HAZİRAN 2001
St. Agustine'den yola çıkıyoruz şimdiki durağımız Kissemmee. Bu yolculuk sırasında ünlü Daytona Beach'e de uğruyoruz. Çok güzel bembeyaz kumları olan bir plaj, uzunca bir süre geçirebilecek bir yer ama zamanımız o kadar kısıtlı ki o güzelim beyaz kumlar üzerinde sadece biraz yürüyebiliyoruz.
Yine yol üzerinde Orlando'yu da teğet geçmek zorundayız, ne yazık ki böyle güzel bir kenti de göremeden geçip gidiyoruz aynı sebepten. Oysa Universal Studios gibi görülmesi gereken bir çok güzelliğe sahip burası.
Sonunda Kissemme'ye varıyor ve otelimize yerleşiyoruz. Bu kent tam bir eğlence kenti. Disneyland, Epcot, Seaworld burada bulunuyor. Daha önce Paris'te Disneyland'a gittiğimiz ve zaten burada bulunacağımız iki gün, bu üç eğlence merkezine gitmeye yetmeyeceği için, Epcot ve Seaworld'e gitmeye karar veriyoruz.
EPCOT
Resepsiyondan bilet temin işini soruyorum, girişten veya korsan bilet satıcılarından temin edebileceğimiz söylüyorlar. Beni bir korsan bilet satıcısına yönlendiriyorlar. Korsan satıcısı eşimin İngilizce bilip bilmediğini soruyor önce. Ben biraz gevelerken, Epcot biletinin 52 dolar olduğunu eşimin de İngilizce bilmesi halinde 26 dolardan verebileceğini söylüyor. Yani Amerikan vatandaşlarına 26 yabancılara 52 dolar. Dayım ve yengem de İngilizce bilmiyorlar ve biz de mecburen giriş kapısından 52 dolara bilet almak zorunda kalıyoruz.
Epcot çok büyük bir eğlence merkezi içinde yok yok. Önce girişteki büyük kürenin içindeki raylı sistem ile bir yolculuğa çıkıyoruz. Burada insanlık tarihinin geçirdiği evreleri anlatan bir tarih içerisinde yolculuk yapıyoruz. Çok güzel bir uygulama gerçekleştirmişler.
Her gösteri merkezinin önünde uzun kuyruklar var ve zamanımız darlığına rağmen uzun kuyruklarda da vakit harcamak zorunda kalıyoruz çaresiz.
Bunlardan bir tanesi Uzay. Burada daha az kuyruk sırası olan helikopteri tercih ediyoruz. Tam bir helikopter içi olarak tasarlanmış olan bu simülatöre biniyoruz. Koltuklarımıza oturup emniyet kemerlerimizi bağlıyoruz. Karşımızda bir ekran ve helikopterimiz uçuşa başlıyor. Örneğin helikopterimiz tam bir dağa çarpacakken son anda kurtuluyor veya bir şelalenin içinden geçiyoruz. Buna benzer birçok harika ve adrenali yüksek bir seyahat yapıyoruz helikopterimizle.
Burada Çin, Kanada, Fransa ve Meksika gibi ülkelerin kültürlerinin tanıtıldığı onlar özgün bölümler de bulunuyor.
Captain EO salonunda, olağanüstü bir güç ve denge gösterisi yapan iki erkek sporcunun gösterisini izliyoruz, gerçekten sıra dışı bir gösteri.
Burada deniz canlılarına ait akvaryumlar da olmasına rağmen, ertesi gün Seaworld'de bunlara zamanımız olacak.
Amerikan yaşamını ve kültürünü anlatan bir çok etkinlikte yer alıyor Epcot'ta. Kısıtlı zamanımız içinde bunları da görmeye yetişmeye çalışıyoruz. Aslında aldığımız giriş bileti Epcot için 3 günlük ama sadece bir günümüz var burası için.
Akşam üzeri yol üzerinde yapılan gösteriler de oldukça ilginç.
Akşam otelimizden alışveriş yapmak için çıkıyoruz. Ben filmli bir kamera, dayım digital bir kamera almak istiyor. O dönem daha digital kameralar henüz piyasaya yeni çıkıyordu. Zaten çektiğimiz resimlerdeki kalitesizliği görüyorsunuz. Sahibi Honduras kökenli olan bir mağazaya giriyoruz, Amerika'da pazarlık olmaz derler adamla çatır çatır pazarlık yapıyorum ve istediklerimizi alıyoruz. Firma sahibi biz giderken bile hala şaşkın şaşkın bakıyor bana. :) Aslında pazarlığı bilmem ve sevmem ama orada nedense Türk damarım tutmuş demek. :)
Bugün günlerden Seaworld günü. Burası gerçekten de deniz dünyasını bir araya getirmiş.
İlk olarak yunusların gösterisine gidiyoruz. Burada yunuslar ile eğitimcilerinin arasındaki uyum gerçekten bizleri şaşırtıyor.
Sırada katil balina ORCA gösterisi var. Onların da gösterisi olağanüstü. Hele bir balinanın dipten gelerek eğiticisini burnunda havaya kaldırışı gerçekten müthiş. (Balinanın burnunun ucuna dikkatli bakınız)
Deniz ayılarının gösterisi de gerçekten çok güzel. Belgesellerde izlediğimiz o tembel deniz ayıları da eğitilince güzel gösteri yapabiliyorlarmış.
Seaworld sahası içinde çok sayıda deniz canlısının yaşam ortamları sağlanmış, onlar da insanlara alışmışlar.
Burada o kadar çok eğlence yeri var ki bakalım hangisine vaktimiz yetecek. Bunlardan bir tanesi su üzerinde kayıkla yaptığımız yolculuk. Kayık bizi yüksekçe bir yere çıkarıp oradan serbest düşüşle bırakıyor. Yandaki resimde yüzümüzdeki ifadelere bakınız. :)
Bu eğlencelerde en cesurumuz Aslı, hiç korkmadan bizim binemediğimiz her türlü eğlence aracına ısrarla biniyor. Tebrikler..
Herşeyin bir sonu olduğu gibi, eğlenmenin ve Kissemmee'nin de bir sonu var. Yarın sabah Mexico Körfezi'ndeki Venice' ye yolculuğumuz var.
Venice yazımı okumak için tıklayınız...
İYİ SEYAHATLER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder