''YELKENLİ TEKNE İLE HIRVATİSTAN - TÜRKİYE YOLCULUĞU''

ŞEFİN SEYİR DEFTERİNDEN; 

TEMMUZ 2021

Dikili'de yazlık komşum ve kardeşim gibi gördüğüm Cihan Esassolak ile bir kaç ay önce tekne ile dünya turu konusunda sohbetlerde bulunmuştuk. Bir gün, arkadaşı Mehmet Hakan Şentürk'ün Hırvatistan'dan aldığı tekneyi Türkiye'ye getirmek üzere Hırvatistan'a gideceklerini söyledi. Cihan'ın kaptanlık tecrübesi iyi olması ve ona yardımcı olmak istemesi nedeniyle birlikte gideceklermiş.

Bana bu seyahate katılmak isteyip istemediğimi sordu, benim gibi seyyah bir adam böyle bir teklifi reddedebilirmiydi ki! Üstelik bu benim hayatımda ilk kez yaşayacağım bir yolculuk olacaktı. Tekne sahibi Hakan da katılmama onay verince, hemen hazırlıklara başladım tabii ki.

Seyahat ile ilgili ön hazırlıklarımızı yaptık. Pandemi şartları içinde olan bu yolculuk risk de taşıyordu. O sırada Hırvatistan bütün sınır kapılarını yabancılara kapatmıştı. 


19.07.2021 tarihinde İzmir - İstanbul - Zagrep - Split uçuşları ile Hırvatistan'da gideceğimiz en yakın noktaya vardık.  Benim yeşil pasaport ve arkadaşlarımın da iş vizeleri olan pasaportları vardı. Zagrep'teki pasaport kontrolde satın alınan tekneyi teslim almaya geldiğimizi söyleyince bir sorun çıkmadan Hırvatistan'a giriş yaptık. Hırvatistan'daki hedefimiz olan Pirovac kentine  (Pirovath okunuyor, bunu telafuz etmede de hayli zorlandık doğrusu) varmak için Split havaalanından bir araç kiraladık.

Mali konuları tamamlamak için önce Zadar'a gittik. İşlem tamamlanınca Pirovac'a gelip tekneyi gördük. Teknenin bazı eksikleri vardı ve tamamlamak için dört gün orada geçirmek zorunda kaldık. Teknede Hakan baş, ben ve Cihan kıçtaki iki odaya yerleştik.

Teknenin bulunduğu marinada gemi teknisyeni Miko (Micahel) çok yetenekli ve asla hayır demeyen birisiydi. O teknemizdeki eksikleri 3 günde tamamladı. Tabii ki biz de bu süreyi burada geçirdik. 

Tekne temiz olmadığı için ilk geceyi bir pansiyonda geçirdik. Pansiyon sahibi aile oldukça sempatik insanlardı. Bahçelerinde yetiştirdikleri domateslerden bize ikramda bulunmayı ihmal etmediler. Diğer iki geceyi, denize indirilen teknemizde geçirdik. 

Pirovac, tarihi eskilere uzanan içinde küçük bir kalesi ve dar sokaklarında birbirine bitişik eski konutları bulunan bir küçük bir yerleşimdi.

İlk gecemizde teknede güzel bir akşam yemeği yedik. İkinci gecemizde akşam yemeğimizden sonra Pirovac meydanında yapılan canlı müzik konserini izleyip yerimizde de dans ettik.

Pirovac'ta geçirdiğimiz 3 gün sonrasında yola koyulmak için Şibenik'e gidip oradan gümrük işlemlerini da tamamlamamız gerekiyordu. Pirovac'ta önce bir test sürüşü yaptık ve kaptanlar tekneyi sürüş sırasında daha iyi tanıma fırsatı bulmuş oldular.


Bu arada İsviçre'de yaşayan kuzenim Akgün'ün de aynı tarihlerde kızı Selin ile Hırvatistan'da olacaklarını öğrendiğimde çok sevindim, bu benim için güzel bir sürpriz olmuştu. Akgün'ün Hırvatça bilmesi de bizim için iyi bir şeydi. Dolayısıyla ondan tercüman olarak ve çevreyi bilen biri olarak zaman zaman da çok yararlandık. Bir akşam hep birlikte, buranın ünlü kuzu çevirme restoranlarından birine gidip akşam yemeğimizi yedik.


YOLCULUK BAŞLIYOR;

1. Gün; Pirovac - Şibenik 

Mesafe; 24,5 mil - Süre; 3 saat 36 dakika - Ortalama hız 6,8 kn.

23.07.2021 tarihinde Pirovac'tan demir alarak, Şibenik'e doğru ana yelken ve Cenova'yı açarak yola çıktık. Oğlum Deniz bana Dalmaçya'nın güzel kıyılarının güzel fotoğraf ve videolarını çekmem için Dron'unu vermişti. Teknemiz hareket ederken ben de limandan ayrılışımızın videosunu çekmek için dronu havalandırdım ve bir süre çekim yaptım. Dronu geri çağırırken rüzgar nedeniyle dronu tekneye almakta zorlanırken, Hakan dronu havada yakaladı ama dron çalışmaya devam ediyordu, ben Hakan'a bırakmasını söyledim ve o da bırakınca dron ters istikamete doğru gitti ve bizden uzaklaştı. Dronun kontrolunu tamamen kaybetmiştim. Bir süre telefon görüntüsünden dronun deniz üzerinde kaldığını gördüm. ve kısa bir süre sonra irtibatımız kesildi.

Dronun gittiğine değil de çektiğim fotoğraf ve videoları yitirmiş olmaktan ve çekmeyi hedeflediğim fotoğraf ve videoları çekememekten dolayı gerçekten üzüldüm. Çünkü bir daha aynı bölgede ve teknede olamayacaktım.


Şibenik - Solta Adası (Split)

Mesafe; 46 mil, Süre; 6 saat 47 dakika, Ortalama hız; 6,8 kn.

Şibenik'e varıp yol kenarındaki kıyıya aborda yaptık. Bu arada kuzenim, kızı ve Şibenik'te yaşayan dayısı Zvonko ile teknede buluştuk. Burada bir miktar alışveriş yaparak eksiklerimizi tamamladık.Bu arada gümrük işlerini yapan takipçi geldi. Kuzenimle vedalaşıp gümrük'e gittik ve işlemleri yaparak Türkiye'ye doğru yola koyulduk. Burada işlem ücreti olarak 105 Euro ödeme yapıldı.

Kural gereği Hırvatistan karasuyunu geçip uluslararası karasuyuna ulaştık ve sonra tekrar Hırvatistan karasularına döndük. Güzel bir havada teknenin motor gücüyle yolumuza devam ettik. Yol boyunca zaman zaman Cenova yelkeni açtıysak da yeterli rüzgarı alamadığımız için, yelkeni kapatmak durumunda kaldık.

Seyahatimiz boyunca, kaptanımız Cihan'ın kontrolunda yola devam ederken, zaman zaman 2. kaptanımız Hakan da kontrolu ele aldı. Ben ise aşçılık görevini üslendim ve amatör gemicilik belgem olmasına rağmen hiç tecrübem olmayan bu yelkenli teknede, yavaş yavaş birşeyler öğrenmeye başladım.  Umuyorum ki Türkiye'ye döndüğümüzde ben de o aldığım belgeyi hak edeceğim.

Güzel bir yolculuktan sonra geceyi geçirmek için Solta adasının Uvala Sesula koyuna kıçtan kara bağlandık. Günün yorgunluğunu gidermek için Dalmaçya'nın berrak ve tertemiz sularına kendimiz attık. Şnorkel ve maske ile yüzerken çok sayıda deniz patlıcanının var olduğunu gördüm. Denizi temizleyen bu kıymetli patlıcanları Türkiye'de kaçak ve izinli olarak toplanıyorken burada hiç ellenmemişti bile. Bizim denizlerimizle, Hırvatların denizleri arasındaki temizlik açısında farklarından birisi bu bakış açısı olmalı.

Günün yorgunluğunu rakı, konserve balık, kavun ve peynirden oluşan akşam yemeği menümüz ile keyifli bir sohbetle tamamladık.

2. Gün; Solta - Korcula

Mesafe; 56,1 mil, Süre; 7saat 55 dakika, Ortalama hız; 7,1 kn.

Sabah erken saatte demir alarak yola çıktık. Yol boyunca Hırvatistan'ın adalarını seyrederek yolumuza devam ettik. Tabii ki yol boyunca çok güzel adalar vardı ama bütün adalara uğramayamazdık. Hırvatistan, Karadağ, Arnavutluk, Yunanistan'ı rotasındaki yolculuğumuzda bu adalarda ve ana karalarda görülmesi gereken çok güzel yerler vardı. Hepsi çok güzeldi ve ziyaret edilmesi gerekiyordu ama her güzel yere uğramaya kalksak sanırım Türkiye'ye varışımız 1 yılı bulurdu. Bizim burası için ayırdığımız zaman 3 haftaydı ve zaten 4 günü Pirovac'ta teknenin işlemleriyle geçirmiştik.

Yol üzerinde gördüğümüz adalardan biri de Khvar adasıydı.

Akşam saatlerine doğru Marco Polo'nun doğduğu ada olduğu iddia edilen Korsula adasındaki bir koya demir attık ve alargada kaldık. Tekneden bot ile karaya ulaştık. Adanın kalesini gezdik ve kale içinde bulunan Marco Polo Müzesine gittik. Müze tadilatta olduğu için sadece giriş bölümündeki M.Polo ile ilgili resim ve fotoğraflara bakmakla yetindik. 

Tekrar teknemize dönüp, öğle yemeğinde çok miktarda yediğimiz kıymalı makarna nedeniyle, biraz abur cubur atıştırarak akşam yemeğimizi halletmiş olduk.

3. Gün; Korsula - Dubrovnik

Mesafe; 47,8 mil, Süre; 7 saat 13 dakika, Ortalama hız; 6,6 kn.

Sabah saat:08.00 de demir alarak yola çıktık. Bugün hafif dalgalı ve rüzgarlı bir gündü ve zaman zaman Cenova yelkeni de açarak yolumuza devam ettik. Saat 15.00 sıralarında Dubrovnik'e varıp marinaya kıçtankara bağlandık. Dubrovnik girişinde bulunan asma köprü ve dev yolcu gemileri güzel bir görüntü oluşturuyordu.

Aslında marinalar yanaşma, ayrılma ve barınma yönüyle çok rahat. 220V. elektrik ve temiz su ikmali yapılabiliyor. Burada bulunan WC ve banyolar oldukça temizdi. Fakat bedeli biraz ağırdı, ertesi sabah erkenden ayrılmamıza ve burada sadece saatler kalmamıza rağmen, 145 Euro ödeme yapıldı.

Marina'dan önce yürüyerek eski şehre gitmeye kalktık. Ama öyle yürünerek gidilecek bir mesafe olmadığını yolun bir kısmını tamamladıktan sonra anladık. Yol kenarında gördüğüm bir taksiciyle konuşup 18 Kuna karşılığı eski şehire gittik.

Taksi demişken, burada farklı taksi uygulamaları var. Üzerinde sadece TAXİ yazan taksiler oldukça pahalı. Ayrıca bazı özel firma taksileri de var bunlar çok daha ucuz ama onlara telefonla ulaşmak gerekiyor. Tuttuğumuz taksi de bunlardan biriydi, bunları taksicimiz anlattı. Dönüşte TAXİ fiyatlarına baktığımızda aynı mesafenin 80 kuna olduğu yazılıydı. 


Ben daha önceki yıllarda Dubrovnik'e gelmiş ve gezmiştim. Havanın da sıcaklığı nedeniyle, arkadaşlarım kale içindeki eski şehri gezerken ben gölge bir yerde oturup onları bekledim. Sokaklar, binalar, kiliseler dükkanlar hep aynıydı ve değişik bir şey yoktu zaten.


Eski şehirdeki geziyi tamamladıktan sonra, pahalı TAXİ'yi kullanmayıp, şehir içi otobüs bileti alarak, otobüs ile marinaya dönüş yaptık. Akşam yemeğimizi yine teknemizde yedik.

4. Gün; Dubrovnik - Shengjin (Arnavutluk)

Mesafe; 90,6 mil, Süre; 12 saat 24 dakika, Ortalama hız; 7,3 kn.

Bugün yolculuğumuzun en uzun mesafelerinden birini gerçekleştirecektik. Bunun sebebi, Karadağ polisinin sorun çıkardığını duymuş olmamızdı. Belki Karadağ'a resmi giriş yaptırıp, vergi almak için böyle bir sorun yaratıyor olabilirlerdi ve burada sadece Budva şehrini görmek söz konusuydu. Bunun içinde ne kadar tuttuğunu bilmediğimiz o vergiyi de ödemek zorunda kalacaktık. O yüzden Dubrovnik'ten çıktıktan sonra Karadağ'ı pas geçip Arnavutluk'a ulaşmak istedik. Budva'yı daha önceki yıllarda gördüğüm için, benim için zaten bir cazibesi de yoktu.

Yol boyunca zaman zaman ana yelkeni de açıp yola devam ettik. Akşam saatlerinde Shengjin'e vardık. Önce limana girmek istedik, birisi bize doğru bağırıyordu ama onu görmedik. Sanırım buraya girmeyin diye bağırıyordu. Biz de oradan çıkıp plajın ön kısmında alargada kaldık. 

Buradan bot ile kente gittik, bazı ihtiyaçlarımızı aldık. Bu arada kömürde piliç çevirme yapan birini gördük ve bir piliç alarak tekneye gittik. Tam yemek hazırlıkları yaparken, içinde dört polisin olduğu bir bot yanaştı. Genç ve kibar bir bayan polis bizimle İngilizce konuşurken, amiri olduğu belli olan diğer bir polis kızgın kızgın birşeyler söylüyordu. Ben de Arnavut olduğumu ama az Arnavutça bildiğimi söyleyince ve bir kaç Arnavutça sözcük kullanınca amir biraz yumuşadı, giderken rahatlamış ve gülüyordu. İki arkadaşım bot ile onları takip edip gümrüğe gittiler, o kızgın amir orada onlara sigara ikram etmiş. Buraya da 55 Euro ödeme yapıldı.


Gümrük giriş işlemleri yapıldıktan sonra arkadaşlar tekneye döndüler ve kızarmış piliç, salata ve rakıdan oluşan akşam yemeğimizi keyifle yedik.

5. Gün; Shengjin - Vlora (Arnavutluk)

Mesafe; 88,3 mil, Süre; 11 saat 16 dakika, Ortalama hız; 7,8 kn.

Bugün hava oldukça sakindi. Her sabah yolda genelde saat 08.00 civarı kahvaltı yapıyorduk. Kahvaltılarımızda, peynir, zeytin, domates, tereyağı, bal ve Türkiye'den aldığımız çay oluyordu. Teknedeki kahvaltı ve yemekler oldukça keyifli oluyordu. Yemekleri genelde ben yaptım, bulaşıkları Hakan yıkadı. 

Hırvatistan'dan 7 günlük bir internet paketi almıştım, sınırları geçince internet sıkıntısı yaşadım. Bazen yurtdışı tarifelerini kullanmak durumunda kaldım. İnternet hayatımıza o kadar girmiş ki, çok büyük bir eksiklik yaşadığımı hissettim.


Akşam saatlerine doğru Vlora'ya vardık ve kentin ortasındaki plajlar bölümünde demir atarak alargada kaldık. Ben daha önce Vlora'ya gelip kalmıştım ama bir kenti denizden görmek çok daha farklı bir durumdu. Karadan gelince kentin bir bölümü görülebiliyor ama denizden her yanı görmek mümkün.

Bot ile kıyıya çıkıp hem kenti biraz gezdik, hem de alışveriş yaptık. Arnavutların meşhur ''Long'' unu markette görünce hemen aldım ama pek güzel çıkmadı doğrusu. Long etli ve tatlı biber, çökelek ve kaymaktan oluşuyor, turşu tadında denebilir.

Tabii bu sırada, önceden önemli bir konuyu yazmayı unutmuştum, teknede biriken çöplerimizi de kıyıya her çıkışımızda çöpe attık. Ama maalesef Arnavutluk kıyıları diğer ülke kıyıları gibi temiz değildi.

Tekneye dönüp akşam konserve balık, salata, long ve rakıdan oluşan menümüzü rengarenk ışıklarıyla güzel görünen kenti seyrederek yedik. Sahilden uzak olmamıza rağmen, sivrisinekler canımızı bir hayli yaktı.

6. Gün; Vlora - Saranda

Mesafe; 58,4 mil, Süre; 8 saat 12 dakika, Ortalama hız; 7,1 kn.

Sabah yine erken saatte yola koyulduk. Ülkemiz yangınlarla boğuşurken, Vlora'nın karşısındaki burunda da yangın vardı. İlginçtir Vlora'ya önceki gelişimde bu burnun Vloraya bakan yüzünde yangın vardı bu kez de arka yüzünde. İki defa da bu yangınlara müdahale edilmediğini gördüm. Hatta önceki gelişimde, Vlora'dan Prizren'e dönerken güzelim çam ağaçları neredeyse yola kadar inmiş olan ateşte adeta kavruluyorlardı. Neden müdahale etmediklerini sorduğumda ''kendiliğinden söner'' diye cevaplamışlardı. Arnavutluk - Vlora yazımı blogumdan okuyabilirsiniz.

Yolumuza devam ederken bir İtalyan polis botu teknemize yanaştı ve bazı sorular sordular ve iyi yolculuk dileyip yollarına devam ettiler. İtalyanlar nasıl Arnavutluk kıyılarına gelip de yoldaki bir teknedekilere sorular sorabiliyorlardı, ilginç değil mi?


Saranda'ya varınca yine kentin koyu içinde bir yere demir attık ve alargada kaldık. Botla kıyıya çıktık, ben bir kafeye gidip lap topumu şarj edip, (teknede 220 V. olmadığı için) internete bağlanıp paylaşımlar yaparken arkadaşlarım gümrüğe çıkış işlemleri yapmaya gittiler. Ama ertesi gün çıkış yapacağımız için, gümrük işlem yapmamış.


Burada paralar suyunu çekince, evlere ve teknelere temizliğe gitmeye başladık. Fotoğrafta Kaptan ve 2. kaptan temizlikten dönerken.)))

Şaka bir yana her uğradığımız yerde arayıp da bulamadığımız kova ve fener bulunca memnun olduk. Akşamları karanlıkta yemek yemekten kurtulup, tekneyi de yıkama şansı yakalamış olduk.

7. Gün; Saranda - Paxoi (Yunanistan)

Mesafe; 43,9 mil, Süre; 6 saat 8 dakika, Ortalama hız; 6,4 kn.

Saranda'da gümrükte sadece bir mühür vurulup çıkacağımızı zannederken, gümrük ve çıkış işlemleri oldukça uzun sürdü. Burada acente  aracılığıyla bu işlemler yürütülüyormuş. Bir acente ile anlaşarak işlemleri yaptırdık. Bunun da maliyeti 50 Euro oldu.

Buradan mazot almak istedik ama kuralları o kadar zordu ki ve bir de yazar fiş makinası da arızalı olunca yola devam edip Korfu'dan mazot almayı planladık ama tam ayrılacakken, makinayı tamir ettiler. Ne kadar mazot istediğimizi sordular 300 lt. deyince onu bir yere yazarak polise verdiler. Bundan fazla ve az mazot vermiyorlardı. Çok katı kuralları vardı Arnavutların.

Burada bu kadar zaman kaybedince dolayısıyla daha kısa bir sürede varabileceğimiz Paxoi adasına yönelmek zorunda kaldık. Adanın küçük bir koyuna demir atıp kıçtankara bağlandık. Deniz kıyısından biraz midye toplayıp balık avlamak istedik ama zaten vakit geç olmuştu, balık yakalayamadık.

Bu akşamki menümüzde köfte,makarna, salata ve rakı vardı.

8. Gün; Paxoi - Itaka

Mesafe; 54,1 mil, Süre; 8 saat 29 dakika, Ortalama hız; 6,4 kn.

Sabah yine erken saatte demir aldıktan sonra sabah serinliğinde kahvaltımızı yaparken yolumuza devam ediyorduk. Biraz rüzgar görünce ana yelkeni açmaya kalktık, ama yelken sıkışmış açılmıyordu. Bir gün önce yelkeni toplarken yapılan bir hata nedeniyle bu sıkışıklık olmuştu. 

Motoru durdurarak yelkenin durumunu düzeltmeye çalıştık ama başaramadık. O sıcak havada hepimiz ter içindeydik. Ege Denizi'nin serin, masmavi ve berrak denizine atlayarak serinledik.

İtaka'ya varınca şehrin küçük marinasına aborda olduk. Teknenin kullanma suyunu da 19,5 Euro karşılığı doldurduk. Buna karşılık marinaya başka ödeme yapmadık.

Akşam adanın bir restoranında balık, kalamar, cacık ve salata eşliğinde Barbayani uzo içtik. Bu kadar zamandır denizin üzerinde bulunmamıza karşın ilk defa deniz ürünlerinden oluşan bir menümüz olmuş oldu. 

9. Gün; İtaka - Proti

Mesafe; 96,2 mil, Süre; 12 saat 51 dakika, Ortalama hız; 7,5 kn.

Bugünkü etabımız tüm günlerin en uzun yolculuğunu yaptığımız gün oldu. Sabah saat 06.00 da yola çıktık. Rüzgarsız ve dingin bir havada yol alırken zaman zaman esen rüzgar ile Cenova yelkeni açarak motora destek vermiş olduk. 

Öğle yemeğinde İtaka'dan aldığımız kabaklarla, kabak çintmesi yaparak ilk sebze yemeğimizi de yemiş olduk.

Akşam üzeri küçük bir ada olan Proti adasına kıçtan kara bağlandık. Bir çımayı ben, diğer çımayı Hakan yüzerek kıyıya bağladık. 

Bu adada bir manastır vardı ve sanırım bu manastıra ait olan ve bizi merakla seyreden keçilerde başka bir canlı görmedik.

Akşam yemeğimiz yine konserve balık, peynir, long ve rakıdan oluştu.

Burada hiç fotoğraf çekmemişiz. Bari bu arada Hakan'ın saç ve sakalından söz edelim; Türkiye'den gelirken saç ve sakalları uzun olan Hakan'ın önce sakallarını, daha sonra saçının ön kısmını 3 numara, daha sonra 3 numarada Camoka modeli ve son olarak bütün saçları 3 numara traş ettim. O halde başlayan yolculuk bu halde sona erdi. Kaptan Cihan ilk iki durum için fotoğraf, diğer ikisini için video çekmiş. Fotoğrafları şimdi videoları daha sonra paylaşacağım.



10.Gün; Proti - Elafonisos

Mesafe; 87 mil, Süre; 12 saat 16 dakika, Ortalama hız; 7,1 kn.

Sabah 05.00 te yola çıkma hazırlıkları başladı. Yine Hakan bir çımayı, ben de diğer çımayı yüzerek kayalardan çözdük. Demir alarak günlük etabımıza başladık. Sabah serinliğinde denize girmek uykumu açmaya yetmedi, tekneye dönüp duş aldım ve kendimi yatağa atarak uyumaya devam ettim. Zaten benim kahvaltıya kadar yapacağım başka bir işim yoktu.

Bugünkü yolculuğumuz sırasında Mora Yarımadasının güneybatı ve güney uçlarından geçtik. Yarın da Güney doğu ucundan geçeceğiz. İşte bu üç burnun fotoğrafları;


















Bu gün kullanma suyumuz akmamaya başladı. Yapılan aramada, kıç taraftakı duşun açık kaldığı ve suyun teknenin karinasına aktığı tesbit edildi. Hakan bu suyu temizledi ve suyumuz tekrar akmaya başladı. Ama bu durum yolda bize vakit kaybettiren bir başka arıza olmuştu.


Elafonisos küçük bir ada olmasına karşın, kumsalı ve turkuaz renkli deniziyle bir harikaydı. Burada demir atarak alargada kaldık. Burada çok sayıda tekne de bizim gibi alargadaydı.

Bu küçük adanın kumsalında çok sayıda insan güneşlenip denize giriyordu. Biz de gün boyu sıcaktan kavrulmuştuk ve hemen kendimizi bu serin suların kucağına attık. Hatta kaptanımız Cihan elindeki yaraya rağmen dayanamayıp kendini denize bıraktı.

Öğle yemeğinde yaptığım kıymalı makarna çok fazla gelince, akşam yemeğimiz rakı, peynir, karpuz ve domatesten oluştu. Gecemizi bu koyda geçirdik.

11. Gün; Elafonisos - Milos

Mesafe; 76,5 mil, Süre; 10 saat 21 dakika, Ortalama hız; 7,4 kn.

Sabah saat 05.00 te kaptan Cihan ve 2. kaptan Hakan beni uyandırmadan demir alıp yola çıkmışlar. Aslında seslerden dolayı ben  de uyanıyordum ama bana ihtiyaç olmayan durumlarda kalkmıyor ve bir süre daha uyumaya devam ediyordum.

Ben de 07.30 gibi kalkıp kahvaltı hazırladım. Kahvaltımız sırasında bir konteyner yük gemisi yakınımızdan geçti ve yarattığı dalga nedeniyle iyi bir darbe aldık. Ocak üzerinde bulunan çaydanlık ve demlik savruldu tabii her taraf çay ve su içinde kaldı. Aynı zamanda açık olan lumbozlardan giren sular da yatakları ve oturma grubunu ıslattı. Bunları güverteye sererek gün boyu kuruttuk. Yeni bir çay demleyip, çay keyfimize devam ettik.

Kuzey batıdan gelen rüzgarla Cenova yelkeni açıp, Milos'a doğru seyretmeye devam ettik. Öğle yemeği menümüzde tavuk fajita vardı bugün.

Milos'a varınca elektriği ve suyu ücretsiz marinaya kıçtan kara bağlandık. Su depomuzu doldurduk. Mazot ihtiyacımızı biraz sıkıntılı da olsa hallettik.

Akşam bir restoranda ahtapot, karides, kalamar, kaynamış yeşillik ve uzo eşliğinde geceyi tamamladık.

12. Gün; Milos - Santorini (Nisos Thrisia adası)

Mesafe; 66 mil, Süre; 10 saat, Ortalama hız; 6,7 kn

Sabah yine erken saatte yola çıktık. Sakin bir denizde çevredeki küçüklü büyüklü adaları seyrederek yolumuza devam ettik.

Zaman zaman cenova yelkeni açarak motora destek olduk. Öğle yemeğimizde kıymalı yumurta, salata ve bira vardı.

Santorini'ye vardığımızda, ay şeklindeki bu adalar zincirinin önünden geçerek tepelerde bulunan yerleşimleri uzaktan izledik. Ben daha önce Santorini adasına gemi turu ile gelmiştim, o yüzden o tepeye çıkmaya hiç niyetim yoktu zaten. Diğer arkadaşların da canı istemeyince, işte böyle uzaktan seyredip, Santorini'nin karşısındaki küçük ada Nisos Thirasia'nın küçük bir koyuna kıçtan kara bağlandık.


Fotoğrafta ben çımayı kıyıdaki kayaya bağlarken. NOT; Fotoğrafta küçük göründüğüm için açıklamayı yaptım. )))

Burada kıyıdan kaptan Cihan midye topladı. Balık avlamaya niyetlendik ama tek oltamız vardı ve ilk ben başladım. Bir süre sonra cinsini bilmediğim sazana benzer bir porsiyonluk balık yakaladım. Sonra Cihan kaptan bir tane aynı balıktan yakaladı ama tekneye çekerken balık kurtuldu. Başka da balık yakalayamayınca, orada zıpkınla balık avlayan birisine bu balığı verdik. 

Balık yakalayamayınca akşam yemeği karpuz, peynir ve uzo'dan oluştu.)))

13. Gün; Santorini - Mikonos

Mesafe; 61.2 mil, Süre; 8 saat 50 dakika, Ortalama hız; 6,9 kn.

Aslında baştaki plan Santorini'den sonra tekrar bir Yunan adasında kalıp Marmaris Orhaniye'ye demir atmaktı. Süreçte yapılan görüşmelerde orman yangınları nedeniye oraya gidilemeyeceğini ve demir atılamayacağı ortaya çıkınca rotayı Foça olarak değiştirmek zorunda kaldık. Bu nedenle hiç hesapta olmayan Mikonos'a gitme durumunda olduk.

Sabah 08.00 sularında demir alarak Mikonos'a doğru hareket ettik. Genelde pupadan gelen rüzgarla cenova yelkeni açarak ve zaman zaman tramola yaparak yola devam ettik, tabii ki motor gücü esastı. Bir rüzgar yakalayınca motorun hızını kesip yelkenden yararlanıyorduk. Çok rüzgar yakalayamasak da, zaman zaman yelkenle gitmek ayrı bir keyifti.

Bu arada Ege denizine girmemizle birlikte gemi trafiği de artmıştı. Zaman zaman büyük tonajlı gemilerle de karşılaştık.

Mikonos'a gelince girdiğimiz bir koyda tonozlar gördük ve özel mi genel mi olduğunu bilmeden birisine bağlandık. Sonradan öğrendik ki her gelen tekne bunlara bağlanabiliyormuş.

Tonoza bağlandığımız koy Mikonos eski şehire biraz uzaktı. Ben daha önce eski şehri görmüştüm, arkadaşlarım da uzaklığı nedeniye görmek istemediler. Teknemize dönüp erzağımızdan kalanlarla akşam yemeğimizi yedik. Mikonos gecelerinin ışıklarını da tekneden uzaktan izledik.)))

14. Gün; Mikonos - Çeşme

Mesafe; 77,3 mil, Süre; 12 saat 11 dakika, Ortalama hız; 6,3 kn.

Yine sabah 05.00 te yola çıktık. Güney doğudan esen rüzgarla cenovayı da açtık, sanki daha da hızlandık, ne de olsa evin yolu kısa olurmuş.

Arkadaşlara bir kıyak olarak kahvaltıda Meksika'da gördüğüm bir omleti yaptım pek hoşlarına gitti.

Nihayet memleket kıyıları göründü. Önce Çeşme'ye giderek ülkeye giriş ve gümrük işlerini halletik. Mazot  tankımızı da doldurarak Çiftlikköy balıkçı barınağına baştankara bağlandık.

Burada Hakan bizi bir deniz ürünleri restoranına götürdü. Verdiği siparişlerle tıka basa doyduk. Burada Hakan'ın Ruhi adında bir arkadaşı da bize katıldı. Yemekten sonra Ruhi tekneye bir şişe de vodka ile geldi. Onu da meyve suyu ve çerez eşliğinde halledince sabaha kadar herkes deliksiz uyudu.

15. Gün; Çeşme Çiftlikköy - Foça

Mesafe;41,9 mil, Süre; 5 saat 46 dakika, Ortalama hız; 7,2 kn.

Bugün artık yolumuz daha kısaydı ve biraz da akşamdan kalmanın etkisiyle saat 09.00 gibi yola çıktık. Sahillerimizi denizden izleyerek yola devam ettik.

Bu kadar gündür hiç yunus balığı görmediğimizi söylerken, Hakan uzakta denizde atlayan yunus balıklarını gösterdi. İlginç bir olay, onları göremeyeceğimizi düşünürken aniden karşımızda görmek..

Öğleden sonra Foça limanına ulaştık. Geçici olarak limana aborda olduk. 

Artık kaptan Cihan ve bana artık tekneyi terk etmek ve sahibi Hakan'a bırakmak kalmıştı. Onu ''ADA''sıyla başbaşa bırakıp eşyalarımızı alarak tekneden ayrıldık. 

Teknesi Hakan'a hayırlı olsun, kazasız belasız yolculuklarda sevdikleriyle birlikte mutlu günler geçirsin, dileklerimizi bir kez daha buradan iletiyorum.

Bu seyahat başta da yazdığım gibi benim için çok ilginç ve güzel bir seyahat oldu. Daha önce tekne sahibi olan kaptan Cihan ve Hakan da ilk kez bu kadar aralıksız uzun yol yapmış oldular ve sanırım onlar da benim gibi mutlu olmuşlardır.

Bu seyahatimizde toplam; 1015 mil yol yapmışız, yolculuğumuz  141 saat 37 dakika sürmüş ve ortalama hızımız 7,02 kn. olmuş.

Bana bu olanağı veren kaptan Cihan, 2.kaptan ve tekne sahibi Hakan'a tekrar teşekkürlerimi sunuyorum.

Bir başka seyahatte (kimbilir belki yine denizde) görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın....

İYİ SEYAHATLER