ARNAVUTLUK - SARANDA

AĞUSTOS 2018


Vlora'dan yola çıkıyoruz ve şimdi yolumuz Saranda'ya. Bu yol oldukça dar ve virajlarla dolu olsa da  Adriyatik'in o doyumsuz manzaralarını görmek, yolun sıkıntısını ortadan kaldırıyor. Zaman zaman bu harika manzaraları görmek için arabamızı durduruyorum. 


Buraya gelmeden önce Berat'ta bana bu yol üzerinde, iyi bal, satanlar olduğunu söylemişlerdi. Ama bazılarının da sahte bal sattıklarını ve dikkatli olmam konusunda da uyarmışlardı. Gerçekten bir yerden harika bir bal alıyoruz. İleride bir başka durduğumuz yerde iki gencin bal sattığını görüyoruz. Amacımız bal almak değil oradan Adriyatik manzarası izlemek. Onlara Arnavut olduğumu söyleyinc gençler bizimle ilgileniyorlar ve bu gençlerle ahbap oluyoruz. Balları gerçek bal değildi  ve onlar da bal satmakta ısrarcı olmadılar. Ayrıca bize dağ çayı da hediye ettiler.


Buradan Adriyatik kıyılarının o güzel manzaralarından birini de uzunca bir süre izledik. Burada dağdan gelen nehir ağzının oluşturduğu delta, yukarıdan oldukça güzel görünüyordu. Burası aynı zamanda güzel bir plajdı. Böyle bir yerden denize girmemek  akıllı bir davranış olmazdı. 


Buradan denize doğru iniş yolu, Romanya'daki Transfagaraşan yolundan hiç aşağıya kalmaz. Aşağıya kıvrıla kıvrıla inmek oldukça zaman gerektiriyor. 

Size Arnavutluk yazılarımda, Arnavutların Amerika aşkından söz etmiştim. İşte bu resimde bir Amerikan bayrağı da görülüyor, plaj işletmecisi kafesine asmış bu bayrağı ama kendi ülkesinin bayrağı yok.


Bu plaja inip buradan denize giriyoruz. Giriyoruz ama öyle kolay yüzülecek bir deniz değil burası. Kıyıda oluşan dev dalgalar insanı adeta savuruyordu. Nurşen'i bir keresinde zor kurtardım, o da bir daha denize yaklaşmadı bile. :)


Buradan yola devam ediyoruz. Bu sırada karnımız da acıkıyor ve yol üzerinde Keçi Kebap yapan bir restoranda karnımızı doyuruyoruz. Ama bir süre sonra, keçi etine alışkın olmayan barsaklarımız gereğini yapıyor.

Saranda'ya varmak üzereyiz ama birden Gjirokaster tabelasını görünce direksiyonu o tarafa kırıyorum..



Gjirokaster gezimizi tamamladıktan sonra Saranda'ya varıyoruz. Girişte ellerinde "kiralık oda" yazısı olanlar karşılıyor bizi. Bir gencin teklif ettiği eve gidiyoruz ama başka kalacak yerler de görmek için orada kalmıyoruz. İlginçtir ana oğul çok üzülüyorlar arkamızdan, sanırım müşteriye çok ihtiyaçları vardı.


Saranda'nın daha güneyinde Ksamil isimli daha küçük bir yerleşim bulunuyor. Buraya gelmeden önce Kosova'da akrabalarımız burasını önermişti ve biz de doğrudan bu kente geliyoruz. Burada da yine ellerinde kiralik daire yazısı bulunanlar etrafımızı çeviriyor. Birisiyle birlikte kiralık eve gidiyoruz. Ev müstakil ve gecelik fiyatı da uygun orada kalmaya karar veriyoruz.

Ertesi gün etrafı yalnız geziyorum, çünkü Nurşen'in pili bitmiş vaziyette ve sadece Türkiye'ye dönmek istiyor. Oysa planımda daha en az bir hafta daha vardı buraları için.


Burası oldukça güzel plajları olan bir yer, yani tam turistik bir yer. Bayram ardından gelen günlerde burada bulunduğumuz için, öncesi kadar kalabalık değil. Ama plajlar yine doluydu. 

Buradaki plajların karşısında üç tane küçük adacık ve hemen karşısında da Yunanistan'ın Korfu adası bulunuyor. Burası zaten Arnavutluk sınırına yakın en son büyük yerleşimi. Bundan sonra sadece köyler var Arnavutluk'a ait olan. Bu köylerden geçerken de artık camilerin yerini, kiliselerin aldığını görüyoruz.


Buradan Saranda şehir merkezine gidiyoruz. Önü plaj olan bu şehir, dağın yamacına kurulmuş. Deniz kıyısında bir kafede oturup bire kahve içip şehri şöyle bir seyrediyoruz. 

Artık bugünkü hedefimiz, Selanik. Orada da bir gece kalıp, İzmir'e döneceğiz.


Arnavutluk Genel ve Faydalı Bilgiler yazımı okumak için tıklayınız..


İYİ SEYAHATLER

Hiç yorum yok: