırı idi. Burası küçük bir manastır ve pek fazla bir şey yoktu ama ilk heyecanla buraya 3 euro vererek daldık tabii. Buradaki bütün manastırların girişleri 3 er euro.

Rousanou St.Barbara Kutsal Manastırı da 16. yüzyılda kurulmuş ve burası bir kadın manastırı.




Sıradaki manastır, Varlaam Manastırı oldu. Burası Meteora kompleksindeki ikinci büyük manastır. Bu da yine 16. yüzyılda inşa edilmiş ve bir erkek manastırı.


Erişimi oldukça zor ve 373 m. yüksekte olan bu manastıra insan ve malzeme çekmek için resimdeki bucurgat kullanılmış ve hala kullanılıyor.


Resimdeki şarap fıçısı tam 2000 litrelik. Demek ki papazlar fena içiyorlarmış. :)
 


Megalo Meteora manastırı 14. yüzyılda yapılmış olan bu manastır, Athanasios Koinovitis önderliğinde buraya gelenlerce kurulmuş. Bu manastır Meteora'da bulunan en büyük manastır ve tabii ki erkeklerin. Bu manastıra da ulaşım hayli zorlu, merdivenlerden tırmanılarak varılabiliniyor.

























Kutsal Trinity Manastırı  15i yüzyılda inşa edilmiş bir erkek manastırı.



Agios Stefanos (St. Stephen) Manastırı. Bu manastır da 16 yüzyılda inşa edilmiş. 2. dünya savaşı sırasında direnişçileri barındıran bu mağara Naziler tarafından ele geçirilmiş. Şimdi rahibelerin manastırı olarak kullanılıyor.


  

Biz Kastraki'de bir otelde kaldık adı SPANAS ve gerçekten çok temiz, düzenli ve otoparkı bulunan bir oteldi, buraya gidenlere şiddetle tavsiye ederim.


Adını hatırlamamakla birlikte, otele varmadan yaklaşık 200 metre Kalambaka yönündeki bir restoranda harika musakka, kuzu kebap yedik ve harika ev yapımı şarap içtik tavsiye olunur. Yol üzerinde zaten resimdeki görüntüyü görebilirsiniz.


Yunanistan seyahatimizin ATİNA bölümü için tıklayınız


İYİ SEYAHATLER



YUNANİSTAN - THASSOS (TAŞÖZ) ADASI

Ağustos 2015

Yunanistan'daki Kavala'dan sonra sıra Thassos adasında. Kavala'dan Thassos adasına direkt feribotla gitmek mümkün ancak günde sadece 4 gidiş ve geliş var. Oysa hem adaya daha yakın ve ayrıca daha ucuz olması ve gün içinde çok sayıda seferin bulunması nedeniyle, genellikle Keramoti'den ulaşılıyor ve biz de böyle yaptık. Daha Keramoti'deyken elimize verilen ada haritasını yolculuk sırasında inceledim ve ilk gün adanın sağ taraftaki yolunu takiben gezmeyi ve uygun bir otel de bulunca orada kalmayı planladık. Gezilerimde genelde önceden otel rezervasyonları yapmakla birlikte bu sefer görerek ve beğenerek bir yerde kalma düşüncesiyle rezervasyon yapmamıştım.



Adaya yaklaşık varış 45 dakika sürüyor ve bu yolculuk sırasında da martılar eşlik ediyor feribota.




Feribottan Limenas'ta (Thassos merkezi) inip, Prinos, Skala Marion, Limenaria yolunu takiben Potos'a vardık. Doğal bal, şarap, zeytin, zeytinyağı gibi ürünlerin üretilip satıldığı Theologos'a gitmeye karar verdik.


Adanın Osmanlı dönemindeki adı Taşöz ve gerçekten bu ismi hakediyor. Büyük bir bölümü, özellikle merkezi taş ve mermerden oluşuyor. Adada çok sayıda mermer ocağı görebilirsiniz.



Theologos, adanın için kısmında ve daha yüksek bir seviyede yer alıyor. Burası adanın en eski yönetim yeri olarak kullanılmış. Burası da genellikle taş olan bir yapıda bu nedenle evler genelde taş olmakla birlikte, bizim kiremit olarak adlandırdığımız çatı kaplamaları da taştan yapılmış.


Burada gezerken burnumuza nefis kuzu çevirme kokuları geldi ama biz o gece için deniz ürünleri ile bir akşam yemeği planlamıştık. Bu yüzden pas geçmek zorunda kaldık ama aklımızdan da bir türlü çıkmadı doğrusu. Burada bulunan bir dükkandan bal, yöresel şarap gibi şeyleri alarak tekrar Potos'a döndük.


Burada bir de yöreye uygun terlikler yapan ve satan bir dükkan var isterseniz oradan da terlik almanız mümkün.

Oradan itibaren kalacak bir yer aramaya başladık. Bütün kıyı şeridini aradık taradık ama ne yazık ki bir kalacak yer bulamadık, olanlar da çok yüksek fiyat talebinde bulunuyordu. Biz de nasıl olsa daha ileride uygun bir yer bulabileceğimizi düşünerek bu fiyatı yüksek teklifleri de reddettik. Adanın tümünü dolaşmak 4 saat sürüyor ama biz sadece 4 saat otel aramak zorunda kaldık. Ve otel bulamadan merkeze yani Limenas'a geri döndük. Aslında adada bulunan çok sayıda otel, motel ve pansiyon görünce ilk aklımıza gelen, bu kadar yer nasıl dolar olmuştu ama bütün doğu Avrupa ülkesinden insanlar tatil için en yakın yer olarak buraya gelidiğini gördük ve tesadüf Yunanistan'ın bir bayramına denk gelmişti.


Merkezdeki bir otelde yer sorduğumda doğal olarak yok dedi bir bayan resepsiyon görevlisi ve ben de başka bir yerde yer bulma konusunda yardımını istediğimde, "Bugün sizin gibi çok sayıda insan geldi ama yer yok hiçbir yerde "dedi. Ne yapabileceğimizi sorunca da yatacak yer olarak plajı tarif etti :) ve arabamızın olup olmadığını sordu var deyince de " Çok şanslısınız arabanızda uyuyabilirsiniz " dedi.

Öncelikle iyice acıkan karnımızı da doyurmak için kıyı şeridindeki bir balık restoranına gittik. Oraya giderken yolda "parking" yazan bir levha gördük, karanlık ve ağaçların altında olan bir yerdi, siparişleri verince ben arabayı oraya çektim ve döndüm. Tabelalarında taze balık yazmasına ve siparişte uyarılarımıza rağmen çok kötü balık ve kalamar getirdiler ve biz sadece Grek Salata ile karnımızı doyurduk. Sorduğumda da bu kadar müşteri var biz taze balığı nereden bulacağız dediler. Evet siz siz olun balık ve diğer deniz ürünlerini görmeden sakın ola sipariş vermeyin bu birinci uyarım.


O geceyi, allahtan karanlık ve sessiz bir yerdi, o otoparkta geçirdik. İkinci uyarım da gitmeden mutlaka rezervasyon yapınız, bizim durumumuza düşmemek için. Otopark 2 Euro idi ve biz 2 Euro'luk otelde kaldık diye bütün gün kendimizle dalga geçtik. :) Resimde Nurşen hanım yatma hazırlığında. )


Sabah kalkıp bir pastanede börek ve çay eşliğinde kahvaltı yaptık. O gün geriye dönecektik ama aklımız o nefis kuzu çevirmede kalmıştı. Bu sefer şehrin sol tarafından takiben adayı gezmeye karar verdik. Bu yol çok dar ve çok virajlarla dolu olan bir yol ama güzel plajların ve harika manzaralarla dolu koyların da bulunduğu bölge burası.
   


Bu gezide esas amacımız denize girmek değildi, (Çünkü yazlığımızın bulunduğu Dikili'de denizimiz ve plajımız çok güzel) ve sadece Golden Beach'ten denize girdik. Gerçekten pırıl pırıl denizi ve altın kumlarıyla bu adı hakediyor.


Adada çok sayıda plaj olmasına karşın en ünlü plajları burası ve Aliki Beach. Aliki plajı güzel olmasına karşın park yeri bulunmaması nedeniyle biraz sınıfta kalıyor. İnsanlar o dar yol üzerinde park yeri bulmaya çalışıyor.  

Potos'a varıp oradan tekrar Theologos'a dönüyoruz, zaten karnımız da iyiden iyiye acıkmış durumda. Theologos'taki restoranda değişik et yemekleri olmakla birlikte biz kuzu çevirmeyi tercih ediyoruz tabii ki. Garson Türk olduğumuzu öğrenince, kendi atalarının da buraya Gümüşhane'den geldiğini anlatıyor bize. Evet üçüncü tavsiyem illa ki burada kuzu çevirme yemeniz. Orada bir iki restoran daha var ama bence yukarıdaki resimdeki restoranı tercih ediniz.


Karnımız doyunca keyfimiz de yerine geliyor ve şimdi ver elini,Limenaria üzerinden Limenas. Şehre varınca doğrudan feribot iskelesine yönelip ilk feribot ile tekrar Keramoti üzerinden Kavala.

Aslına bakarsanız deniz ve eğlence amaçlı bir tatil arayanlar için güzel bir yer. Çok sayıdaki plajları var ve özellikle Potos'da gece eğlencelerinin güzel olduğu söyleniyor ama kalacak yer derdinden. :) böyle bir fırsatı kullanamıyoruz.        


Yunanistan seyahatimizin Meteora bölümü için tıklayınız..


İYİ SEYAHATLER