ABD - VİRGİNİA - ROANAKE- CHEROKEE

                                                                            Haziran 2001 
                                    

Shenandoah'tan yola çıkarak, yine "Blue Ridge Way" yolunu takiben yaklaşık 170 km. katettikten sonra, Roanake'ye varıyoruz. Roanake turistik özelliği olan bir şehir ama programımızda sadece dinlenme amacıyla konulmuş bir durak bu turumuzda ve sadece bir gecemiz var burada.

Ama yine de biraz söz edelim buradan. RoanakeMaryland ile Tennessee eyaletleri arasında kalan, Virginia eyaleti sınırları içinde yer alan, Roanake ırmağı yanına ve vadisi içinde kurulmuş bir kent.

"Hell on Wheels" dizi filmini izleyenler William Mahone'yi bilirler. Amerikan iç savaşından sonra demiryolu inşaasını anlatan bir film ve o da filmin kahramanı. 

Film, Atlantik'ten Missisipi ve Ohaio'ya kadar uzanan  demiryolları hikayesini anlatıyor. İşte bu demiryolu Roanake'den geçiyor. Bu demiryolu sayesinde Roanake, Amerikan ticaret hayatında önemli bir yer tutmuş.


Şehri şöyle bir genel olarak gezip, bir marketten alışveriş yapıyoruz. Kaldığımız otelde odamızda bir çilingir sofrası kurup akşam yemeğimizi hallediyoruz.


Sabah otelden ayrılarak yola çıkıyoruz, şimdi hedefimiz Cherokee şehri . Zaman zaman sürücü değişikliği yaparak aracı sürüyoruz bu istikamete. Hayalimiz Cherokee kızılderililerini görmek. Yol haritasında Cherokee Forrest diye bir yer görüyorum. Bu ormanda kızılderili görebiliriz belki diyerek, araçtakilerin de olurunu alarak, normal rotamızdan saparak, bu yöne dönüyorum. Bu yol bir tali yol ve yol boyunca gayet güzel köy evleri görüyoruz.

 
Hani Amerikan filmlerinde hatırlarsınız, kuş uçmaz kervan geçmez bir yol üzerinde market vardır , önünde de benzin pompaları olan. Aynı öyle bir marketin önünde duruyoruz. İçeri giriyoruz, kapıdan geçerken o filmlerde duyduğunuz çıngırak sesi. İçeride kasada bir kadın ve az ilerisinde bir adam var. Markette şöyle bir dolanıyoruz, kadın da bizi meraklı gözlerle süzüyor, yabancı olduğumuzun farkında. Birer dondurma alarak kasaya ödeme yapmaya gidiyoruz. Ödeme sırasında kadın nereden ve niçin geldiğimizi soruyor. Ben de Türkiye ve Almanya'dan geldiğimiz ve kızılderili görmek için bu yola saptığımızı anlatıyorum. Kadın bıyık altından gülümseyerek o adama sesleniyor ve benim söylediklerimiz ona söylüyor. Adam da gayet ciddi, burada kızılderili olmadığını sadece buranın adının Cherokee Ormanı olduğunu söylüyor. Bizim gideceğimiz Cherokee şehrinde ve köylerinde kızılderililerin yaşadığını söylüyor. Teşekkür ederek tekrar yolumuza devam ediyoruz. Sanırım arkamızdan baya gülmüşlerdir. :)


Cherokee yolunda Smokey Mountains adı verilen bölgeden geçiyoruz. Gerçekten de dağların tepeleri hep bulutlu ve güzel bir görüntü yaratıyor bu durum.


Hani hep deriz ya bizim memleketimiz dünyanın en güzel yerinde. Bu seyahatte gördük ki ABD'de her türlü iklim ve yaşam şartları var. Her yer nehir, göl, dağ, ova v.s.  Doğa bütün güzelliklerini buraya tahsis etmiş. ABD çok büyük bir coğrafya, kuzeyinde zorlu kış koşulları varken güneyinde yaz yaşanıyor.

Stratejik durumu da önemli, kuzeyinde Kanada, güneyinde Meksika. Başka bir ülke ile sınırı yok, diğer yanları okyanuslar. Kim böyle bir ülkeye kafa tutabilir? Doğal olarak düşmansız bir coğrafyada bulunuyor.


Nihayet Cherokee'ye varıyoruz. Daha önce rezervasyonumuzun yapıldığı otelimize gidip yerleşiyoruz.


Görmeyi hayal ettiğimiz kızılderili çadırını bir meydanda görüyoruz. Artık çadır yaşamı sadece bir anı ve anıt olarak kalmış burada. Ormanda kızılderili görmek hayalimiz karşın, girdiğimiz eğlence merkezinde, normal kıyafetler içindeki bir kızılderiliyi, o zamanın gündeminde olan atari ile oynarken görüyoruz.  Medeniyet (Teknoloji) bütün gelenekleri yerle bir ediyor, Mehmet Akif'in de dediği gibi.


Artık kızılderililer zaman zaman yapılan festivallerde görünüyorlar geleneksel kıyafetleriyle. Biz böyle bir festivale denk gelemediğimiz için bunu yaşayamadık.


Kılavuzumuzda burada biftek yememizi yazıyor ve biz de öyle yapıyoruz. Kaldığımız otelde yemekte iyi pişmiş biftek siparişi veriyoruz. İyi pişmiş dedik ama adamlar neredeyse yakacaklarmış bifteği. Biraz kızıyoruz bu duruma ama yandaki resimde de göreceğiniz gibi garson kızın samimiyeti bizi yumuşatıyor. :)

Sabah kahvaltısında continental kahvaltı yazıyor. Garson kız bize birer tane ortasında reçel olan yaklaşık 10 cm. çapında pide ve çay getiriyor. Biz bunu altlık zannediyoruz, hatta hanımlar kahvaltıdan sonra kahve içerken yeriz diye bir kenara koyuyorlar bunu. Ama başka ne gelen var ne giden, garson kızı çağırıp soruyorum, meğerse continental kahvaltı buymuş orada. Baya gülüyoruz bu halimize. :)

                            
Charleston yazımı okumak için tıklayınız....


 İYİ SEYAHATLER




Hiç yorum yok: