TÜRKİYE - MACAHEL

AĞUSTOS 2009

GÜRCİSTAN SINIRIMIZDAKİ MUHTEŞEM VADİ

               
Bir uçak yolculuğum sırasında uçakta okuduğum bir dergide, Macahel'i okuyup merak etmiştim. Bu nedenle sadece burasını değil, Doğu Karadeniz'in bazı bölümlerini de içine alan bir gezi olsun diye düşünerek, bir haftalık bir program yaptım kendime.


Her yaptığım gezide olduğu gibi, bu tur için önceden hazırlık yaptım. Hangi yol takip edilir? Nasıl ulaşılır? Nerde kalınır? Ne yenir, ne içilir? Bunların adresleri, telefon numaraları gibi. Güzel bir dosya hazırlığı yaptım. Bu dosyaya uçak yolculuğunda şöyle bir göz atayım dedim. Okuduktan sonra dosyayı önümdeki koltuk arkasına koydum ve onu unutarak uçaktan indim. Aklıma geldiğinde işi işten geçmişti uçak kapıları kapanmıştı. Artık sadece aklımda kalanlara göre hareket etmek zorundaydık.




Daha önce yazdığım Artvin ve Güney Kaçkarlar yazıma buradan devam ediyorum. Kaçkar dönüşü rotamızı Borçka üzerinden Karagöl ve Macahel'e çevirdik. Önce Karagöl'e geldik. Burası tam manasıyla cennetten bir köşeydi. Eşsiz bir doğa harikası, göl ve etrafını çeviren yeşilin tonlarıyla süslü bir ormanı vardı.


Etrafta yöre halkından insanlar ve dışarıdan gelenlerle birlikte burası oldukça kalabalıktı. Her yerde, müzik çalıyor ve insanlar horon oynuyorlardı. Biz de o çoşkuya kapılarak onların arasına daldık. Horon oynayan bir grup kadın, eşimi de içlerine aldılar ve o çoşkuyu birlikte paylaştılar. Gerçekten de o yöre halkı çok içten, misafirperver  ve samimi insanlardı.


Enerji tüketiminin gerçekten gelişmişliğin simgesi olduğuna inanırım. Elbette ülkenin enerjiye ihtiyacı varsa, kaynaklar bulunup değerlendirilmelidir. Ancak mevcut iktidar döneminde nedense bu güzelim, cennet gibi vadiler birer HES (Hidro Elektrik Santralı) ile yok edilmek isteniyor. Hangi aklın ve mantığın ürünüdür anlamak mümkün değil. Neyse ki Macahel'in güzel vadisi, Rize idare mahkemesinin vermiş olduğu yürütmeyi durdurma kararıyla kurtulmuş durumda. Ama Karadeniz'imizin muhteşem vadileri hala bu tehdit altında bulunuyor.


Karagöl'de bir süre kaldıktan sonra, Macahel'e gitmek üzere yola çıktık. Akşam saatleriydi ve bir sis bastı, yolu zar zor seçebiliyordum. Önce dikleşen sonra da, yokuş aşağıya giden bir yoldu burası. Yolun bazı yerleri iyi, bazı yerleri yol çalışmaları nedeniyle bozuktu. Macahel'e ulaşabilecekmiydik acaba derken karşıdan gelen bir aracı durdurup, Macahal'e kalan mesafeyi ve bu siste gidip gidemeyeceğimizi sordum. Aracı kullanan şahıs çok rahat bir ifadeyle 45 dakika sonra oraya varacağımızı ve sisin önemli olmadığını söyledi. O yöre insanları tabii ki böyle bir duruma alışkın, ama biz İzmir'de sis ile doğru dürüst karşılaşmayız bile. Bizim için oldukça zor olan bir yolculuktan sonra Macahel'e vardık.  
              
                                               
Gezi hazırlığım sırasında internet üzerinden, Macahel'de Tema vakfına ait bir otelin olduğunu okumuş ve nasılsa bir yer vardır diye rezervasyon bile yaptırmamıştım. Varınca bir sürprizle karşılaştık,tüm otel doluydu. Meğerse ertesi gün orada "Macahel Festivali" varmış ve bu nedenle her yer doluymuş. O saatten sonra da geri dönme şansımız da yoktu ve  oradaki görevlilerden bir çare bulmalarını istedim. Sağolsunlar, orada bulunan bir rehberin de yardımıyla, ev pansiyonculuğu yapan bir köy evinde kalacak yer bulduk ve geceyi orada geçirdik. 

 
Aile, Tema vakfının da desteğiyle, kraliçe arıcılık yapan bir aileydi. Bahçede arı kovanları vardı  ve sabah kahvaltımıza dadanan arılar eşliğinde, kahvaltımızı yaptık. O insanların arılara karşı gösterdikleri sevgiyi unutamıyorum. Örneğin, balın içine düşen arıyı sevgiyle temizliyorlar ya da serin hava nedeniyle hareket zorluğu çeken arıyı avuç içlerine alıp üfleyip ısıtıyorlar sonra arı uçup gidiyordu. Biz olsak arı sokar falan deyip bunu yapmazdık ama sanırım arılar da bu sevgiyi anlıyorlar ve sokmuyorlardı onları.

         
Burada oldukça güzel bir kestane balı üretimi yapılıyordu. Tadı biraz acımsı ama solunum yollarına çok iyi gelen bu bal aynı zamanda bir çok hastalığa da şifa oluyor. Biz oradan aldığımız balı daha sonra sadece boğazımızın tedavisi olarak kullandık. 1-2 çay kaşığı balı ağızınızda yavaş yavaş emince boğazımızdaki ağrının hemen azaldığını  hissediyorduk. Bizim için çok kıymet ifade ettiği için, ilaç niyetine, azar azar kullandık.

Macahel Gürcü'ce de, elin ayası ve beş parmağı anlamına geliyormuş. Elin ayası Hocalı köyü ve onu çevreleyen 5 diğer köy. Bunlar, Düzenli, Efeler, Kayalar, Maral ve Uğur köyleri. Burada bir başka enteresan şey de, köyün alt kısmındaki bazı evleri Gürcistan tarafında, bazısı Türkiye tarafında kalmış olması. Bölge sınırları sınırları çizilirken, o köydeki yaşayan insanlara nerede yaşamak istediklerini sormuşlar, insanların tercihi doğrultusunda  evlere göre sınır belirlenmiş. Dolayısıyla ilginç bir sınır çıkmış ortaya.


Misafir olduğumuz aileye, o gün için nereye gidebileceğimizi sorduk. Gezilebilecek 5 köy ve bir de Maral Şelalesi olduğunu söylediler. Biz  şelaleyi tercih ettik ve yolu tarif etiler, Aracımızla bir yere kadar gidecek, aracı orada park ederek yola yürüyerek devam edecektik. Yola çıktık, yollar toprak yoldu ve oldukça yavaş gidebiliyorduk. Hatta 40 km. süratle gittiğimizde hız rekoru kırıyoruz diye espri yapıyorduk aramızda. Üstelik o park yapacağımız yerin neresi olduğunu da bilmiyorduk. Öylesine yola devam ettik.

Bir yere geldik, yol kenarında bir konutun yanında park etmiş olan sadece bir araç bulunuyordu. Acaba burası mı diye tereddüt ediyordum. Ama önümdeki yolda tekerlek izleriyle yol haline gelmiş bir görüntü vardı. Olmazsa ileriden dönerim diye düşünerek yola devam ettim. 400 m sonra bu yol, adeta bir bisikletin geçebileceği yola döndü. Bir yanımız dik bir dağ, diğer yanımız uçurum ama bu uçurumda ağaçlar vardı. Aracı kaydırır da uçuruma yuvarlanırsam, en azından ağaçlara takılırım diye düşündüm. 

Geri geri gitmekten başka çare kalmamıştı. Eşime araçtan inmesini söyledim, ne olur ne olmaz onun da hayatını riske etmemeliydim. O yürüyerek, ben de  aynalardan yolu kontrol ederek geri geri gidiyordum. Aşağı yukarı, 300m. geri gelmişken, bir anlık dalgınlıkla, aracın sağ iki tekerleğini şarampole kaydırdım. Hava yağışlı, yerler ıslak ve kaygandı. Biraz daha hareket etsem aracı iyice kaydıracak, belki de şarampole yuvarlanacaktım. Aracı durdurarak dışarıya çıktım. Eşim çok tedirgindi ve yüzü gerginlikten bembeyaz olmuştu.


Resimde araçla gitmek istediğimiz yol ve heybetli ağaçlara dikkat ediniz.

O bölgede konutlar biribirinden çok uzaktı. Eşime aracın başında kalmasını söyleyerek yardım aramaya gittim. Bir konuta vardığımda temiz giysilerle bir kaç erkek bir araca binmek üzereydiler, kendilerine durumu anlatıp yardım talebinde bulundum. Günlerden Cuma günüydü ve camiye gideceklerini söylediler. Bana da namazdan sonra olur mu diye sordular. Ben de "Valla sabaha karşı da deseniz olur, başka çaremiz yok" dedim. O sırada yaşlı bir teyze konuşmalarımızı dinliyordu, sanırım ailenin büyüğü bir kadındı. Erkeklere "Yardım etmeye gidin, bu namaz kılmaktan daha sevap" dedi. Böylece evin erkekleriyle, onların aracına binerek, aracımızın yanına geldik. Ben arabaya binip, direksiyona geçtim. Onlar arabaya yüklendiler ve ileri manevra ile aracı kurtardık.
   
Bu yardımsever arkadaşlar, şelaleye gidip gitmeyeceğimizi sordular. Ben gideceğimizi söyledim ama o anda eşimin bir an önce oradan kurtulmaktan başka bir şey istemediğine adım kadar emindim. Yaklaşık 1,5-2 km. lik bir yürüyüşten sonra şelaleye vardık. Orası da mükemmel bir doğa harikasıydı. Orada bir süre dinlenip, etrafın güzel görüntülerini izleyip, fotoğraf çekip geri döndük.

Köye varınca, evinde kaldığımız köylüler ile vedalaşıp, Hopa'ya gittik. Burada bir otele yerleştik. Bir kaç gündür, şartlar gereği banyo yapamayan eşimin odadaki jakuzili banyoda banyo yaptıktan sonra "yaşasın medeniyet" diye bağırışını unutamam. Bu gezinin bitiminden sonra bu tür bir geziye katılmayacağını ilan etti. Tabii ki herkesin seyahat tercihleri elbette farklı oluyor.

Şimdi yolumuz Batum'a..


DİKKAT

1-Bölgeye giderken yanınıza mutlaka hangi mevsimde de olsa ,yağmura uygun giyecek alınız
 
2-Kullanacağınız aracın, arazi aracı olmasını tercih ediniz. Normal araçlarla da geziyi yapabilirsiniz ama riski göze almak gerek.

3-Ne kadarını taşıyabiliyorsanız o kadar çok bal alınız, memnun kalacaksınız.

4-Bizim gibi sürprizle karşılaşmak istemiyorsanız, kalma konusunda rezervasyonunuzu yaptırınız. Ama Hocalı köyünde ev pansiyonculuğu da gelişmiş, sokakta kalmazsınız.


Rize - Ayder Yaylası yazımı okumak için tıklayınız..


 İYİ SEYAHATLER

  

Hiç yorum yok: