İTALYA - ROMA

 KASIM  2024

Yıllar önce bir Akdeniz gemi seyahatinde, gemimiz İtalya'nın sahil kenti Civitavecchia'ya demirlemiş ve oradan otobüs ile Roma'ya gitmiştik. Burada yaklaşık yarım gün gezip Roma'yı gez''miş'' gibi olmuştuk. O zamandan beridir hep Roma'yı 3-4 gün gezmek istemişimdir.

Bir akşam televizyonda Dan Brown'ın ''Melekler ve Şeytanlar'' filmini izledikten sonra, bildiğiniz gibi film Roma'da geçiyor, Roma heyecanım daha da arttı eşime dönüp ''Roma'ya gidelim mi?'' dedim, o da sanırım filmden de etkilenerek, ki İspanya ve Portekiz seyahatinden yeni dönmüş ve yorgunluğumuzu tam atamamıştık, ''Gidelim'' dedi. Tabii bana da en kısa zamanda hazırlanmak kalmıştı.

2-3 günlük bir çalışma ile Roma programımızı hazır etmiştim. Özellikle Sun Express uçak firmasının son dönemde İzmir kalkışlı direkt Avrupa uçuşları seyahatleri oldukça kolaylaştırıyor. Bu arada check-in sırasında Sun Express havayollarına hiç yakıştıramadığım bir durum ile karşılaştım. Check-in görevlisi online check-in yaptırmamızı yoksa kişi başı ek olarak 10 Euro ödememiz gerektiğini söyledi. Kendisine bu durumun ne zamandan beri olduğunu sorduğumuzda iki yıldır bu uygulamanın var olduğunu söyledi. Kendisine 1,5 ay önce buradan online check-in yapmadan firmalarının uçağı ile Madrid'e uçtuğumuzu ve herhangi bir ekstra bedel ödemediğimizi söylememize rağmen, bizden ısrarla ya online check-in yapmamızı ya da kişi başı 10 Euro ödememizi istedi. Ben de neşemizi bozmamak için bu parayı ödedim ve check-in yapıldı. Bu konuyu daha başka bir çok kişinin yaşadığını da sosyal medyada gördüm. Bazı ödeme yapmayanlara da check-in yapıldığını da okudum. Ben de durumu ''Şikayet Var''a yazdım cevap bekliyorum.

İzmir'den yaklaşık 2 saatlik yolculuk ile Roma Fiumisino Havaalanına ulaştık. Booking.com'dan 4 gece için bir daire kiralamıştım ve Booking.com buna ve 3. seviyede Genius üyesi olmama karşılık bize ücretsiz havaalanı servisi gönderdi. Kaliteli bir araç, kibar bir sürücü ve rahat bir yolculukla, Termini İstasyonu yakınındaki dairemiz Suite Magenta'ya  geldik. 

Dairemiz oldukça geniş, temiz, kentin ulaşım merkezi olan Termini İstasyonuna 300m. mesafede ve tarihi kentin en azından bir bölümünü yürüyerek gezilebilecek bir konumdaydı. Daireye girdiğimizde bize hazırlanmış ikramları görünce çok şaşırdık, bir misafir için her şey düşünülmüş. İlgileri için çok teşekkür ediyorum, Roma'ya gidecekler için bu daireyi ısrarla öneriyorum. 

Gece geç saatte geldiğimiz için dinlenmekten başka bir şey yapma şansımız yoktu.

Ertesi gün Türk işi kahvaltımızı yaptıktan sonra yola koyulduk. Buraya gelmeden önce 72 saatlik Roma Pass satın almıştım. Onun kartlarını almak için, Türkiye'de ilk gün için başka plan yapmama rağmen, önce Via del Corso'ya gitmek ve oradan başlamak zorunda kaldık. Buradaki Turist Danışma ofisinden rezervasyon numaramı ve pasaportumu göstererek Roma Pass'larımızı aldık.

Roma Pass ne işe yarar;

Roma Pass'ın 48 veya 72 saatlik olanı var zman durumunuza göre tercih yapabiliyorsunuz. Bu kartla, Colosseum, Forum Romanum ve Palatine Tepesi, Capitolium Müzeleri, Borghese Galerisi (sadece 72 saatlik Roma Pass), Castel Sant’Angelo, Ara Pacis Müzesi, Trajan Forumu, Quirinal Sarayı Sanat Galerisi, Palazzo Valentini, Palazzo delle Esposizioni gibi Tarihi yerlerden ikisine ücretsiz girmeye diğer bazı yerlerde %20 ye varan indirimler ile bilet almaya ve  Roma’nın toplu taşıma araçlarını ücretsiz olarak kullanmaya ve bu kapsamda, metro, otobüs, tramvay ve şehir içi trenlere sayısız binişe yarıyor. 

Şehir içi ulaşım için farklı alternatifler olmasına karşın biz böyle bir tercihte bulunduk.

Via del Corso;

Böylece gezimize bu noktadan başlamış olduk. Bu cadde 15. yüzyıldan beri kentin önemli bir alışveriş caddesiymiş. Cadde Venezia Meydanı'ndan Popollo Meydanı'na kadar uzayan oldukça uzun bir cadde. Bu caddein civarında oldukça ilginç ve tarihi yapılar bulunuyor. Bizim alışveriş gibi bir derdimiz olmadığı için sadece bu tarihi yapıları görmek istedik.

Plazzo Chigi;

Corso caddesi üzerindeki ziyaret ettiğimiz ilk mekan Piazza Colonna oldu. Burası caddenin tam  ortası konumunda bulunan bir meydan.  Piazza Colonna Meydanı adını ana kapının önünde duran iki bin yıllık Marcus Aurelius Sütunu'ndan alıyormuş. Plazzo Chigi 1961 yılından beri İtalyan Hükümetinin merkezi olarak kullanılıyormuş.

Hadrian Tapınağı;

Buradan dar yollardan ilerleyerek Hadrian Tapınağına vardık.

Tapınak, İmparator Antoninus Pius tarafından 145 yılında inşa edilmiş, imparatorun merhum babası imparator Hadrian'a ibadet etmeye adanmış. Ama şimdiki haliyle bir duvarın önünde bulunan 15 sütunluk bir yapı halinde bulunuyor. Buradan devamla Campus Martius'taki St. Ignatius Loyola Kilisesine vardık.

Campus Martius'taki St. Ignatius Loyola Kilisesi ;

1626 ile 1650 yılları arasında Barok izniyle inşa edilen kilise, başlangıçta bitişiğindeki Roma Koleji'nin şapeli olarak işlevini görmüş. Daha sonra kolej 1584'te daha büyük bir bina taşınmış ve adı Papalık Gregoryen Üniversitesi olarak değiştirilmiş. 

Bu kilise de çok ihtişamlı olan kiliselerden biriydi.

Şimdi sırada ünlü Pantheon vardı.


Panteon;

Panteon, Tüm tanrıların tapınağı anlamına geliyormuş, ilk olarak Antik Roma'nın tüm tanrıları için tapınak olarak inşa edilmiş bir yapı. Panteon kavramı bugün içinde ünlü kimselerin gömülü olduğu yer anlamında kullanılmış. 

Tüm Roma yapıları içinde en iyi durumda olan, en iyi dayanıklı ve korunan bir yapıymış.  7. yüzyıldan bu yana kilise olarak kullanılan Panteon Roma'daki en eski beton kubbeli binaymış. Tepesinde yarım daire şeklinde kubbe bulunuyor ve bu kubbenin çapı 43 metreymiş.

Tavanında oculus (göz) adı verilen 8 metrelik bir yapıya sahip. Bu kadar geniş bir kubbenin betondan yapılması da o günün teknolojisiyle hala bir soru işareti olarak kalmış. İlk başta pagan tanrı heykelleri varken, kilise tarafından bu heykeller yok edilmiş, Pantheon da bir Katolik kilisesi haline getirilmiş.

Pantheon’u gezerken hükümdarlara, sanatçılara, ünlü kişilere ve mimarlara ait çok sayıda mezar görülebiliyor. Giriş ücreti 5 Euro, Roma Pass geçmiyor.

Yolumuzun devamında Piazza de Navona'ya vardık.

Piazza de Navona (Navona Meydanı);

Navona meydanında bulunan, Fontana dei Quattro Fiumi, usta Bernini tarafından yapılan en büyük ve en ünlü çeşmelerden biriymiş ve meydanın merkezinde bulunuyor. 1651 yılında Papa Innocent X, Pamphilj ailesi için ve Papa'nın gücünün onuruna göre tasarlanmış. 

Yeri gelmişken, bizim bulunduğumuz dönemde şansımıza Roma'da yapılacak olan ''2025 Jubilee'' nedeniyle bir çok tarihi eser restorasyona girmiş ve etrafı kapatılmıştı. Dolayısıyla bir çok tarihi esere de bu yüzden uzaktan bakabildik.

2025 Jübile'si, Roma ve Vatikan Şehri ile İtalya genelinde özel bir kutsal yıllar ve 2024 Noel'inde başlayıp 2026 Epifani'sinde sona erermiş. Jübile yılı, kutlama zamanıymış ve evrensel hacı, manevi yenilenme ve inançlarıyla daha güçlü bir bağ arayışıyla Roma'yı ziyaret ediyormuş.

Biz de bu meydanda bir süre dinlenip yolumuza devam ettik. Yolumuzun üzerinde bulunan bir restoran önünde uzunca bir sıraya dizilmiş insanlar ilgimizi çekti ve oraya gittik. Burası elle yapılan taze makarna ile imal edilen farklı yemeklerin olduğu bir restorandı. Burada yemek yemeye niyetlendik ama burası küçük bir yerdi ve insan kuyruğu bitmek bilmiyordu. Deneyimlemek iyi olurdu ama çok vakit harcamamız gerekiyordu, vazgeçtik.

Oraya yakın bir pizzacıda bira eşliğinde öğle yemeğimizi yedik.

Area Sacra;

Roma şehri adeta açık bir müze gibi. Kentin büyük çoğunluğu tarihi eserlerle dolu. Area Sacra da bunlardan birisi. Burası Roma'daki en eski tapınakların kalıntılarının bulunduğu yer. Area Sacra, 1926 ile 1930 yılları arasında bir binanın inşası sırasında keşfedilmiş. Şu anda bu alan, bina kalıntıları arasında yaşayan yüzlerce kedi tarafından kullanılıyormuş.

II. Vittorio Emanuele Abidesi veya Altare della Patria

II. Vittorio Emanuele Abidesi veya Altare della Patria (Ulusun Mihrabı) ya da Il Vittoriano, İtalya'nın başkenti Roma'da bulunan bir ünlü yapı. Piazza Venezia ve Capitol Tepesi arasında yer alıyor. Abide 1885 - 1911 yılları arasında Giuseppe Sacconi tarafından Birleşik İtalya Krallığı'nın ilk kralı II. Vittorio Emanuele'yi ödüllendirmek için yapılmış.

Abide beyaz, saf mermerden yapılmış olup bölmelere ve heykellere sahip. Uzun korint sütunları, üzerinde Vittorio Emanuele heykeli, sağ ve sol üst köşelerde yer alan Victoria'nın üstünde olduğu dört heykeli bulunuyor. 

Abide aynı zamanda I. Dünya Savaşı sonrasında inşa edilen Meçhul Asker Anıt Mezarlığı'nı da içeriyor. Yapının girişi de Birleşik İtalya müzesine ev sahipliği yapıyor.

Buradan Roma'nın bir bölümünün manzarası da izlenebiliyor.

Yolumuza devamla Trajan Forumuna geldik.

Forum Triani (Trajan Formu) ve Colonna Traiana (Trajan Sütunu);

Burası imparator Trajan'ın emriyle 106 yılında sona eren Daçya'nın fethi sırasında elde edilen ganimetlerle inşa edilmiş. Forum 112 yılında, Trajan Sütunu ise 113 yılında tamamlanmış. Augustus Forumunun 2 katı büyüklüğündeymiş. Bu zafersal yapıyı inşa etmek için kapsamlı bir hafriyat gerekiyormuş ve bu yüzden Quirinal ve Capitoline tepelerinin kenarlarını yontmuşlar.

Trajan Sütunu, Roma İmparatoru Trajan'ın Daçya Savaşları'ndaki zaferini anmak için Roma da bulunan bir Roma zafer sütunu. Roma Forumu'nun merkezinde, Trajan Forumu'nda yer alıyor. MS 113'te tamamlanan serbest dönem sütunu, Romalılar ve Daçyalılar arasındaki savaşları (101-102 ve 105-106) tasvir eden spiral kabartmasıyla ünlü. 

Artık bu gün de planladığımız yerleri tamamladık eve dönüp dinlenme zamanıydı.

Ertesi gün kaldığımız eve en yakın Basilica Santa Maria Maggiore ile başladık turumuza.

Basilica Santa Maria Maggiore;

Aziz Mary Major Bazilikası veya Santa Maria Maggiore kilisesi  buradaki dört büyük papalık bazilikasından biri, ayrıca Roma'nın Yedi Hacı Kilisesi'nden biri ve Roma kentindeki en büyük Marian kilisesi.

Bu güzel kiliseyi gezerken, kilise orgcusunun çaldığı kulağa hoş gelen müziğini de dinledik. Kiliseye giriş ücretsiz.

Buradan Domus Area'ya gitmek üzere Termini istasyonuna dönüp metroya bindik ve Colleseo durağında indik. Colezyumun hemen üzerindeki tepede bulunan Domus Area, sadece hafta sonları açık olmasına ve günlerden pazar olmasına rağmen kapalıydı. Bu nedenle burayı görememiş olduk.

Colleseo (Kolezyum);

Kolezyum'u Roma'ya ilk gelişimizde gezmiştik, yine de gezelim istedik ancak, yavaş ilerleyen, uzun kuyruğu görünce sadece etrafında dolaşmaya karar verdik.

Bu Roma gezimizde bu sefer bir kara kız ile fotoğraf çekildim.

Arco de Constantino (Konstantin Takı);

Kolezyumun hemen yanında bulunan Konstantin takı da diğer birçok tarihi eserin olduğu gibi bakımdaydı. Dolayısıyla iyice göremedik.

Konstantin takı ya da Konstantin zafer kemeri, Roma'da I. Konstantin'in Milvian Köprüsü'nde Maxentius'a karşı 312 yılında kazandığı zafer adına dikilen üç kapılı bir zafer kemeri.

Roma Forumu;

Buradan Roma Forum'a gitmek istedik girişe geldiğimizde burası için de, daha önce bahsettiğim Kolezyum önündeki uzun kuyruğa girip bilet almak gerekiyormuş. Kuyruğa girip bir deneme yapmak istedik ama çok zaman kaybedeceğimiz için vazgeçtik.

Circus Maximus;

Yolumuzun devamında Circus Maximus vardı. 

Burası antik bir Roma araba yarışı stadyumu ve kitlesel eğlence sahasıymış. Aventine ve Palatine tepeleri arasındaki vadide, antik Roma'nın ve sonraki İmparatorluğunun ilk ve en büyük stadyumuymuş ve 150.000'den fazla seyirciyi ağırlayabiliyormuş. Ancak o stadyumdan pek bir eser kalmamış.

Bizim orada bulunduğumuz dönemde burada İtalya Savunma Sanayi Fuarı vardı. Biz de bu fuarı da gezdik. 

Buradan Santa Maria Cosmedin'e doğru devam ettik.

Santa Maria Cosmedin (Aziz Meryem Kilisesi);

Bu kilise Meryem Ana'ya adanmış, Roma'da bulunan küçük bir bazilika. Ripa Rione'sinde semtinde yer alıyor. İlk olarak yüzyıllardan beri Roma'daki Melkit Rum Katolik cemaatine hizmet ediyormuş. Kilise sekizinci yüzyılda ve ikinci yüzyılda bir çan kulesi yenilenmiş.

Bu ünlü kilisenin de önünde uzunca bilet kuyruğu vardı. Bize çok zaman kaybettireceği için de içeriye girmedik.

Trastevere;

Nehrin karşı yakasında bulunan Trastevere'ye otobüs ile geçtik. Burası büyük bir semt o nedenle gitmeyi planladığımız eski şehir bölgesini bulamadık.)) Bu nedenle geriye dönüp Piramid'e gittik.

Cestius Piramidi;

Burası Porta San Paolo ve Protestan Mezarlığının yakınında eski bir Roma piramidi. Şehrin surlarına dahil edilmesi nedeniyle, bugün Roma'daki en iyi durumdaki antik yapılardan biri durumunda.

Piramit, MÖ 18-12 civarında, Roma'daki dört büyük dini kurumdan biri olan Septemviri Epulonum'un bir üyesi ve yargıcı olan Gaius Cestius için bir mezar olarak inşa edilmiş. Traverten bir temel üzerinde duran beyaz mermer levhalarla kaplı tuğla kaplı betondan yapılmış.

Buradan otobüs ile Popolo Meydanına gittik. Otobüs demişken, şehir içi ulaşımda otobüsler çok rahat oluyor. Hem gideceğiniz yere konforlu bir seyahat hem de panaromik şehir turu yapmış oluyorsunuz.

Meydanın girişinde bir grup protestocu ile karşılaştık. Neyi protesto ettiklerini anlamadık ama, protesto eylemlerinden alışkanlığımızla, Nurşen protestoculara katılarak onlara destek verdi.)))

Popolo Meydanı;

Bu meydan Roma’nın kuzey tarafında bulunuyor ve adı Halk Meydanı anlamına geliyormuş.  Çeşitli kutlamalara ve konserlere ev sahipliği yapıyormuş. Genel olarak sürekli canlı ve renkli olan Popolo Meydanı Avrupa’nın en iyi ve güzel meydanlarından biri sayılıyormuş. 

Meydan üç önemli kilisenin ortasında bulunuyor. Meydanın ortasında ise büyük bir dikilitaş ve kuzeyde popüler bir kapı var. Bu ünlü kapının adı Porta del Popolo. Bu büyük kapı, Roma’ya ait önemli eserler katan mimar Bernini tarafından yapılmış. Bu meydanla özdeşleşen dikilitaşın 1300 yılında yapıldığı söyleniyormuş. Milattan önce Mısır'da güneş tanrısı için dikilen bu taş Roma'ya sonradan taşınmış. 

Tüm Roma’da olduğu gibi, Piazza del Popolo’da da pek çok çeşme bulunuyor. Ancak batıda bulunan Neptün Çeşmesi en ünlü olanlardan ve mutlaka görülmesi gerekenlerden. Roma Tanrıçası'nın Çeşmesi olarak biliniyor ve çok ilgi görüyor.

Meydandaki kiliselerden ikisi simetrik şekilde yapılmış. Adları Santa Maria del Miracoli ve Montesanto Santa Maria. Daha sonra meydana üçüncü kilise inşa edilmiş. Santa Maria del Popolo adındaki bu kilise 1477 yılında bitirilmiş.  Meydanın çevresindeki üç kilisenin oldukça gözde dini mekanları ve Popolo Meydanı’nın güzelliğine güzellik kattığı bir gerçek. Zaten meydana geldiğinde hemen dikkati çekiyorlar.

Leonardo Da Vinci müzesi;

Yine meydanın hemen girişinde Leonardo Da Vinci müzesi bulunuyor. İtalyan dahi Leonardo’nun defterine çizdiği hemen her şey burada modellenmiş ve sergileniyor. Yine zaman yetersizliğimiz yüzünden maalesef bu müzeye giremedik.

Artık bu günkü gezimizi tamamlamıştık ve dairemize geriye döndük.

Ertesi gün için Vatikan bölgesi tur planım vardı. Oraya Termini istasyonundan kalkan kırmızı renkli metro ile ulaştık. Daha önce sözünü ettiğim ''Jubile 2025'' yılı için çalışmalar nedeniyle yolların bir kısmı da kapalıydı.

İşte böyle yollardan ilerleyerek Vatikan'a ulaştık.

Vatikan;

Önce biraz Vatikan'dan söz edelim; Kaynaklardan aldığım bilgileri özetle paylaşmak istiyorum.

''Vatikan, resmî adıyla Vatikan Şehir Devleti (İtalyanca: Stato della Città del Vaticano; Latince: Status Civitatis Vaticanae), İtalya'nın Roma şehrinde bulunan, Hıristiyanlık dininin Katolik mezhebinin yönetim merkezi olan bağımsız devlet. Ülkedeki nüfus yaklaşık 1.000 civarındadır, fakat Vatikan turistik bir yerdeki kişi sayıları ile birlikte artış göstermektedir. Çevre yüksek duvarlarla kaplıdır ve kameralarla izlenmektedir. Vatikan, hem yüz özellikleri hem de nüfus bakımından küçük bağımsız bir ülkedir.

Mutlak monarşiye dayalı bir yönetim uygulanıyor. Devlet başkanı olarak Papa'nın sözleri yasa hükmündedir. Papa, hem devlet başkanı, hem de Katolik mezhebinin ruhani lideridir. Katolik kilisesinin genel başkanı, Vatikan Devleti'nin başkanı olur. Papa yasama, yürütme ve yargının da başkanıdır. Vatikan'ın, 100 kişilik İsviçre vatandaşı ve Katolik olması şartı olan, geleneksel kıyafetli muhafızlardan oluşan ve İsviçreli Muhafızlar olarak sunulan sembolik yapıda küçük bir ordu vardır.[kaynak belirtilmeli]

İtalya'nın tarihiyle hemen hemen aynı tarihe sahip olan dünya Katolik dininin merkezi kabul edilen 0,44 km karelik alana sahiptir. Pontificio ruhban sınıfı tarafından yönetilmektedir. Devlet başkanı Papa'dır.

Papa'nın kabul günü genellikle kışın haftada bir kez çarşamba günleri Vatikan ülkesinde, yazın ise Roma'ya yaklaşık 40 km uzaklıktaki Castel Gandolfo'da kaldı. Bu genel kabul gününe katılmak için Prefetto della Casa Pontificia, 00120 Città del Vaticano'da bulunan büroya başvurmak gerekir. Katolik dinine mensup olanların bağlı olduğu kiliseden bir yazı getirmesi istenmektedir. Papa'nın kabul gününe katılacak kadınlar, uzun kollu, başı kapalı, koyu renkli veya dikkati korunan sade giysilerle; şartname ise koyu renkli ceket ve kravatla katılmaları gerekmektedir.[kaynak belirtilmeli]

Vatikan’ın doğrudan ya da dolaylı olarak sahibi olduğu veya yönlendirdiği günlük, haftalık ve aylık 200’den fazla gazete ve dergi, 154 radyo istasyonu veya emisyonu, 49 TV kanalı veya ışık kaynağı mevcuttur.

Bütçesi; Katoliklerden kesilen kilise vergisi, yardımlar, bağışlar, şirket gelirleri, hisse senetleri-tahvil-bono gelirleri, bankacılık ve faiz gelirleri, hediyelik eşya satışlarından elde edilen gelirlerle basın yayından elde edilen reklâm gelirlerinden oluşmaktadır.[kaynak belirtilmeli]

Vatikan'da etkileri ve tartışılamayacak kadar geniş elektrik akımı vardır. ikisi laik, diğerleri dinsel niteliktedir. Laik akımlar Opus Dei (Tanrı'nın Eseri)'yle Malta Şövalyeleri'dir.

Domeniken tarikatı: Domeniken sertifikası Latinceden Türkçeye çevrilmiştir, asıl telaffuzu Domenicani'dir. Domenica'yı değiştirebilenler, üç şekilde büyüyorlar.

Domenicani tarikatının kurucusu olan Aziz Domeniko tarafından doğmuştur.

Domenicani İtalyanca'da Pazarcılar diye geçer. Pazarcılar kelimesinden anlaşılabileceği gibi bu tarikata bağlı olan benler, her pazar kilisesinde vaaz veriyorlar. Vaaz işlemi ona benim için zorunlu tutulmuştur. Böylece İncil'i ve Tanrı'nın yarattığı insanları daha iyi anlatabilirler.

Domenicani kelimesini Latinceye çevirdiğimizde "Domini-Cani" "Tanrı'nın Köpekleri" anlamı ortaya çıkmaktadır. Bu kelimeyle domeniken tarikatının Tanrı'nın hizmetleri olduğu ve Tanrı için çalışıldığı ifade edilmek istenmektedir.

Domeniken Tarikatı'ndaki bende ve rahibeler, kendilerini Meryem'e adamış din adamlarıdır. Bunlar için en önemli husus, kurum olarak Kilise'nin sürekliliğinin korunması ve her koşulda savunulmasıdır. Dominikenler, Kiliseye görünürlük özelliğine dayanan tarikattır.

Fransiskenler: Yoksullardan yana, din adına karşılıksız çalışan keşişler topluluğudur. Adlarını kurucusu olan Assisili Aziz Fransua'dan almıştır.

Cizvitler tarikatı: Katolik aleminin entelektüelleri olan Cizvitler için önemli olan Papalık Makamı'dır. Papaların kendileri veya Kilise'nin kendi değil, Papalık Makamı'nın korunması ve savunulması sağlanacak. Ayrıca bu tarikat papalık makamının korunması için kendi bankası olan Dünya Bankası'nı kurup tüm gelirini bu makamı çalışmak için kullanmıştır''. Alıntı. Wikipedia.

Aziz Petrus Meydanı;

Aziz Petrus Meydanı, Vatikan devleti ve merkezi bir yer alan, aynı zamanda yönetilen en ünlü meydanı. Aziz Petrus Meydanı onu binlerce Katoliğin ibadeti için geldikleri Aziz Petrus Bazilikası'nın önünde geniş bir alan üzerinde yer alıyor. Meydanın sütunlu mekanlara ve düzene sahip olmasında ünlü heykeltıraş Gian Lorenzo Bernini onyıllar boyunca çaba harcamış. 

Meydanın ortasında elips alan çevresinde süslü fıskiyeli su havuzu yer alıyor. Orta büyüklükte ise Papa V. Sixtus tarafından diktirilen 25,5 metre büyüklüğünde bir Mısır dikilitaşı bulunuyor. Bu dikilitaş Mısır dönemi içerisinde bilinmeyen bir firavun tarafından yaptırılmış ve Roma'ya Mısır'dan getirilerek diktirilmiş. 

St. Peter's (Aziz Petrus) Bazilikası;

Öncelikle Aziz Petrus'tan bahsedelim. ''Havari Petrus (Aziz Petrus, Simon Petrus ve Cephas olarak da bilinir), İsa Mesih'in 12 havarisinden tutuklandı. Yakup ve Yuhanna ile birlikte İsa Mesih'in yakın arkadaşlarından biri tespit edildi. İsa Mesih'in dirilişinden sonra, Petrus'un lideri birinci yüzyılın en etkili Hıristiyanlarından biri haline geldi.

Petrus, kardeşi Andreas (aynı zamanda İsa'nın bir öğrencisi) ile birlikte balıkçıydı. Ancak İncil'de anlatıldığı gibi yetenekli bir vaiz ve cesur bir lider haline geldi. Müjde kitaplarında aceleci, giriş yaparken, yansıtılarak tasvir edilir. Her zaman açık konuşur ve eğlenceyle hareket ederdi. Elçilerin İşleri = Petrus'un kararlılığı onu ilk Hıristiyanların sürekli güvendiği ve başvurduğu birine dönüştü''. Alıntı. Wikipedia.

Eşim buraya ilk gelişimizde yine bu çeşmenin başında fotoğraf çekildiğimizi söyledi. O zaman fotoğrafta vücudumuz tümüyle görünüyormuş ama bu fotoğrafta tam  görünmediği için bana kızdı. ))

Meydanda şöyle bir dolaştıktan sonra, Bazilika içine yöneldik. Her yerde olduğu gibi burada da sıra epeyce uzundu. Bazilikanın içine girmek ücretsizdi.

Buraya yıllar önceki ilk gelişimizde hatırımda kalan alt bölümde bulunan mezar katına girmeye izin vermemişlerdi ama bu kez mezar bölümünden içeriye alındık.

Burada papaların ihtişamlı mezarları bulunuyordu. Bunları izleyerek merdivenlerden üst kata çıktık. Gerçekten görüntü olağanüstü görkemliydi. 


Katolikliğin merkezi olması nedeniyle burada olağanüstü para harcamışlar. Gerek heykeller, gerek resimler, gerek ikonlar diğer katedrallerde görülmeyecek kadar mükemmeldiler.

Havva ile oğlu İsa'nın bu ünlü heykeli de görülmeye değerdi. Heykel ünlü Rönesans heykeltıraş Michelangelo Buonarroti’nin ustalık dönemi başyapıtlarından bir tanesiymiş. Meryem Ana'nın kolları arasında İsa'nın cansız heykeli tasvir edilmiş.

Bu arada şunu söylemeliyim ki, buraya kadar gelmişken Sistina Şapeli'ni pas geçtik.((( Çünkü buraya ayırdığımız dört gündü ve daha görmemiz gereken çok yer vardı.

Buradan yolumuz Castel Sant' Angelo'ya ya idi bu kez.

Castel Sant' Angelo (Kutsal Melek Kalesi);

''Sant'Angelo Kalesi ya da Hadrianus Mozolesi  Roma'daki Adriano Parkı'nda yer alan silindirik bir kale. Roma İmparatoru Hadrianus tarafından kendisi ve ailesi için mezar olarak inşa ettirilen bina daha sonra papalık kalesi olarak kullanılmış. Tiber Nehri yakınında bulunan, bir zamanlar Roma'nın en yüksek yapılı olan yapısı günümüzde müze olarak faaliyet gösteriyor.

135 yılında mozole olarak inşa edilmeye başlanan yapı Hadrianus'un ölümünden sonra 139'da Antoninus Pius tarafından tamamlanmış. Hadrianus'un külleri, karısı Vibia Sabina ve ilk oğlu Lucius Aelius'la birlikte buraya gömülmüş. 

Binanın içeriğinin ve şemalarının çoğu, 401 yılında askeri kaleye dönüştürülmesinden ve daha sonra Honorius tarafından Aurelianus Surları'na dahil edildikten sonra kaybolmuş. Yine de 410 yılında I. Alarik'in Roma'yı ele geçirmesinden sonra Vizigotlar ve 537'de Gotlar tarafından yapılan yağma sırasında birçok orijinal bronz ve taş heykeller zarar gördü''. Alıntı. Wikipedia.

Ponte Sant' Angelo Köprüsü de bakım nedeniyle örtülerle kaplıydı o nedenle sadece, Ponte Vittoria Emanuelle2 köprüsünden geçebildik ve fotoğrafladık.

Buradan sonraki hedefimiz Roma'nın ünlü dondurmacısı Giolitti'ydi. Geldiğimiz günden beri Nurşen'in hayali bu dondurmacıdan dondurma yemekti. Böylelikle hayaline kavuşmuş oldu. (Fotoğrafta arka planda telefonla konuşan bu tarihi mekanın sahibi). Mekanda oturarak veya mekanın karşısında ayakta dondurmanızı yiyebiliyorsunuz. Oturarak yemek tabi daha pahalı.

Giolitti, bir kafe ve pastane ve Roma'daki en eski dondurma salonu. Söylendiğine göre. 1890'da Giuseppe ve Bernardina Giolitti tarafından kurulmuş.

Dondurmalarımızı yedikten sonraki hedefimiz Aşıklar Çeşmesi oldu.

Fontana de Trevi (Aşıklar Çeşmesi);

Burasını da ilk geldiğimizde görmüştük. Ama ne yazık ki o ''Jubilee 2025'' nedeniyle burasının etrafı da kapatılmıştı. Daha öncesinde dibine kadar gelip dilek tutup para atmıştık. Belki de belli bir yaşa geldiğimiz ve dilek tutmak için bir nedenimizin kalmadığını düşünmüş olsalar ki, böyle bir işlem yapmışlar.)))) Ama biz yine de fotoğraf çekilmeyi ihmal etmedik.

Artık akşam olmaya başlamış bugünün son ziyaret edeceğimiz yerler olan İspanyol Meydanı ve İspanyol Merdivenleri'ne gitmek üzere yolumuza devam ettik.

Piazza Di Spagna (İspanyol Meydanı), İspanyol Merdivenleri ;

Meydan adını İspanya'nın büyükelçiliğinin içinde bulunduğu İspanya Sarayı'ndan alıyor. Meydanın ortasında Fontana della Barcaccia yani Çirkin Sandal Havuzu bulunuyor. Burada bulunan ve turistlerin üzerinde oturduğu merdivenler, gelirken okumuştum burada oturmak yasaklanmış diye, ancak böyle bir yasağı görmedim.

Adamlar ne kadar akıllı, her yerde bulunabilecek merdivenleri bile turistik mekan haline getirmişler. Belki Roma'ya gelen tüm turistler buraya geliyor, düşünebiliyormusunuz?

Artık akşam olmuştu ve de yeterince yorulmuştuk bugün de. Şimdi eve dönüp istirahat zamanıydı.

Ertesi gün Roma'daki son günümüzdü ve hatta tam gün bile değildi.  Saat 18,30 da İzmir'e direkt dönüş uçağımız vardı. Artık bu kalan zaman içinde az kalan göremediğimiz yerleri de şöyle biz gezelim dedik.

Bu gün Tiberina nehri üzerinde bulunan  üzerinde İsola adası ile başladık gezimize.  

Tiberine de İsola (Tiber Adası);

Yaklaşık 270 metre uzunluğunda ve 67 metre uzunluğundaki tekne şekilli ada, antik çağlardan beri nehrin iki yakasına köprülerle bağlanıyor.

Adada, St. Bartholomew'un mezarına ev sahipliği yapan San Bartolomeo all'Isola Bazilikası bulunuyor. Ada bunu dışında başka bir özellik taşımıyor. 


Buradan Terme Caracalla (Caracalla Hamamları)'na gitmek üzere otobüse bindik. Oraya vardığımızda ne yazık ki burasının bu gün için kapalı olduğunu gördük. 

Artık Roma'da son saatlerimize yaklaşmıştık. Buradan Termini İstasyonuna dönüp oradan kalkan otobüs ile Fiumisino havalimanına geldik ve buradan da ver elini memleketimiz İzmir....

İYİ SEYAHATLER


Hiç yorum yok: