Kazakistan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kazakistan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KAZAKİSTAN - GENEL ve FAYDALI BİLGİLER

MUHTELİF TARİHLERDE


Kazakistan’a ilk olarak 2003 yılında başkent Astana’da bir projenin müdürü olarak çalışan arkadaşım Uğurlu Doğan Güneş’i ziyaret ve orayı tanımak amacıyla gitmiştim. Burada yaptığım araştırmalar çerçevesinde oraya bir yerel firma açmaya karar verdim. Burada iki yerel firma kurdum. 2007 dünya ekonomik krizi Kazakistan’ı ciddi anlamda etkilemişti. Dolayısıyla bizim işlerimiz de bu etkiden nasibini aldı ve 2008 yılında Kazakistan iş hayatından çekildim. Resimde ofisimiz çalışanlarıyla.



Yukarıdaki  kısaca söz ettiğim iş nedeniyle Kazakistan’da bulunduğum süre içinde bir çok Kazakistan şehrini gezip dolaşma fırsatım oldu. Bu şehirlerden başkent Astana, eski başkent Almata, kuzey Kazakistan şehri Kostanay ve önemli gördüğüm Stalin’in toplama kampı Aljir’i blogumda paylaştım. Diğer şehirleri de zaman içinde paylaşacağım.

İş yaşamından çekildiğim Kazakistan'a her yıl bir kez görmeye gidiyorum. Özellikle Başkent Astana her gördüğümde beni şaşkınlığa düşürecek biçimde gelişiyor. Hızlı büyümesi nedeniyle, neredeyse kenti tanımakta güçlük çekiyorum.






Bu yazıyı yazarken, bir süre tercümanlığımı yapan Kazak kızı Saule, verdiği bilgilerle hem benim orayı daha iyi tanımama, hem de yazıyı okuyanların daha iyi bilgi sahibi olmalarına vesile oldu.






Burada sözü Kazakistan’ı anlatması için, Saule Bupegaliyeva'ya bırakayım; Resimde Saule..

"Kazakistan, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra ortaya çıkan oldukça genç bir ülke sayılır. 16 Aralık 1991 tarihinde Kazakistan’ın Yüksek Konseyi “Kazakistan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ve devlet egemenliği hakkında” yasasını onaylamıştır. Kazakistan’ın bağımsızlığı ilan edildiği tarihten itibaren Kazaklar milli bir bayram olan Bağımsızlık Gününü kutlamaya başladılar. Bu sene de Kazakistanlılar, Kazakistan'ın bağımsızlığının 22. yılını kutlayacaklardır. Bağımsız devlet olarak bu 22 sene içinde Kazakistan ekonomik ve siyasi alanlarda büyük başarılar gösterdi. Kazakistan'lıların yaşam şartları Sovyetler dönemine göre daha iyi oldu. Sık sık 40-60 yaşında olan insanların şu sözleri duyulabilir: “Biz böyle şeyleri rüyada bile görmedik”, “Bizim için bunlar lüks sayılır, biz bir ekmek ve çay ile idare ediyorduk” vs. Ben de 10 sene önceki ve şu anki yaşamımızın şartları arasındaki büyük farkları görüyorum. Bunların birisi mesela, Kazakistanlılar eskiden ülke dışına tatile fazla çıkmadılar, maddi durumundan dolayı imkansızdı. Yaklaşık on sene önce çok az sayıda Türkiye ve Mısır gibi ülkelere tatile gitmeye başladılar (bu ülkelere turlar en ucuz bizde). Ama bugünlerde Avrupa ve egzotik ülkelerde tatil yapan Kazakistanlıların sayısı gittikçe artıyor. Bu fark insanların maddi koşullarının iyileşmesinin, aynı zamanda da ülkenin gelişmesinin göstergesi olarak kabul edilebilir.  Ve bu kısa süre içinde oldukça büyük bir artış. Böyle giderse, torunlarımızın ne parlak bir geleceği olacak. Tabii ki, Kazakistan’da eksikler çok, bunlara da zaman lazım, ama en önemlisi olan Cumhurbaşkanımızın doğru bir kalkınma politikasını sürdürmesidir".


"Kazakistan’da 100’den fazla millet oturmaktadır. Bütün etnik grupların üyeleri barış ve uyum içinde yaşamaktadırlar. Ayrıca 1 Mayıs tarihinde resmi ulusal bayram olarak kabul edilen Kazakistan Halklar Birliği Bayramı olarak kutlanır. Doğal olarak, burada karışık nikâhlar yaygındır".



" Devlet dili olarak kazak dili ilan olunmuştur, Rus dili ise resmi dil statüsüne sahip olup uluslararası dil olarak kullanılmaktadır. Şu anda Rus dilinin sahip olduğu statüsünün kaldırılması ile ilgili konu görüşülmektedir. Artık kreşlerde, okullarda, yüksek okullarda eğitim kısmen olarak Kazakça verilmektedir. Devlet makamlarında belgeleme işlemleri devlet dilinde yapılmaya başlamış, belgeler Kazakçaya çevrilmektedir. Kazakistan halkı böyle bir reformun gerekli olduğunu anlamaktadır. Elbette her köşede Kazakça konuşulması için zamana ihtiyaç var. Çok uluslu halk Kazakçayı öğrenmeye başladı. Zorluk çekenler ise başka ülkelere göç ediyorlar".

"Kazak'lar 3 cüze ayrılmaktadır. Cüz (Yüz) Kazakçada “birlik” anlamına gelir. Cüz, aile reisine yani babasına göre belirtilir.  Hanlık döneminde Kazak halkı “ulu (büyük) cüz”, “orta cüz” ve “küçük cüz” olarak üçe bölünmüştür. Her cüz bir çok boy ve soya ayrılmaktadır".  



"Her cüzün kendi tarihsel alanı, toprağı bulunuyor. Böylece, Ulu (Büyük) Cüzün toprakları Yedisu (Yedinehir) bölgesi ve Güney Kazakistan bölgesi, Orta Cüzün – Orta, Doğu ve Kuzey Kazakistan bölgeleri, Küçük Cüzün — Batı Kazakistan bölgesidir. Eskiden bir cüze dahil olan Kazak kabileleri birbirlerine akraba ve hatta ortak bir atanın torunları olarak sayılmıştı. Şimdi de aynı görünüş var, ama bu çoğunlukla soy için geçerlidir. Bugünlerde de bazen Kazaklarla ilk tanıştığımda boy ve soyum sorulur. Aynı soydan gelirsek, “akrabayız”, “ablam” ya da “kardeşim” denmeye başlıyordu.  Her Kazak erkek, kendi boy ve soyunu, ayrıca yedi atasının isimlerini  bilmelidir. Kızların ise boy ve soyunu bilmek yeterlidir."



Yukarıdaki resimde, Astana eski adliye binası bahçesinde bulunan bir heykel. Bu üç kişi bahsi geçeb cüzlerin aralarındaki sorunları çözen, akil adamlar.ya da o dönemim hakimleri.

"Tabii ki bu zamanlarda Kazak halkının böyle açık bir ayrışması yoktur, hanlık dönemindeki gibi. Ama yine de her aile “Cüz” geleneğini yaşatıyor, özellikle yaşlı aile üyeleri".

"Bizim ailemiz Orta Cüze dahildir. Orta Cüz, Argın, Nayman, Kıpçak, Kerey, Kongrat gibi büyük boylardan türemiştir. Boyum Kerey (Керей), onun içinde de soyum Siban (Сибан). Rahmetli dedemin yazılarının ve babamla amcalarımın araştırmalarının sayesinde daha geniş aile soyağacımı oluşturabildik”.


Resimde Saule Bupegaliyeva'nın soy ağacı.

"İsimleri kalın çerçeve içine alan erkeklerimiz öldüler, diğer kalanlar sağ. En üstte boş bir çerçeve görebilirsiniz, bu da bizim en küçük erkek akrabamızın yeridir. Kesin ismini henüz öğrenemedik, ancak oğlanın doğduğunu biliyoruz. Öz ailemden söz etsek, babamın adı Boranbay (Боранбай), 2 oğlu var, yani abim Kadırjan (Кадыржан) ve kardeşim Daniyar (Данияр).  Gördüğünüz gibi aile soyağacında kızların isimleri yazılmıyor. Yani ismimi bulamazsınız  :) "

"Kazakların mezar taşı üzerinde soyadı ve isim altında boy ve soy adı yazılması gereklidir".

Burada artık ben de Kazakistan gözlemlerimi paylaşayım;

Bu konuda farklı değerlendirilmeler yapılsa da, nüfus yapısı çoğunluğu kadınlardan oluşan bir demografik bir yapı var Kazakistan'da. Biz de "Kazak erkek" tanımı vardır ya kıymetli manasında, tabii ki az sayıda erkek orada kıymetli oluyor.

Hayatın her alanında çalışanların çoğunluğu kadın. Yolda giderken asfalt çalışmasında, inşaatta çalışan sıvacı, duvarcı, tesisatçı hatta kule vinç operatörü kadınları görüsünüz. Hele marketlerde, dükkanlarda çalışan erkek görmek neredeyse imkansızdır. Gece yarısı yolda buz kıran (daha ilerde hava durumu konusunda buna değineceğim), çöp toplayan, parklarda çalışan çoğunlukla kadınlardır. Yani hayatın yükünü büyük çoğunlukla kadınlar taşıyor burada. Kazakistan'da erkek olmak büyük ayrıcalık.

Buraya ilk gittiğim dönemlerde çalışanların ücretleri çok düşüktü, şimdi giderek ücretler iyi bir duruma geldiğini söyleyebilirim. O az ücret alınan dönemde bile kadınlar aldıkları o az ücreti tamamen giyimlerine harcamakta hiç bir sakınca görmez, nasılsa yiyecek bir şeyler buluruz diye bakarlardı. Geçen zaman sürecinde artan ücretlerle birlikte, gerek giyim kuşam, gerek yaşam tarzları oldukça yükseldi Kazakistan vatandaşlarının. Resimde geleneksel giysileri içinde Mesir festivali için Manisa'ya gelmiş olan Kazak kızları.



Doğum günleri Kazaklar için belki de en önemli olay. En azından yakın arkadaş çevresiyle de olsa mutlaka iyi bir yerde kutlama yapmaları gerekir. Belki 1-2 aylık maaşını o gece için harcayabilirler.
Ayrıca dikkatimi çeken bir olay da, ölen insanları öldüğü günde değil, doğduğu günde anıyorlar  yemekli ve içkili bir toplantıyla. Onlar da Müslüman ama gelenekleri böyle.

Kazakistan'da nüfusun % 62 sini Kazak'lar, %25 ini Rus'lar, diğer kalan bölümünü ise Ukrayna'lılar, Alman'lar, Özbek'ler, Tatar'lar, Uygur'lar ve diğer  farklı milliyetten insanlardan oluşuyor.


Astana'ya ilk gittiğim dönemde merkez pazar (ortalık pazar) a yakın küçük bir cami vardı. Sovyet döneminde, Astana'ya  her dinden vatandaşlar için birer ibadethane yapmışlar ama sembolik ölçülerde. Orada bulunduğum dönemde Bahreyn'in finansmanıyla büyük ölçülerde bir cami inşa edildi. Bir diğeri de son dönemlerde inşası tamamlanan ikinci büyük cami oldu.

Bu nüfus yapısına uygun olarak,  Ortadoks, Katolik kiliseleri ve Musevi havraları gibi ibadethaneler var ancak sayısı oldukça az.



Burada önemli bir şeyi, özellikle Türkiye'deki Turancılarla paylaşmak istiyorum. Bulunduğum süre içerisinde, Turan fikrine ilgi duyan sadece bir  Kazak avukat ile tanıştım. Anadolu Türkleriyle bir olup kurtarılmayı beklemiyorlar. Üstelik Türkleri de sevdikleri pek söylenemez.

Yine Saule'yi dinleyelim;

"Kazaklar misafirperver insanlardır. Akrabaları ve arkadaşları eve ya da kafe ve restoranlara yemeğe davet ederek herhangi bir iyi vesileyle topluyorlar. Üstelik, illa resmi devlet bir bayramı olması şart değil, kutlama sebebi farklı olabilir: doğum günü, oğulun askerden dönüşü, çocuğun birinci sınıfa, yani okula başlaması, evlilik yıldönümü, vs. Böyle özel günlerde misafirlere Kazak ana milli yemeği “Beş parmak” ikram edilir. “Beş parmak” el ile yendiği için böyle bir ad almıştır. En lezzetli “Beş parmak” at etinden yapılır, ama bugünlerde at eti çok pahalı olduğu için dana, sığır ve koyun eti de kullanılır. “Beş parmak” için et özenle seçilmektedir. Çünkü kime hangi etli kemik verilecek çok önemli bir adettir. Ev yapımı “Şujık” (sucuk) da böyle ziyafetlerde yenmesi mümkündür. Genelde Kazak mutfağı etli ve hamurlu yemeklerden oluşuyor. Hazırlanması çok zaman gerektirir ve gerçekten çok uğraştırıcı bir iştir. Örneğin, “Beş parmak” hazırlanması için en az üç saat gerek. Sanırım, bu nedenle toplu yemek yerlerinde kazak mutfağı yemeklerini tatmak zordur. Ama bazı yerlerde birkaç saat önce  masa rezervasyonunu yaptığınızda kazak mutfağı yemekleri için de sipariş verebilirsiniz".  

Söz yine bende ;

Kazak mutfağı geniş bir mutfak değil. En önemli yiyecekleri "Beş Parmak" ve  "Şaşlık" . Coğrafi yapı nedeniyle birçok sebzeyi orada görmek mümkün değil. Görebileceğiniz sebzeler de ülkenin güneyinden veya Özbekistan'dan geliyor. Zaten sebze ile araları pek yok olmazsa olmazları et.


Beş Parmak adındaki yiyecek, etin kaynatılması daha sonra içine bildiğimiz yufkanın atılması ile yapılıyor, Pişince de yufka en alta, etler onun üstüne, onun üzerine de soğan konularak servis ediliyor. Şaşlık ise bizim bildiğimiz şiş kebap. Lagman, Mantı, Pilav (özellikle Özbek Pilavı ) denenmesi gereken lezzetli yiyeceklerden.

Rus restaurantında daha farklı onlara özgü yemekler bulmak mümkün. Rus mutfağı, Kazak mutfağına göre daha zengin. Kentte ayrıca, Azeri, Özbek, Çin, İtalyan, Gürcü restoantları da var. Buralarda da lezzetli yiyecekleri tatmanız mümkün ama fiyatlar oldukça yüksek.

Kazakistan denince içki olarak akla "Kımız" geliyor tabii ki ancak çok yoğun kullanıldığını söylemek mümkün değil. Ama giderseniz bir denemekte fayda var. Kımız bildiğiniz gibi kısrak sütünden elde ediliyor.











Sovyet döneminde Rus kültüründen oldukça fazla etkilenmiş Kazaklar. Rusların ünlü içkisi Vodka, Kazakların da en çok tükettikleri içki denebilir. Yalnız genç nesilde bu tercih biraya yönelmiş durumda. Kadınlar daha çok kanyak içmeyi seviyorlar.







Kazak vatandaşlarının çoğunluğu eğlenceden uzak kalmıyorlar. Özellikle bayramların sayısının çok fazla olması nedeniyle tatilleri çok fazla. Bu nedenle eğlenmek için oldukça bol zaman da buluyorlar. Kafelerde kızlı erkekli, kız kıza oturanların çokluğu dikkati çekiyor. Her yaştan insan aynı ortamda eğleniyor, görüntü bize göre daha modern. Soğuk bir ülke olması nedeniyle, kış dönemlerinde hafta sonlarını AVM'lerde geçirip burada eğleniyorlar.



Kazaklar, Müslüman olmalarına karşın, muhafazakar yapıda insanlar değiller. Din baskısı diye bir şey hissetmiyorsunuz. Son dönemlerde bazı müslüman misyonerlerin faaliyeti nedeniyle bazı Kazak kadınların başlarını örtmesi dikkati çekiyor.




Nevruz bayramı Kazaklar için çok önemli. Yani yeni yılın başlangıcı olarak kabul ediliyor ve coşkuyla kutlanıyor. Bir Nevruz bayramında Kazak bir ailenin  evine davet edildim ve o kutlamayı birlikte yaptık, şarkılarla,  danslarla. Tabi bu kutlamanın olmazsa olmazı beşparmak ve vodka..

Yemeklerde dost (tost) söylemek çok geleneksel. Her kadeh kaldırılışında törensel bir hava var, bir kişi o günün anlamına ilişkin bir konuşma yapıyor ve herkes birden içiyor kadehte ne varsa. Resimde Nevruz'da beni evine davet eden Kazak arkadaşım, Koblandı dost söylerken.



 Kazakistan'a Gidecek Olanlara Faydalı Bilgiler:      
                                                    
1- Kazakistan’a gitmeyi düşünürseniz, yaz aylarını tercih etmelisiniz. Kışın da elbet ayrı bir güzelliği var ama yukarıda bahsedilen yerleri görmek mümkün olmaz.
2- Barınma için çeşitli seçenekler mevcut, isterseniz bir oteli ya da günlük kiralık evleri tercih edebilirsiniz.
3- Astana ve Almati genelde pahalı şehirlerdir.
4- Güvenliği özellikle yabancılar için pek iyi olmayan bir şehir. Gece yalnız başınıza sokaklarda dolaşmamalı, gideceğiniz yere bir araç ile gitmelisiniz. Çok sayıda darp edilen ve üzerlerinde ne var ne yok alınan insanları biliyorum.
5- Para birimleri tenge, bizim liranın yaklaşık, 1/70 ü kadar. Tenge Kazakça para demek.
6- Kazakistan Türklere bir ay için vize uygulamıyor. Ancak gıcık bir görevliye denk gelirseniz uğraşabilirsiniz her şeye rağmen.
7- Kazakistan’a 10.000 USD’den fazla para sokamazsınız. Eğer bu miktarın üzerinde bir para a ile çıkmaya kalkarsanız, paralarınıza el konulabilir.
8- Şehir içinde her özel aracı durdurabilir ve taksi olarak kullanabilirsiniz. Ama son gidiş zamanlarımda artık özel araçların fazlaca durmadığına da şahit oldum. Sanırım durum refahın artmasıyla ilgili.

Eski başkent Almata yazımı okumak için tıklayınız...



İYİ SEYAHATLER


KAZAKİSTAN - ASTANA

MUHTELİF TARİHLERDE


"Kazakistan Genel ve Faydalı Bilgiler" yazımda buradaki iş yaşamımdan söz etmiştim. Kazakistan'a her yıl bir ziyarette bulunuyorum. Özellikle başkent Astana, hızlı büyümesi ve gelişmesiyle beni şaşkınlığa uğratıyor. Sanırım dünyanın hiç bir kenti bu kadar hızlı büyümüyordur.

Öncelikle bu şehrin yakın geçmiş hikayesini anlatayım. Bu şehrin adı daha önce Tselinograd iken, başkent olunca, Astana olmuş. Kazakça'da Astana, başkent anlamına geliyor. Sovyetler döneminin sonunda ayrılma sürecine kadar, başkent Almata (Almaty) iken, söylenti o ki, Turgut Özal'ın  Kazakistan'a yaptığı bir gezi sırasında Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'e, başkentin daha orta bir yere taşınma önerisinin ardından, başkent Astana olmuş. Benim ilk gittiğim dönemde nüfus 350.000 civarında iken, başkent oluşundan sonra 700.000 i geçmiş durumdadır. Demek ki ben sonradan gelen 350.000 Astanalıdan daha eski Astanalıyım. Astana benim bir yabancı ülkede en fazla yaşadığım kent. Bu nedenle bu kente karşı ayrı bir sempatim var.

Astana, koskocaman bir bozkırın ortasında kurulmuş olan bir şehir. Eskiden bu şehre " Büyük Köy" derlermiş. Çoğunluk  tek katlı köy evleri ve az sayıda Rus mimarisindeki apartmanlardan  oluşan bir şehir. Eski bakımsız apartmanların merdivenlerinden çıkarken hep burnunuza gelen o ağır kokusu. Ya evine kadar çıkamayan, ya da dışarıdan gelip merdivenlerde hacet giderenler sebebiyle bu koku.


Ancak, yukarıda söz ettiğim gibi, özellikle Astana hızla çağdaş bir kent olarak kuruluyor. Önlerine hedef olarak 2030 yılını koymuşlar. Eminim bu yıla gelindiğinde dünyanın en modern şehirlerinden biri olacak Astana. Zaten bu yolda hızla yol alıyorlar.


Astana tam bir karasal iklimin yaşandığı, yazları +17 -+20 kışları ise -40  veya daha fazla soğukların yaşandığı bir şehir. Kışın orada bulunduğum dönemlerde soğuktan oldukça sıkıntı çektiğimi söylemem lazım. Yağan kar soğuktan buza dönüşüyor daha doğrusu buz yağıyor demek daha doğru olur. Tüm gece sabaha kadar ellerindeki demirlerle buz kıran insanları, özellikle kadınları görürsünüz sokakta. Gece gündüz demeden kar temizleyen araçlar faaliyettedir. Böyle yapılmasa metrelerce yükselecek buz kütlesi, kenti yaşanamaz duruma getirecektir.


Astana'nın ortasından bir nehir geçiyor, adı İşim (Esil) olan. Bu nehir kışları donuyor ve üzerinde gençler otomobil yarışı yapıyorlar. Aynı zamanda bu nehir kenti ikiye bölüyor. Çok kısa bir sürede nehrin karşı kıyısında yeni güzel idari binalar, kafe ve restoranlar, mağazalar, eğlence ve alışveriş merkezleri, iş merkezleri ve konutlar inşa edilmiş. Böylece, nehrin sol kıyısına “Yeni şehir” ve sağ kıyısına “Eski şehir” ad verilmiş.



                GEZİLECEK YERLER;








Kentin simgesi durumunda olan Baiterek, "yeni şehir" de bulunuyor 105 m. yüksekliğindeki bu anıt kuleden şehri panoramik olarak izlemeniz mümkün. 

Daha önceleri kentin en yüksek yapısı olan Baiterek, çevresine yapılan yüksek katlı binalar nedeniyle eski görkemli halini yitirmiş. En son gidişimde bunu görünce üzüldüm doğrusu.













Han Çadırı (Khan Shadyr), Türk mimar ve müteahhitlerince yapılmış olan bir alışveriş ve eğlence merkezi. Bu çadır aynı zamanda dünyanın en büyük çadırı ünvanını da taşıyor. İçinde bulunan havuzu, kumsalıyla, adeta bir deniz kıyısındaki plajda hissediyorsunuz kendinizi.






Astana’da “Atameken” Kazakistan Haritası” adlı açık hava müzesi var. Burada Kazakistan’ın on dört eyaletinin ve Astana ile Almati şehirlerinin ana yapılarının minyatür şeklinde yapılmış maketleri sergileniyor. Ayrıca diğer ülkelerin ünlü yapılarını da görülebiliyor. Bu alanı oldukça büyük, tüm sergilenen maketleri görmek için en az iki saat gerektiriyor. Gerçekten bütün Kazakistan’ı bir günde gezmişsin gibi bir duygu yaratıyor müze gezisi.  “Kazakistan Haritası” Mayıs ve Ekim ayları arasında açık oluyor.



Astana’da Akmola filarmonisi, Bölgesel etnografi ve Tarih müzesi, Güzel sanatlar müzesi, Milli opera ve bale tiyatrosu, Kazak müzik ve drama tiyatrosu, Rus drama tiyatrosu, Cumhurbaşkanın Kültür Merkezi müzesi de görülmeye değer tesisler.  







Kazakistan Cumhuriyeti Kültür Merkezi Müzesi, arkeolojik, etnografik bir müze. Müzede Kazakistan tarihi, savaş giysileri, atçılık ekipmanları, takılar, kitaplar ve resimler sergileniyor.






Mustafa Kemal Atatürk'e olan sevgileri ve saygıları nedeniyle, Türkiye Büyükelçiliği karşısındaki parka, Atatürk Parkı adı verilmiş. Atamızın batıya ve Türkiye'ye dönük bir heykeli de bu parkta bulunuyor. Yurtdışı seyahatlerimde Atatürk adına böyle anıtları görmek bana çok gurur veriyor. Keşke Türkiye'de de "bazı" insanlar onu kavrayabilse.

“Duman” adlı eğlence merkezinde dev akvaryum dikkati çekiyor. Burada ilginç bir deniz gösterisi izleyebilirsiniz, bir sürü balık çeşitleri ve deniz canlılarını, köpek balıklarını görebilirsiniz. Ayrıca çocuklar için oluşturulan  eğlence alanları oldukça güzel. Denize kıyısı olmayan Kazakistan'ın halkı böylelikle deniz canlılarıyla tanıştırılıyor.









Astana'ya gidişlerimde geçmiş dönemlerde tanıdığım  arkadaşlarımla da buluşup hasret gideriyor ve eskileri yad ediyoruz. Resimde Kazak arkadaşım Aydar Nurseitov ile.













Son gidişimizde okulların son gününe denk geldi. Okul kapanışlarında kızlar, resimde görüldüğü gibi, klasik kıyafetlerini, erkekler de takım elbiselerini giyiyorlar. Her ülkede yaptığımız gibi onlarla resim çekilmeyi ihmal etmiyoruz.



Astana'nın soğuk havası nedeniyle çocuklarını çok fazla dışarıya çıkaramayan alileler, güzel ve güneşli bir hava bulunca hemen kendilerini ve çocuklarını parklara atıyorlar. Astana'yı gezerken dördüz çocukları olan bir aileyi de bu nedenle kutluyoruz.

Astana'nın havası o kadar ilginç ki, bir gün önce kısa kollu giysilerle dolaşırken, ertesi gün çok soğuk oldu ve hatta kar atıştırdı Mayıs ayı sonunda..



Astana'da elektrik tesis işine başlayıp 2007 krizi nedeniyle devam edemediğimiz Tulpar AVM önünde de en azından bir resim çekileyim istedim.



Burada iş yaptığım dönemlerde Astana'ya ulaşmak ciddi bir sorundu. Ama artık yeni hava limanıyla birlikte, artan uçak seferleriyle, her yerden ulaşmak çok daha kolay. Bir çok hava ulaşım firmasının seferleri bulunuyor buraya.

Kuzey Kazakistan kenti Kostanay yazımı okumak için tıklayınız...


İYİ SEYAHATLER



KAZAKİSTAN - ALMATA

Haziran 2016


Almata (Almati) şehrinde işlerim nedeniyle çok zaman bulundum. Bu kent, Kazakistan'ın en güzel kentiydi ancak artık bu özelliğini Astana'ya kaptırmış durumda. Astana'nın başkent oluşu ve doğal olarak nüfusunun da artışıyla birlikte yatırımların daha ziyade bu kente yönelmesi nedeniyle, Almata'yı ikinci sıraya düşürmüş durumdadır.  

Burada sözü tercümanım Saule'ye bırakayım ondan dinleyelim Almati'yi;


"Almati şehri Kazakistan’ın güney doğusunda Alatau dağlarının eteklerinde yer almaktadır. 1997 yılına kadar Kazakistan’ın başkenti idi. Ancak başkent statüsünü kaybetmesine rağmen bugünlerde de Kazakistan’ın güney başkenti olarak tanınmaktadır. Almati cumhuriyetin kuruluşu sırasında  ana merkezi olması nedeniyle hala önemli başkent özelliklerine sahiptir. Şehir, yıllar öncesindeki gibi  Kazakistan’ın halkı ve ülke için aynı derecede değerli kalıp cazibesini ve çekiciliğini kaybetmemiştir.  "




  Resimde Saule Bupegaliyeva.


"Eskiden Almatı şehir, Rus imparatorluğunun meyve bahçelerinde yüzen “Vernıy” adlı ileri karakolu idi. 1921 yılında “Alma-Ata” adını almıştır. Kazakça’da “Elma atası” demektir.  "  

" 1993 yılından beri hem Kazak, hem de Rus dilinde şehir resmi olarak “Almatı” adını (Kazakça’da – “Elmalı”) taşımaktadır. Bugünlerde Eski Sovyetler Birliği devletleri şehrin eski adı daha yaygın olsa da, “Almatı” adı doğrudur."



"Gerçekten, herhangi bir Kazakistanlıya “Almatı” duyunca aklına ilk gelen ne olduğunu sorulursa, “Oporto elması” diye cevap verir. Geçmiş yıllarda elma bahçeleri oldukça geniş bir alanı kaplıyorlardı. Ne yazık, ki şimdi o bahçelerin yerinde sayfiye ve yazlık inşa edilmektedir. Elma bahçelerinin bir kısmı kaldı bugün, ama bana göre geleceği malum.  

"Almatı’nın gezilecek yerlerinden söz edersek, şehir bu konuda “çok zengin” olduğunu söyleyebilirim."


"Almatı Kazakistan’ın kültür merkezidir. Şehrin içinde çok sayıda çeşitli tiyatrolar, müzeler, sanat galerileri, konser salonları, tarih ve mimarlık anıtları, toplam olarak 250 civarında kültür tesisi vardır."    


" Her büyük şehirde kesinlikle resmi törenlerin, spor etkinliklerinin, toplantıların ve halk eğlencelerinin yapıldığı ana bir meydan vardır. Almatı’da bu rolü “Cumhuriyet Meydanı” (eski adı – “Yeni Meydan”) oynamaktadır. Bu meydan iki futbol sahası büyüklüğündedir. Meydan ortasında “Bağımsızlık anıtı” yer almaktadır. Anıtın tepesinde kanatlı pars üzerinde “Altın Adam”ın birebir kopyası bulunmaktadır. Ayrıca anıtın dibinde bronz “Dilek gerçekleştirme kitabı” vardır. Açılmış şekilde olan kitabın bir tarafında eski türk dilinde “Seç ve mutluluğu yaşa” yazısı, diğer tarafında ise Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in el izi yer almaktadır."


"Almatı’da birçok yerli filmler çekilmektedir. Ayrıca Almatı’nın en yüksek tesisi de Televizyon kulesidir. Yüksekliği 372 metredir. Tesis, dağlık çevresi göz önüne alınarak inşa edilmiş olup, 10 şiddetinde depreme kadar dayanabilir. Geceleri güçlü ışıldaklar ile aydınlatılan kule şehrin herhangi bir yerinden görülebilir. "


" Kültür yerlerinin yanı sıra oldukça çok sayıda farklı eğitim kurumları vardır. Astana’nın gibi, Almatı üniversiteleri oldukça prestijli sayılır bizde. "  

"Almatı’nın ayırıcı bir özelliği de 120 civarında çeşme ve fıskiye olmasıdır. Bunların bazıları kamu değil, gerçek kişilerin mülkiyetindedir. Her sene 25 mayıs günü Fıskiye günü kutlanır. O gün akşam üstü şehirdeki tüm fıskiyeler açılır ve  su gösterisi başlar. "


"  Almatı, sıcak iklimine rağmen kış sporları yapmak için en güzel yerdir. Almatı’dan 15 km uzaklıkta dünyaca ünlü “Medeo” spor kompleksi yer almaktadır. Buz pateni pistinin özelliklerinden biri,  buzun  herhangi tuzlar katılmadan sadece tertemiz dağ suyu ile düşük yoğunluktaki havadan yapılmasıdır. Dağda bulunan “Medeo” buz pateni pistinde bir çok dünya rekor kırılmıştır. Bu nedenle “Rekor fabrikası” olarak adlandırılır. 2011 yılında  orada 32 ülke katıldığı VII. Asya Kış Oyunları düzenlenmiştir."
           

" Almatı çok yeşil bir şehirdir. Hele benim gibi Kazakistan’ın kuzeyinde yaşayanlar için fazla yeşil geliyor, bozkırlarımızın  karşısında... Fakat yeşil ağaçlar, bugünlerde çok miktarda kara taşıtlarının egzoz gazlarının yol açtığı hava kirliliği ile baş edemiyorlar. Üstelik, oraya gittiğimde insanların çoğu yere tükürüp sokakları kirlettiklerini fark ettim, çöp attıklarından söz etmiyorum bile. Sanırım, oradaki insanların çoğu yakın köylerden, diğer şehirlerden, hatta başka ülkelerden çalışmak üzere geldiği için böyle bir davranış gösteriyorlar."

"Almatı’nın üç tarafı dağlarla çevrili olduğu için, mevsim ne olursa olsun, hava erken kararır. Gece – şehrin özel bir halidir. Şehirde bambaşka, gece hayatı başlıyor... Almatı’ya giderseniz, mutlaka gece şehri gezmeyi tavsiye ederim. Ama sakın tek başına geceleri dışarı çıkmayınız, kendi güvenliğinizi de unutmamanız gerekir."

Saule'nin bu sunumundan sonra ben de bazı gözlemlerimi paylaşayım. Benim gözümle de Almatı güzel bir kent. Çok gezilebilecek yerleri var ve eğlence hayatı da oldukça geniş. 
     

Kazakistan'da 2. dünya savaşında ve faşizme  karşı 9 Mayıs 1945 yılında kazanılan  zafer, her yıl 9 mayıs zafer bayramı olarak kutlanıyor. Almati'de Panfilov Park'ta bulunan anıtta tören yapılıyor ve gençler hiç sönmeyen meşalenin yanında nöbet tutuyorlar. 



Almati'de bulunan müzeleri de gezme olanağı buldum. Bunlardan biri yine bu park içinde bulunan Geleneksel Müzik Aletleri Müzesi. Bu müzede geçmişten günümüze halk müziği enstrumanları sergileniyor. Aynı zamanda Kazak'ların ünlü ozanlarının da heykelleri bulunuyor burada.



Bu müzelerden birisi de Jeoloji Müzesi.  Mekan güzel düşünülmüş, kapıdan girdikten sonra madene inilen asansör benzeri bir asansörle, sanki bir madene inercesine giriyorsunuz içeriye. Bodrum katta oluşturulmuş olan bu müzede, Kazakistan'da yer altından çıkarılan madenler sergileniyor. Bilindiği gibi zaten Kazakistan ekonomisinde madenler çok önemli bir yer tutuyor. 



Buradaki görevli bayan bana yakın ilgi gösterip bunlar hakkında bilgi veriyor. Burada gezerken başka bir ziyaretçi görmedim müzede. Belki de can sıkıntısından bu ilgiyi gösterdi, kim bilir. Bana bir madenci bareti ve kazma vererek bir maden vagonu önünde de bu pozu verdiriyor.



Sıradaki Müze, Tabiat Müzesi. Bu müzeyi bulmakta oldukça zorlandım. Çünkü okuduğum adreste sadece küçük bir park vardı. Orada bulunan Kazak bir kıza sordum o da bilemedi ve telefonla bir arkadaşını arayarak müzenin yerini öğrendi. Meğerse müze karşımızda bulunan Milli Bilimler Akademisi içindeymiş. Müzeye girmek için Akademi kapısından içeriye girip güvenlikçilere sorduğumda onlar da şaşkın bakışlarla bana baktılar ve bir üst katı gösterdiler. Yukarıya çıktığımda müzenin ışıkları sönüktü beni gören görevliler ışıkları yaktılar. İlginçtir orada bulunan görevli burayı nasıl bulabildiğimi şaşkınlıkla sordu. Bu görevli de yakın ilgi gösterdi ve tek başıma müzeyi dolaşırken kendimi özel hissettim doğrusu. :) Bu müzedeki en önemli figür tabii ki Altın Elbiseli Adam giysisi.



Bu müze bir antropoloji müzesi, içinde hem arkeoloji hem de halk kültürünü kapsıyor. çok eski çağlardan kalma buluntular ile Kazak yaşam tarzlarını içeren görsellerle donatılmış. Resimde atlarıyla aynı mekanda uyuyan bir Kazak aile.



Müzeyi gezmeyi bitirdikten sonra görevliye ilgisinden dolayı teşekkür ederek oradan ayrılıyorum.

Almati'de  Kazakistan Merkez Devlet Müzesi en büyük müze. Bu müzeyi tadilatta olduğu için gezemedim ama ileride mutlaka gezeceğim.



Almati'de yaşayanların bir eğlence merkezi de Kok Tobe. Buraya bir teleferikle ulaşılıyor. Bir tepe üzerinde çeşitli eğlence mekanları tesis edilmiş ama bunlar o tepenin güzelliğini de bozmuş tabii ki. Buradan Almati genel görüntüsü oldukça güzel.



Almati'de oldukça çok sayıda park var ve kelimenin tam manasıyla "yeşil" bir kent. Burada yaşayan insanlar gerçekten çok şanslı, tertemiz bir havada parklarda dinlenme olanakları var. 



Kentin bir çok yerinde Kazak büyüklerine ait heykeller görürsünüz. Bu da Kazakların atalarına karşı verdiği önemi gösteriyor.





Almati'de ünlü Arbat sokağı Jipek Joli üzerinde bulunuyor. Burada tıpkı Moskova Arbat sokağında olduğu gibi ressamlar resimlerini sergiliyorlar. Burada isteyen ressamlara ücreti karşılığı kendi resmini yaptırabiliyor. Ayrıca gençler müzik ve dans gösterileri sergiliyor burada. Almati'ye gidenlerin mutlak uğrak mekanlarından birisi burası. Bir ucunda da Dayı lakaplı bir Türk' e ait City Cafe bulunuyor. Burada Türk yemekleri yeme ve çayı içme olanağınız var ve burası genelde Almati'de yaşayan Türk'lerin buluşma mekanı.



Alatau dağı kışın karlarla kaplanıyor ve ta ki yaz aylarına kadar burada kar görmek mümkün. Bu dağ üzerinde bulunan Çimbulak tam bir kayak merkezi. Burada da teleferik ve telesiyej bulunuyor. Kışın burası kayakçılar için ideal bir mekan.


Aslında Almati ile ilgili elbette yazacak çok daha şeyler var ama bu yazı iyice uzadı o yüzden bu kadar olsun.

Yeni başkent Astana yazımı okumak için tıklayınız...


                            
İYİ SEYAHATLER