MALEZYA - LANGKAWİ

OCAK 2020

Kuala Lumpur gezimizi tamamladıktan sonra, Malezya'daki ikinci durağımız Langkawi Adası oldu. Kuala Lumpur'dan uçakla yaklaşık 1 saat süren yolculuktan sonra Langkawi'ye vardık. 



Havaalanında çok sayıda kiralık araç acentesinin varlığı dikkatimden kaçmadı ama nedenini daha sonra anladım. Daha önce yaptığım araştırmalarda otelimize kadar olan taksi ücretinin 15 Ringit tutacağını biliyordum, bazıları fazla ücret talep etseler de bu ücreti isteyen taksiciyle anlaşıp, kalacağımız Langkwai Lagoon Beach isimli otelimize ulaştık.



Otelimiz eskiden iyi ve ünlü bir otelmiş ama, 2004 yılındaki tsunamiden çok etkilenmiş ve adeta bitmiş. Otelin güzel bir plajı vardı ama deniz tamamen çamur ve bataklıktı. Otele yerleştikten sonra şöyle denize doğru yürüyüp biraz ilerlemek istedim, anında dizime kadar çamura saplandım. 

Daha sonra Chenang'a doğru gittimizde hemen hemen oraya kadar bütün deniz kenarı boyunca mevcut az katlı yapıların tümünün tsunami nedeniyle adeta enkaza dönmüş olduğunu gördük. Şimdi bu bölgeye tsunami barikatı kurulmuş, ama eskiye dönüş asla mümkün değil çünkü tüm sahil çamurla kaplanmış durumdaydı.



Neyse ki otelin havuzu vardı da burada serinleme olanağı bulduk. Havuzda da Malezyalı Müslüman kadınlar da vardı. Onlar haşema bile olmayan giysileriyle havuza giriyorlardı. Hatta oteldeki bir uyarı yazısında kadınların havuza müslüman kıyafeti ile girmeleri gerektiği yazılıydı. Yabancılar için ise herhangi kısıtlama yoktu.



Otel resepsiyonundan akşam yemeği için iyi bir deniz ürünleri restoranını nerede bulabileceğimizi sordum. Cenang'da bir restoran tarif ettiler ve akşam taksiyle bu restorana gittik. Çevrede bir çok deniz ürünleri restoranı olmasına karşın, burada içeriye girmek için sıra vardı. Zaten bu sıra, bu restoranın kalitesini anlatmaya yetiyordu. Yemekte balık, karides ve büyük istiridyelerden oluşan bir seçim yaptık. Bu lezzetli yiyecekler ve eşliğinde bira ile keyifli bir akşam yemeği yemiş olduk.



Ulaşımda taksiler de ucuz ama en iyisinin kiralık araç olduğunu anlayınca, ertesi gün için bir araç kiraladım. Burada bir markete ulaşmak için bile taksi tutmak gerekiyordu. Meğer havaalanındaki o kadar kiralık araç acentesinin bulunmasının sebebi buymuş. Kiralık araç günlük kirası 60-85 ringit arasıydı.



Buradaki ikinci günü programımızda Oriental Village ve Langkawi Teleferiği ile Sky Bridge vardı. Kiralık aracımızla Oriental Village'ye gidip aracı orada park ettik. Buradaki etkinlikler için içlerinden seçerek toplu bilet alınabiliyor. Biz de bunlardan bir kısmını içeren biletlerimizi alıp ilk olarak teleferik ile Sky Bridge'e doğru yola çıktık.



Teleferik yolculuğumuz sırasında, bir yandan yeşilin, diğer yandan mavinin tonları ile oluşan Langkawi'in eşsiz güzellikteki manzaralarını izledik. 



Dağın tepesinde teleferiğin iki istasyonu vardı. Önce bunlardan ilkinde inip, yine çevrenin o güzel manzaralarını izleyip fotoğrafladık. Burada bir süre kalıp, en üst istasyona gittik. Burada da manzara harikaydı.



Buradan Sky Bridge'ye (Uzay Köprüsü) gitmek için iki alternatif vardı, 16 ringit ödeyip Sky Cab ile, ya da 6 ringit ödeyip yürüyerek gitmek. Ben yürüyebileceğimiz düşünerek 6 ringitlik bilet aldım. Ama oraya ulaşmak oldukça zor ve yorucu oldu. Sanırım özellikle yolu uzatıp, hatta aşağılara doğru uzatıp, yürüyenleri yormaktı niyetleri ki Sky Cab' ı kullansınlar diye.



Langkawi Sky Bridge, Mat Chinchang Dağı’nın, deniz seviyesinden 700m yüksekliğinde bir sırta kurulmuş. Sadece Langkawi Cable Car vasıtasıyla ulaşılabilen Andaman Denizi’ne doğru muazzam bir manzara sunan köprünün 125 metrelik bölümü yaya yürünebiliyor.



Sky Bridge üzerinde yine dağın iki yönlü harika manzaralarını izledik. Köprü üzerinde yürümek bile oldukça ilginç ve heyecan vericiydi. Burada da bu güzel manzaraların çok sayıda fotoğrafını çektim. Burada bazılarını paylaşıyorum ama hepsini paylaşmam mümkün değil tabii ki.



Burada bir süre kaldıktan sonra tekrar en üst noktadaki istasyona gitmek için yola çıktık ama bu kez aynı zorlu yolu yürümemek için, 10'ar ringit daha ödeyerek, Sky Cab'ı kullandık.



Artık dönüş vaktiydi ve Oriental Village'ye dönmek üzere tekrar teleferiğe bindik. Yol boyunca o güzel manzaraları izleyerek köye vardık.

Oriental Village'te 50’den fazla turistik el sanatları  ve hediyelik eşya mağazaları vardı. Buradaki restoranlarda Malay mutfağının lezzetleri de denenebiliyordu. Biz de öğle yemeğimizde bir Malay yemeği denedik, lezzetliydi. 



Köyde ilk olarak 3D Art in Paradise'ı gezdik. Burada 3 boyutlu  resimlerin önünde fotoğraf çekilirken oldukça eğlendik. Aslında çok sayıda fotoğrafımız var buradan ama sadece iki tanesini paylaşabildim.



Buradan Sky Dome'ye geçtik. Burada dünyanın geçirdiği evrelerden dizanorlar çağını anlatan bir görsel şölen izledik.



Buraya kadar gelmişken Air Terjun şelalesini görmemezlik olmazdı. Köy ile arasında epeyce mesafe vardı ve hava çok sıcaktı. Sıcak havaya rağmen epeyce bir yokuş tırmanarak buraya ulaştık. 



Burada ikaz levhalarına rağmen, kayaların üzerinde su geçen yerlerde oluşan yosunlar sebebiyle iki kez kayarak suya düştüm.)) Üzerimdekileri kurutmak için bir hayli uğraşmak zorunda kaldım. Ama bu sıcak havada bu duş çok iyi geldi doğrusu.



Buradan sonra Black Sand plajına gittik. Bu plaj adını, fotoğrafta da görüldüğü gibi, kumun bir kısmının siyah olmasından alıyormuş. Burada denize giren çıkan pek kimse yoktu. Ben de sadece poz vermek amacıyla sadece dizime kadar denize girdim. 



Buradan Tanjung Rhu plajına gittik. Burası gerçekten bembeyaz kumları ve masmavi deniziyle çok güzel bir plajdı. Plajın karşısında Pasir, Dangli ve Gasing adaları güzel bir görüntü oluşturuyordu. Artık akşam üzeri olmuştu ve havanın da serinlemesiyle burada da denize girmeden sadece poz verdik.

Artık otelimize dönme vaktiydi.

Akşam yemeği için Cenang'a gittik çünkü kaldığımız otel civarında bir restoran bulunmuyordu. Aslında gezilecek yerlere yakın olması nedeniyle bu oteli tercih etmiştim ama doğru seçim Cenang olmalıymış. Bu gece yemekte de bir Hint restoranını tercih ettik. Oradaki yemekler de oldukça lezzetliydi.

Ertesi sabah taksi ile adanın kent merkezi olan Kuah şehrine gittik. Buraya gelişimizin nedeni, hem burasını görmek, hem de daha sonra gideceğimiz Penang'a feribotuna  buradan binecek olmamızdı.

Burada kaldığımız De Baron Resort oteli görevlileri sahtekar tiplerdi. Bizim rezervasyon yaptığımız ön bölümdeki binada değil arka bir binada bir oda verdiler. İtirazlarımdan sonra arka bölümde de olsa daha iyi bir oda vermek zorunda kaldılar.



Burada bulunduğumuz süre içinde hava, adeta insanı kavurucasına, çok sıcaktı. Bu yüzden ilk gün akşam serinliğinde dışarı çıkabildik. Doğruca Kartal Meydanı'na gittik. Bakır renkli kartal buranın simgesi ve bu kartalların Malay'cada adı Langkawi yani kent adını bu kartallardan alıyor.



Ertesi gün için sıcak havada yapılacak şey, bir tekne turuna katılmaktı ve biz de öyle yaptık. Kartal Meydanı'nın hemen yakınındaki feribot iskelesinden tur için rezervasyon yaptık. Sabah bizi otelimizden gelip aldılar ve tekne turumuz başladı.



Hızlı ve küçük olan bir tekne ile, dalgalarda adeta dayak yiyerek yol aldık. İlk vardığımız ada Beras Basah adasıydı. Burası bembeyaz kumları  ve yeşilimsi bir denizi olan bir adaydı. Buraya gelenler kendilerini denize atmışlardı. Biz de plaja çıkınca hemen üzerimizdekileri atıp denize koştuk. Ama çok yoğun tekne trafiği içinde az kalsın bir teknenin altında kalıyordum. 



Ada daha önce iyi bir dinlenme yeri olmalıymış, ki hemen plajın dibinde tek katlı ve ahşap evler vardı. Bu evler  metruk haldeydiler. Evler şimdi maymunların barınma haline gelmiş. Buradaki maymunlar insanlara çok alışkındı ve insanlara zarar verecek davranışlarda bulunmuyorlardı. Ama elinde bir yiyecek veya naylon torba olan insanların elinden bunları hemen kapıyorlardı. Ben de yanımızda bulunan muzlardan bir kaç tane vermek için aralarına girdim. Küçük bir maymuna muzu uzatırken, büyük bir maymun çığlık atarak küçük olana saldırdı ve muzu elimden kaptı.



Bu adada bir süre geçirdikten sonra, kentin simgesi bakır renkli kartalların mekanına doğru yol aldık. Burada kartallar atılan ekmekler dalış yaparken çok ilginç görüntüler oluşturuyorlardı.



Buradan sonra yolumuz, yatan bir hamile kadın görünümlü ada olan Pregnant Lady adasınaydı. Adanın karşısından, silüetin görüldüğü mesafeden fotoğraflarını çektik. Daha sonra adanın Pregnant Lady gölü bölümüne gittik. Tepeler arasında bu muhteşem derin göl yer alıyordu. Yerel efsaneye göre, gölün suyu şifalı; çocuğu olamayan kızların bu suda yüzdüğünde çocuk sahibi olabileceklerine inanılıyormuş.



Burada insanların bazıları benim gibi yüzerken, bazıları da ufak tekne turu atıyorlardı.

Turumuzun sonunda tekrar Kuah'a döndük.

Burada ilginç birşeyden bahsetmek istiyorum. İlk kez sınırda olmayan bir duty free yani gümrüksüz satış mağazalarını burada gördüm. Malezya devleti, adanın turizmi gelişsin diye bu adada bu uygulamayı gerçekleştirmiş. Diğer gümrüksüz alış veriş mağazalarından bile daha düşük fiyatlarda ürün burada bulunabiliyor. Özellikle Malezya'da zor bulunan alkol ve sigara burada oldukça ucuz.

Yarın artık yolumuz feribot ile Penang'a, orada görüşmek üzere.

Penang gezi yazımı okumak için tıklayınız...


İYİ SEYAHATLER


1 yorum:

Su dedi ki...

Harika bir gezi olmus ve cok guzel anlatmissiniz. Tesekkurler