KOSOVA - GJAKOVA (YAKOVA)

AĞUSTOS 2018


Daha önceki yazılarımda Makedonya şehirlerinden söz etmiştim. Son olarak yazdığım Mavrova'dan yola çıkıp doğruca Prizren'e gidiyoruz. 

Prizren'de akrabalarımızı ziyaret gidiyoruz öncelikle. Onlarla hafta sonu Yakova (Gjakova) ve İpek'e (Peja) birlikte gitmeye karar veriyoruz. Benim için de ilk olan böyle kalabalık bir gezi yapacağız.



Kosova'daki akrabamızın kızının eşi olan Salajdin Berisha bu gezimizde bize tercümanlık yapıyor. Arnavutça dil bilgimiz yeterli olmadığı için onun tercümanlığı bizim için çok yararlı oluyor.  Salajdin Türkiye'de bir süre kalmış ve Türkçeyi öğrenmiş olan bir genç.

Gjakova hemen hemen Prizren ile Peja'nın ortasında bir kent. Burası tarihi bir kent olmakla beraber Bektaşiliğin önemli bir merkezi. Burada 7 önemli farklı tarikat merkezi bulunuyor.


Birlikte ilk olarak Bektaşi tekkesine gidiyoruz. Burası oldukça temiz ve bakımlı bir bina. Tekkeyi bize gezdiren rehberimiz uzun uzun Bektaşiliğin Türkiye, Arnavutluk ve Kosova'daki tarihini anlatıyor bize.


Daha önce Türkiye'de bulunan Bektaşi tekkesi, Mustafa Kemal Atatürk'ün tekke ve zaviyeleri kapatmasıyla, Tiran'a taşınmış. Ancak buradaki tekke de Enver Hoca'nın Arnavutlukta dini yasaklamasından sonra, Gjakova (Yakova)'ya taşınmış. Şu anda Balkanların Bektaşilik merkezi burası. İşte bu tekkeyi geziyor ve görevlinin uzun uzun anlatımlarıyla bilgi sahibi oluyoruz. (Balkanlarda Bektaşilik ile ilgili daha geniş yazacağım ileride.)

Düzeltme; Burayı gezerken bana anlatılana göre " Balkanlarda Bektaşiliğin merkezi " olarak anladığım durumu, Yaşar Balcı arkadaşım, " Dünyada Bektaşiliğin merkezi " olarak düzellti.


Galatasaray'ın kurucusu Ali Sami Yen'in bir bektaşi olduğundan söz ediyor ve Balkanlarda önemli bir isim olduğunu anlatıyor. Ali Sami Fresheri (Yen), ünlü Arnavut kökenli edebiyatçı Şemseddin Sami (Fresheri) 'nin ikinci oğlu.


Bektaşi tekkesini gezip görevliye teşekkür edip çıkıyoruz buradan. Hemen yakınındaki Saadi tarikatının tekkesine gidiyoruz.


Burayı da dolaşmaya başlayınca yine bir görevli geliyor yanımıza. Önceleri biraz kuşkucu yaklaşıyor ancak ilgimizi görünce rahatlıyor. O da geniş geniş bilgiler veriyor. Hatta özenle sakladıkları 1450 yılından beri korunan kılıç ile de poz bile verdiriyor bana.


Burada da her cuma günü kadınlar ve erkekler ayrı olmak üzere zikir yapıyorlarmış. Oysa Bektaşi tekkesinde kadın ve erkekler yanyana dini ritüeli gerçekleştiriyorlar. Neticede inanç farklılığı.


Teşekkür edip ayrılırken bir de tekke ile ilgili kitapçık da veriyor bana.

Resimde şehrin sembollerinden birisi olan saat kulesi. Bu iki tekkenin yanında yer alıyor.


Aslında böyle çoluk çocuk, kalabalık gezmek zor. O yüzden şimdilik burada bırakıp öğle yemeği için kenti tepeden izlemek üzere Çabrati tepesindeki Oksijen isimli restoranına gidiyoruz.  Burada güzel bir öğle yemeği yiyoruz. Bu tepeden kenti izlemek de oldukça güzel. (En üstteki resim.)

Buradan da yolumuz Peja'ya..Peja'yı daha sonra yazacağım.

Birkaç gün sonra bir kez daha Gjakova'ya geliyor ve gezimize yalnız devam ediyoruz. Prizren'den gelirken güzel bir vadiden inen küçük nehrin üzerinde bir köprü bulunuyor. Burada yapılan festivalde gençler köprü üzerinden buz gibi suya atlıyorlarmış ama biz festivale denk gelemediğimiz için bunu göremiyoruz.


Yolumuz üzerinde ikinci tarihi eser Terzi Köprüsü. Erenik nehri üzerinde bulunan bu köprü, zengin bir terzi tarafından yaptırılmış ve adını da buradan alıyor.


Gjakova'ya varıyor ve aracımızı eski çarşı içinde bir yere park ederek gezmeye başlıyoruz. Bu bölge tarihi yapılardan oluşuyor ve büyük ölçüde korunmuş. Özellikle çarşıdaki çok sayıda kafe dikkatimizi çekiyor. Gündüz çok müşterisi olmayan bu kafeler akşamları doluyor olmalı.


Yakova'da 33 adet cami bulunuyor. Bunlardan en önemlisi ise büyük çarşı içinde bulunan Hadum Ağa Camisi. Şimdi bu camiyi ziyaret ediyoruz.


15. ve 17. yüzyıllara ait duvar işlemeleriyle, Yakova'nın en özel yapısı olan Hadum Ağa Camisi Selçuklu dönemi mimarisinden, Osmanlı dönemi mimarisine geçişin Kosova'daki en iyi örneği olarak kabul ediliyor. İlk olarak 200 yıl önce restore edilen caminin avlusunda ise, Osmanlı döneminin idarecilerine ait kabirler bulunuyor.


1998-99 Kosova Savaşı sırasında ülke genelinde birçok tarihi eser gibi, Hadum Ağa Camisi de zarar görmüş. Sıprlarca önce minaresi bombalanmış, daha sonra da cami yakılmak istense de son anda kurtarılmış.

Buradan Saint Paul ve Saint Peter Kilisesine doğru yürüyoruz.


Bu kilise 1931 yılında inşa edilmiş bir katolik kilisesi. Bu kilisede iki adet çan kulesi bulunuyor ve kent içinde oldukça görkemli olarak görünüyor. Sıcak havada o kadar yol yürüyüp geliyoruz buraya ama, kapısı kapalı olduğu için içerisini gezemiyoruz.


Dönüşte tekrar çarşıyı geziyoruz. Çarşıda geleneksel giysi satan dükkanlar dikkati çekiyor. Eşim bu dükkanların bazılarına girip, yeğenimin kına gecesinde giyeceği geleneksel Arnavut kıyafetinde eksik kalan mendili satın almak istiyor. Yabancı olduğumuz için 25 EURO gibi rakamlar  istiyorlar. Daha sonra Prizren'de akrabalarımızla satın almaya gidiyoruz ve aynı mendili 3 EURO'ya alıyoruz. İşte burada alışverişlerde buna dikkat etmek gerekiyor.


Yine bir başka tekke, Şeyh Zeynelabidin tarafından kurulmuş olan Saadi Tekkesi'ne gidiyoruz. Bugün bayram günü olması nedeniyle kapalı ve sadece dışından veya pencerelerinden bakıyoruz iç mekanlara.

Hava da oldukça sıcak. Bir kafede oturup biraz serinliyoruz. Gezip görmek istediğimiz mekanların da çoğu bayram nedeniyle kapalı ve bu nedenle yukarıda belirttiğim yerleri gezip, Oksijen restoranda öğle yemeğimizi yiyip tekrar Prizren'e dönüyoruz.

Başkent Priştina gezi yazımı okumak için tıklayınız..


İYİ SEYAHATLER







1 yorum:

Okzident dedi ki...

Çok teşekkür ederim, sayenizde merak ettiğim bölge hakkında bilgi ediniyorum.