LETONYA - RİGA

AĞUSTOS-2022 

Aslında buna benzer bir programı 2 yıl önce yapmıştım. Araya giren pandemi nedeniyle, gezeceğim bazı ülkeleri Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle değiştirmek zorunda kalsam da bu yıl yapabildim. Özellikle savaş nedeniyle programımda olan Ukrayna ve Moldova güzergahını değiştirerek, Polonya'yı gündemime aldım. Bu geziyi 3 arkadaş olarak planlamıştık ama bir arkadaşımın sel felaketi sırasında evini su basması, diğer arkadaşımın süreç içinde yeğeninin düğünü nedeniyle yalnız yapmak durumunda kaldım. 

İzmir'den başlayan yolculuğum Münih üzerinden aktarmalı olarak Riga'ya varmaktı. Münih'te yeşil pasaportum olmasına rağmen, epeyce bir sorgulamadan sonra, yoluma devam edebildim. Yeşil pasaportu olan ve 70'e merdiven dayamış biri ne yapsın Almanya'da? İltica mı edeceğim? Bu kadar basit bile düşünemiyorlar mı? Yoksa Türklere bir garezlerimi var? Bilmiyorum.

Sonuçta Münih'ten Riga'ya olan uçuşumdan sonra, Letonya ve Litvanya'nın AB üyesi olmalarından dolayı başka pasaport kontrolü olmadı.

Riga havalimanından çıkınca otomattan bilet alarak 22 no'lu otobüse binerek, kalacağım otelin yakınındaki bir durakta indim ve otelime vardım. Vardığım saatler akşam üzeri saatleriydi ve otelde biraz dinlenerek Riga'yı keşfe başladım.

Şimdi burada sıra olmaksızın gezdiğim yerleri paylaşıp bilgi vermek istiyorum. Nedeni aynı yerlerden bir kaç defa geçtim.  Riga'yı bilenler için 1 gün kalmak yeterli bir zaman ama ilk defa gelenlerin 2 gün kalmaları gerekiyor.

Riga'ya vardığımda akşam olmak üzereydi ama mevsim itibarıyla hava bir hayli geç kararıyordu. Yol yorgunluğuma, ki evden çıkıp buradaki otele varmam 01.00- 18.00 yani 17 saat sürmüştü, buna rağmen merakla Riga eski şehri gezmeye ucundan başladım.

Her gezimde olduğu gibi burada da, ki o arada çok acıkmıştım, ilk yemekle birlikte ilk kazığı yedim. Maalesef ilk günde hep böyle oluyor. Daha sonra çevreyi tanıyınca her şey normale dönüyor.


Neyse, o yorgun olduğum ilk günün akşamında güzel bir uyku çekerek dinlendim. Otelde Türkiye'den getirdiğim, peynir, zeytin, çay ve buradan aldığım tereyağı, domates ve bal ile otel odamda ''mükellef'' bir kahvaltı yaptım.  





Artık sıra Riga'yı keşfe gelmişti.

Ertesi sabah kenti keşfe çıktıktan kısa bir zaman sonra Hop On-Hop Off otobüsü görünce daha kolay gezebilirim düşüncesiye 25 Euro. vererek otobüse bindim. Aslında tamamen gereksizdi ama bunu daha sonra anlayabildim. Yolun yarısında indim ve bir daha otobüse binmek gerekli olmadıGidecek olanlara tavsiyem bu otobüsü kullanmamalarıdır, zaten her turistik mekan birbirine oldukça yakın.

Şimdi Riga'da en önemli yerlerinden biri ile başlayalım.

St. Peter's Church; 


Bu kilise kentin adeta simgesi. Kentin neresindeyseniz burasını görebiliyorsunuz. Riga'da bazı müzeler dahi ücretsiz iken, buraya giriş ücretli. İçindeki asansörü kullanıp, kenti 72 m. yüksekten Riga'yı gözlemek mümkün. Kiliselerin içi zaten birbirinin benzeri olduğu için de, para vererek içeriye girmedim.

1209 yılında yapılan bu kilise bugüne kadar defalarca zarar görmüş ve onarılmış. En son eklenen saatle birlikte kilise günümüzde son haline getirilmiş. 




Kilisenin dışına çıkınca karşıma Bremen Mızıkacıları’nın heykeli çıktı. Bu heykelin Riga’da bulunma sebebi, Riga’nın Bremen’le kardeş şehir olmasıymış.



 



Kara Kafalılar Evi;

Oldukça güzel bir mimariye sahip bir bina burası. Dolaşırken çok sayıda fotoğrafını çektim. 


1334 yılında inşa edilen binaya ''Kara Kafalılar evi'' denilmesinin sebebi; 13. yüzyılda siyahi iş adamlarının konaklamak için burayı tercih etmesiymiş. Binanın çatısında bulunan astronomik saat, haftanın günlerini, ay ve burçlarla ilişkilerini gösteriyormuş. Şimdi binanın üzerinde “Bir gün yıkılırsam beni tekrar inşa et” şeklinde bir not yer alıyor.

İşgal Müzesi;

Bu müze Kara Kafalılar Evi'nin hemen yanında yer alıyor.  Sovyetler Birliği yıkılmadan önce, birliğin bir parçasıyken Birlik tarafından açılmış müzenin eski adı Kırmızı Tüfekli Asker Müzesi’ymiş. Sovyetler’in 1991’de yıkılması ve Letonya’nın bağımsızlığını kazanmasıyla müzenin adı “İşgal Müzesi” olarak değiştirilmiş. Müzede Naziler ve Sovyetler Birliği’ne ait birçok belge yer alıyormuş.

Ancak buraya geç vakitte geldiğim için müze kapalıydı bu nedenle içini gezemedim. Gezdiğim savaş müzesinde de benzer şeyler olduğunu düşündüm. 

Dome Katedrali ve Meydanı;

Riga Dome Katedrali, 13.yüzyılda yapılmış. Yapılışından günümüze çeşitli ilaveler yapılmış. Riga'nın büyük kiliselerinde olduğu gibi, Dome katedralinin çatışında da horoz rüzgar gülü bulunuyor. Katedral bünyesinde Riga ve Navigasyon Tarihi Müzesi de bulunuyor. Zengin bir koleksiyona sahip. Burada çeşitli konserlerde veriliyor. Benim gezdiğim saatlerde kapalı olduğu için, içini gezme şansım olmadı.

Kilisenin önünde bulunan büyük bir meydan da zaman zaman yapılan festivallere ev sahipliği yapıyormuş. Bu meydanın etrafını çevreleyen binaların da mimari güzelliği de bir harika.

Dikkat ettiyseniz, yerler hep taş ve çok eski yapı olmaları nedeniyle üzerinde yürümesi oldukça zor. Bu nedenle kaldırımları kilit taşı olarak değiştirmişler.

İsveç Kapısı;





1698 yılında bölgeye hakim olan İsveçli yöneticiler tarafından inşa edilmiş yapı kenti düşman işgalinden korumak için yapılmış. Bu tarihi kapı da turistlerin ilgisini çekiyor.

 





Üç Kardeşler;

İsveç Geçidi’nin karşısında yer alan “Üç Kardeşler”, farklı yüzyıllarda farklı mimari özellikler taşıyan üç binaya verilen isim. Evler, Riga’nın en önemli sembollerinden sayılıyor.

Daugava Nehri;


Ülkenin en büyük nehri olan Daugava, başkent Riga’nın ortasından geçip Baltık denizine dökülüyor. Letonya’da sınırları son bulan Daugava nehri Rusya, Estonya, Litvanya, Beyaz Rusya sınırları içerisinde de yer alıyor.

Nehrin üzerinde Dzelzcela, Akmens ve Vansu köprüleri bulunuyor. Bu nehir üzerinde tekne turları yapılıyor, bu turlarla Jurmala bölgesine de gidiliyor. Programımda olmadığı için böyle bir tura katılıp Jurmala'ya de gitmedim.

Cat House;


Buraya gelmeden önceki araştırmalarımda, turistlerin ilgisini çeken bir bina olarak okumuştum ama bu binaya göre çok daha güzel mimariye ve estetiğe sahip çok sayıda bina burada zaten var. Kapalı olduğu için içine giremedim, dolayısıyla içinde birşey var mı?  bilmiyorum. Bana kulesinin tepesindeki kedi heykeli dışında hiç ilginç gelmedi doğrusu.



 Riga Kalesi;

1330 yılında inşa edilmiş ve birçok kez saldırıya uğrayan kale, çeşitli restorasyonlarla birlikte günümüze kadar gelmiş. Şehrin en önemli noktalarından biri olan kale, 1938 yılından bu yana Letonya Cumhurbaşkanı’nın resmi konutlarından biri olarak kullanılıyormuş. Daugava Nehri‘nden geçen gemiler için deniz feneri olarak kullanılan kale bu restorasyondan dolayı ziyarete kapalı.

 Powder Tover;

14. yüzyılda inşa edilen Barut Kulesi, ilk olarak Kum Kulesi olarak biliniyormuş ve kasabanın Kum Kapısı adı verilen tahkimat sisteminin bir parçasını oluşturuyormuş. Sistem, kasabaya giden Kum Yolu boyunca uzanan toplam 25 kuleden oluşuyormuş. Duvarları kırmızı tuğladan yapılmış ve o günlerde herhangi bir askeri saldırıya dayanacak kadar üç metre kalınlığa kadar tahkim edilmiş. 17. yüzyılda kule bir barut deposuna dönüştürülmüş ve daha sonra adı Powder Tower (Pulvertornis) olarak değiştirilmiş.

1935 ve 1940 yılları arasında kule tamamen yenilenmiş ve Savaş Müzesi'ni barındıracak şekilde genişletilmiş.

Savaş Müzesi;

Letonya Savaş Müzesi, 15 Ekim 1916'da Letonya Tüfek Taburu Müzesi olarak kurulmuş. Müze, Letonya Tüfekçileri ve I. Dünya Savaşı ile ilgili materyal toplamış. 1917'de Riga bombalandığında müze boşaltılmış. Haziran 1919'da müze, eski şehir Riga'daki Barut Kulesi'ndeki operasyonları restore etmiş. Müze, Haziran 1921'de halka açılmış.


Müzede geçmişten günümüze çeşitli savaş silahları gibi şeyler sergileniyordu. Ama bence çok kapsamlı bir savaş müzesi değildi.

Bastejkalns Parkı;

Avrupada gezdiğim her ülkede böyle güzel parkları görünce, bizim ülkemizde böyle parklar neden yok, diye hayıflanırım zaten. Bu park yürüyüş yolları, ağaçları, yemyeşil zemini, dinlenmek için bankları, kanalda gezi tekneleri ve yüzen ördekleri ile gerçekten insanın içine huzur veriyor. Burada yaptığım yürüyüş, güzel havası ve dinlendiğim banklar benim için çok keyifli oldu. Yalnız bu suyun rengi oldukça koyuydu.

Bu kentte çok sayıda böylesi güzellikte parklar bulunuyor.

 Özgürlük Anıtı;


1918 -1920 yılları arasında bağımsız mücadelesinde hayatını kaybeden askerler için dikilmiş bu anıt, Özgürlük Meydanı’nda yer alıyor. Granit, traverten ve bakırdan yapılmış ve 42 metre yüksekliğinde. Riga'daki resmi tören ve sosyal olayların gerçekleştiği bir meydan burası.
Dikili taşın üzerinde 9 m. yüksekliğinde başının üzerinde 3 yıldız tutan bir genç kadın figürü bulunuyor. Bu üç yıldız şehrin 3 ana bölgesini (Kurzeme, Vidzeme, Latgale) temsil ediyormuş.
Fotoğrafta da görüldüğü gibi, anıtın önünde iki asker nöbt tutuyor.

İsa'nın Doğuş Katedrali;

Katedral, büyük Esplanade parkının içinde yer alıyor, oldukça güzel bir mimariye sahip. Kapalı olduğu için içine giremeden sadece dışarıdan fotoğraflama şansım oldu.


Tarihine baktığımızda; Katedral, Letonya'nın Rus İmparatorluğu içinde yer aldığı 1876-1883 yılları arasında inşa edilmiş. Baltık ülkelerindeki en büyük ikinci katedral özelliğini taşıyormuş. 1. Dünya savaşı sırasında Almanya'nın Riga'yı işgali sonrasında, bu Ortodoks katedralini bir Lüteriyen kilisesine çevirmiş. 1921 yılında Ortodoks katedraline çevrilmiş.

Old St. Gerthrud's Church;




Bu kilise yukarıda söz ettiğim Katedralin devamında bulunuyor. 

Tarihine gelirsek; Bu kilise, önceki inşa tarihi tam bilinmese de, 1418 yılında inşa edilmiş. Ancak çeşitli savaşlar dönemlerinde yıkılıp tekrar inşa edilmiş. En son haline 1866-1869 yılları arasında getirilmiş.









 Riga Central Market;

Riga Merkez Pazarı, Letonya'nın Riga kentinde Avrupa'nın en büyük pazarı ve çarşısı. Letonya'da 20. yüzyıldan kalma en önemli yapılardan birisi ve 1998'de Eski Riga ile birlikte UNESCO Dünya Mirası Listesi listesine dahil edilmiş. 1922'den itibaren planlanmış ve 1924'ten 1930'a kadar inşa edilmiş.

Bu çarşıda da giyimden, meyve ve sebzeye, balıktan ete, marketten, restoranlara ve hediyelik eşya dükkanlarına kadar her şey bulunuyordu. Rigalılar için önemli bir alışveriş merkezi.

Letonya Bilimler Akademisi;


Bilimler Akademisi binası 1951-1961 yılları arasında inşa edilmiş. Finansmanı halktan toplanan bağışlar ile sağlanmış. 108 m. yüksekliğindeki bu bina Letonya'nın ilk gökdeleni imiş. Binanın 17. katında bulunan balkondan şehir manzarasını seyretmek mümkün.

Riga Getto ve Latvian Holocaust Museum;

Riga Gettosu, Letonya'dan ve daha sonra Almanya'dan gelen Yahudilerin II. Dünya Savaşı sırasında yaşamak zorunda kaldığı Naziler tarafından belirlenen, Riga, Letonya'nın bir mahallesi olan Maskavas Forstate'de küçük bir alanın adı. 25 Ekim 1941'de Naziler, Yahudi olmayan sakinler tahliye edilirken Riga ve çevresindeki tüm Yahudileri gettoya götürmüşler. Letonya Yahudilerinin çoğu (yaklaşık 35.000) 30 Kasım ve 8 Aralık 1941'de Rumbula katliamında öldürülmüş. Naziler, çok sayıda Alman Yahudisini gettoya getirmişler; çoğu daha sonra katliamlarda öldürülmüş.

Şimdi müze haline getirilmiş bir sokak, bu dönemin anılarını görsel olarak paylaşıyor. İnsanlık dışı uygulamalar hep içimi sızlatmıştır, burayı gezerken de aynı üzüntüyü yaşadım.

 Riga Radyo ve Televizyon kulesi;


Letonya’nın en yüksek, Avrupa’nın 3.üncü yüksek binası ve Daugava nehrinin ortasında yer alan Zakusala Adası üzerinde bulunuyor.

Kule, Sovyetler Birliği hükümetinin yardımlarıyla 1979-1989 yılları arasında inşa edilmiştir. 368 metre uzunluğu ile Avrupa Birliği'nin en yüksek ve Avrupa'nın Ostankino Kulesi ve Kiev Televizyon Kulesi'nin ardından üçüncü yüksek yapısı durumunda.





 Milli Tarih Müzesi;

Aslında Riga'da hem resmi hem çok sayıda müze bulunuyor, ancak ben sadece bu müze ile savaş müzesini gezebildim.

1920'den beri Riga Kalesi'nde bulunan bu müze ve 1924'te devlet müzesi statüsünü kazanmış. Mayıs 2014'ten bu yana, ana sergi alanı geçici olarak Özgürlük Bulvarı'nda 1875'ten kalma üç katlı bir binaya taşınmış.

Misyonunu, "Letonya'nın çıkarına, arkeolojik, etnografik, nümizmatik, tarihi veya sanatsal bir öneme sahip olan Letonya'dan ve dünyadan antik çağlardan günümüze manevi ve maddi kültürü toplamak, korumak, araştırmak ve yaymak'' olarak belirlemiş.

Riga Kalesi'ndeki yeniden yapılanma ve restorasyon çalışmaları tamamlandıktan sonra müzenin kalıcı evine dönmesi bekleniyormuş.

Riga'da gezerken bir grup genç bir araya gelmişler burunlarında, kulaklarında piercing, üzerlerinde genellikle siyah giysileri vardı. Onları da hatırlamak manasında fotoğraflarını çektim ve yayınlıyorum.

Eeeee her seyahatin bir sonu var tabi, şimdi yolumuz Litvanya'nın önemli bir şehri olan Kaunas'a. Orada görüşmek üzere...


GİDECEKLERE İYİ YOLCULUKLAR


Hiç yorum yok: