Ağustos 2017
Romanya'daki turumuzu tamamlayıp, Ukrayna'ya yola çıkıyoruz. Otelimizden Otopeni Havaalanına taksi ile ulaşıyoruz. Taksimetre 31 lei gösteriyor 40 lei'ye helalleşiyoruz taksiciyle. :) Havaalanında işlem oldukça kolay hızla gerçekleştiriliyor. Uçağımız küçük bir Embraer, uçağa sıkış tepiş biniyoruz. :)
Rahat bir yolculuktan sonra Kiev'in Borisol Havaalanına sorunsuz iniyoruz. Ukrayna ile Türkiye arasında giriş çıkışlarda artık sadece nüfus cüzdanı ile yapılabiliyor ancak biz yine de pasaportlarımızla giriş yapıyoruz.
Ne yazık ki burada, Romanya'da olduğu gibi ( Vasile ) bir arkadaşım yok ki bizi havaalanında karşılasın. Keşke buraya gelmeden bir Ukrayna'lı arkadaş edinseydim ))). Neyse yine de bir taksi ile booking'den rezervasyon yaptığım otelimize ulaşıyoruz. Otelimiz şehir merkezine biraz uzak ama metro sadece 15 dak. mesafede. Otele yerleştikten sonra hemen şehrin merkezi olan Maidan Nezalezhnosti'ye gidiyoruz. Meydanın gece resimdeki bu görünüşünü kameramla tesbit edemeyeceğim için, internetten aldığım bir resmi paylaşayım.
Artık hava kararmış ama binaların ışıklandırılmasıyla görüntü oldukça güzel. Maidan Nezalezhnosti'de dolaşırken, Lokanta isimli bir kafe görüyoruz, Türklere ait bir kafe. Orada akşam yemeğimizi yiyoruz, ama doğrusunu söylemek gerekiyorsa pek memnun olmuyoruz. Yemekten sonra etrafı dolaşırken, Kiev'in Türklerce istilasına tanık oluyoruz. Her yerde Türk erkekleri ( çoğunlukla ) zaman zaman bayanlara ve ailelere de rastlıyoruz.
Yurtdışı seyahatlerimde, genellikle Türklerle irtibatlı olmamaya çalışırım. Eğer onlarla olmak isteseydim, Türkiye'de kalırdım değil mi? Burada, lafın cuk diye oturacağını düşünüyorum ki, Türkiye'den ipini koparan buraya gelmiş. Bu sözün içerdiği anlamı anlatabilmişimdir umarım.
Gecenin bir vakti tekrar metroya binip otelimiz dönüyoruz. Burada şehir içi ulaşım, ki bunu daha sonra "Ukrayna Genel ve Faydalı Bilgiler" yazımda detaylı olarak paylaşacağım, metroyla gayet güzel sağlanıyor. Burada komünist sistemdeki en büyük kazancın, geniş yolların, yayalara saygıyla geniş kaldırımların, insanların nefes alacağı büyük parkların ( hele AKP iktidarı döneminde betonlaşan İstanbul ve diğer şehirleri düşününce insan üzülüyor), metroların ve gelişmiş demiryolları olduğunu, diğer eski Komünist sistemde olan devletler gibi, burada da gözlemliyorum.
Sabah kahvaltısı sırasında bize sunulan menüde, ücreti karşılığı, değişiklik talep ediyorum ama garson kız son derece ciddi bir şekilde olmaz diyerek başını sallıyor. Menü dışında sadece yumurta istiyoruz ücretini ödeyeceğiz, ama kız buna da olmaz diyor..))) Sadece burada değil, eski sovyet sisteminin olduğu bütün ülkelerde, yapılan alışverişlerde, bir karış surat ile ( sanki bedava veriyorlarmış gibi) karşı karşıya kalıyorsunuz. Kapitalizmde yaşayacaklarsa bunu öğrenecekler öğrenecekler, başka çareleri yok.
Kahvaltı sırasında Nurşen'in karın ağrısı tutuyor, o bir süre dinlenirken ben de internet üzerinden, Kiev - Lviv tren bileti ayarlıyorum. 2 gün sonra Lviv'e gideceğiz. Aslında uçak ile de gidebilirdik ama, Ukrayna'nın en azından bir coğrafyasını da görmek istedik. Tren biletleri, uçak biletlerine göre oldukça hesaplı. Tek kişilik 1. sınıf tren biletini 26 USD'ye alıyoruz
Öğle sırasında metro ile şehir merkezine gidiyoruz. Metro istasyonunda bulunan bir bayiden Kiev Şehir Rehberi ediniyoruz. Daha önce nerelere gideceğimiz tesbit etmiştim ama harita olmayınca ne yapabilirsiniz ki? Bilgi edinmek için oturduğumuz bir kafede Ukrayna'lı bir gence soruyorum Rusça. O da bize rehber üzerinden yardımcı oluyor ve gezmemiz gereken yerleri anlatıyor ve bu rehberle başlıyoruz dolaşmaya.
Ama karın ağrısı bende de başlıyor, oldukça sıkıntılı bir durum. Neden olduğunu düşünüyoruz, verdiğimiz karar "SU", çünkü yiyeceklerle ilgili bir durumun sözkonusu olmadığını düşünüyoruz. Düşünün yolda yürürken ve bilmediğiniz bir yerde, tutan karın ağrınız sırasında tuvalet bulma mücadelesini !!! En yakın eczaneye gidip derdimizi anlatıyorum ve bir ilaç veriyorlar ve gerçekten rahatlıyoruz. Bu arada şunu da söyleyeyim, burada İngilizce bilen de çok az, çok şükür ki gerek gittiğim kurslar ve bir süre yaşadığım Kazakistan'da öğrendiğim Rusça ile derdimizi anlatabiliyorum.
Şimdi bu kadar sıkıntılı konulardan sonra başlıyoruz gezimiz. Rehberde yürüyerek gezilecek güzergahı gösteriyor ve biz de bu güzergahın bir bölümünden başlıyoruz şehir turumuza.
Tabii ki Kiev'in en önemli noktası Maidan Nezalazhnosti ( Bağımsızlık Meydanı ). Bir gün önce gece geldiğimiz bu meydanı gündüz gözüyle tekrar görüyoruz. Edindiğim Tur Rehberi ile şehir turumuza buradan başlıyoruz.
Meydanda bulunan su fiskiyeleri ile hem serinleyip hem de eğlenen çocukların resmini de çekmeden edemedim. Keyifleri gayet yerindeydi.
O şehre gidilir de o şehir sevilmez mi?
Meydanın bir bölümünde de şehrin kurucuları anısına bir anıt dikmeyi ihmal etmemişler. Buradaki insanların tiplerine baktığımda pek Ukraynalıya benzemiyorlardı. Tarihlerini incelediğimde Hunlar, Ostrogotlar, Moğollar, Kazaklar gibi etnik yapılar zaman zaman burada hakimiyetlerini sürdürmüş. Ama bu anıtın hangisine ait olduğunu anlayamadım doğrusu. Bunu daha sonraki Lviv yazımda bahsedeceğim Romanyalı aileye sordum onlar da bilmiyormuş. :)
Pechersk Kapısı
Yolumuz üzerindeki ilk tarihi yapı St. Sofia's Katedral. 1037 yılında St. Sofia onuruna yapılmış bu katedral. Kilise ve katedral gibi yapıların hikayelerini uzun uzun anlatmak istemiyorum yazılarımda, çünkü yazıyı da çok uzatıyor. Merak edenler bilgileri internetten pekala bulabilirler.
Şimdi sıradaki yapı Golden Gate. Bu da 1037 yılında bilge Yaroslav döneminde yapılmış oldukça ilginç bir yapı.
Buraya en yakın tarihi yapı ise, National Taras Shevchenko Opera House of Ukraine. Binadan önce Taras Shevchenko'dan kısaca söz edeyim. Ukrayna'nın ünlü şair, yazar, ressam, etnoğrafyacı ve politikacı olan bir kişiliği. Daha sonra da Lviv'de de bir kaç yerde anıtlarını görüyoruz Sanırım ülkede en çok ona ait anıt bulunuyor. Sanırım halk tarafindan da çok sevilen bir kişilik.
1900 lerin başlarında yapılmış olan bu opera binası, Fransız mimarisi tarzında yapılmış. 1911 yılında Rus Başbakanı Petr Stolypin, operada bir terörist tarafından vurulmuş.
Operada bir gösteriyi izlemeyi arzulamıştık ama ne yazık ki, operanın programın ne yazık ki eylülde başlıyormuş. Böyle bir zamanı tercih etmiş olmakla ne kadar hata ettiğimi anladım. Sadece bununla ilgili değil, Ağustos ayı burası için de çok sıcak, burayı gezmek için en iyi ayın Haziran ve Eylül olduğunu düşünüyorum. Bu arada opera önünde bir kız, bize biraz bale gösterisi sunuyor.
Bu arada karnımız acıkınca Opera binasının arkasında gördüğümüz Döner isimli bir restorana gidiyoruz. Zaten bu ismi görünce Türklere ait bir iş yeri olduğunu hemen anlarsınız. Şipariş edip, yediğimiz pideleri, çorbaları gerçekten çok güzeldi, tavsiye ederim.
Yolumuz üzerindeki yapı, Building of the Pedagogical Museum. Binanın önünde Hrushevski anıtı bulunuyor. Bu bina 1917- 1918 yılları arasında, Bağımsız Ukrayna Parlomentosu olarak kullanılmış ve daha sonra Pedagoji Müzesine dönüştürülmüş.
Şimdi yolumuz üzerinde Taras Shevchenko Parkı var. Parkın içinde ona ait bir anıt da bulunuyor. Bu seyahatimizde hem Romanya'da hem de Ukrayna'da o kadar çok park gördük ki inanamazsınız. İnsanlarınn eğlenmeleri, dinlenmeleri ve nefes almaları için büyük ve yeşil alanlar bırakılmış.
Parkın içinde bir süre askerlerin verdiği konseri de izliyoruz. Programın sunuculuğunu da geleneksel giysileri içinde güzel bir Ukraynalı kız yapıyordu.
Parkın hemen arkasında da 1837 - 1843 arasında yapılmış olan, Red Building of the University bulunuyor. Bunu da sadece dışarıdan fotoğraflıyoruz.
Sırada Botanik Bahçesi var. Var fakat karın ağrılarımız bizi çok rahatsız ediyor ve keyifle gezemiyoruz doğrusu.
Botanik bahçesiniz karşısında da St. Voldodymyr Catedral bulunuyor. Sanırım bu katedral Fenerbahçelilerin olsa gerek..:)
Buradan merkeze doğru Bessarabska Square ve Bessarabskyi Covered Market'e doğru yürüyoruz. Burası eski bir kapalı çarşı ve içinde bir çok çeşit ürün satılıyor.
Bugün artık yorulduk, otele dönüp dinlenme zamanı.
3. GÜN ;
Sabah kahvaltımızın ardında yola çıkıyoruz. Bugün yolumuz çok daha uzun. Kiev'deki turistik mekanlar yürüyerek gezilebiliyor, ancak baya bir enerjiye ihtiyaç var.
Metro ile Funiculere binmek için Poshtova Polshca istasyonuna kadar geliyoruz. Amacımız funiküler ile şehrin yüksek bir noktasından şehri izlemek, ama ne yazık ki finükülerin bakım gününe denk gelmişiz, dolayısıyla sadece istasyonun giriş kapısından fotoğraflayabiliyoruz.
Tekrar metroya binerek bir ilerideki Kontraktova Polshca istasyonuna geliyoruz. Sabah daha enerjimiz yerindeyken Andriivskyi Uzviz ( Andriivskyi Yokuşu ) den başlıyoruz. Burası taştan yapılmış dik bir yol ve yolun iki yanında da müzelerin, sergilerin, çeşitli sanat dallarında çalışmaların yapıldığı tarihi binalar bulunuyor. Nefesimizi kontrol ederek ve etrafı seyrederek yukarıya doğru ilerliyoruz. Yolun en güzel noktasında da St. Andrew's Church bulunuyor.
Burada sokak satıcılarından biri Türkçe sesleniyor. Kendisiyle biraz konuşuyorum, az da olsa Türkçe biliyor. Atatürk için de Matruşka yapmışlar her bir parçasında, değişik Atatürk resimleri bulunuyor. Ondan bir magnet alıyorum ve sonra üzerindeki Fenerbahçe formasını görünce geri vermek istiyorum, şakalaşıyoruz. Kiev'de bir Ukraynalı taraftarınız var Fenerbahçeliler, duyurulur...:)
Buradan yürüyerek tekrar Poshtova Polshca istasyonuna geliyoruz. Kievdeki Dnipro nehri buranın yakınından geçiyor ve burada da bir iskele bulunuyor. Buradan nehir turları yapılıyor. Burada Ukraynalı çocuklarla resim çektirmeyi de ihmal etmiyoruz, her ülkede çocuklarla fotoğraf çekildiğimiz gibi.
Bu şehirde adım başı heykel var neredeyse. Bu heykellerden birisi de torunumuzun "Aydede, aydede" derken haline benzeyen hali gibiydi. :)
Sırada Monument in Honor of Unification of Ukraine and Russia var. Bu anıt Ukrayna ve Rusya dostluğunu simgeliyor ama tabii ki Sovyet dönemde. Şimdi Rusları hiç sevmiyorlar.
Bu noktadan Kiev'in manzarası da oldukça güzel.
Burada tam sıcak basmışken, yol üzerindeki tercihe göre farklı şuruplardan yapılan, limonlu, naneli nefes açıcı nefis buz gibi içecek çok iyi geliyor. Denemenizi tavsiye ederim, her yerde de bulunuyor.
Buradan yolumuza devam ediyoruz ve karşımıza Dinamo Kiev'in futbol sahası çıkıyor. Ancak kapalı olduğu için sadece dışarıdan bu kadar fotoğraflayabiliyorum.
Dedim ya burada çok heykel var diye. :)
Kiev'de çok sayıda müze de var, ancak burası için planladığım zaman içinde bunları gezmemiz mümkün olmuyor. İşte bunlardan birisi de yolumuz üzerindeki " Su Müzesi ".
Zaten yolumuzun büyük çoğunluğu parklar içinde yürümekle geçiyor. Bu parklardan birisi de Mariinskyi Park. Bu park içinde de 1752 - 1770 yılları arasında yapılmış olan, Mariinskyi (Tsar) Palace bulunuyor.
Sarayı geçince Memorial for Victims anıtı ve müzesi bulunuyor. Müze küçük ve çok zamanımız almayacağı için girip geziyoruz.
Sıradaki anıt, Monument to Unknow Soliders ( Meçhul Askerler Anıtı ). Kiev savunmasında hayatlarını kaybeden askerlere ithafen yapılmış. Buradan da Kiev manzaraları oldukça güzel görünüyor.
Şimdi sıradaki Kyiv - Pechersk Dorimition Lavra ( Cave Monastery ). Burası daha çok Mağara Manastırı olarak bilinen bir yer. Ancak ne yazık ki şansımıza, bugün burası kapalı. Bize de manastırın diğer bölümlerini gezmek kalıyor. Bu alan içinde bir çok kilise ve müze de yer alıyor.
Bu alan içinde bulunan Old Pechersk Fortress (Cidatel), 1706 yılında yapılmış olan oldukça görkemli bir katedral.
Doğrusu ayaklarımıza kara sular indi bu sürede, ama bugün bu turu tamamlamamız gerekiyor çünkü yarın öğleden sonra tren ile Lviv'e yola çıkacağız.
Ziyaret etmemiz gereken sadece iki yer kaldı, bunlardan birisi " National Museum of the Great Patriotic War, 1941 -1945 " Burası 2. Dünya Savaşı anısına yapılmış bir anıtlar kompleksi ve silah müzesi. Oldukça büyük bir kadın heykelinin " Motherland Statue " bir elinde kılıç ve diğer elinde kalkan ile görkemli bir duruşu var.
Bu bölge ulusları özellikle 2. Dünya Savaşı nedeniyle çok acılar yaşamış. Bu nedenle de onlar için çok büyük önemi var bu dönemin. Bununla ilgili çok sayıda anıt, müze v.s. görüyorsunuz gezdiğiniz yerlerde. Burada da o dönemden kalmış askeri savaş araçları da sergileniyor.
Savaşı da canlandıran anıtlar da oldukça çok sayıda.
Artık günümüzün en son durağına geliyoruz. Burası Monument to the Founders of Kyiv. Yani Kiev'i bulanlarla ilgili bir anıt ama bunların kimliklerine ilişkin her hangi bir bilgi edinemedim, Ukraynalı arkadaşlarımız dahil. :)
Nehri takiben, Dnipro metro istasyonuna doğru arada bir dinlenerek yürüyoruz. Buradan metro ile otelimize gidiyoruz. Yarın yolumuz tren ile Lviv'e. Orada görüşmek üzere...
Ukrayna - Lviv yazımı okumak için tıklayınız..
İYİ SEYAHATLER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder