Ağustos 2015
Öncelikle Yunanistan’a kendi aracıyla gitmeyi düşünenler için
öncelikle faydalı olabilecek bilgiler verelim;
1 - Yunanistan Türk vatandaşlarına yeşil pasaport
hariç vize uyguluyor, sınırdan dönmemek için vize almalısınız.
2 - İpsala gümrük kapısından çıkacaksanız, sınırdaki
Türk Turing Kurumundan “Uluslararası Ehliyet” almanız gerekiyor. Bunun için
ehliyetiniz, iki adet resim ve 425 TL. para gerekiyor, İki ülke arasında böyle
bir anlaşma varmış. Tabii ki bu durum bu kuruma iyi para kazandırıyor. Merak
ediyorum bu kurum ne işe yarar? Ben
yıllarca yurt dışında araç kullandım ehliyetim hiç sorun yaratmadı. Kapıkule’den
çıkarsanız Bulgaristan bu ehliyeti istemiyor.
3 - Aracın ruhsat sahibinin araç içerisinde olması
veya noterden vekaletnameli birisinin araç içinde olması gerekiyor. Şirket
araçları için mutlaka vekalet bulunması ve vekalet sahibini de araç içinde
olması gerekiyor. Bunlara dikkat etmezseniz, sınırda saatlerce bu işleri
halletmek için zaman harcarsınız.
4 - Aracın mutlaka “Yeşil Sigortası” olması
gerekiyor. Bunu sigortacınızdan temin edebildiğiniz gibi, yine sınırdaki Türk
Turing Kurumundan da temin edebilirsiniz. Bu sigorta kaza durumunda karşı aracı
güvene alan bir sigorta, sizin aracınız için yurt dışı ek sigorta almanız
gerekiyor istenirse.
5 - Ve her çıkışta alınan 15 TL. değerindeki
yurtdışı çıkış harcı.
Biz bunlara hazır olduğumuz için sınırda pek vakit
kaybetmeden geçtik.
Yunanistan’daki ilk durağımız Dedeağaç oldu. Dedeağaç küçük
bir şehir çok fazla turistik bir yer değil. Bir limanı, deniz kıyısında bir
kafeler zinciri, dükkanları ve simgesi olan bir saat kulesi var. Burada bir
kafede oturup dinlendik. Garson kız Yunanlı olmasına karşın bizimle Türkçe
konuştu. Zaten İskeçe'den kuzeye Türk sınırına doğru, Türk ve Müslüman izleri ve
ağırlığı görülüyor.
Oradan yola çıkarak Kavala’ya varıyoruz. İzmir - Kavala arası
460 km. Kavala, bence gördüğüm en güzel Yunan kenti. Limanı, Kalesi, Kavalalı
Mehmet Ali Paşa'nın doğduğu ev müzesi ve imareti, Pargalı İbrahim'in yaptırdığı su kemeri ve camisi ve eski şehir hem ilgi çekiçi, hem de
temiz ve bakımlı. Kalenin üzerinden Kavala’nın manzarası oldukça güzel.
Kaleye giden dar yolda ilerlerken bir kadın aracımızın plakasına bakıp, Türkçe “ Hoş
geldiniz, nerelisiniz?” diye sordu. Kendisi de mübadelede Samsun’dan gelen bir
ailenin çocuğuymuş. Bu bayan arabamıza park için bir yer gösterdi, ki park yeri
bulmak çok zor o dar yollarda, yardımcı oldu sağ olsun.
Gezimiz boyunca Yunan insanından sempatik yaklaşımlar
gördük.
Kavala'nın en büyük tarihi şahsiyeti elbette Mehmet Ali Paşa. Yunan'lılar paşaya Osmanlı paşası olduğu için değil, Osmanlıya başkaldıran şahsiyet olarak ilgi gösteriyorlar. Bilindiği gibi, Kavalalı Mehmet Ali Paşa Mısır valisiyken Osmanlıya isyan edip, Mısır'ın bağımsızlığını ilan etmişti.
Kavala'lının doğduğu ev klasik bir Osmanlı evi, içinde haremlik,
selamlık, çalışma odası, misafir odası, mutfak, banyo ve tuvalet gibi bölümler
var ve oldukça iyi korunmuş. Evin önünde Kavala'lının ege denizine dönük at üzerinde bir heykeli
ve onun da karşısında bir katedral bulunuyor. Ev şimdi bir müze ve bahçesi kafe olarak
kullanılıyor. Bahçenin alt kısmında bir mezar var ve bu mezar Kavala'lının annesine ait.
Tavsiyem bu kafede değil
araç parkının hemen altındaki kafeyi tercih etmeniz çünkü manzarası bir harika.
Kavalalı Mehmet Ali Paşa İmareti, şimdi otel ve restoran
olarak kullanılıyor. İmaretin neden tarihi bir değer olarak kullanılmadığını görünce biraz şaşırdık doğrusu, hele ülkelerinin gelirinde turizmin önemli bir yeri olması ve
Türk’lerin son yıllarda Yunanistan’a seyahat konusundaki artışlar söz konusu
olduğunu da düşününce.
Burada ki bir başka ünlü Osmanlı sadrazamı Pargalı İbrahim'in yaptırdığı su kemeri ve camii de bulunuyor. Kemer güzelliğini korurken, camii şimdi St. Nicholas Kilisesi, minaresi de çan kulesi olarak kullanılıyor ve hemen liman girişinde bulunuyor.
Eski Kavala'da (Kale altı) bulunan Halil bey camisi ise kiliseye çevrilmemiş ama minaresi yıkılmış. Yunanistan'ın genel olarak güney bölgelerinde bulunan bütün camilerin minareleri yıkılmış ve genelde kiliseye çevrilmiş.
Kavala’da Oceanis Otelde kaldık, burası eski bir otel
olmasına karşın temiz sayılabilir ve fiyatı da en uygun otel. Burada iki gece
liman manzaralı bir odada kaldık. Kapalı otoparkı da mevcut ama, daracık parkta
aracınız bir zarar vermeden, park edebilmek için epey usta şoför olmanız
gerekir.
Kavala'nın belki de Mehmet Ali Paşa ve Pargalı İbrahim Paşa’dan sonraki bir başka ünlüsü de
kurabiyesi. Bu kurabiyeyi de en iyi yapan yer otelin girişinin hemen solundaki
pastane ve hediyelik kurabiyelerinizi buradan alabilirsiniz.
Akşam otel resepsiyon görevlisinin tavsiyesiyle bir
restorana gittik. Burası deniz ürünleri veya etten oluşan mezeleriyle ünlüymüş
ve biz deniz ürünlerini tercih ettik ama pek memnun olduğumuzu söyleyemem.
Tabii ki bunların yanına yakışan içki uzo ve bizim rakı tadına yakın Barbayani
uzosunu tercih ettim. Daha sonra gittiğim her restoranda Barbayani dediğimde
kafalarını hafifçe çevirip gülümsüyorlardı, nedenini pek anlamadım. :)
Barbayaninin de yeşil ve mavi olanı var, mavisi daha sert, tercihinizi bu yönde
yapabilirsiniz.
İYİ SEYAHATLER
2 yorum:
Yorum Gönder