KOSOVA - GENEL VE FAYDALI BİLGİLER



Kosova tarihinden kısaca söz edersek;

Kosova bağımsız bir ülke olma yolunda Sırbistan'a karşı UÇK önderliğinde verilen silahlı mücadele sonunda, 2008 yılında bağımsızlığını ilan etti. Bağımsızlık öncesinde ve hala TSK'nın da içinde bulunduğu, Birleşmiş Milletler askeri gücü KFOR burada güvenlik Kosova'nın güvenliği nedeniyle bulunuyor. Yakın bir geçmişte Kosova Meclisince alınan karar ile Kosova Ordusu da kurulmaktadır.

Bağımsızlık ilandan sonra başta Türkiye olmak üzere az sayıda ülke Kosova'yı tanırken şu anda bu sayı 115 ülkeye ulaşmış bulunmaktadır.


Kosova'ya ilk olarak 2006 yılında ailece gitmiştik. Aracımız ile yaptığımız bu seyahat sırasında, Üsküp'ten Prizren'e doğru yol alırken, önünde Türk polislerinin beklediği, Sırp köyü Strepçe'ye varmadan 3-5 km. mesafedeki UÇK anıtı önünde durup, yukarıdaki resmi çekilmiştik. Ancak en son geldiğim 2018 yılında bu anıtı yerinde göremedim. Nedenini bilmiyorum.


Bu polislerin eskordluğu ile Strepçe'ye gidip oradaki bir kafede Türk kahvesi içmiştik. Polisler burada yaşayan Sırpların, yakın bir Arnavut köyüne baskın yaparak 100 Arnavut'u katlettiklerini anlatmışları. O sırada oğlum da sokakta yürüyenleri göstererek " Baba bunların hepsi katil değil mi?" demişti. Hiç unutamam.


Buradan doğruca Mamuşa köyünde bulunan TSK Taburuna bayram ziyaretinde bulunmuş ve bize ikram edilen karavanayı da askerlerle beraber yemiştik. Resimde o dönemin bölük komutanıyla.






O dönemdeki gezimizde bir çok köyün yakılıp yıkıldığına da şahit olmuştuk. 


Tekrar tarihe dönersek, Osmanlı Padişahı, 1. Murat (Hüdavendigar) ordusunun başında yer aldığı ve bir sırp askeri tarafından öldürüldüğü Kosova Savaşı sonunda Osmanlı'ya Avrupa kapıları açılmıştı. Bu nedenle Kosova'nın Osmanlı için ayrı bir önemi de bulunuyor. 500 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalmış olan bu topraklarda, onlara ait izleri pek çok yerde görmek mümkün. Resimde 1. Murat Türbesi.


Kosova'nın en büyük kenti ve başkenti Priştina'dır. Eğer bu ülkeye hava yoluyla gelme planınız varsa, ülkenin tek havaalanı Adem Jashari de bu kentte bulunuyor. Priştina çok turistik bir merkez olmamasına karşın, özellikle Prizren ve Yakova, sahip oldukları tarihi değerlerle turistlerin ilgisini çeken iki kent olarak öne çıkıyor. Resimde kaleden Prizren.

Kosova Türklere vize uygulamıyor ama havaalanında veya sınırda, her yerde olduğu gibi gıcık ve işgüzar bir görevliye denk gelirseniz şecerenizi dahi sorabilir. Ben bir seferinde öyle bir durumla karşılaşmıştım.


Priştina'daki Adem Jashari havaalanı ile İstanbul Atatürk havaalanı arası yaklaşık 1,5 saat sürüyor. Eğer Kosova'da diğer şehirleri de gezecekseniz, havaalanında araç kiralamakta fayda var. Araçların günlük kiraları 30-35 EURO'dan başlıyor. Havaalanındaki taksiciler yabancı olduğunuzu anlarsa fiyatı ikiye katlıyorlar, dikkat ediniz.


Adem Jashari adından söz etmişken biraz da onu tanıyalım. Tam ismi Adem Shaban Jashari (Adem Şaban Yaşari) Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) kurucularındandır. Sırplara karşı verilen gerilla mücadelesinin önderlerindendir. 1998 yılında Prekaz köyündeki evi Sırplarca kuşatılmış ve sonrasında her türlü silahla içinde bulunduğu ev ve köydeki diğer evler yerle bir edilmiştir. Kendisiyle birlikte 52 yakını da burada hayatlarını kaybetmiştir. 2008 yılında UÇK'dan arkadaşı Kosova Başbakanı Haşim Taçi tarafından "Kosova'nın Kahramanı" ünvanı verilmiştir.

Kosova AB ülkesi olmamakla birlikte, ülkede para olarak EURO kullanılıyor. Bu nedenle buraya gelirken yanınızda EURO bulundurmanız doğru bir tercih olur. Yakın bir tarihte, Kosova AB üyelik görüşmelerine alınmış durumdadır.


Kosova'ya ilk 2006 yılında gittiğimde henüz bağımsız bir ülke değildi. O dönemde ve bağımsızlığın ilk yıllarında gerçek manada yoksul olan Kosova'da, her gelişimde refahın giderek arttığını görüyorum. Kosova kökenli birisi oarak da bu durum beni fazlasıyla mutlu ediyor.

Bu refahın artmasında, küçük de olsa giderek artan sanayileşme ve özellikle yurtdışında çalışan Kosovalıların büyük payı bulunuyor. Onların ülkede yaptıkları yatırımlar bu refahta önemli bir yer tutuyor.


İlk geldiğim dönemlerde şehirlerarası yollar çok dar ve kötüydü. Ancak sonradan yapılan Tiran - Priştina ve yapımı devam eden Priştina - Üsküp otoyolları nedeniyle trafik rahatlamış ve ulaşım hızlanmış durumda. Ancak araç sayısının da artmasıyla o eski ve dar yollarda trafik daha da sıkışmış durumda. Bu nedenle ana güzergahlarda otoyolları kullanmakta fayda var.


Şehirlerarası ulaşım otobüsler ile yapılıyor. İstenirse bu yolla da ulaşım sağlayabilirsiniz..

Kosova genelde ucuz bir ülke ama fiyatlar giderek artıyor. AB'ye kabul edildiğinde fiyatların çok daha artaağı kuşkusuz, o nedenle Kosova gezisi fikriniz varsa, bir an önce gitmekte fayda var. Kosova'nın hem fiyatlarının uygun olması ve Kosovalıların da içinde bulundukları ekonomik sıkıntıdan kurtulmasına katkıda bulunmak için, bu yıl yurt dışı planınızı buraya yapabilirsiniz.


Kosova'da otel fiyatları da genel olarak normal düzeyde, ama yıldız sayısına göre pahalı otelleri de mevcut. Her bütçeye uygun otel bulunabiliyor.

PrishtinaÜsküp'e sadece 80 km mesafede bu nedenle, hangisine gelirseniz mutlaka diğerini de ziyaret etmenizi öneririm. 

Kosova artık teknolojiyi de yakalamış durumda. İnternete bir çok yerde ücretsiz olarak da ulaşılabiliyor.


Arnavut geleneksel giysileri ve özellikle Arnavut gelini giysileri dikkati çekiyor burada. Kız kardeşim kızı için birkaç yıl önce buradan Arnavut gelini kıyafeti satın almıştı.  Eksik kalan bir mendilini satın almak istedik, yabancı olduğumuz için 25 EURO istediler. Daha sonra oradaki akrabalarımızla başka bir yerden aynı mendili 3 EURO'ya aldık. Bu konuda dikkatli olmak gerekiyor.

NE YENİR?  NE İÇİLİR?


Genelde Kosova'nın köfteleri meşhur yiyecek olarak, kapısında "Qebaptore" yazan köftecilere girdiğinizde size kaç tane köfte istiyorsunuz diye soruyorlar, bizdeki porsiyon usulü orada yok. İstediğiniz kadar sipariş edip, o lezzetli köftenin tadına varıyorsunuz. Tabii ki sadece köfte değil, lezzetli etlerden yapılan ızgaralar da bir harika. Her türlü yiyeceği bulabileceğiniz, içinize sinerek yiyebileceğiniz bir ülke Kosova. Yurtdışına yaptığım gezilerde beni en çok düşündüren yemek  konusu olmuştur hep. Bir yere oturuyorsunuz, önünüze bir menü getiriyorlar, bakıyorsunuz içinde bilmem ne sosu var. Bu sos acımıdır, tatlımıdır, ekşimidir eğer bilmiyorsanız alın size sürpriz bir yemek. Ama burada öyle bir sıkıntı kesinlikle yok.


Kosova'ya gidipte böreğinin tadına bakmadan asla dönülmez. Kıymalısı, peynirlisi, patateslisi ve ıspanaklısı var ama ben en çok kıymalı olanını beğendim. Herkesin farklı tercihleri tabii ki olabilir. Üstelik Kosova'daki herşeyde olduğu gibi, yiyecekler de çok ucuz. Her ülkede böyle ucuz, zamanlar oluyor, ama bir süre sonra gelişimleriyle bağlı olarak fiyatlar çok artıyor. En güzel örnek eski doğu bloku ülkeleri, değişim süreci başlangıcında fiyatlar çok ucuzdu ama şimdi Avrupayı geçti. 





Bu lezzetli yiyeceklerden sonra bir kafede Machiato kahvesi ve Trileçe'nin tadını mutlaka denemek gerekiyor. Trileçe ve Machiato olmazsa olmaz ikili. Trileçe, çok hafif, sütlü bir tatlı, üç çeşit sütün karışımıyla yapılıyor. Altta süt içinde yüzen bir kek, üstte karamelden oluşuyor.






Eğer memleket hasreti deyip de canınız Türk çayı içmek isterse, bir çok yerde bunu bulabilirsiniz. Prizren'de Sinan Paşa Camisinin yanındaki hafif rampa yola dönünce sağda küçük bir kahve var sahibi adı Sabri. Orada çaylarını fiyatı içtiğiniz bardak sayısına göre, içtikçe ucuzluyor, böyle bir ilginç uygulaması var Sabri'nin.


İYİ SEYAHATLER

KOSOVA - GJAKOVA (YAKOVA)

AĞUSTOS 2018


Daha önceki yazılarımda Makedonya şehirlerinden söz etmiştim. Son olarak yazdığım Mavrova'dan yola çıkıp doğruca Prizren'e gidiyoruz. 

Prizren'de akrabalarımızı ziyaret gidiyoruz öncelikle. Onlarla hafta sonu Yakova (Gjakova) ve İpek'e (Peja) birlikte gitmeye karar veriyoruz. Benim için de ilk olan böyle kalabalık bir gezi yapacağız.



Kosova'daki akrabamızın kızının eşi olan Salajdin Berisha bu gezimizde bize tercümanlık yapıyor. Arnavutça dil bilgimiz yeterli olmadığı için onun tercümanlığı bizim için çok yararlı oluyor.  Salajdin Türkiye'de bir süre kalmış ve Türkçeyi öğrenmiş olan bir genç.

Gjakova hemen hemen Prizren ile Peja'nın ortasında bir kent. Burası tarihi bir kent olmakla beraber Bektaşiliğin önemli bir merkezi. Burada 7 önemli farklı tarikat merkezi bulunuyor.


Birlikte ilk olarak Bektaşi tekkesine gidiyoruz. Burası oldukça temiz ve bakımlı bir bina. Tekkeyi bize gezdiren rehberimiz uzun uzun Bektaşiliğin Türkiye, Arnavutluk ve Kosova'daki tarihini anlatıyor bize.


Daha önce Türkiye'de bulunan Bektaşi tekkesi, Mustafa Kemal Atatürk'ün tekke ve zaviyeleri kapatmasıyla, Tiran'a taşınmış. Ancak buradaki tekke de Enver Hoca'nın Arnavutlukta dini yasaklamasından sonra, Gjakova (Yakova)'ya taşınmış. Şu anda Balkanların Bektaşilik merkezi burası. İşte bu tekkeyi geziyor ve görevlinin uzun uzun anlatımlarıyla bilgi sahibi oluyoruz. (Balkanlarda Bektaşilik ile ilgili daha geniş yazacağım ileride.)

Düzeltme; Burayı gezerken bana anlatılana göre " Balkanlarda Bektaşiliğin merkezi " olarak anladığım durumu, Yaşar Balcı arkadaşım, " Dünyada Bektaşiliğin merkezi " olarak düzellti.


Galatasaray'ın kurucusu Ali Sami Yen'in bir bektaşi olduğundan söz ediyor ve Balkanlarda önemli bir isim olduğunu anlatıyor. Ali Sami Fresheri (Yen), ünlü Arnavut kökenli edebiyatçı Şemseddin Sami (Fresheri) 'nin ikinci oğlu.


Bektaşi tekkesini gezip görevliye teşekkür edip çıkıyoruz buradan. Hemen yakınındaki Saadi tarikatının tekkesine gidiyoruz.


Burayı da dolaşmaya başlayınca yine bir görevli geliyor yanımıza. Önceleri biraz kuşkucu yaklaşıyor ancak ilgimizi görünce rahatlıyor. O da geniş geniş bilgiler veriyor. Hatta özenle sakladıkları 1450 yılından beri korunan kılıç ile de poz bile verdiriyor bana.


Burada da her cuma günü kadınlar ve erkekler ayrı olmak üzere zikir yapıyorlarmış. Oysa Bektaşi tekkesinde kadın ve erkekler yanyana dini ritüeli gerçekleştiriyorlar. Neticede inanç farklılığı.


Teşekkür edip ayrılırken bir de tekke ile ilgili kitapçık da veriyor bana.

Resimde şehrin sembollerinden birisi olan saat kulesi. Bu iki tekkenin yanında yer alıyor.


Aslında böyle çoluk çocuk, kalabalık gezmek zor. O yüzden şimdilik burada bırakıp öğle yemeği için kenti tepeden izlemek üzere Çabrati tepesindeki Oksijen isimli restoranına gidiyoruz.  Burada güzel bir öğle yemeği yiyoruz. Bu tepeden kenti izlemek de oldukça güzel. (En üstteki resim.)

Buradan da yolumuz Peja'ya..Peja'yı daha sonra yazacağım.

Birkaç gün sonra bir kez daha Gjakova'ya geliyor ve gezimize yalnız devam ediyoruz. Prizren'den gelirken güzel bir vadiden inen küçük nehrin üzerinde bir köprü bulunuyor. Burada yapılan festivalde gençler köprü üzerinden buz gibi suya atlıyorlarmış ama biz festivale denk gelemediğimiz için bunu göremiyoruz.


Yolumuz üzerinde ikinci tarihi eser Terzi Köprüsü. Erenik nehri üzerinde bulunan bu köprü, zengin bir terzi tarafından yaptırılmış ve adını da buradan alıyor.


Gjakova'ya varıyor ve aracımızı eski çarşı içinde bir yere park ederek gezmeye başlıyoruz. Bu bölge tarihi yapılardan oluşuyor ve büyük ölçüde korunmuş. Özellikle çarşıdaki çok sayıda kafe dikkatimizi çekiyor. Gündüz çok müşterisi olmayan bu kafeler akşamları doluyor olmalı.


Yakova'da 33 adet cami bulunuyor. Bunlardan en önemlisi ise büyük çarşı içinde bulunan Hadum Ağa Camisi. Şimdi bu camiyi ziyaret ediyoruz.


15. ve 17. yüzyıllara ait duvar işlemeleriyle, Yakova'nın en özel yapısı olan Hadum Ağa Camisi Selçuklu dönemi mimarisinden, Osmanlı dönemi mimarisine geçişin Kosova'daki en iyi örneği olarak kabul ediliyor. İlk olarak 200 yıl önce restore edilen caminin avlusunda ise, Osmanlı döneminin idarecilerine ait kabirler bulunuyor.


1998-99 Kosova Savaşı sırasında ülke genelinde birçok tarihi eser gibi, Hadum Ağa Camisi de zarar görmüş. Sıprlarca önce minaresi bombalanmış, daha sonra da cami yakılmak istense de son anda kurtarılmış.

Buradan Saint Paul ve Saint Peter Kilisesine doğru yürüyoruz.


Bu kilise 1931 yılında inşa edilmiş bir katolik kilisesi. Bu kilisede iki adet çan kulesi bulunuyor ve kent içinde oldukça görkemli olarak görünüyor. Sıcak havada o kadar yol yürüyüp geliyoruz buraya ama, kapısı kapalı olduğu için içerisini gezemiyoruz.


Dönüşte tekrar çarşıyı geziyoruz. Çarşıda geleneksel giysi satan dükkanlar dikkati çekiyor. Eşim bu dükkanların bazılarına girip, yeğenimin kına gecesinde giyeceği geleneksel Arnavut kıyafetinde eksik kalan mendili satın almak istiyor. Yabancı olduğumuz için 25 EURO gibi rakamlar  istiyorlar. Daha sonra Prizren'de akrabalarımızla satın almaya gidiyoruz ve aynı mendili 3 EURO'ya alıyoruz. İşte burada alışverişlerde buna dikkat etmek gerekiyor.


Yine bir başka tekke, Şeyh Zeynelabidin tarafından kurulmuş olan Saadi Tekkesi'ne gidiyoruz. Bugün bayram günü olması nedeniyle kapalı ve sadece dışından veya pencerelerinden bakıyoruz iç mekanlara.

Hava da oldukça sıcak. Bir kafede oturup biraz serinliyoruz. Gezip görmek istediğimiz mekanların da çoğu bayram nedeniyle kapalı ve bu nedenle yukarıda belirttiğim yerleri gezip, Oksijen restoranda öğle yemeğimizi yiyip tekrar Prizren'e dönüyoruz.

Başkent Priştina gezi yazımı okumak için tıklayınız..


İYİ SEYAHATLER