KAZAKİSTAN - GENEL ve FAYDALI BİLGİLER

MUHTELİF TARİHLERDE


Kazakistan’a ilk olarak 2003 yılında başkent Astana’da bir projenin müdürü olarak çalışan arkadaşım Uğurlu Doğan Güneş’i ziyaret ve orayı tanımak amacıyla gitmiştim. Burada yaptığım araştırmalar çerçevesinde oraya bir yerel firma açmaya karar verdim. Burada iki yerel firma kurdum. 2007 dünya ekonomik krizi Kazakistan’ı ciddi anlamda etkilemişti. Dolayısıyla bizim işlerimiz de bu etkiden nasibini aldı ve 2008 yılında Kazakistan iş hayatından çekildim. Resimde ofisimiz çalışanlarıyla.



Yukarıdaki  kısaca söz ettiğim iş nedeniyle Kazakistan’da bulunduğum süre içinde bir çok Kazakistan şehrini gezip dolaşma fırsatım oldu. Bu şehirlerden başkent Astana, eski başkent Almata, kuzey Kazakistan şehri Kostanay ve önemli gördüğüm Stalin’in toplama kampı Aljir’i blogumda paylaştım. Diğer şehirleri de zaman içinde paylaşacağım.

İş yaşamından çekildiğim Kazakistan'a her yıl bir kez görmeye gidiyorum. Özellikle Başkent Astana her gördüğümde beni şaşkınlığa düşürecek biçimde gelişiyor. Hızlı büyümesi nedeniyle, neredeyse kenti tanımakta güçlük çekiyorum.






Bu yazıyı yazarken, bir süre tercümanlığımı yapan Kazak kızı Saule, verdiği bilgilerle hem benim orayı daha iyi tanımama, hem de yazıyı okuyanların daha iyi bilgi sahibi olmalarına vesile oldu.






Burada sözü Kazakistan’ı anlatması için, Saule Bupegaliyeva'ya bırakayım; Resimde Saule..

"Kazakistan, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra ortaya çıkan oldukça genç bir ülke sayılır. 16 Aralık 1991 tarihinde Kazakistan’ın Yüksek Konseyi “Kazakistan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ve devlet egemenliği hakkında” yasasını onaylamıştır. Kazakistan’ın bağımsızlığı ilan edildiği tarihten itibaren Kazaklar milli bir bayram olan Bağımsızlık Gününü kutlamaya başladılar. Bu sene de Kazakistanlılar, Kazakistan'ın bağımsızlığının 22. yılını kutlayacaklardır. Bağımsız devlet olarak bu 22 sene içinde Kazakistan ekonomik ve siyasi alanlarda büyük başarılar gösterdi. Kazakistan'lıların yaşam şartları Sovyetler dönemine göre daha iyi oldu. Sık sık 40-60 yaşında olan insanların şu sözleri duyulabilir: “Biz böyle şeyleri rüyada bile görmedik”, “Bizim için bunlar lüks sayılır, biz bir ekmek ve çay ile idare ediyorduk” vs. Ben de 10 sene önceki ve şu anki yaşamımızın şartları arasındaki büyük farkları görüyorum. Bunların birisi mesela, Kazakistanlılar eskiden ülke dışına tatile fazla çıkmadılar, maddi durumundan dolayı imkansızdı. Yaklaşık on sene önce çok az sayıda Türkiye ve Mısır gibi ülkelere tatile gitmeye başladılar (bu ülkelere turlar en ucuz bizde). Ama bugünlerde Avrupa ve egzotik ülkelerde tatil yapan Kazakistanlıların sayısı gittikçe artıyor. Bu fark insanların maddi koşullarının iyileşmesinin, aynı zamanda da ülkenin gelişmesinin göstergesi olarak kabul edilebilir.  Ve bu kısa süre içinde oldukça büyük bir artış. Böyle giderse, torunlarımızın ne parlak bir geleceği olacak. Tabii ki, Kazakistan’da eksikler çok, bunlara da zaman lazım, ama en önemlisi olan Cumhurbaşkanımızın doğru bir kalkınma politikasını sürdürmesidir".


"Kazakistan’da 100’den fazla millet oturmaktadır. Bütün etnik grupların üyeleri barış ve uyum içinde yaşamaktadırlar. Ayrıca 1 Mayıs tarihinde resmi ulusal bayram olarak kabul edilen Kazakistan Halklar Birliği Bayramı olarak kutlanır. Doğal olarak, burada karışık nikâhlar yaygındır".



" Devlet dili olarak kazak dili ilan olunmuştur, Rus dili ise resmi dil statüsüne sahip olup uluslararası dil olarak kullanılmaktadır. Şu anda Rus dilinin sahip olduğu statüsünün kaldırılması ile ilgili konu görüşülmektedir. Artık kreşlerde, okullarda, yüksek okullarda eğitim kısmen olarak Kazakça verilmektedir. Devlet makamlarında belgeleme işlemleri devlet dilinde yapılmaya başlamış, belgeler Kazakçaya çevrilmektedir. Kazakistan halkı böyle bir reformun gerekli olduğunu anlamaktadır. Elbette her köşede Kazakça konuşulması için zamana ihtiyaç var. Çok uluslu halk Kazakçayı öğrenmeye başladı. Zorluk çekenler ise başka ülkelere göç ediyorlar".

"Kazak'lar 3 cüze ayrılmaktadır. Cüz (Yüz) Kazakçada “birlik” anlamına gelir. Cüz, aile reisine yani babasına göre belirtilir.  Hanlık döneminde Kazak halkı “ulu (büyük) cüz”, “orta cüz” ve “küçük cüz” olarak üçe bölünmüştür. Her cüz bir çok boy ve soya ayrılmaktadır".  



"Her cüzün kendi tarihsel alanı, toprağı bulunuyor. Böylece, Ulu (Büyük) Cüzün toprakları Yedisu (Yedinehir) bölgesi ve Güney Kazakistan bölgesi, Orta Cüzün – Orta, Doğu ve Kuzey Kazakistan bölgeleri, Küçük Cüzün — Batı Kazakistan bölgesidir. Eskiden bir cüze dahil olan Kazak kabileleri birbirlerine akraba ve hatta ortak bir atanın torunları olarak sayılmıştı. Şimdi de aynı görünüş var, ama bu çoğunlukla soy için geçerlidir. Bugünlerde de bazen Kazaklarla ilk tanıştığımda boy ve soyum sorulur. Aynı soydan gelirsek, “akrabayız”, “ablam” ya da “kardeşim” denmeye başlıyordu.  Her Kazak erkek, kendi boy ve soyunu, ayrıca yedi atasının isimlerini  bilmelidir. Kızların ise boy ve soyunu bilmek yeterlidir."



Yukarıdaki resimde, Astana eski adliye binası bahçesinde bulunan bir heykel. Bu üç kişi bahsi geçeb cüzlerin aralarındaki sorunları çözen, akil adamlar.ya da o dönemim hakimleri.

"Tabii ki bu zamanlarda Kazak halkının böyle açık bir ayrışması yoktur, hanlık dönemindeki gibi. Ama yine de her aile “Cüz” geleneğini yaşatıyor, özellikle yaşlı aile üyeleri".

"Bizim ailemiz Orta Cüze dahildir. Orta Cüz, Argın, Nayman, Kıpçak, Kerey, Kongrat gibi büyük boylardan türemiştir. Boyum Kerey (Керей), onun içinde de soyum Siban (Сибан). Rahmetli dedemin yazılarının ve babamla amcalarımın araştırmalarının sayesinde daha geniş aile soyağacımı oluşturabildik”.


Resimde Saule Bupegaliyeva'nın soy ağacı.

"İsimleri kalın çerçeve içine alan erkeklerimiz öldüler, diğer kalanlar sağ. En üstte boş bir çerçeve görebilirsiniz, bu da bizim en küçük erkek akrabamızın yeridir. Kesin ismini henüz öğrenemedik, ancak oğlanın doğduğunu biliyoruz. Öz ailemden söz etsek, babamın adı Boranbay (Боранбай), 2 oğlu var, yani abim Kadırjan (Кадыржан) ve kardeşim Daniyar (Данияр).  Gördüğünüz gibi aile soyağacında kızların isimleri yazılmıyor. Yani ismimi bulamazsınız  :) "

"Kazakların mezar taşı üzerinde soyadı ve isim altında boy ve soy adı yazılması gereklidir".

Burada artık ben de Kazakistan gözlemlerimi paylaşayım;

Bu konuda farklı değerlendirilmeler yapılsa da, nüfus yapısı çoğunluğu kadınlardan oluşan bir demografik bir yapı var Kazakistan'da. Biz de "Kazak erkek" tanımı vardır ya kıymetli manasında, tabii ki az sayıda erkek orada kıymetli oluyor.

Hayatın her alanında çalışanların çoğunluğu kadın. Yolda giderken asfalt çalışmasında, inşaatta çalışan sıvacı, duvarcı, tesisatçı hatta kule vinç operatörü kadınları görüsünüz. Hele marketlerde, dükkanlarda çalışan erkek görmek neredeyse imkansızdır. Gece yarısı yolda buz kıran (daha ilerde hava durumu konusunda buna değineceğim), çöp toplayan, parklarda çalışan çoğunlukla kadınlardır. Yani hayatın yükünü büyük çoğunlukla kadınlar taşıyor burada. Kazakistan'da erkek olmak büyük ayrıcalık.

Buraya ilk gittiğim dönemlerde çalışanların ücretleri çok düşüktü, şimdi giderek ücretler iyi bir duruma geldiğini söyleyebilirim. O az ücret alınan dönemde bile kadınlar aldıkları o az ücreti tamamen giyimlerine harcamakta hiç bir sakınca görmez, nasılsa yiyecek bir şeyler buluruz diye bakarlardı. Geçen zaman sürecinde artan ücretlerle birlikte, gerek giyim kuşam, gerek yaşam tarzları oldukça yükseldi Kazakistan vatandaşlarının. Resimde geleneksel giysileri içinde Mesir festivali için Manisa'ya gelmiş olan Kazak kızları.



Doğum günleri Kazaklar için belki de en önemli olay. En azından yakın arkadaş çevresiyle de olsa mutlaka iyi bir yerde kutlama yapmaları gerekir. Belki 1-2 aylık maaşını o gece için harcayabilirler.
Ayrıca dikkatimi çeken bir olay da, ölen insanları öldüğü günde değil, doğduğu günde anıyorlar  yemekli ve içkili bir toplantıyla. Onlar da Müslüman ama gelenekleri böyle.

Kazakistan'da nüfusun % 62 sini Kazak'lar, %25 ini Rus'lar, diğer kalan bölümünü ise Ukrayna'lılar, Alman'lar, Özbek'ler, Tatar'lar, Uygur'lar ve diğer  farklı milliyetten insanlardan oluşuyor.


Astana'ya ilk gittiğim dönemde merkez pazar (ortalık pazar) a yakın küçük bir cami vardı. Sovyet döneminde, Astana'ya  her dinden vatandaşlar için birer ibadethane yapmışlar ama sembolik ölçülerde. Orada bulunduğum dönemde Bahreyn'in finansmanıyla büyük ölçülerde bir cami inşa edildi. Bir diğeri de son dönemlerde inşası tamamlanan ikinci büyük cami oldu.

Bu nüfus yapısına uygun olarak,  Ortadoks, Katolik kiliseleri ve Musevi havraları gibi ibadethaneler var ancak sayısı oldukça az.



Burada önemli bir şeyi, özellikle Türkiye'deki Turancılarla paylaşmak istiyorum. Bulunduğum süre içerisinde, Turan fikrine ilgi duyan sadece bir  Kazak avukat ile tanıştım. Anadolu Türkleriyle bir olup kurtarılmayı beklemiyorlar. Üstelik Türkleri de sevdikleri pek söylenemez.

Yine Saule'yi dinleyelim;

"Kazaklar misafirperver insanlardır. Akrabaları ve arkadaşları eve ya da kafe ve restoranlara yemeğe davet ederek herhangi bir iyi vesileyle topluyorlar. Üstelik, illa resmi devlet bir bayramı olması şart değil, kutlama sebebi farklı olabilir: doğum günü, oğulun askerden dönüşü, çocuğun birinci sınıfa, yani okula başlaması, evlilik yıldönümü, vs. Böyle özel günlerde misafirlere Kazak ana milli yemeği “Beş parmak” ikram edilir. “Beş parmak” el ile yendiği için böyle bir ad almıştır. En lezzetli “Beş parmak” at etinden yapılır, ama bugünlerde at eti çok pahalı olduğu için dana, sığır ve koyun eti de kullanılır. “Beş parmak” için et özenle seçilmektedir. Çünkü kime hangi etli kemik verilecek çok önemli bir adettir. Ev yapımı “Şujık” (sucuk) da böyle ziyafetlerde yenmesi mümkündür. Genelde Kazak mutfağı etli ve hamurlu yemeklerden oluşuyor. Hazırlanması çok zaman gerektirir ve gerçekten çok uğraştırıcı bir iştir. Örneğin, “Beş parmak” hazırlanması için en az üç saat gerek. Sanırım, bu nedenle toplu yemek yerlerinde kazak mutfağı yemeklerini tatmak zordur. Ama bazı yerlerde birkaç saat önce  masa rezervasyonunu yaptığınızda kazak mutfağı yemekleri için de sipariş verebilirsiniz".  

Söz yine bende ;

Kazak mutfağı geniş bir mutfak değil. En önemli yiyecekleri "Beş Parmak" ve  "Şaşlık" . Coğrafi yapı nedeniyle birçok sebzeyi orada görmek mümkün değil. Görebileceğiniz sebzeler de ülkenin güneyinden veya Özbekistan'dan geliyor. Zaten sebze ile araları pek yok olmazsa olmazları et.


Beş Parmak adındaki yiyecek, etin kaynatılması daha sonra içine bildiğimiz yufkanın atılması ile yapılıyor, Pişince de yufka en alta, etler onun üstüne, onun üzerine de soğan konularak servis ediliyor. Şaşlık ise bizim bildiğimiz şiş kebap. Lagman, Mantı, Pilav (özellikle Özbek Pilavı ) denenmesi gereken lezzetli yiyeceklerden.

Rus restaurantında daha farklı onlara özgü yemekler bulmak mümkün. Rus mutfağı, Kazak mutfağına göre daha zengin. Kentte ayrıca, Azeri, Özbek, Çin, İtalyan, Gürcü restoantları da var. Buralarda da lezzetli yiyecekleri tatmanız mümkün ama fiyatlar oldukça yüksek.

Kazakistan denince içki olarak akla "Kımız" geliyor tabii ki ancak çok yoğun kullanıldığını söylemek mümkün değil. Ama giderseniz bir denemekte fayda var. Kımız bildiğiniz gibi kısrak sütünden elde ediliyor.











Sovyet döneminde Rus kültüründen oldukça fazla etkilenmiş Kazaklar. Rusların ünlü içkisi Vodka, Kazakların da en çok tükettikleri içki denebilir. Yalnız genç nesilde bu tercih biraya yönelmiş durumda. Kadınlar daha çok kanyak içmeyi seviyorlar.







Kazak vatandaşlarının çoğunluğu eğlenceden uzak kalmıyorlar. Özellikle bayramların sayısının çok fazla olması nedeniyle tatilleri çok fazla. Bu nedenle eğlenmek için oldukça bol zaman da buluyorlar. Kafelerde kızlı erkekli, kız kıza oturanların çokluğu dikkati çekiyor. Her yaştan insan aynı ortamda eğleniyor, görüntü bize göre daha modern. Soğuk bir ülke olması nedeniyle, kış dönemlerinde hafta sonlarını AVM'lerde geçirip burada eğleniyorlar.



Kazaklar, Müslüman olmalarına karşın, muhafazakar yapıda insanlar değiller. Din baskısı diye bir şey hissetmiyorsunuz. Son dönemlerde bazı müslüman misyonerlerin faaliyeti nedeniyle bazı Kazak kadınların başlarını örtmesi dikkati çekiyor.




Nevruz bayramı Kazaklar için çok önemli. Yani yeni yılın başlangıcı olarak kabul ediliyor ve coşkuyla kutlanıyor. Bir Nevruz bayramında Kazak bir ailenin  evine davet edildim ve o kutlamayı birlikte yaptık, şarkılarla,  danslarla. Tabi bu kutlamanın olmazsa olmazı beşparmak ve vodka..

Yemeklerde dost (tost) söylemek çok geleneksel. Her kadeh kaldırılışında törensel bir hava var, bir kişi o günün anlamına ilişkin bir konuşma yapıyor ve herkes birden içiyor kadehte ne varsa. Resimde Nevruz'da beni evine davet eden Kazak arkadaşım, Koblandı dost söylerken.



 Kazakistan'a Gidecek Olanlara Faydalı Bilgiler:      
                                                    
1- Kazakistan’a gitmeyi düşünürseniz, yaz aylarını tercih etmelisiniz. Kışın da elbet ayrı bir güzelliği var ama yukarıda bahsedilen yerleri görmek mümkün olmaz.
2- Barınma için çeşitli seçenekler mevcut, isterseniz bir oteli ya da günlük kiralık evleri tercih edebilirsiniz.
3- Astana ve Almati genelde pahalı şehirlerdir.
4- Güvenliği özellikle yabancılar için pek iyi olmayan bir şehir. Gece yalnız başınıza sokaklarda dolaşmamalı, gideceğiniz yere bir araç ile gitmelisiniz. Çok sayıda darp edilen ve üzerlerinde ne var ne yok alınan insanları biliyorum.
5- Para birimleri tenge, bizim liranın yaklaşık, 1/70 ü kadar. Tenge Kazakça para demek.
6- Kazakistan Türklere bir ay için vize uygulamıyor. Ancak gıcık bir görevliye denk gelirseniz uğraşabilirsiniz her şeye rağmen.
7- Kazakistan’a 10.000 USD’den fazla para sokamazsınız. Eğer bu miktarın üzerinde bir para a ile çıkmaya kalkarsanız, paralarınıza el konulabilir.
8- Şehir içinde her özel aracı durdurabilir ve taksi olarak kullanabilirsiniz. Ama son gidiş zamanlarımda artık özel araçların fazlaca durmadığına da şahit oldum. Sanırım durum refahın artmasıyla ilgili.

Eski başkent Almata yazımı okumak için tıklayınız...



İYİ SEYAHATLER


Hiç yorum yok: