ÇİN - Xİ'AN

 AĞUSTOS - 2025

Pekin batı tren istasyonundan hızlı trenle 4,5 saatlik rahat bir yolculukla Xİ'AN kuzey tren istasyonuna vardım. Daha önce söz ettiğim gibi, Çin'de hızlı trenler çok konforlu. İçinde sıcak su, yiyecek, içecek marketi bulunuyor ve sık sık bir temizlik görevlisi, kullanılan yiyecek içecek atıklarını temizliyordu.

Tren yolculuğum sırasında, yine yeni imar edilen yolları, köprüleri, konutları izledim. Bu koca ülkenin her yerinin adeta  şantiye görünümünde olmasını hayretle izledim.

Xi'an'a varıp trenden inince etrafımı, her istasyonda olduğu gibi taksiciler sardı. Gideceğim yeri soran ilk taksiciye adresi söylediğime pişman oldum. ''150 Yuan ama size 137 Yuan olsun'' dedi. Diğerleri rakamı düşüre düşüre peşimden geliyorlardı. Ben yola devam ederken birinden kurtuluyorum, diğeri geliyordu. Ben de arka arkaya dizilmiş normal yeşil taksilere doğru yürüyordum nihayet bana taksiye binme sırasına gelince takipten vaz geçtiler. Bindiğim taksi şoförü bir kadındı, ona adresi gösterdim o da taksimetreyi açıp hareket etti. Otelime vardığımda taksimetre 42 Yuan gösteriyordu ben 45 verip üstü kalsın işareti yapınca kadın şoför hem şaşırdı, hem de memnun oldu. Taksiciler her yerde aynı.

Otelime girerken yine dil sorunu yaşadım tabii ki. Ama resepsiyon görevlileri yine voice translater cihazı kullanınca bir şekilde anlaşabildik. Otelim Xi'an Kalesi giriş kapılarından birinin yakınındaydı. Dolayısıyla turistik olan bu bölgeyi yürüyerek gezme şansım oldu.

Terracotta Savaşçıları ve Atları Harikası;

Ertesi gün tur satın aldığım, Terracotta Ordusu Müzesine gitmek üzere tur rehberi tarafından otelimden alındım ve yola çıktık. Çok konuşkan bir kadın rehber (hatta çok fazlaca) o bölge tarihi için çok fazla şeyler anlattı 1,5 saat süren yolculuk boyunca. 

Bu arada şunu söyleyeyim; Buraya gelmeden tur satın almaya  gerek yok, hem tren istasyonunda, hem de otellerde tur satışı yapılıyor, belki daha uygun fiyata.

Bölgeye varınca, kadın rehber bizi bir erkek rehbere teslim etti. Müzeleri bize o erkek rehber gezdirdi.  Daha önce de yazdığım gibi, girişlerde biletimiz için burada da  pasaportumuz okutuldu. İlk binanın kapısından içeriye girdik ama ne kalabalıktı anlatamam. Bir taraftan Terracotta Ordusu kalıntılarını izlemeye, videosu, fotoğrafları çekmeye bir taraftan da kalabalıkta ezilmemeye dikkat etmek gerekiyordu. Neyse ki ilerledikçe kalabalık azalmaya başladı da rahat ettik.

Gelelim kısaca buranın önemini anlamaya;

''Xi'an antik Çin'in en büyük ve en ünlü başkentiymiş. Bu kent Çin tarihinde hanedanlık dönemleri geride kalmış olsa da, antik Çin'i ve Çin'in eski ve görkemli günlerini deneyimlemenin en iyi yolu olan birçok tarihi mekan ve kültürel kalıntıya ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Batı Han Hanedanlığı'ndan Ming Hanedanlığı'nın sonuna kadar, 1600'lü yıllarda İpek Yolu'nun başlangıç ​​noktası olan Xi'an, Doğu medeniyetini Çin'den Batı'ya yayarken Batı unsurlarını da özümsemiştir. Bu şehrin dünya medeniyetinin ilerlemesine tarihi bir katkı sağladığı söylenebilir.'' Alıntı.

''Terracotta Savaşçıları ve Atları Harikası - Teracotta Savaşçıları ve Atları'nın Xian'ın en önemli özelliği olduğuna şüphe yok. 2000 yıldan uzun süredir toprağa gömülü olan ve 1974 yılında keşfedilen Teracotta Ordusu, antik Çin'in son derece yetenekli heykeltraşlık alanını göstererek sanat tarihinde önemli bir yer tutmakla kalmıyor, aynı zamanda Qin Hanedanlığı'nın arkeolojik boşluğunu doldurarak antik ordu düzenini ve antik silah teknolojisini de gözler önüne seriyor.'' Alıntı.

Burada da fotoğraf çekilmek isteyen Çinli gençlerle fotoğraf çekildim.

Rehberimizin anlatımına göre; Burası tarlasını süren bir çiftçi tarafından keşfedilmiş. Çiftçi bunu yerel yönetime iletmiş. Yapılan kazılarda buradaki kalıntılar hazinesi ortaya çıkmış. Köylü maddi anlamda ihya edilmiş. Burası Çin'in önemli bir turizm merkezi olmuş. Dolayısıyla Xi'an için büyük bir gelir kaynağı durumuna gelmiş.

Burada bir kaç bölüm bulunuyor, bunlardan birinde de o dönemden kalan, Ordu komutanı, Birlik komutanı, Savaşçı ve atlar gibi ögeler cam bölümler içinde sergileniyordu.

Çıkışta da hediyelik eşya dükkanından geçtik, ben bir şey almadım çünkü çok daha uzun yolum ve sadece bir küçük ölçekli valizim vardı.

Buradaki gezimizi tamamlayıp Xi'an'a döndük. Akşam yemeğim sokaktan aldığım ördek oldu. Bu lezzetli ördeği otel odamda keyifle yedim.

Ertesi gün, daha önce yazdığım gibi otelimin hemen köşesinde bir giriş kapısı olan, kentin merkezi olan ve binlerce yıl kenti koruyan surlarla çevrilmiş  bölgeyi gezmek oldu.

Antik Şehir Surları. (Fortifications of Xi'an)

''Şehir Duvarı - Bir hendek ve dairesel Şehir Duvarı Parkı ile süslenmiş olan duvar, kare şeklindeki iç şehri çevreliyor. Ülkede ayakta kalabilen en eksiksiz şehir duvarı olmasının yanı sıra, dünyanın en büyük antik askeri savunma sistemlerinden biridir ve ilk olarak Ming Hanedanlığı'nın erken dönemlerinde (1368-1644) inşa edilmiş ve yakın yıllarda yenilenmiştir.'' Alıntı.

Xi'an Duvarı, dikdörtgen şeklinde ve toplam uzunluğu 14 kilometre. Duvarın neredeyse tamamında bir tür restorasyon veya yeniden inşa çalışması yapılmış. Duvarın tepesinde, genellikle dört saat süren bir yürüyüş yolu bulunuyor. Bu kadar yol yürümek oldukça zordu benim için kısmen dolaştım sadece. Ayrıca bu yolu bisiklet ile dolaşma imkanı da var ama onu da tercih etmedim.

Çan ve Davul Kuleleri;

'Xi'an'da, şehrin çeşitli noktalarında harika alışveriş fırsatları bulunuyor. Bunlardan ilki Çan ve Davul Kuleleri'nin çevresi. Tipik büyük mağazalar ve süpermarketler için şehrin en büyük alışveriş bölgesi olan Çan Kulesi Ticaret Bölgesi gezilecek yerler arasında. 

Müslüman Caddesi (Muslim Street);

Burası yine bu surlarla çevrili kale içinde bulunuyor. Burada, hediyelik eşya, yiyecek ve el sanatları satın alabileceğiniz işyerleri bulunuyor. Diğer büyük ve lüks alışveriş merkezleri ve tek duraklı mağazalar arasında Kai Yuan Alışveriş Merkezi, Century Ginwa Alışveriş Merkezi ve Minsheng Mağazası bulunuyor.

Burada ayrıca bir antika pazarı da var. Bu sıralı dükkanlarda çeşitli antika satışları yapılıyor. Bunlar arasında, küçük madeni paralar, çanak çömlek ve yeşim taşı eşyalar v.s. bulunuyor.

Roujiamo: Çin'in 2.200 yıllık 'burgeri'

Pideli Xi'an Et Burger (Roujiamo) burada sevilen bir sokak yemeği. Burayı gezerken bir kadının büyük bir tencere içinde kaynatarak pişirdiği sığır etleri dikkatimi çekti ve bunu denemek istedim. Kadın tencereden bir parça et aldı bunu bıçakla küçücük parçalara ayırdı.  Tıpkı hamburger ekmeği gibi bir pideleri var onun içini açarak etleri yerleştirdi, içine biraz da et  suyu döktü, tam kişniş koyacakken müdahale ettim, çünkü kişniş ile aram iyi değil.

Roujiamo Burgeri alıp bir kenarda yedim. Ya arkadaş böyle bir lezzet yok, resmen bayıldım. 

Burada geleneksel Çin yiyeceklerinden bir çoğunu denedim iki gün içinde. Izgarada Baby calamar da bir harikaydı ilk yediğim bana fazla acı ve baharatlı geldi, daha sonra az acılı ve baharatlı denedim yine de acılı geldi ama çok lezzetliydi.

Bu güzel yerde akşamları hem geleneksel, hem de popüler müzik yapan sanatçıları da izledim dinledim. 

https://youtu.be/HLeHo2BYW_M 

Otele dönerken orta yaş grubundan insanların bir yol kenarındaki meydanda danslarını izledim, ama çektiğim videoyu sistem yüklemeyi kabul etmeyince buraya indiremedim. Yukarıdaki linkten izleyebilirsiniz. Fotoğraf da çekmemişim ne yazık ki.

Yarın yolum Zhangajiajie'ye 

İYİ SEYAHATLER


ÇİN - BAŞKENT PEKİN (BEİJİNG)

 AĞUSTOS - 2025

Çin ile ilgili ''Genel ve Faydalı Bilgiler''den sonra gelelim gezdiğim Çin şehirlerine; 

Çin'e gitmeden önce yaptığım araştırmalar sonunda, Pekin, Xi'an, Zhangjiajie, Guilin ve Şanghay'a gitmeye karar verdim.  Eşim Çin seyahatine gelmek istemeyince bu kez yalnız gittim. Çin'de ilk gittiğim şehir Pekin oldu.  Şimdi sırasıyla gittiğim şehirleri yazmaya başlıyorum.

İzmir'deki evimden çıkıp Pekindeki otelime varmam tam 27 saat sürdü. Bunun sebebi, THY'larının pahalı biletini almayıp, neredeyse yarısına denk gelen fiyatla Katar Hava Yollarını tercih etmemdi. Çünkü 1 saatlik İzmir - İstanbul uçuşu, 4 saatlik İstanbul - Doha uçuşu ve 9 saat süren Doha - Pekin uçuşu ile havaalanlarına en az 2 saat önce varış, havaalanlarında bekleme nedeniyle, bu kadar zaman aldı. THY ile gitseydim tabii ki daha kısa zaman olacaktı.

Çin'e girmek bir mesele. Normal pasaportlular bireysel vize alamıyorlar. Sadece tur firmaları aracılığıyla grup vizesi alabiliyorlar. Ama bazı vloggerlerin tek başına gezen kişiler olduğunu yayınlarında gördüm ama nasıl vize aldıklarını bilmiyorum. Benim yeşil pasaportum olduğu için sıkıntı yaşamadım. Çin son dönemde bir çok ülkeye vizeyi kaldırmasına rağmen Türk vatandaşlarına uygulamaya devam ediyor. Bunun sebebi tabii ki siyasi olmalı.

Pasaport kontrolünden önce, pasaport okuyan cihaza gidip pasaport okutuluyor, parmak izleri alınıyor, yüz taraması yapılıyor ve o andan itibaren ülkenin bilgi sistemine kayıt olunuyor. Ülkenin neresinde olursanız olun artık hep kontrol altındasınız. Pasaport kontrole gelince polis bana kaç gün kalacağımı sordu 3 hafta deyince damgayı vurup pasaportumu verdi. 

Uçağımın indiği Pekin Daxing Havaalanı terminalinden gece yarısını geçerken çıktım. Önceden rezervasyonunu yaptığım taksici beni bekliyordu. Bu saatte toplu taşım kalmadığı için otelime taksi ile gitmek durumundaydım. İyi de oldu, bu yorgunluğun üzerine birkaç araç değiştirmek zorunda kalmamış oldum. Yaklaşık bir saat süren yolculuktan sonra otelime vardım. Bu kadar uzun ve yorucu yolculuktan sonra, otelime varır varmaz hemen dinlenmeye çekildim. Ertesi gün öğle vaktine kadar uyudum.

Otelimin rezervasyonunu yaparken, özellikle daha sonra tren yolculuğu yapacağım Xi'an şehrine gidecek hızlı tren Beijing West istasyonundan kalkacağı için zaman kazanmak açısından o istasyona yakın bir oteli tercih ettim. Pekin çok büyük bir şehir burası Pekin'de göreceğim yerlerin neredeyse ortasına da denk geliyordu. Oraya gidince doğru bir tercih yaptığımı daha iyi anladım. Ayrıca bu istasyon metro bağlantılı olduğu için, şehir içinde her yere ulaşmak da kolay oldu benim için. Çünkü trafiği de oldukça yoğun bir kent, hele iş çıkışlarında trafik adeta kilitleniyordu, bizdeki gibi.

Sabah kahvaltıdan sonra kenti gezmeye başlayacaktım ama cebimde beş Yuan bile yoktu. Daha önceki yazılarda okuduğumun aksine kaldığım otelde para değişimi yapmadılar. Otelin karşısında bulunan bankadan yapabileceğimi söylediler. Oraya gittiğimde de sanki bu işi ilk defa yapıyorlarmış gibi bir çok giden gelen oldu hep birbiriyle konuştular tabii ki aralarında ne konuştuklarını bilmiyorum ama benim işimi yapamadılar. Söyledikleri şey soyadımda bulunan Ş harfinin klavyelerinde bulunmayışıydı. Bank of China'ya gitmemi önerdiler o da biraz uzakmış ve oraya gidecek taksiye verecek param da yoktu. Orada bir bayan görevli beni yakında bulunan beş yıldızlı otele yönlendirdi de orada oranın müşterisi gibi davranıp zorla 200 USD bozdurabildim. Bu yüzden baya bir zaman kaybım oldu.

YAZLIK  SARAY;

Artık cebimiz para görünce)) gezmeye başlayayım dedim. İlk olarak Yazlık Saraydan başladım. Daha önceki yazımda da paylaşmıştım taksi fiyatları oldukça makul ölçülerde Çin'de diye, bir taksiye atladım ve 40 Yuan'a Yazlık saraya vardım. 

Bilet kuyruğuna girdim, sıra bana gelince pasaportumu verdim, görevli benim yaşımdakilerin (60 yaş üstü) ücretsiz olduğunu söyledi ve içeriye girdim. Bazen yaşlı olmak da işe yarıyor )))). Normalde giriş ücret 60 Yuan.

Buradaki Kumming gölü oldukça büyük bir göl. Yazlık Saray bu gölün etrafında 290 hektar alana yayılmış. Gölü tepeden gören ana saray ile göl civarında daha küçük saraylar var. Ama o gün (veya her zaman) ana saraya girmeye izin vermiyorlardı. Benim için biraz da iyi oldu doğrusu, epey merdiven çıkmak zorunda kalacaktım ))). 

O gün genç kızlar, kız çocukları arada bir erkek çocukları ve bazı anneler geleneksel kıyafetler içindeydiler. Burada dil konusu o kadar zor ki, bunun nedenini birine sorup öğrenemedim. Sadece onların fotoğraflarını çekmekle kaldım. Çin'de gezdiğim yerlerde yabancı turistler azdı, genelde Çinliler vardı ve çok kalabalıktılar. 

Burada gölde dolaşan teknelerden birine binip gezindim, oldukça dinlendirici oldu benim için. Burada da bir yabancı olarak çoğunluğun dikkatini çektim. Özellikle küçük çocuklar gözlerini ayırmadan, ilgiyle izliyordu beni. Onlarla fotoğraf çekilince de seviniyorlardı, aileleri de öyle.


Gölün içinde bir adacık vardı. Bu adacığı karaya fotoğrafta görülen taş köprü ile bağlamışlar. Ben bu adada  tekneden inip biraz adada ve köprüde gezindim. Köprünün diğer tarafı adeta bir mesire yeri gibiydi. Sonra tekneye binerek geri döndüm.


290 hektarlık bu bölgenin tamamını gezmek elbette çok zordu. Zaten ben de para işiyle uğraşırken zaman kaybettiğim için çok vaktim de kalmamıştı ve burada bir kaç saatimi geçirdim. 

Yukarıdaki fotoğraftaki kadına fotoğraflarını çekip çekemeyeceğimi sordum, kibarca kabul edip hemen kızıyla poz verdiler o yüzden onların fotoğrafını da sayfama koydum.

Otele dönmek için bir taksi durdurdum, taksici taksimetreyi açmadan benden 150 Yuan istedi ve hemen taksiden indim. Başka bir taksiye bindim, o da tam üçkağıtçı çıktı ben farketmeden gece tarifesi açmış, otele vardığımda 115 Yuan yazıyordu, 100 Yuan verdim güle oynaya aldı. Taksicilere her yerde dikkat etmek gerekiyor. 

Akşam yemeğinde istasyondaki bir restoranda yemek yedim, hemen bağırsaklarımı bozdu otele zor yetiştim. Ertesi gün de aynı şey olunca, onların yemeklerinden yememeye karar verdim orada. Daha sonra başka şehirlerde aynı yemekten yememe rağmen böyle bir durumla karşılaşmadım. 

Tiananmen Meydanı ve Yasak Şehir;

Otelimden çıkıp hemen yakınımdaki metro istasyonundan iki metro değiştirerek Tiananmen durağında indim. Tiananmen meydanı, Çin'in askeri güç gösterileri ve özellikle gençleri 1989 yılında daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi talepleriyle gösteriler yaptığı ünlü bir meydan. Ama meydan bariyerlerle çevrilmiş, oldukça çok sayıda güvenlik görevlilerinin olduğu ve yolun karşıdan karşıya geçilmesinin dahi yasak olduğu bir durumdaydı. Tabii yine dil sorunu yüzünden, nedenini öğrenemedim. Bu gösterilerin yapıldığı 5 Haziranda yasaklandığını biliyordum ama o gün niye yasaktı acaba?

Ekonomik sıkıntıların arttığı, enflasyonun %30'lara dayandığı (bizim gibi %150 ye varan enflasyon olsaydı ne yaparlardı acaba?) ve halkın açlık seviyesinde olduğu 1989 yılında bu meydanda yapılan gösterilere karşın Çin hükümeti meydana 4 Haziran'da 200 bin asker yollamış ve gösterileri kanlı bir biçimde bastırmış. O günlerde Çin kaynaklarına göre 200 yabancı kaynaklara göre ise 3000 ile 10000 üzerinde sivil katledilmiş. 

Tiananmen Meydanı Direnişinin sembolü olmuş ''Tank Adam'' fotoğrafı o dönemlerden hafızalarımıza kazınmıştı, ben de çok iyi hatırlıyorum. 

Bir Çinli bir tankın üzerine çıkmış ve askerlerle konuşmuş, daha sonra kendini tankların önüne atmış ve insanların katledilmesini engellemeye çalışmış. Daha sonra iki kişi onu tankların önünden uzaklaştırmış ama ondan sonra o kişinin akıbeti bir sır olarak kalmış.


Bu kadar güvenlik önlemi nedeniyle Mao ZEDUNG'un meydandaki mozelesine de gidemedim tabii ki.

Buradan yaklaşık 2 km. mesafedeki Yasak Şehir'e yöneldim. Daha bu kadar mesafe varken kimlik kontrolü yapılıyordu ve pasaportumu verdim makineye soktular ve geçiş izni verdiler. Gittiğim şehirlerden özellikle Pekinde çok sıkı güvenlik önlemleri vardı, neredeyse tuvalete girerken bile pasaport kontrolü yapıyorlardı.

Yasak Şehir girişinde yine kontrolden geçerek oldukça büyük bir meydana geldim. Giriş için çok uzun bir sıra vardı, ben de sıraya girdim. Girişte yine pasaportu verdim ama bir türlü okutamadılar, biletimi sordular ben de 60 yaş üstü dedim. Meğerse orada 60 yaş üstü biletinde %50 indirim varmış. Bu kez de uzun bilet kuyruğuna sonra da yine giriş kuyruğuna girdim. Nihayet sonunda kendimi Yasak Şehir'e attım.

Yasak şehir oldukça büyük bir alandan oluşuyor. Her yerini gezmeye kalkmak, oldukça uzun zaman gerektiriyor. Ben de zamanımın yettiğince burada gezdim. 

Yasak Şehir 15. Yüzyıldan, 20 yüzyıla kadar olan dönemde Çini yöneten Ming ve Qing hanedanlarının ikametgahını oluşturan bir saraylar kompleksiymiş. İç içe geçmiş büyük avlular vardı, bir büyük avludan çıkılıyor bir başka büyük avluya geliniyor.

Bunların sağında ve solunda da çeşitli amaçlarla kullanılan başka binalar bulunuyor.  Ama gerçekten çok büyük emek ve para harcanmış bu güzel binalara. Genelde ahşaptan yapılmış, ahşap oymacılığı ve süslemeler olağanüstü güzellikteydi. Burada geleneksel Çin Mimarisinin örnekleri sergilenmiş.

ÇİN SEDDİ; 

Planım ertesi gün Çin Seddine gitmekti ama çok şiddetli yağış vardı. O nedenle günü genelde otel ve civarında dolaşarak vakit geçirdim.


Ertesi gün rezervasyon yaptığım tur firmasının buluşma noktası olan Dongzimen metro istasyonuna varabilmem, üç metro değiştirerek bir saatimi aldı. Neredeyse buluşma saatini kaçıracaktım. Oradan bir rehber eşliğinde 1,5 saat süren otobüs yolculuğuyla, biraz uzak ama daha az kalabalık olan, Mutianyu kapısına gittik. Çin Seddi için ikinci kapı da var. Badaling kapısı daha yakın ancak oraya giden insan sayısı çok daha fazla olduğu için, seddi gezerken daha kalabalık va rahatsız oluyormuş. Bu nedenle benim katıldığım tur bizi Mutianyu kapısına götürdü.

Tur firması rehberi tura katılanları önce bir mekanda ağırlıyor ve daha sonra teleferikle sedde çıkmak üzere yönlendiriyor. Tura katılanlar arasında iki kişi Türkçe konuşuyorlardı, kendilerine merhaba dedim. Birisi Özbek diğeriyse Azeri imiş. Onlarla birlikte teleferiğe yürüdük, ama ne yürüyüş. Adamlar teleferiği neredeyse dağın ortasından başlatmışlar oraya çıkarken bile oldukça yoruldum.

Teleferikle kısa sürede Çin Seddine vardık. Ama hava o kadar kötüydü ki, sis ve yağmurdan hiçbir yer görünmüyordu. burada iki güzergah vardı, bunlardan biri 1,5 km. diğeri ise 2,5 km. idi. Ben kısa olanını tercih edecektim ama rehber buranın çok iniş çıkışlı olduğunu, diğerinin ise daha düz olduğunu söyleyince uzun olanını tercih ettim.

Sedde yürüyüp video çekerken bir kaç kişi ilgiyle beni izliyorlardı. Bunlardan biri Türkçe - İngilizce karışık benimle konuşmaya başladı. Kendileri Moğolmuş ama Çin'in Sincan eyaletinde yaşıyorlarmış. Onlarla da kısa bir video çekimi yaptım, Çin yönetimi altında yaşamaktan pek mutlu değillerdi.

Onlardan ayrıldıktan sonra, yürüyüşüme devam ettim. Aynen ben gibi oradaki insanlar da beyaz bir duvara karşı yürüyor 30 m. ilerimizi göremiyorduk. Daha önce hazırlanırken gördüğümüz güzel manzaraları sadece bazı yerlere konulmuş olan fotoğraflarda görebildik.

10. gözetleme kulesine geldiğimizde bile bir hayli yorulmuştum. Oradaki görevliye ne kadar daha yol kaldığını sordum o da 200 m. kaldı dedi ve ben de çok fazla yol kalmadığını düşünerek yola devam ettim. Hele 11 ile 12. kuleler arasındaki yola geldiğimizde yok resmen 45 derece eğimdeydi ve durmadan merdiven çıkıyorduk. İlerisini görmediğim ve rehberin orası daha düz sözünden dolayı, nasıl olsa düzleşir diye devam ettim. 

Takatimin kesildiği bir noktada dinlenirken, bizim tur grubundan bir karı-koca halimi görünce, daha ileri gitmemin bir anlamı olmadığını, sisten hiçbir şeyin görünmediğini söylediler. Zaten kule bir hayli yüksekte hayal meyal görünüyordu o sırada. Ben de onlara, o kulenin adının Kahramanlar Kulesi olduğunu biliyormusunuz, ben de o kuleye kadar gidip kahraman olmak istiyorum deyince bir kahkaha kopardılar ve yürüyüp gittiler. Bende zaten takat kalmamıştı ve geriye dönmek için daha enerjiye ihtiyacım vardı. Kahraman olamadan! oradan dinlene dinlene geriye döndüm))).

Küçük bir Çinli kıza son noktada yol sordum, bana tarif etti ve İngilizce konuştuğu için de hem kendisi hem de annesi mutlu oldu. Fotoğraf çekilmek isteyince tabii ki kırmadım ve birlikte fotoğraf çekildik. Hatta ben bir yerde dinlenirken yanıma gelip, orada oturmamı kendisinin yolun doğru olup olmadığını araştıracağını söyledi ve gidip döndüğünde yolun doğru olduğunu teyid etti.


Oradan teleferikle aşağıya indim. İstasyondan buluşma noktasına doğru inerken yolun sağında ABD başkanlarından Bill Clinton ve  boksör Mike Tyson'ın fotoğrafları bulunan teleferik kabinleri vardı. Onlar Çin Seddi'ne gelmişler ve onların anısına bu kabinleri oraya koymuş Çinliler.




Buluşma noktasına geldiğimde, ter, sis, yağmur nedeniyle sudan çıkmış sıçan gibiydim. Sırt çantamda bulunan kuru, artık ne kadar kuruysa, giysileri giyip biraz rahatlamaya çalıştım. Gruptakilerin geri dönüşüyle, otobüsümüze binip Dongzimen metro istasyonuna, oradan da metro ile otelime döndüm.




Çin Seddinde maalesef böyle kötü bir havaya denk gelmek hiç de iyi olmadı ama hayalini kurduğum bir destinasyona da ulaşmış olmaktan çok mutlu oldum.

Pekinde benim için tek eksik Askeri Müzeyi (Devrim Müzesi) zamanın denk gelmemesi nedeniyle görememek oldu.

Yarın Pekinden hızlı tren ile Xi'an kentine gideceğim.

İYİ SEYAHATLER 


ÇİN - GENEL ve FAYDALI BİLGİLER

 AĞUSTOS - 2025

Yıllardır hep gündemimde olmasına rağmen Çin gezimi nihayet bu yıl yalnız yapabildim. Öncelikle şunu belirtmem gerekir ki, burada Çin tarihinden söz etmeyeceğim, ilgi duyanlar bu konuda daha yeterli sitelerden okuyabilirler.


Bildiğiniz gibi Çin çok büyük bir coğrafyaya sahip olan bir ülke. Tabii ki ülkenin bütününü gezemedim ama daha ziyade turistik kentler ve bölgeler olan, Pekin, Xi'an, Zhangjaijie, Guilin ve Şanghay'a gidebildim. Bu şehirleri sırasıyla paylaşacağım ama öncelikle Çin'e gitmek isteyenlere yardımcı olacak bilgileri paylaşmayı düşündüm.

Çin'de merak ettiğim şeylerde birisi, Çin vatandaşlarının, daha önce sosyal medyada paylaşılan yüksek katlı hücre biçimi olan konutlarda mı yaşadıkları konusuydu. Çin'de, ki 5 kenti gezmeme ve bunu 3 kez uzun tren yolcuğu  yapmama rağmen, şehirlerde veya kırsalda bunlarda bir tane bile görmedim. Dışı eskimiş olan az sayıda bina gördüm ama bunlar da gecekondu gibi ve o fotoğraftakiler gibi değildi. Aksine yine 30-40 katlı binalar gördüm ve bunların hepsinin durumu gayet güzel ve modern binalardı. Adamlar nüfusu 1,5 Milyar olan bu ülkede konut sorununu yüksek katlı binalar yaparak çözmüşler. Bazı bölgelerde halen inşaatı devam eden konutlar da vardı. Bazı bölgelerde ise, bunu Zhangjiajie yazımda da daha geniş yazacağım, oralarda nüfus yoğunluğunun daha az olması nedeniyle daha alçak katlı konutlar yapılmış. 

ABD'deki gibi sokakta yatan evsiz, dilenen ve parklarda yaşayan uyuşturucu müptelası insan da görmedim. Belli ki bu gerçek dışı propagandanın amacı, tamamen Çin Komünist Partisi yönetimini kötülemekmiş, bunu orada gördüklerimden anlamış oldum.

Gördüğüm otoyollar, tüneller, viyadükler, hızlı trenler, dörder şeritli gidiş dönüş yollarıyla, şimdiye kadar gördüğüm 76 ülke içinde bana göre bir numara olmuşlar. Ve halen yeni yapılan köprüler, yollar, viyadükler, tüneller ve yeni konutlar ile ülke adeta bir şantiyeyi andırıyordu. 

Mesleğim gereği dikkatimi çeken şeylerden birisi de, şehirlerin yakınında bulunan nükleer santraller, yol boyunca gördüğüm yüksek gerilim enerji nakil hatlarının yoğunluğu oldu. Elektrik demek medeniyet ve sanayi demektir.

Bir arkadaşım da bundan 30 yıl önce tercüman olarak Çin'e gitmişti. Üç gün üst üste ziyaret ettikleri bir fabrika müdürünün üzerinde aynı şort ve aynı tişort olduğunu, müdürün sözleriyle alacak oldukları mallar için pazarlık yapamayacağını ne fiyat verirlerse onu kabul edeceğini çünkü işçilerin yemeğe ihtiyaçları olduğunu söylemişti.

30 yıl önce bu ülke böyle açlık ile boğuşuyordu. Şanghay'da tanıştığım bir İngiliz, ''Buraya on yıl önce gelmiştim, herkes çok zayıftı ama şimdi o kadar şişman Çinliyi görünce şaşırdım'' dedi. Demek ki artık böyle bir problemleri kalmamış. Ben de çok sayıda, obez olmasa da, şişman Çinli gördüm. Aşağıdaki fotoğrafta İngiliz aile ile.


O günden bu güne Çinlilerin yaşamlarında çok büyük gelişme olmuş, restoranda gördüğüm yemek yiyen Çinlilerin masalarının üzeri yiyemeyecekleri kadar yemeklerle doluydu. 

Demek ki ülkesi için çalışan, sadece kendilerinin ve çevresinin cebini düşünmeyen, gerçek vatanseverlerden oluşan yönetimlerle bu iş böyle oluyormuş. Başka Komünizm ile yönetilen ülkelerde de bulundum ama bu kadar gelişmiş başka Komünist ülke görmedim doğrusu.

Gençliğimde Mao Zeung'u sever onun politikalarına destek olarak Türkiye'ye uygulanmasını isterdim, tam bilmesemde ne doğru bir tercih yapıyormuşum aslında. )))

Çin'de halen Komünist Parti iktidarda. Bir rehberime siyasi iktidardan memnun olup olmadıklarını sordum, orada halkın günü bizdeki gibi siyasetle yatıp kalkmakla geçmiyormuş,  halkın derdi daha çok para kazanmak ve daha iyi yaşamak mücadelesiymiş. İktidara alternatif başka siyasi partinin olup olmadığını sorduğumda, 26 siyasi parti olduğunu ama bunlar iktidara alternatif olacak partiler olmadığını ve sadece yerel yönetim seçimlerine girdiklerini söyledi.

Ama bu gelişimin Mao Zedung'dan (Daha fazla bilgi için; bakınız; https://tr.wikipedia.org/wiki/Mao_Zedong) sonra gelen 1972 - 1992 yılları arası Başkan Deng Şiaoping döneminden sonra başladığını belirtti rehberim. Ona da ülkeyi kapitalizme yönelttiği konusunda eleştiriler yapılmıştı o dönemde. (Daha fazla bilgi için; bakınız https://tr.wikipedia.org/wiki/Deng_%C5%9Eiaoping).

Gelelim yine seyahatimizle ilgili konulara; 

Vize;

Çin son zamanlarda birçok ülkeye vizeyi kaldırmasına rağmen Türklere vize uyguluyor, hem de vize almak oldukça zor.  Yalnız başınıza gitmek için vize almak çok zor, sadece oradan bir turizm firması aracılığıyla ve grup olarak vize veriyorlar. Bazı gezginler bireysel vize de alıyorlar ama ben yöntemini bilmiyorum. Sadece Yeşil Pasaport sahibi Türkler vizeden muaf. Benim de Yeşil Pasaportum olduğu için bir sıkıntı çekmedim, sadece pasaport polisi vizeniz nerede diye sordu, ben de özel pasaport olduğunu söyleyince özür diledi ve damgayı bastı.

Ulaşım;

Türkiye'den Çin'e THY'nın direkt uçuşları var, kaliteli ama pahalı çünkü yöneticiler ve danışman gibi torpillilere daha yüksek maaşı böylelikle verebiliyorlar. Ben Katar Havayollarıyla gitmeyi tercih ettim, hemen hemen THY'nin yarı fiyatına. Yol biraz daha uzun sürüyor ama Doha'da yapılacak uçak değişimi sırasında yerde biraz daha dinlenme fırsatı oluyor.

Çin şehirlerarası ulaşımı hızlı trenlerle çok rahat ve konforlu. Ben üç şehirlerarası yolculuğumu hızlı trenle yaptım, çok memnun oldum. Uçaklara göre çok çok rahattı. O dağlık ülkede arka arkaya gelen zorlu arazi yapısında viyadük ve tünellerle adeta dümdüz bir yolda yolculuk yapılıyordu.

Hep hızlı trenlerle yolculuk yaptım. Bu trenlerden bazıları her durakta duruyordu  başka alternatif olmayınca zorunlu olarak bunları kullandım. Onlar da 200 km. süratle gidiyordu.

Hızlı trenlerin 2. sınıfında yolculuk yaptım, bir tarafta iki diğer tarafta üçlü koltukları bulunuyordu, ama daha önce yazdığım gibi oldukça konforluydular. Özellikle trenlerde sıcak su bulunması nedeniyle yol boyunca kendime poşet de olsa bol çay içme imkanı buldum.  Bu trenlerde yiyecek içecek de satılıyor, eğer yanınıza yiyecek bir şey almadıysanız buradan temin edebiliyorsunuz.

Daha sonra yazacağım VPN sorunu nedeniyle, Türkiye'den çıkmadan bu yolculuklar için biletlerimi Trip.com üzerinden aldım, biraz komisyon ödedim ama garantiye almış oldum.

Şehir içi ulaşımda genellikle taksi kullandım, çünkü taksi fiyatları Türkiye'nin 1/3 fiyatınaydı. Yalnız her ülkede olduğu gibi havaalanlarında ve tren istasyonlarında korsan taksiciler üç kat fiyat çekiyorlar. Ben de doğruca normal taksi durağı sırasına girip oradan taksiye bindim, taksimetre açıldı ve uygun ve ucuz fiyata gideceğim yere ulaştım. 

Tüm gezdiğim şehirlerde taksiler yeşil renkteydi. Taksilerde dikkatimi çeken dikiz aynasının kameralı olup, yarısı önü yarısı arkayı gösteriyordu. Xi'anda trene yetişme sıkıntısı yaşarken, bindiğim taksideki bayan sürücü yolu şaşırınca ona yol bile tarif ettim. )))) Ama yukarıdaki fotoğraftaki sürücü bayan değildi haksızlık etmeyeyim.

Tüm şehirlerde metro, şehir içi otobüsler de var ama yazılar genellikle Çince olunca sıkıntı yaratıyor. Ben gideceğim yerlerin isimlerini de yazılı program kağıdıma Çince yazınca çok rahat oldu, onu göstererek genç Çinlilerden metroda bilet almak için yardım istedim, sokakta Çinlilere sordum, taksicilere Çince adresi  gösterdim eğer Çincelerini yazmamış olsaydım büyük zorluk çekerdim.  

Dil;

Çin'de en sıkıntılı konuların başında dil konusu geliyor. Geçmiş dönemlerde kapitalist dil diye İngilizce yasaklanmış. Ama şimdi genellikle gençlerin büyük bir kısmı az da olsa İngilizce biliyor. Bir şey sorduğumda cevap verip yardımcı olup mutlu oluyorlar, hatta yanlarında ebeveynleri varsa onlar da çocuklarıyla gururlanıyorlar. Cevap veremeyen gençler ise biraz utanıyorlar. Sokak satıcıları ise kendi işlerini görecek kadar öğrenmiş İngilizceyi.

İnternet;

Çin'de en sıkıntılı konu bu. Bunu çözmek için de Çin'e gitmeden VPN almak gerekiyor. Gitmeden önce okuduğum yazılarda bir değil iki farklı VPN alınması önerisi vardı, biri çalışmazsa diğerini kullanmak için. VPN olmazsa internete girmeniz mümkün olmuyor çünkü Çin hükümeti birçok yabancı siteyi kapatmış. Ben de telefonuma iki, bilgisayarıma iki VPN indirdim. telefonuma indirdiğim weePN çalıştı diğeri çalışmadı. Bilgisayarıma indirdiklerimin ikisi de çalışmadı. 

Orada diğer ülkelerdeki gibi sokakta simcard satılmıyor. Otelde nerede bulabileceğimi sordum, bir adres yazdılar gittim o adreste öyle bir şey yok. Orada başkalarına sordum onlar başka yere gönderdiler orada da yoktu. Neredeyse yarım gün bunun için uğraştım, sonra da aramaktan vazgeçtim. Nihayet gezdiğim 4. şehirde bir yerde gördüm ama zaten 4 günüm kalmıştı almadım. Oteldeki WİFİ den faydalandım sadece. Çok fazla ihtiyacım da olmamıştı doğrusu, google maps'i kullanmaya da  ihtiyacım olmadı, çünkü genellikle tur satın alarak gezdim. Zaten bir çok yeri kendi başınıza gezme şansı yok. Get Your Guide üzerinden Türkiye'deyken ne olur ne olmaz diyerek turları rezerve etmiştim zaten. 

Alipay üzerinden de e-SIM alınabiliyor. 

Yukarıda söz ettiğim İngiliz Airalo'nun çok iyi olduğundan söz etti ama benim sadece 2 günüm kalmıştı ve bu uygulamayı da yüklemedim.

Para;

Bu konu da Çin için önemli. Adamlar parayı ortadan kaldırmışlar. Alipay veya Wechat uygulamaları üzerinden karekod okutarak ödeme yapıyorlar. Kredi kartı uygulaması çok nadir yerlerde geçerli bu yüzden yanınızda nakit bulundurmak gerekiyor. Pek para kullanmadıkları için de bozuk para bulmakta zorluk yaşanıyor. Bazen para üstünü de alamıyorsunuz.

Türkiye'den çıkmadan bu iki uygulamayı da telefonuma indirdim ama herhalde banka kartlarımı uygun görmediklerinden kabul etmediler ve dolayısıyla bu uygulamaları ödemede kullanamadım. 

Oraya gitmeden ya bankada ya da otellerde para değiştirmesi yapıldığını okudum. Otelde sordum değiştiremeyiz dediler, bir bankaya gittim soyadımdaki Ş harfi klavyelerinde bulunmadığını söyleyip değiştirmediler. Ya Bank of China'ya yada yakındaki 5 yıldızlı oteli tarif ederek buralarda bozabileceğimi söylediler. Bank of China'ya gitmek zorunda olsam cebimde 5 Yuan bile yoktu. Neyse ki bu bankaya yakın bir 5 yıldızlı otel vardı da orada otel müşterisiymişim gibi davranarak zorla 200 USD bozdurabildim, 300 USD bozmadılar.

Daha sonra tur rehberlerinde ve bir kez de China Bank'ta bozdurdum. 

Daha önce okuduğum bir yazıda da Yeşil Pasaport sahiplerine de para bozdurmuyorlar diye yazıyordu ama böyle bir şey yok. Bir şeyi tam bilmiyorsanız insanları yanlışa sürüklemeyin.

Yiyecek - İçecek;

Çin'de yemekler genelde tatlımsı, bol baharatlı, acı. Ben hiç tatlımsı yemekleri yiyemem bu nedenle bazen sıkıntı yaşadım desem yalan olmaz. Genellikle kalın - ince - orta kalınlıkta şehriye (noddle) ile yapılan, içinde çeşitli sebzeler, farklı etler ve çeşitli içeriklerde sıvı bulunan büyük kaseler içinde servis edilen yemekler revaçta. Ben bunlardan daha etli, tavuklu hatta ördekli olanlarından yedim çok lezzetliydi. Yalnız iki kez bağırsaklarım bozuldu, sonradan içinde fazlaca soya sosu olduğunu düşündüm ama emin değilim.

Bizimki gibi farklı etlerden şişleri de vardı. Onlar da oldukça lezzetliydi ama çok baharat ve acı kullandıklarından önceleri rahatsız oldum ama daha sonra bunlardan az koymalarını söyleyince daha bir keyifle yedim. 

Meşhur Pekin Ördeğine gelince, daha başka ülkelerde de bundan yemiştim ama burada sokak lezzetçisinden alıp otelimde yediğim ördek en güzeliydi. Bu tür yiyeceklerin yanına pirinç lapası da ekleniyor. Bu lapa onların ekmeği gibi.


Deniz ürünleri de bize göre çok daha ucuz ve lezzetliydi. sokakta satılan kalamar kızartması, restorandaki karides bir harikaydı ama yine baharat ve acı bibere müdahale edince.

Guilin'de yediğim balık pilakisi mi artık adına ne denirse çok lezzetliydi. Her yemeğin yanında mutlaka taze veya pişirilmiş yeşil sebzeler bulunuyor.

Yerel biraları fena değildi, ben pek bira içemeyen biri olarak sadece birkaç kez içtim. Yerel rakılarını bir kez denedim ilk kadehte başımı fena döndürünce bırakıp döktüm. Brandy gibi bir içkileri var ondan içtim.

Burada alkol pahalı, almadığım için sigara fiyatını bilmiyorum  ama bunları tüketenlerin de az olduğunu gözlemledim.

Burada en özlediğim şeylerden biri de ekmek oldu. Burada bizim bildiğimiz gibi ekmekler yok. Ama hamurişi yapılan birçok yiyecek var ama bunlar da genelde tatlımsı. (( Bizim boyoza benzer, içi kıymalı bir yiyecekleri var bunu çok beğendim ama her yerde bulunmuyordu. Orada tanıştığım bir İngiliz aile ekmeği özleyip özlemediğimi sordu, ben tabi ki özledim deyince, onlarda aynen bizde dediler.

Dumpling (Çin Mantısı) oldukça meşhur ama bizim mantı gibi küçük değil bir avuç içini dolduracak kadar büyük. Ayrıca yine daha büyük ve yarım daire şeklinde olanlar da var onları denemedim. İçinde ne olduğunu bilmediğim bu mantılardan yedim, farklı farklı içlere sahiptiler. Bir yerde yediğim mantının içinde kıyma da vardı en çok onu beğendim. Dil konusu sıkıntılı olduğu için içindekini sorup öğrenme şansı bile yok, artık ne çıkarsa bahtınıza. 

Restoranlarda yuvarlak masalar, üzerinde dönen ve ortasında camdan yapılmış  yuvarlak bir bölüm var. Büyükçe olan bu masalarda, masadaki insan sayısı da fazla olunca yemekleri buraya koyup çevirerek ulaşım sağlıyorlar.

İnsan Yapısı;

Çin çok büyük bir coğrafyaya sahip bu nedenle tüm Çinlileri bir değerlendirmemek gerekiyor. Bizim onların yanında ufacık kalan ülkemizde bile bölgelere göre insan yapısı farklılaşıyor orada da böyle olması kaçınılmaz. Bazı bölgelerde insanların daha kibar, bazı bölgelerde ise kaba davranışlarına şahit oldum, tabii bu kişiye göre de değişiyor.

Daha yaşlı nesil çok bağırarak konuşuyor, yerlere tükürüyordu ama genç nesil daha (aralarında istisnalar olmakla birlikte) daha az sesli konuşuyor ve yerlere tükürmüyorlardı. Genç neslin daha iyi eğitim almalarının sonucu olsa gerek.

Genel olarak Çinlilerin hepsi temiz ve düzgün giysiler giymekler beraber, gençleri daha moderndi.


Geleneksel kıyafetli özellikle genç kızlar çok fazlaydı. Acaba evlenme çağına gelen bekar kızlar mı böyle giyiniyorlardı merak ettim ama rehberlere bunu sormayı unuttum doğrusu. Bu kıyafetli kızları Pekin gezimde gördüm, belki de milli bir güne denk gelmiş olabilirim.

İnsanlardan bazıları yabancıları dikkatlice süzüyor, ama çoğu artık yabancıya alışkın oldukları için hiç oralı bile olmuyorlardı. Ama özellikle küçük çocuklar bana uzun uzun dikkatlice bakıyorlardı, sanki başka dünyadan gelmiş birine bakar gibi.

Özellikle çocuklar ve genç kızlar fotoğraf çekilmek istiyorlar ve fotoğraf çekilince çok seviniyorlardı.


Giysileri, kibar davranışları ve fotoğraf çekmek istediğimde kibarca kabul edip poz vermeleri nedeniyle bir Çinli kadın ve çocuğunun da fotoğrafını paylaşmam lazım.

Pazarlık;

Çin'de pazarlık hem de dibine kadar çok yapılabiliyor. Örneğin torunlarımın biri için bir hediye almak istedim 350 Yuan dedi ve 50 Yuana aldım, yani böylesine pazarlık yapılabiliyor.

İklim;

Ben Çin'e 15 Ağustosta gidip 3 Eylülde döndüm. Yanlış bir tercih yapmışım hem yağış hem de nem çok rahatsızlık verdi bu süreçte. Rehberime en güzel dönemin ne zaman olduğunu sordum ve bana net olarak Ekim ayı dedi. Sizlerde Ekim ayını tercih edin bence. Bu dönemde hava daha serin ve yağışsız dolayısıyla da nem oranı yüksek olmuyor. Pekin yazımda da uzunca bahsedeceğim, güzelim Çin Seddini ve çevresini sis nedeniyle doğru dürüst göremedim.

Bu yazımdan sonra gezdiğim şehirleri paylaşacağım.

İYİ SEYAHATLER