MALEZYA - KUALA LUMPUR

OCAK 2020

Bu yılki seyahatlerimin ilkini, Malezya, Endonezya, Singapur ve Filipinler olarak belirledim. 6 hafta sürecek olan bu seyahatime eşim Nurşen Yavaş ile birlikte gitmeyi planladım. 

Bu seyahatimizede önemli gördüğüm uçak yolculuk detaylarını "Malezya Genel ve Faydalı Bilgiler" yazımda paylaşacağım.


İzmir'den başlayan ve İstanbul - Muscat yolculuğu sonrasında, Muscat'ta yaklaşık 2 saatlik havaalanı beklemesi ve ardından Muscat - Kuala Lumpur yolculuğuyla, Kuala Lumpur Uluslararası Havaalanına vardık. 

Buradan kentin merkezine ulaşmak için KLIA isimli hızlı treni tercih ettik. Aslında karayoluyla da ulaşım söz konusu ama treni tercih ettik. Tercihimizde ne kadar doğru olduğumuzu daha sonra şehrin trafiğini yaşayınca daha da iyi anladık. Ulaşım konusuna da yine " Malezya Genel ve Faydalı Bilgiler yazımda değineceğim.



Havaalanından KLIA treni ile, yaklaşık yarım saat süren yolculuk sonunda KL Central'e ve buradan da bir taksiyle kalacağımız otele ulaştık. İzmir'deki evimizden çıktıktan 25 saat sonra işte bu otele varabildik. Kaldığımız oda gerçekten güzeldi ve yol yorgunluğunun ardından hemen yatıp dinlenmeye çekildik.




Malezya serüvenimiz, kahvaltımızın ardından başlayacaktı. Kahvaltımızı Türkiye'den getirdiğimiz çay, peynir ve zeytin ile yapacaktık ama ekmek de gerekliydi. Otelden çıkıp civardaki marketleri dolaştım ama sadece tost ekmekleri vardı. Yolumun üzerinde bulunan el açması ile yapılan ve bir tepsi üzerinde pişirilen pidemsi yiyecekten 2 adet alarak otele döndüm ve kahvaltımızı odamızda yaptık. Sabah kahvaltıda ekmek yemeye alışmış bizler için bu seyahatte ekmek sıkıntısını yaşamaya buradan başladık bile. 

Artık sıra şehri keşfetmekteydi;



Fotoğrafta otel odamızdan, Kuala Lumpur Kulesi.

İlk olarak otelimize yürüme mesafesindeki KL Menara'ya (KL Tower) gittik. Burası iki katına çıkılmasına izin verilen ve ayrı ücrete tabii bir kuleydi. Biz iki katına da çıkmak istedik ve bunun bedeli de kişi başı 55 Ringit idi. Burada nedense genelde hep 55 Ringit fiyat var, ilginç. Bir çok yerin giriş ücreti veya ulaşım ücreti aynı bu fiyattaydı.



KL Kulesi, bir televizyon kulesi olup, 1992-1994 yılları arasında inşa edilmiş ve resmi açılışı 1996 yılında yapılmış.  421 metre yüksekliğinde olan bu kule kentin muhteşem manzarasına sahip.

Kulede bizim çıktığımız teras 276 metrede bulunuyor. Burası aynı zamanda Kuala Lumpur'un en yüksek binaları olan Petronas Kuleleri'ni birbirine bağlayan Skybridge'den en az 100 metre daha yüksekte bulunuyordu.


Hızlı asansörle önce en üst kata ulaştık. Buradan kentin görünüşü çok harikaydı. Burada hem fotoğraf çektik hem de kentin güzel manzaralarını izledik. Üst noktadaki cam kule çıkıntısı üzerine çıkıp, poz vermek bile heyecanlı ve keyifli bir durumdu.



Kulenin girilmesine izin verilen ikinci bölümü olan, bir alt katındaki terasa inip oradan da kentin güzel manzaralarını izledik ve fotoğrafladık. Bu arada turist Afrikalı kızlarla da resim çekilmeyi ihmal etmedim.




Kuleden inip kenti yürüyerek keşfetmeye devam edecektik ki MYHOPONHOPOFF gördük. Bu çeşitli turistik mekanlarda durağı olan bir gezi otobüsü uygulaması. Gün boyu istenilen turistik mekan durağında inip, o mekanı gezip tekrar gelen tura ait bir otobüs ile bir başka mekana gidilen bir uygulama.

Bu bize gezilecek yerlere ulaşımda zaman kazandıracak düşüncesiyle kişi başı 55 Ringit ödeyerek buna bindik. Ama gün sonunda (o gün hava da çok yağmurluydu) fazla bir yer gezemeyince ve şehrin kalabalık trafiğinde çok zaman kaybedince, bunun gereksiz bir tercih olduğunu yaşayarak görmüş olduk.



Otobüsten ilk olarak KL Citywalk'ta indik. Burası oldukça dar ve uzun bir cadde. Bu caddede çeşitli etkinlikler yapılıyor ama bizim orada bulunduğumuz sırada böyle bir etkinliğe denk gelemedik. Bu yol üzerinde farklı lezzetlerde yemekler sunan küçük lokantalar bulunuyor ve genellikle o bölgede çalışanlar, burada öğle yemeklerini yiyorlardı.



Buradan sonraki durağımız, KLLC Park'tı. Bu park Petronas Kuleleri önünde bulunuyor ve gerçekten güzel bir parktı. Parktan önce kulelere doğru yürüdük ama amacımız kulelere çıkmak değildi, sadece önünde fotoğraf çekilmekti. Çünkü daha önce çıktığımız kuleden kenti zaten oldukça güzel izlemiştik. Üstelik seyahat hazırlığım sırasında, Petronas Kulelerine çıkma ücretinin hem çok daha yüksek olduğunu ve sıra beklendiğini de okumuştum. Sonuçta zaten aynı manzaraları izleyecektik.



KLCC Park, Petronas İkiz Kuleleri'ne ve çevresine yeşil alan sağlamak amacıyla yapılmış. Park 50 dönümlük bir bahçe olarak tasarlanmış. Parkın içinde 100 m2 lik bir de yapay havuzu bulunuyordu. Bu havuzda zaman zaman su gösterileri de yapılıyormuş ama biz göremedik.



Park içinde 74 türden 1900'den fazla ağaç bulunuyormuş. Ayrıca 1.3 km. koşu parkuru, bir çocuk oyun alanı, yürüyüş yolları, çeşitli heykeller ve halka açık bir çocuk yüzme havuzu da bulunuyor.




Petronas Kuleleri, Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da bulunan ikiz kuleler. 1998 ve 2004 arasında dünyanın en yüksek ikiz gökdeleni olan Petronas İkiz Kuleleri, Petronas Petrol Holdingin de yönetim binası olarak kullanılıyor.

Çok uluslu bir çaba ve küresel sermaye ile yapılan kuleler, Malezya hükümeti ve petrol şirketi Petronas’la birlikte özel yatırımcılardan oluşan bir konsorsiyum tarafından hayata geçirilmiş. İlk amaç, Yüksek Binalar Konseyi’nin de desteğiyle Chicago’daki Sears Kulesi’ni geçmekmiş. Ancak daha sonra Kuala Lumpur’un ticari ve kültürel önemini vurgulayan bir anıt yapı inşa etmenin daha doğru olacağı düşünülmüş. Sonuçta, 451,9 metre yüksekliğinde, 88 katlı olarak inşa edilen ikiz yapı, 1998 ve 2004 yılları arasında, altı yıl boyunca, dünyanın en yüksek ikiz kuleleri unvanını almayı başarmış ve Kuala Lumpur için de ticari, kültürel ve mimari bir ikon haline gelmiş.


İşte bu ikiz kulelere çıkmadan, sadece önünde poz verip fotoğraf çekilip yolumuza devam ettik. 



O gün hava oldukça sıcaktı ve ülkemizin kış döneminden buraya gelince ortama alışmakta oldukça güçlük çektik. Ama alışmaktan başka çaremiz de yoktu. KLLC Parkı gezdikten sonra MYHOPONHOPOFF otobüsümüzle diğer bir durak olan China Town'daki Petalling Street'e geldik. Burada inip bu ünlü alışveriş caddesini dolaştık. Aslında bu cadde geceleri daha ilgi gören bir cadde ama Kuala Lumpur için ayırdığımız zaman içinde buraya bir daha gelme şansımız olmadı.



Petalling Street, China Town'da bulunan bir alışveriş caddesi. Burası genellikler turistlerin alışveriş mekanı olmakla birlikte , aynı zaman da yerli halka da hitabeden bir cadde.




Yine buraya yakın olan Sri Mahamarian Tapınağı'na yürüyerek gittik. Bu tapınak Kuala Lumpurda bulunan en eski hindu tapınağı. 1873 yapılmış olan bu tapınak 1968 yılında restorasyon geçirmiş.








Bu büyük ve özenli Hindu tapınağı, güney Hindistan’dan Tamil göçmenleri tarafından, Malezya'ya demiryolları ve yollar inşa etmek veya lastik tarlalarında çalışmak üzere gelmiş olan işçiler tarafından kurulmuş.


Buradan yine MYHOPONHOPOF otobüsüyle Bukit Bintang'a gittik. Burası Kuala Lumpur'un eski kent merkezi. Yüksek katlı binaların yanında, eski ve köhne binaları ve işyerleri bulunuyordu burada. 

Bukit Bintang (Bintang Walk), Kuala Lumpur'un en popüler alışveriş ve eğlence bölgesi olarak kabul ediliyor. Şık alışveriş merkezlerinden beş yıldızlı otellerden tüm gün restoranlara ve hareketli gece kulüplerine kadar burada her şeyi bulmak mümkün Merkezi konumu sayesinde, Kuala Lumpur'un herhangi bir yerinden Bukit Bintang'a monoray, taksiler ve otobüsler dahil toplu taşıma araçlarıyla ulaşmak oldukça kolay.

Ayrıca Bukit Bintang bölgesinde yer alan Jalan Alor'da Çin deniz ürünleri restoranları ile sabahın erken saatlerine kadar yol kenarındaki bir dizi yerel lezzetin tadını çıkarmak mümkün

Şehir merkezinde trafik çok büyük bir sorun. Buna rağmen hala gökdelenler artarak yükselmeye devam ediyor. Kent merkezi adeta bir şantiye görünümünde. Bu arada ulaşımı rahatlatmak için metro çalışmaları da yapılıyor, ama o da trafiğe ayrı bir sıkıntı getiriyor. 

Şansımız bugün yaver gitmedi ve  akşama doğru şiddetli bir yağışla karşılaştık. Dolayısıyla bugün için yaptığım gezi planımın bir kısmını gerçekleştirememiş, MYHOPONHOPOF otobüsüyle şehirde tur atarak, panaromik bir tur gerçekleştirmiş olduk.

Aynı otelde bir gece daha kaldıktan sonra, tarihi mekanların bulunduğu bölgede bir başka otele transfer olduk. Bu otelin odaları  oldukça küçüktü ve otelde kaldığımız süreler içinde, sıcak havada yanmak, ya da klima ile donma arasında kaldık. Ama otelin en avantajlı yönü, tarihi bölgeye yürüme mesafesinde oluşuydu.



Otele yerleştikten sonra, Kuala Lumpur gezimize, otele çok yakın mesafedeki Jamek Mosque'den başladık. Benim üzerimde bir şort ve tişort varken, eşimin üzerinde uzun pantalon ve tişort vardı. Cami bahçesine girerken birisi yolumuzu kesti ve bu kıyafetler ile gezemeyeceğimizi söyledi. Eşim çantasındaki eşarbı ve ben de bana verdikleri bacaklarımı örten eteklik gibi birşeyi giyerek ancak içeri girebildik.



Burada sıcaktan bunalmış müslüman erkekler, cami içerisinde (ki her tarafı açık olan bir cami burası) mermer zeminde uzanmışlar kimisi uyuyor, kimisi de yuvarlanıp zeminin serinliğinden yararlanmaya çalışıyorlardı.

Caminin resmi adı, Sultan Abdul Samad Jamek Camisi ama kısaca Jamek Camisi olarak isimlendiriliyor. Bu cami Kuala Lumpur'daki en eski camilerden biri ve 1909 yılında inşa edilmiş. Güzel bir mimariye sahip olan bu caminin mimarı, Arthur Benison Hubback'mış. Cuma Camisi olarak da bilinen Mescid Jamek Camisinin, 25 metre olan iki tuğla minaresi bulunuyor.



Camiden çıkıp, Sultanın sarayına doğru ilerlerken iki tane tarihi ve  bina gördük. Bunlardan birisi, neredeyse metruk haldeki, eski Adliye Sarayı ve Milli Tiyatro binalarıydı. Bu güzel mimariye sahip binaların neden böyle metruk halde bırakıldığını doğrusu çok merak ettim.


Bu binaların hemen önünden itibaren Bağımsızlık Meydanı (Dataran Merdeka) başlıyordu. Burası Kuala Lumpur'un en büyük meydanı. Bu meydan'ın çevresinde Sultan Abdülsamet Sarayı, sarayın yanında Posta Binası ve hemen onun yanında Tekstil Müzesi yer alıyor. Tam karşıda da da Royal Selangor Club ve Kuala Lumpur City Gallery yer alıyor.


Malayca, Dataran Merdeka olarak anılan Bağımsızlık Meydanı aynı zamanda ülkedeki İngiliz sömürgeciliğinin sonunu simgeliyor. Meydana adını veren bağımsızlık 1957'de dönemin Malay lideri Tunku Abdurrahman tarafından İngiliz bayrağının indirilip yerine Malezya bayrağının göndere çekilmesiyle kazanılmış.

Sömürge döneminde ‘kriket oyun sahası’ olarak kullanılan meydan, kültürel etkinlikler ve siyasi gösterilerin merkezi durumunda. Başta yeni yıl olmak üzere dini bayramlar da burada kutlanıyor. Resmi kutlamalardaysa ülkenin başbakanlarının fotoğraflarının bulunduğu bölümün önünde törenler düzenleniyor. Meydanın altına inşa edilmiş bina, hem otopark hem de alışveriş merkezi olarak hizmet görüyor.

Bağımsızlık Meydanı'nın en önemli yapılarından birisi Sultan Abdussamed binası. Yapı 1897 yılında İngiliz mimar Norman tarafından inşa edildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı olarak hizmet veren Sultan Abdussamed binasının yanında 24 metre yüksekliğindeki saat kulesi, üzerine iliştirilen kubbe ile eklektik mimarinin nadide bir örneği olarak meydanı süslüyor. Bugün, bu tarihi binada Yüce Divan ve Yüksek Mahkemeler bulunuyor. 


Merdeka Meydanı, kusursuz şekilde bakımlı yeşil çimenler ve dünyadaki en uzun bayrak direğinin (95 metre) gururla sergilendiği dev bir alan.


Orada bulunduğumuz sıralarda, o akşam yapılacak olan, Çin yeni yılı kutlama faaliyeti içindeki programların provaları yapılıyordu. Nurşen de meslekdaşlarını görünce onlarla fotoğraf çekilmeden edemedi.


Meydanda bulunan Tekstil Müzesini gezdik ama çektiğim fotoğraflar kazaya uğrayınca burada paylaşamıyorum ve sadece dışarıdan çektiğim fotoğrafını paylaşıyorum.



Ulusal Tekstil Müzesi, Babür-İslam tarzı güzel mimariye sahip bir binada yer alıyor. Bu müze Malezya halkının zengin çeşitliliğini sergiliyor. Burada bölge halklarının kıyafetleri sergileniyor. Müze, ayrıca modern insanlara kadar tarih öncesi çağın başlarında Malezya halkının yaşam tarzını karakterize eden ve şekillendiren tekstillerin gelişimini anlatıyor.


Tekstil Müzesinden sonra KL City Gallery'e gittik. Gerçekten de çok güzel bir yerdi burası. Orada çok fotoğraf çektim ancak yer darlığı nedeniyle birkaç tane paylaşabileceğim.



Kuala Lumpur Şehir Galerisi, KL tarihinin tablolarını ve fotoğraflarını içeren bir koleksiyon ile ilginç bir turistik bilgi merkezi. Ayrıca ünlü şehir simge yapılarının minyatür modelleriyle dolu. Dataran Merdeka'nın hemen yanındaki 114 yıllık, sömürge tarzı bir binada yer alıyor. Burası KL’nin tarihi hakkında biraz daha fazla bilgi edinmek isteyenler için en uygun yerlerden birisi.




Gerek havanın sıcaklığı, gerekse bugünün uzun yürüyüşü nedeniyle  otele dönüp biraz dinlenmek istedik. Dönüş yolu üzerinde Central Market vardı. Yorgunluğumuza rağmen burada da bir süre gezindik. Marketin yanında da Kasturi Walk bulunuyordu. Buraları otelimize çok yakın olduğu için, farklı zamanlarda gezdik.



Kuala Lumpur'un kalbinde bulunan Merkez Pazarı (Central Market), Malezya kültürünü ve mirasını yansıtan ünlü bir örneği. Bina 1888 yılında inşa edilmiş ve başlangıçta meyve sebze pazarı olarak işlev görmüş. O zamandan itibaren Dünya Mirası Sit Alanı olarak sınıflandırılmış.

Turistler, çeşitli el sanatı ürünleri, sanat eserleri, kebaya, songket, batik ve otantik Malezya hediyelik eşyaları için Merkez Pazarı'na (Central Market) gidiyor. Ünlü tasarımcıların ürünleri giysilerden, ayakkabılara, çantalardan ev mobilyasına kadar Malezya'da üretilen en iyi batik ürünlerle birlikte raflarında bulunduruyor.


Central Market'teki gibi, Kasturi Walk'ta da çeşitli ürün satan dükkanlar vardı. Bir şeyler almak bizim için çok erkendi, çünkü daha gezimizin başındaydık, dolayısıyla sadece gezip bakmakla yetindik.

Öğle yemeği için bir yerler ararken, bir çok ülkede karşılaştığım gibi, burada da bizim Türk dönerci ve  pidecisine denk geldik. Damak zevkimize uygun, kuşbaşılı pideyi ayran eşliğinde mideye indirdik. 

Yurtdışında en önemli ve zor konulardan birisi de yemek konusu. Bu bölge halkı ekmek yerine pirinç tüketiyor o nedenle ekmek bulmak oldukça zor. Böyle pide, ayran bize güzel geldi.

Aslında ertesi günü farklı bir program yapmamıza rağmen ben yine şehir içinden yazmaya devam edeyim. Daha sonra da o programımızı yazayım.



Bugün yine kahvaltımız takiben çevre gezimize devam ettik. Yine geçtiğimiz güzergahtan yürüyerek bu kez Royal Selangor Club'a gittik. Ama binanın etrafında dönüp durduk ve içeriye girecek bir yer bulamadık. 


Royal Selangor Club, 1884 yılında Malaya'ya hükmeden İngilizler tarafından kurulan Malezya'nın Kuala Lumpur şehrinde bulunan bir sosyal kulüp. Kulüp Dataran Merdeka veya Independence Square, padang'ın yanında yer alıyor.


Royal Selangor Club binasının hemen yankınında bulunan The Catedral of St. Mary önününden geçerken, dışarıdan fotoğraflamakla yetindim. Her yere girmeye kalksak bu kentte daha uzun bir zaman harcamak gerektiriyordu ve ayırdığım zaman buna yetmeyecekti.



Buradan hafif meyilli bir yoldan yürüyerek Perdana Botanik Park'ına gittik. Uzunca olan bu yolu yürüyünce epeyce yorulmuştuk. Bu kocaman parkta nasıl gezeriz diye düşünürken, bir indi bindi aracı yanımıza geldi ve onun sayesinde hem parkı gezmiş, hem de yorulmaktan kurtulmuş olduk. Araca ödediğimiz para da helal olsun doğrusu bizi yorgunluktan parkı gezmeden dönmek durumunda bırakmadı.



Parkta epeyce dolaşıp dinlendikten sonra, yine indi bindi ile KL Bird Park'a geldik. Hem kalan zamanımızın darlığı hem de giriş fiyatının yüksek olması nedeniyle, bu parka girmedik.



Buradan Ulusal Cami'ye  gittik. Burası 13 dönümlük bir bahçe içinde yer alan, 15.000 kişilik kapasitedeki güzel mimariye sahip bir cami. Cami, 1965 yılında bir kilisenin bulunduğu alana inşa edilmiş. Cami şu anda Malezya'nın İslam ülkesinin önemli bir sembolü olarak kabul ediliyormuş.


Caminin en önemli özelliği, 73 metre yüksekliğindeki minareleri ve ana çatısı olan 16 köşeli yıldız betonu. Caminin tasarımında birçok anlam varmış. Ana çatının tasarımı açık bir şemsiye fikrinden ilham alırken, minareler katlanmış bir şemsiyeden ilham almış. 


Caminin karşısında bulunan Islamic Arts Museum'u gezme planımız olmasına karşın o gün kapalı olması nedeniyle, gezemedik.



Buradan eski bir yapı olan tren garı ve demiryoları binalarına doğru yürüdük. Bu binalar da harika bir mimariye sahiptiler ama özellikle eski gar bakımsızlıktan adeta çürümüştü.



Bugünkü turumuzu da böylece tamamlamış olduk.

Bir gün önceye dönersek;



Bugün Genting Highlands ve Batu Caves turumuz vardı. Bu turu internet üzerinden satın aldım. Tur firması bizi otelimizden aldı ve diğer tura katılanlarla birlikte otobüs ile yola çıktık.


Genting Skyway, Malezya, Genting Highlands'daki Gohtong Jaya ve Resort Hotel'i birbirine bağlayan bir teleferik. Kuala Lumpur'un yaklaşık 51 kilometre kuzeydoğusunda bulunan Gohtong Jaya ilçesinde bulunan alt istasyon, 5 katlı bir istasyon binası ve 10 katlı bir otoparka sahipken üst kısmı Maxims Hotel'de bulunuyor.

Eğlence Şehri olarak adlandırılan bu havadar tatil beldesi, özellikle Singapurlu yerliler ve turistler açısından oldukça popüler. 


Yol boyunca rehberimiz bize gideceğimiz yerler hakkında uzun uzun anlatarak bilgiler verdi ve gezimizin ilk noktamız alt teleferik istasyonu oldu. Burası oldukça uzun bir teleferik idi. Teleferikte giderken Kuala Lumpur'un güzel dağ manzaralarını da izledik. Üst noktalara doğru vardığımızda yoğun olan sis, dönüşte yerini açık ve güneşli bir havaya bırakmıştı.



En üst istasyona vardığımızda, burada çok büyük bir yerleşim kurulmuş olduğunu gördük. Oteller ve mega bir AVM vardı. AVM'nin içinde çeşitli eğlence mekanları, mağazalar, hatta bir Casino bile vardı. Casinoya ilgi daha çok Malezya halkındaydı, pek turist görmedim Casinoda.



Biz önce bu eğlence mekanlarını dolaştık. Bu dağın başında böyle bir eğlence ve dinlenme mekanı oluşturmuşlar. Bunu bir Malezyalı önce küçük bir yer ile başlamış, daha sonra çok büyütmüş. Şimdi burasının büyük bir çoğunluğu onun firmalarına aitmiş.

Burada hava da oldukça serin ve güzel. Kuala Lumpur'daki sıcaktan sonra burası adeta bir cennet.

Casino hikayemizi de anlatayım.)))) Biz de casino'ya girdik ama makinaları nasıl kullanacağımız bilmiyorduk. Oradaki görevliden bize  bunu öğretmesini istedim. Bize nasıl kullanacağımızı anlattı. Makinaya 50 ringit yükleyerek oynamaya başladık. Oynadıkça ufak da olsa kazanıyor ve paramız artıyordu. Bir ara makinayı ben Nurşen'e bıraktım ve kumarhaneyi dolaşmaya başladım. Geri dönerken Nurşen heyecanla bana seslenip duruyordu.  Makinada ışıklar yanıp sönüyordu ama ben de anlayamadım ve yine o görevliyi çağırdım. Görevli gülerek epey kazanmışsınız dedi ve bir tuşa bastı bizim para 150 ringiti geçmiş. Sonra oynamaya devam ettik ve 100 ringit kalınca durduk ve kartı çıkarıp parayı tahsile gittim. Sırada biraz bekledikten sonra görevli kartta para olmadığını söyledi. Ben tekrar makinenin başına doğru yürüyüp görevliyi çağırdım. O sırada makinanın başında bir kadın ve adam duruyordu ve makinada birşeyler yapıyorlardı ve biz makinaya doğru yürürken oradan uzaklaştılar. Meğerse ben parayı karta yükleyememişim ve o iki kişi kendi kartlarına parayı yükleyip gitmişler. İşte acemiliğin sonu.)))) 

Casinoda fotoğraf çekmek yasak olduğu için, buradan bir paylaşım yapmam söz konusu olamadı.



Burada bir süre daha vakit geçirdikten sonra daha aşağıdaki bir istasyonda bulunan tapınak ve pagodayı gezmeye gittik. Burası oldukça büyük bir tapınaktı ve buda heykelleri  ile birçok heykel de vardı.





Buradan en alt istasyona inip otobüsümüzle, Batu Mağaralarına doğru yola çıktık.

Batu Caves (Batu Mağarası), Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’un 15 km kuzeyinde yer alıyor. Hindular için kutsal bir ibadet yeri olan Batu Mağarası, dünyanın en büyük Hindu mağara tapınağı olarak geçiyor. Günden 5 binden fazla kişinin ziyaret ettiği ve Kuala Lumpur’da gezilecek yerler arasında popüler olan mağara, Selengor eyaletinde yer alıyor.

Yer seviyesinden yaklaşık 100 metre yüksekte, 400 milyon yaşındaki dik kireç taşı kayalıklarının içerisindeki mağara kompleksi, Temple Cave, Dark Cave ve Art Gallery Cave olmak üzere 3 bölümden oluşuyor. Batu Temple Cave, 100 metre yüksekliğe kadar ulaşan tavan yüksekliğiyle tapınağın en çok ziyaret edilen bölümü. tapınak içerisinde çok sayıda irili ufaklı Hindu tapınma yerleri bulunuyor. İyi aydınlatılmış mağara içinde, Hindu efsanelerini anlatan çok sayıda süslemeler ve tasvirler bulunuyor.



Her yıl Ocak ve bazen Şubat ayında düzenlenen Hindu festivali Thaipusam Festivali sırasında Batu Mağarası, ibadet veya festivali görmek için gelen milyonlarca kişiyle dolup taşıyormuş. Hindular, 272 merdivenle ulaşılan mağaraya çıkarak, tanrı Lord Murugan için saygıda bulunurlarmış. Thaipusam festivali sırasında yüz binlerce inanan, pişmanlık ve özveri eylemleri olarak, şiş ve büyük kancalarla, yanak ve dil veya derilerini delerek, kefaret ödüyorlarmış.


Batu mağaralarına geldiğimizde oldukça kalabalık bir insan topluluğuyla karşılaştık. İşte yukarıda yazdığım bu festival için hazırlık yapıyorlarmış ve festival iki gün sonra gerçekleştirilecekmiş.



Mağaranın önünde çok büyük bir buda heykeli bulunuyordu. Lord Murugan'ı temsil eden bu heykel 42,7 m yüksekliğinde ve dünyadaki en yüksek üçüncü buda heykeliymiş. Yine Hindu inancından olan rehberimizin anlatımına göre, bu büyük buda heykeli Tayland'dan buraya getirilmiş.



Mağaraya çıkmak için 272 basamak çıkmak gerekiyor. Bu rengarenk basamaklardan çıkmak, ara sıra dinlenmek için durup etrafı seyretmek oldukça ilginçti. 



Bu merdivenlerde ve aşağıda ustura ile traş edilmiş kafalarına altın sarısı boya sürülmüş çocuklar gördük. Tanrının rengini altın sarısı kabul ettiklerinden, çocukların başlarını böyle boyadıklarını öğrendik.



Merdivenlerin başında da festivale hazırlanan Hintlilerin müzik gösterilerini de bir süre izledik.



Buradan tekrar otobüsle otelimize kadar geldik. Yukarıda anlattığım bir günü daha Kuala Lumpur'da yaşayıp, Malezya seyahatimize, yine bu ülkenin adası olan Langkawi'ye doğru yola çıktık.

Tabii ki Luala Lumpur'da daha pek çok gezilecek yer var. Biz Kuala Lumpur için ayırdığım bu tam 4 günde ancak bunlara ulaşabildik..

Langkawi'de görüşmek üzere.

Langkawi gezi yazımı okumak için tıklayınız...



İYİ SEYAHATLER

Hiç yorum yok: