LİTVANYA - KAUNAS

 Ağustos 2022

Bugün Riga'dan Kaunas'a yolculuk günüydü. Riga otogarından iki gün öncesinden otobüs bileti almıştım. Saat: 12,40 da hareket edecek olan otobüsümüz biraz geç kalınca, hareket saatimiz biraz daha geç oldu. Buradan Berlin'e giden otobüsümüz biraz eski ama konforluydu ve ben yol üzerindeki Kaunas'ta indim.  

Yolumuz kısaydı ama yolun tek gidiş gelişli olması nedeniyle otobüs çok yavaş ilerliyordu. Yol boyunca büyük tahıl tarlaları göze çarpıyordu. Bu arada bir yerde epeyce bekledik. Bu sırada tanklar ve zırhlı araçlardan oluşan bir konvoy yanımızdan geçti. 

İki şehir arasını 4 saat diyorlardı ama vardığımızda 5 saati geçmişti. Otobüs terminalinden bindiğim bir taksiyle otelime varıp yerleştim.

Kaldığım otelden aldığım turistik haritayla kentin turistik bölgesini gezmeye başladım ama o kadar yetersiz bir harita yapmışlar ki yerleri bulmak için epey uğraşmam gerekti. Akşam üzeri otogar istikametine doğru yürümüştüm. Otogarda daha detaylı bilgileri olan ve güzel bir haritaya sahip kitapçığı alınca gezeceğim yerleri daha kolayca buldum. Gittiğim ülke ve şehirlerini daha önce çalıştığım için, haritada nereye gitmek istediğimi bilerek geziyorum zaten.

Kaunas, Riga gibi tarihi dokuyu iyi koruyamamış ama en azından bizde olduğu kadar da kötü değildi. Burası tıpkı Riga gibi oldukça sakin bir kentti. Yürürken etrafta olmayan kargaşa, yeşil yol, parklar, insanların sakinliği, etraftaki sessizlik insanı çok rahatlatıyordu.

Şimdi de sırasıyla Kaunas gezimizi yazmaya başlayalım. 

St.Michael ve Archangel Kilisesi;

Otelime en yakın tarihi mekan burasıydı. Gezime ilk buradan başladım.

St. Michael the Archangel's Kilisesi veya diğer adıyla Garnizon Kilisesi, Kaunas şehrinde bulunan, ana yaya caddesi olan, Laisves'in bakış açısını kapatan bir Roma Katolik kilisesi. Kaunas'ın Rus imparatorluğunun bir parçası olduğu 1891 ve 1895 yılları arasında, büyük ölçüde Kaunas Kalesi'nin Rus Ortodoks garnizonunun kullanımı için Neo-Bizans tarzında inşa edilmiş. 

Old Town;

Laisves Caddesi;

Bu cadde, ortasında iki tarafı ağaçlıklı bir yol ve bu yolun iki tarafında bulunan yaya yolundan oluşuyor. Yol üzerinde çeşitli alışveriş dükkanları, restoranlar bulunuyor. Gündüz daha az sayıda insan olsa da, gece bütün Kaunaslılar buraya inmiş gibi, oldukça kalabalık oluyor. İşte yukarıda bahsettiğim kilise de bu uzun caddenin tam ortasına inşa edilmiş.


Yol boyunca mimari güzelliklere sahip tarihi binaların güzel korunmuş olduğunu gözledim. Tabii ki 2.Dünya savaşı sırasında bombalanıp yıkılmış olan binalar yerine inşa edilmiş daha modern binalar da bulunuyor. Ayrıca bu kentte ve bölge ülkelerinde (özellikle Varşova'da) inanılmaz sayıda heykel bulunuyordu.  

Müzikal Tiyatro;

Bu yol üzerinde Müzikal Tiyatro bulunuyor. Dışını da içini de gezdim, o sırada sahne hazırlıkları yapılıyordu. 


St. Gertrude Kilisesi; 


Litvanya'nın en eski Gotik kiliselerinden biri olan bu kilisenin 15. yüzyılın ikinci yarısında inşa edildiği tahmin ediliyor. 1503 yılında, Litvanya Büyük Dükü Aleksandras, Gertrude'yi Kaunas bölge kilisesine atamış. 

Yaklaşık 16. yüzyılın ortalarında kiliseye küçük bir kule eklenmiş. Hem kilise hem de manastır 1948'de kapatılmış. Kilise tıbbi malzeme deposuna dönüştürülmüş. Marion manastırında idari ofisler ve daha sonra Pozela bölgesinin komünist partisi yürütme komiteleri binası olarak kullanılmış. 

Bu idari ofisler için ek bina inşaatına 1988 yılında başlanmış ve kilisenin yıkılması için planlar yapılmış, ancak halk buna itiraz etmiş ve buna engel olmuşlar.


Burada ve Vilnius'ta bulunduğum süreler içinde çok sayıda nikah törenine denk geldim. Bir kilisede düştüğüm komik durumu da sırası gelince yazacağım.

Tarihi Başkanlık Sarayı;

Saray, kilisenin biraz ilerisinde bulunuyor. 


Litvanya 1918'de bağımsızlığını ilan ettikten sonra, Kaunas yeni kurulan devletin geçici başkenti olmuş. 1 Eylül 1919'da Litvanya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve ofisi ikametgaha taşınmış. Savaşlar arası dönemde, Cumhurbaşkanlığı Sarayı siyasi hayatın en önemli merkezlerinden biri olmuş. Bağımsız Litvanya'nın üç cumhurbaşkanı da orada çalışıp ve yaşamış.  II. Dünya Savaşı sırasında bina Alman askeri yetkilileri tarafından devralınmış. Cumhurbaşkanlığı Sarayı avlusundaki heykeller, devletin eski cumhurbaşkanlarının anısına 1996 yılında yerleştirilmiş. 


Saray şimdi müze olarak hizmet veriyor. İçeride geçmişte burada yaşamış olan 3 başkan ile ilgili bilgi, belge, heykel ve resimler yer alıyor.


Yolumun üzerinde böyle güzel sokakları da fotoğrafladım tabii ki.

Vilnius Caddesi;


Bu cadde de Laisves Caddesi gibi eski binaları, restoranları, barlarıyla turistik bir cadde. Benim orada olduğum sırada yapılan kısmi yol çalışmaları nedeniyle turistik cazibe merkezi olmaktan uzaklaşmış görünüyordu.


Bu cadde üzerinde bulunan bir restoranda, arkadaşım Ergun Esen'in Rusya gezimizde yediği kara ekmekten hamburgeri ben de burada tattım. Oldukça lezzetliydi.

Neris ve Nemunas nehirleri bu kentte birleşiyor. Birleştikleri bölgede de oldukça büyük bir park olan Santaka Park, Kaunas Kalesi, önemli kilise ve katedraller bulunuyor. Nemunas nehri kıyısından buraya doğru giderken Yahudi soykırım müzesine rastladım ama, kapalı olduğu için içeriye girme şansım olmadı. Üzerindeki tabelada burada öğrenci olarak bulunan çok sayıda gencin öldürüldüğünden bahsediyordu.

Vytautas Köprüsü;


Sırada Nemunas nehri üzerinde bulunan Vytautas Köprüsü  diğer adıyla Aleksotas Köprüsü vardı. Bu köprü Aleksotas ve eski kenti birbirine bağlıyor. Uzunluğu 256 m. ve genişliği 16 m. 1927-1930 yılları arasında inşa edilmiş. 

St. Meryem Kilisesi;


Köprüyü geçince nehir kıyısındaki St. Meryem Kilisesi karşıma çıktı. Baktım dışarıda bekleyen şık giyimli insanlardan oluşan bir kalabalık vardı. Aralarında geçerek kiliseye girdim. Kilisenin orta bölümünden ilerledim. İçeride kilisenin papazı ve yeni evli bir çift vardı. Ben ortadan yürümeye devam ederken papaz bana sesleniyor ve eliyle işaretler yapıyordu. Ben de fotoğraf çekmeme itiraz ediyor zannederek fotoğraf çekmediğimi kiliseyi incelediğimi söylüyordum ama o hala söylenmeye devam ediyordu. O sırada yeni evli çiftin fotoğrafçısı olan bir kız yanıma gelerek, ortadan çekilmemi, törenin devam ettiğini söyledi. Tabii ki ben kendimi hemen yan tarafa attım ama çok da mahçup oldum doğrusu. Ben kenara gelince, müzik eşliğinde gelin ve damat ağır adımlarla kilise dışına çıktılar. Dışarıda bekleyenler onlara konfetiler attılar. O günkü komik durumuma hala  gülüyorum.


Fotoğrafta yeni evli çift ve arka planda bana fırça atan papaz efendi. )))

Kilisenin biraz da tarihinden söz edelim; 1400 yılında  Tatarlarla yaptığı savaşta, nehre düşerek son anda kurtarılması sonucu Dük Vytautas tarafından inşa ettirilmiş. Kaunas'ın en eski Katolik kilisesiymiş. 

Oradan kentin en büyük meydanına doğru ilerledim.

Perkünas Evi;


Bu ev Kaunas'ın en eski eviymiş. Hansa tüccarları tarafından inşa edilmiş ve 1440'tan 1532'ye kadar ofisleri olarak hizmet vermiş. Ev, 19. yüzyılda Polonya-Litvanyalı şair Adam Mickiewicz'in katıldığı bir okul ve tiyatro olarak hizmet vermiş. 19. yüzyılın sonunda, o zamanın romantik tarihçileri tarafından Baltık pagan gök gürültüsü tanrısı ve Perkūnas gökyüzünün bir idolü olarak yorumlanan bir figür, duvarlarından birinde bulunduğunda "Perkünas Evi" olarak yeniden adlandırılmış. Litvanya mitolojisinde ev adını gök gürültüsü tanrısından alıyormuş. 15. yüzyılda sadece tuğla kullanılarak inşa edilmiş. Bir süre Hansa Birliği'ne ait bir ticari ofis olarak kullanılmış, bugün ise Cizvitlere ait ve Polonyalı şair Adam Mickiewicz'in müzesi olarak kullanılıyor.

Belediye Meydanı;


Bu kez yolumun üzerinde belediye meydanı var. Geçmişte pazar yeri olarak kullanılmış olan bu meydan şimdi kentte yapılan gösteriler, konserler ve festivaller gibi etkinliklerde kullanılır olmuş.

Belediye Binası (City Hall);


Belediye Binası, inceliği ve zarafeti ile dikkati çekiyor. 53 metre yüksekliğindeki kulesi eski şehrin en yüksek kulesi. Kaunas belediye binasının inşaatına 1542'de başlanmış. Zemin kat ticaret ve hapishane gardiyanları, birinci kat duruşma, sulh hakimi, hazine, arşiv ve ofis için kullanılmış. Mahzenler malları depolamak ve hapishane olarak kullanılmış. 

Şimdi Kaunas Belediye binasına "Beyaz Kuğu" deniyormuş. Günümüzde düğün törenleri, şehir konuklarının resmi karşılaması, anlaşmaların imzalanması ve resmi etkinlikler için kullanılmaktaymış.

St. Francis Xavier Kilisesi;


Aziz Francis Xavier'e adanan kilise, Kaunas'ın Eski Kent bölgesindeki Belediye Sarayı Meydanı'nda Cizvitler tarafından yaptırılmış. Cizvitler 1642'de Kaunas'ta ilk ikametgahlarını açmışlar ve 1643'te Perkünas Evi'nde bir şapel kurmuşlar. Kilisenin inşaatı 1666'da başlamış ve 1722'de kutsanmış.

Çarlık Rus hükümeti kiliseyi 1824'te Ortodoks kilisesinin kullanımına vermiş. Kilise ancak 1924'te tekrar Cizvitlere tahsis edilmiş. Litvanya'nın Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmesinden sonra St. Francis Xavier kilisesi teknik okula dönüştürülmüş. kilisenin içi spor salonu olarak kullanılmış. Kilise 1989 yılında tekrar Cizvitlere iade edilmiş.

Kaunas Kalesi;


Kaunas Kalesi, 14. yüzyılın ortalarında inşa edilmiş bir Orta Çağ kalesi. Nemunas Nehri kıyısında, Neris Nehri ile birleştiği yere yakın bir noktada ve kent açısında stratejik bir mevkide yer alıyor. Tarihi süreç boyunca savaşlarda etkin olarak kullanılmış olan kale, uzun yıllar tekedilmiş bir biçimde kalmış. 1960 yılında yuvarlak kule müze olarak açılmış. Kale turizme açık ve zaman zaman da festivallere ev sahipliği yapıyormuş.


14 Temmuz 2018'de Kalenin yanına Dük Vytatus'u simgeleyen ''Özgürlük savaşçısı'' heykeli dikilmiş. Heykelin yüksekliği 7 m. olup bronz dökümü Ukrayna'da yapılmış. Fotoğrafta da görüldüğü üzere granit bir kaide üzerinde yer alıyor.

Şehit St. George Kilisesi;


Aziz George Şehit Kilisesi, Kaunas Kalesi'nin hemen yanında bulunan bir Roma katolik kilisesi. Litvanya'daki Gotik mimarinin önde gelen bir örneği. İnşaat 1492'de başlamış ve 1502'de sona ermiş. Napolyon Savaşları sırasında ve en son Baltık devletlerinin işgali sırasında ilaç deposuna dönüştürülen kilise ağır hasar görmüş.

Santaka Park;


Park, Litvanya'nın en büyük iki nehri olan Nemunas ve Neris'in birleştiği yerde bulunuyor. Park bazen Kaunas'ın doğum yeri olarak da adlandırılıyor. Bazı kaynaklar buranın Litvanya aşk, flört, dostluk ve özgürlük tanrıçası Milda'nın bir zamanlar olduğu yer olduğunu söylüyormuş. Teklifler, özçekimler, açık hava düğünleri, sokak basketbolu, voleybol, frizbi, koşu, batonlu yürüyüş, öğle yemeği, pagan ritüelleri ve çok daha fazlası olan bu park oldukça güzel.

Funicular;


Kaunas'ın önemli bir yeri de funicular. Buna binerek Kaunas'ın en tepesinde yer alan İsa'nın Dirilişi Bazilika'sına çıkılıyor. Benim orada bulunduğum dönemde funicular kapalıydı. Hemen yanında yukarıya doğru giden bir patika vardı. Ben de yolumu kısaltma düşüncesiyle bu patikadan yukarıya doğru çıktım ama hemen hemen varmışken tepedeki evlerin tel örgüyle çevrilmiş bahçeleri nedeniyle geri dönmek zorunda kaldım. Uyanıkız ya! )))) Tekrar patikadan aşağı inip doğru yoldan ve 200 basamaklı merdivenden çıkarak Bazilikaya ulaştım.

İsa'nın Diriliş Bazilikası; 


Kilise, Kaunas'ın yeşil tepesi, Zaliakalnis de bulunuyor. Burası anıtsal bir Roma Katolik kilisesi. Kilise 2004 yılında kutsanmış ve 2005 yılında nihayet tamamlanmış. Baltık Devletleri'ndeki en büyük bazilikal kilisesiymiş.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi'ler kiliseyi depo olarak kullanmışlar. Litvanya'nın Sovyet işgali sırasında, binaya hükümet tarafından el konulmuş. 1952'de Stalin fabrika olarak kullanılmasına karar vermiş.

Kilisenin şimdi iki kulesi bulunuyor biri 70 metre yüksekliğinde ve daha alçak olanı ana sunaktan yükseliyor. Ana kulenin üst katında ek bir şapel var. 

Kiliseye giriş ücretli özellikte asansörle çıkılan terasından kenti izlemek için kiliseye girdim. Bu güzel kenti bir de yukarıdan izledim.


M. K. Čiurlionis Ulusal Sanat Müzesi;


Müzesi, öncelikle ressam ve müzisyen M.K.'nin eserlerini sergilemeye ve tanıtmaya adamış. Čiurlionis (1875-1911).


Müze 1921'de kurulmuş ve 1925'te geçici bir galeri açmış. 1936'da Vytautas Büyük Kültür Müzesi olarak yeniden adlandırılmış ve 1944'te bugünkü adını almış. 

Müze şimdi, konferanslar, konserler, konferanslar ve çocuklar için özel eğitim etkinliklerinin yanı sıra uluslararası sergilere de sponsorluk yapıyormuş.

Devil's Museum;


Ulusal Sana Müzesi'nden çıkıp buraya yakın olan, Şeytanlar Müzesi'ne gittim. Burada farklı renklerde ve boyutlarda 3000’den fazla şeytan heykeli ve maskesi sergileniyor.


Bunlar genellikle yüzleri asık şeytanlar olmasına rağmen gülümseyen sevimli şeytanlar da vardı burada. Bu kadar şeytanı nasıl bir araya getirmişler çok ilginç doğrusu.


Bu da şeytanın pabuçları )))


Daha önceki yazımda Avrupa'da parklara verilen önemde söz etmiştim, işte burada da büyük, yeşilin her tonuyla bezenmiş güzel parklardan birinin fotoğrafını paylaşayım.

Kaunas Camisi ve Müslüman Mezarlığı;


Kaunas Camisi, Litvanya'daki dört camiden biri ve Litvanya ve Baltık ülkelerindeki tek tuğla cami olan Kaunas şehir ve bölgesindeki tek camiymiş.

Başlangıçta Neman nehri kıyısında ahşap bir cami varmış. Ancak, 1812 kışında Fransızların Rusya'yı işgali sırasında, Napolyon birlikleri Kaunas şehrini geçip ahşap binayı ateşe vermiş. O zamandan 1906'ya kadar, Müslüman Tatarların Kaunas'ta ortak bir ibadet yeri yokmuş, Tatar asıllı Litvanya vatandaşı Alexander Illasevich, Rus hükümetinden yeni bina inşa etmek için izin almış.  Mezarlığa defnedilen anne ve babasının anısına ahşap bir cami yaptırmış. Ahşap caminin dışı süslemesiz, mavi boyalı on metre uzunluğunda ve sekiz metre genişliğinde ahşap bir yapıymış. Minaresi yokmuş, bunun yerine sadece bir yıldızla altın hilal sembolü ile çatı çivisini süsleyen küçük bir kule vardı. Ayrıca ön avlu da yoktu, bunun yerine iki metre derinliğinde, çitle çevrili, çift kapılı girişin arkasında yer alan ve üzerinde Müslüman inancının Şahadet ifadesinin yazılı olduğu bir anıt plaket ile süslenmiş.

1933 yılında cami betonarme olarak yeniden inşa edilmiş. 


Cami duvarındaki plakette TİKA 2019 yılında tadilat ve donanım projesi gerçekleştirmiş olduğu yazılıydı.  

Burada benim gezemediğim daha tarihi yerler ve müzeler de var. Gezdiğim yerleri yazarak gezmeyi planlayanlara yardımcı olmak amacıyla yazıyorum zaten blogumda. 


Her şehirden olduğu gibi buradan da ayrılmak zamanı geldi. Şimdi yolumuz Litvanya'nın başkenti Vilnius'a. Orada görüşmek üzere.

İYİ YOLCULUKLAR


LETONYA - RİGA

AĞUSTOS-2022 

Aslında buna benzer bir programı 2 yıl önce yapmıştım. Araya giren pandemi nedeniyle, gezeceğim bazı ülkeleri Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle değiştirmek zorunda kalsam da bu yıl yapabildim. Özellikle savaş nedeniyle programımda olan Ukrayna ve Moldova güzergahını değiştirerek, Polonya'yı gündemime aldım. Bu geziyi 3 arkadaş olarak planlamıştık ama bir arkadaşımın sel felaketi sırasında evini su basması, diğer arkadaşımın süreç içinde yeğeninin düğünü nedeniyle yalnız yapmak durumunda kaldım. 

İzmir'den başlayan yolculuğum Münih üzerinden aktarmalı olarak Riga'ya varmaktı. Münih'te yeşil pasaportum olmasına rağmen, epeyce bir sorgulamadan sonra, yoluma devam edebildim. Yeşil pasaportu olan ve 70'e merdiven dayamış biri ne yapsın Almanya'da? İltica mı edeceğim? Bu kadar basit bile düşünemiyorlar mı? Yoksa Türklere bir garezlerimi var? Bilmiyorum.

Sonuçta Münih'ten Riga'ya olan uçuşumdan sonra, Letonya ve Litvanya'nın AB üyesi olmalarından dolayı başka pasaport kontrolü olmadı.

Riga havalimanından çıkınca otomattan bilet alarak 22 no'lu otobüse binerek, kalacağım otelin yakınındaki bir durakta indim ve otelime vardım. Vardığım saatler akşam üzeri saatleriydi ve otelde biraz dinlenerek Riga'yı keşfe başladım.

Şimdi burada sıra olmaksızın gezdiğim yerleri paylaşıp bilgi vermek istiyorum. Nedeni aynı yerlerden bir kaç defa geçtim.  Riga'yı bilenler için 1 gün kalmak yeterli bir zaman ama ilk defa gelenlerin 2 gün kalmaları gerekiyor.

Riga'ya vardığımda akşam olmak üzereydi ama mevsim itibarıyla hava bir hayli geç kararıyordu. Yol yorgunluğuma, ki evden çıkıp buradaki otele varmam 01.00- 18.00 yani 17 saat sürmüştü, buna rağmen merakla Riga eski şehri gezmeye ucundan başladım.

Her gezimde olduğu gibi burada da, ki o arada çok acıkmıştım, ilk yemekle birlikte ilk kazığı yedim. Maalesef ilk günde hep böyle oluyor. Daha sonra çevreyi tanıyınca her şey normale dönüyor.


Neyse, o yorgun olduğum ilk günün akşamında güzel bir uyku çekerek dinlendim. Otelde Türkiye'den getirdiğim, peynir, zeytin, çay ve buradan aldığım tereyağı, domates ve bal ile otel odamda ''mükellef'' bir kahvaltı yaptım.  





Artık sıra Riga'yı keşfe gelmişti.

Ertesi sabah kenti keşfe çıktıktan kısa bir zaman sonra Hop On-Hop Off otobüsü görünce daha kolay gezebilirim düşüncesiye 25 Euro. vererek otobüse bindim. Aslında tamamen gereksizdi ama bunu daha sonra anlayabildim. Yolun yarısında indim ve bir daha otobüse binmek gerekli olmadıGidecek olanlara tavsiyem bu otobüsü kullanmamalarıdır, zaten her turistik mekan birbirine oldukça yakın.

Şimdi Riga'da en önemli yerlerinden biri ile başlayalım.

St. Peter's Church; 


Bu kilise kentin adeta simgesi. Kentin neresindeyseniz burasını görebiliyorsunuz. Riga'da bazı müzeler dahi ücretsiz iken, buraya giriş ücretli. İçindeki asansörü kullanıp, kenti 72 m. yüksekten Riga'yı gözlemek mümkün. Kiliselerin içi zaten birbirinin benzeri olduğu için de, para vererek içeriye girmedim.

1209 yılında yapılan bu kilise bugüne kadar defalarca zarar görmüş ve onarılmış. En son eklenen saatle birlikte kilise günümüzde son haline getirilmiş. 




Kilisenin dışına çıkınca karşıma Bremen Mızıkacıları’nın heykeli çıktı. Bu heykelin Riga’da bulunma sebebi, Riga’nın Bremen’le kardeş şehir olmasıymış.



 



Kara Kafalılar Evi;

Oldukça güzel bir mimariye sahip bir bina burası. Dolaşırken çok sayıda fotoğrafını çektim. 


1334 yılında inşa edilen binaya ''Kara Kafalılar evi'' denilmesinin sebebi; 13. yüzyılda siyahi iş adamlarının konaklamak için burayı tercih etmesiymiş. Binanın çatısında bulunan astronomik saat, haftanın günlerini, ay ve burçlarla ilişkilerini gösteriyormuş. Şimdi binanın üzerinde “Bir gün yıkılırsam beni tekrar inşa et” şeklinde bir not yer alıyor.

İşgal Müzesi;

Bu müze Kara Kafalılar Evi'nin hemen yanında yer alıyor.  Sovyetler Birliği yıkılmadan önce, birliğin bir parçasıyken Birlik tarafından açılmış müzenin eski adı Kırmızı Tüfekli Asker Müzesi’ymiş. Sovyetler’in 1991’de yıkılması ve Letonya’nın bağımsızlığını kazanmasıyla müzenin adı “İşgal Müzesi” olarak değiştirilmiş. Müzede Naziler ve Sovyetler Birliği’ne ait birçok belge yer alıyormuş.

Ancak buraya geç vakitte geldiğim için müze kapalıydı bu nedenle içini gezemedim. Gezdiğim savaş müzesinde de benzer şeyler olduğunu düşündüm. 

Dome Katedrali ve Meydanı;

Riga Dome Katedrali, 13.yüzyılda yapılmış. Yapılışından günümüze çeşitli ilaveler yapılmış. Riga'nın büyük kiliselerinde olduğu gibi, Dome katedralinin çatışında da horoz rüzgar gülü bulunuyor. Katedral bünyesinde Riga ve Navigasyon Tarihi Müzesi de bulunuyor. Zengin bir koleksiyona sahip. Burada çeşitli konserlerde veriliyor. Benim gezdiğim saatlerde kapalı olduğu için, içini gezme şansım olmadı.

Kilisenin önünde bulunan büyük bir meydan da zaman zaman yapılan festivallere ev sahipliği yapıyormuş. Bu meydanın etrafını çevreleyen binaların da mimari güzelliği de bir harika.

Dikkat ettiyseniz, yerler hep taş ve çok eski yapı olmaları nedeniyle üzerinde yürümesi oldukça zor. Bu nedenle kaldırımları kilit taşı olarak değiştirmişler.

İsveç Kapısı;





1698 yılında bölgeye hakim olan İsveçli yöneticiler tarafından inşa edilmiş yapı kenti düşman işgalinden korumak için yapılmış. Bu tarihi kapı da turistlerin ilgisini çekiyor.

 





Üç Kardeşler;

İsveç Geçidi’nin karşısında yer alan “Üç Kardeşler”, farklı yüzyıllarda farklı mimari özellikler taşıyan üç binaya verilen isim. Evler, Riga’nın en önemli sembollerinden sayılıyor.

Daugava Nehri;


Ülkenin en büyük nehri olan Daugava, başkent Riga’nın ortasından geçip Baltık denizine dökülüyor. Letonya’da sınırları son bulan Daugava nehri Rusya, Estonya, Litvanya, Beyaz Rusya sınırları içerisinde de yer alıyor.

Nehrin üzerinde Dzelzcela, Akmens ve Vansu köprüleri bulunuyor. Bu nehir üzerinde tekne turları yapılıyor, bu turlarla Jurmala bölgesine de gidiliyor. Programımda olmadığı için böyle bir tura katılıp Jurmala'ya de gitmedim.

Cat House;


Buraya gelmeden önceki araştırmalarımda, turistlerin ilgisini çeken bir bina olarak okumuştum ama bu binaya göre çok daha güzel mimariye ve estetiğe sahip çok sayıda bina burada zaten var. Kapalı olduğu için içine giremedim, dolayısıyla içinde birşey var mı?  bilmiyorum. Bana kulesinin tepesindeki kedi heykeli dışında hiç ilginç gelmedi doğrusu.



 Riga Kalesi;

1330 yılında inşa edilmiş ve birçok kez saldırıya uğrayan kale, çeşitli restorasyonlarla birlikte günümüze kadar gelmiş. Şehrin en önemli noktalarından biri olan kale, 1938 yılından bu yana Letonya Cumhurbaşkanı’nın resmi konutlarından biri olarak kullanılıyormuş. Daugava Nehri‘nden geçen gemiler için deniz feneri olarak kullanılan kale bu restorasyondan dolayı ziyarete kapalı.

 Powder Tover;

14. yüzyılda inşa edilen Barut Kulesi, ilk olarak Kum Kulesi olarak biliniyormuş ve kasabanın Kum Kapısı adı verilen tahkimat sisteminin bir parçasını oluşturuyormuş. Sistem, kasabaya giden Kum Yolu boyunca uzanan toplam 25 kuleden oluşuyormuş. Duvarları kırmızı tuğladan yapılmış ve o günlerde herhangi bir askeri saldırıya dayanacak kadar üç metre kalınlığa kadar tahkim edilmiş. 17. yüzyılda kule bir barut deposuna dönüştürülmüş ve daha sonra adı Powder Tower (Pulvertornis) olarak değiştirilmiş.

1935 ve 1940 yılları arasında kule tamamen yenilenmiş ve Savaş Müzesi'ni barındıracak şekilde genişletilmiş.

Savaş Müzesi;

Letonya Savaş Müzesi, 15 Ekim 1916'da Letonya Tüfek Taburu Müzesi olarak kurulmuş. Müze, Letonya Tüfekçileri ve I. Dünya Savaşı ile ilgili materyal toplamış. 1917'de Riga bombalandığında müze boşaltılmış. Haziran 1919'da müze, eski şehir Riga'daki Barut Kulesi'ndeki operasyonları restore etmiş. Müze, Haziran 1921'de halka açılmış.


Müzede geçmişten günümüze çeşitli savaş silahları gibi şeyler sergileniyordu. Ama bence çok kapsamlı bir savaş müzesi değildi.

Bastejkalns Parkı;

Avrupada gezdiğim her ülkede böyle güzel parkları görünce, bizim ülkemizde böyle parklar neden yok, diye hayıflanırım zaten. Bu park yürüyüş yolları, ağaçları, yemyeşil zemini, dinlenmek için bankları, kanalda gezi tekneleri ve yüzen ördekleri ile gerçekten insanın içine huzur veriyor. Burada yaptığım yürüyüş, güzel havası ve dinlendiğim banklar benim için çok keyifli oldu. Yalnız bu suyun rengi oldukça koyuydu.

Bu kentte çok sayıda böylesi güzellikte parklar bulunuyor.

 Özgürlük Anıtı;


1918 -1920 yılları arasında bağımsız mücadelesinde hayatını kaybeden askerler için dikilmiş bu anıt, Özgürlük Meydanı’nda yer alıyor. Granit, traverten ve bakırdan yapılmış ve 42 metre yüksekliğinde. Riga'daki resmi tören ve sosyal olayların gerçekleştiği bir meydan burası.
Dikili taşın üzerinde 9 m. yüksekliğinde başının üzerinde 3 yıldız tutan bir genç kadın figürü bulunuyor. Bu üç yıldız şehrin 3 ana bölgesini (Kurzeme, Vidzeme, Latgale) temsil ediyormuş.
Fotoğrafta da görüldüğü gibi, anıtın önünde iki asker nöbt tutuyor.

İsa'nın Doğuş Katedrali;

Katedral, büyük Esplanade parkının içinde yer alıyor, oldukça güzel bir mimariye sahip. Kapalı olduğu için içine giremeden sadece dışarıdan fotoğraflama şansım oldu.


Tarihine baktığımızda; Katedral, Letonya'nın Rus İmparatorluğu içinde yer aldığı 1876-1883 yılları arasında inşa edilmiş. Baltık ülkelerindeki en büyük ikinci katedral özelliğini taşıyormuş. 1. Dünya savaşı sırasında Almanya'nın Riga'yı işgali sonrasında, bu Ortodoks katedralini bir Lüteriyen kilisesine çevirmiş. 1921 yılında Ortodoks katedraline çevrilmiş.

Old St. Gerthrud's Church;




Bu kilise yukarıda söz ettiğim Katedralin devamında bulunuyor. 

Tarihine gelirsek; Bu kilise, önceki inşa tarihi tam bilinmese de, 1418 yılında inşa edilmiş. Ancak çeşitli savaşlar dönemlerinde yıkılıp tekrar inşa edilmiş. En son haline 1866-1869 yılları arasında getirilmiş.









 Riga Central Market;

Riga Merkez Pazarı, Letonya'nın Riga kentinde Avrupa'nın en büyük pazarı ve çarşısı. Letonya'da 20. yüzyıldan kalma en önemli yapılardan birisi ve 1998'de Eski Riga ile birlikte UNESCO Dünya Mirası Listesi listesine dahil edilmiş. 1922'den itibaren planlanmış ve 1924'ten 1930'a kadar inşa edilmiş.

Bu çarşıda da giyimden, meyve ve sebzeye, balıktan ete, marketten, restoranlara ve hediyelik eşya dükkanlarına kadar her şey bulunuyordu. Rigalılar için önemli bir alışveriş merkezi.

Letonya Bilimler Akademisi;


Bilimler Akademisi binası 1951-1961 yılları arasında inşa edilmiş. Finansmanı halktan toplanan bağışlar ile sağlanmış. 108 m. yüksekliğindeki bu bina Letonya'nın ilk gökdeleni imiş. Binanın 17. katında bulunan balkondan şehir manzarasını seyretmek mümkün.

Riga Getto ve Latvian Holocaust Museum;

Riga Gettosu, Letonya'dan ve daha sonra Almanya'dan gelen Yahudilerin II. Dünya Savaşı sırasında yaşamak zorunda kaldığı Naziler tarafından belirlenen, Riga, Letonya'nın bir mahallesi olan Maskavas Forstate'de küçük bir alanın adı. 25 Ekim 1941'de Naziler, Yahudi olmayan sakinler tahliye edilirken Riga ve çevresindeki tüm Yahudileri gettoya götürmüşler. Letonya Yahudilerinin çoğu (yaklaşık 35.000) 30 Kasım ve 8 Aralık 1941'de Rumbula katliamında öldürülmüş. Naziler, çok sayıda Alman Yahudisini gettoya getirmişler; çoğu daha sonra katliamlarda öldürülmüş.

Şimdi müze haline getirilmiş bir sokak, bu dönemin anılarını görsel olarak paylaşıyor. İnsanlık dışı uygulamalar hep içimi sızlatmıştır, burayı gezerken de aynı üzüntüyü yaşadım.

 Riga Radyo ve Televizyon kulesi;


Letonya’nın en yüksek, Avrupa’nın 3.üncü yüksek binası ve Daugava nehrinin ortasında yer alan Zakusala Adası üzerinde bulunuyor.

Kule, Sovyetler Birliği hükümetinin yardımlarıyla 1979-1989 yılları arasında inşa edilmiştir. 368 metre uzunluğu ile Avrupa Birliği'nin en yüksek ve Avrupa'nın Ostankino Kulesi ve Kiev Televizyon Kulesi'nin ardından üçüncü yüksek yapısı durumunda.





 Milli Tarih Müzesi;

Aslında Riga'da hem resmi hem çok sayıda müze bulunuyor, ancak ben sadece bu müze ile savaş müzesini gezebildim.

1920'den beri Riga Kalesi'nde bulunan bu müze ve 1924'te devlet müzesi statüsünü kazanmış. Mayıs 2014'ten bu yana, ana sergi alanı geçici olarak Özgürlük Bulvarı'nda 1875'ten kalma üç katlı bir binaya taşınmış.

Misyonunu, "Letonya'nın çıkarına, arkeolojik, etnografik, nümizmatik, tarihi veya sanatsal bir öneme sahip olan Letonya'dan ve dünyadan antik çağlardan günümüze manevi ve maddi kültürü toplamak, korumak, araştırmak ve yaymak'' olarak belirlemiş.

Riga Kalesi'ndeki yeniden yapılanma ve restorasyon çalışmaları tamamlandıktan sonra müzenin kalıcı evine dönmesi bekleniyormuş.

Riga'da gezerken bir grup genç bir araya gelmişler burunlarında, kulaklarında piercing, üzerlerinde genellikle siyah giysileri vardı. Onları da hatırlamak manasında fotoğraflarını çektim ve yayınlıyorum.

Eeeee her seyahatin bir sonu var tabi, şimdi yolumuz Litvanya'nın önemli bir şehri olan Kaunas'a. Orada görüşmek üzere...


GİDECEKLERE İYİ YOLCULUKLAR