YUNANİSTAN - YANYA (İOANNİNA)

AĞUSTOS - 2018

Kendi aracımızla yaptığımız ve üç haftayı aşkın süren, Balkan seyahatimizin sonuna yaklaşıyoruz. Arnavutluk'taki en son durağımız olan Ksamil'den, Saranda üzerinden Yunanistan'a doğru yola çıkıyoruz. Bugünkü hedefimiz önce Yanya'yı keşfetmek ve daha sonra seyahatimizin son durağı olan Selanik'e ulaşmak.


Arnavutluk - Yunanistan sınırına yaklaştıkça, köylerde camilerin yerini kiliseler almaya başlıyor.  Arnavutluk'un sınır köyü Konispol'Rruga Çameria (Çameriya Yolu) ni izleyerek varıyoruz Burada da en son camiyi  görüyoruz. Demek ki burada artık müslüman nüfus oldukça az veya yok. 

Sınırdan sorunsuzca Yunanistan'a geçiyoruz.



Buradan Çameria bölgesinden geçiyoruz. Yeri gelmişken, kısaca Çameria Arnavutları'ndan da söz edelim. Çameria'da yaşayan Arnavutlar Balkan savaşları sonrasında yerlerinden sökülüp atılmış ve büyük bir kısmı da tüm varlıklarını orada bırakarak, Türkiye'ye göç etmek zorunda bırakılmışlar. Ben de bunu İzmir'de Çameria Derneğindeki Arnavutça dil kursuna gittiğim zaman öğrenmiştim. O zamanki dil öğretmenimiz Şevket Balla'nın bu konudaki bir araştırması da kitaplaştırılmış. Daha geniş bilgi için "Çameria Sorunu" yazar Şevket Balla'nın kitabına başvurabilirsiniz.


Yanya yolu üzerinde bulunan İgoumenitsa, bir liman kenti. Buradan Adriyatik denizi üzerinde İtalya ile feribot bağlantıları bulunuyor. Bu şekildeki bir tercih Avrupa yolunu oldukça kısaltıyor. Burada kısa bir süre geçirip yolumuza devam ediyoruz.


Nihayet Yanya'ya varıyoruz. Kahverengi tabelaları takiben Veli Ahmet Paşa camisine ulaşıyoruz ama caminin sadece yıkık dökük görüntüsü ve hasarlı minaresi sadece ayakta kalabilmiş. Tarihin değişik süreçlerinde, dünyanın her yerinde olduğu gibi, o bölgeye sahip olan güçler, öncelikle dini yapıları tahrip ediyor. Nasıl Türkiye'de Rumlar sonrası kiliseler tahrip edildiyse burada da camiler tahrip edilmiş. Şimdi bu cami de dükkan olarak kullanılıyor. Ama Kale içinde bulunan camiler ise bir şekilde korunmuş ve turizme katkıda bulunuyorlar. Onları da anlatacağım.


Önce kısaca kentin tarihinden söz edelim; Bu kent Yunanistan'ın Epir bölgesindeki en büyük şehri. Kuruluşu M.Ö. 510 yılına uzanıyor. Yunanca'da " Yahya'nın şehri " anlamında İoannina adı verilmiş.

1431 yılında 2. Murat döneminde Osmanlı hakimiyetine geçmiş ve Yanya adını alan bu kentte, Osmanlı hakimiyeti, 1912 Balkan savaşlarına kadar sürmüş. Dolayısıyla kentteki 500 yıllık Osmanlı izleri kısmen de olsa görülüyor.


Bu izler özellikle Yanya Kalesi içinde bulunuyor.  Fethiye Camisi, Aslan Paşa Camisi bunlardan en önemlileri. Onlardan da ayrı ayrı gezerken söz edeceğiz. Ayrıca Yanya'da Osmanlılardan kalan ve bugün dev haline gelmiş çınar ağaçları da adeta birer tarihi eser gibi duruyor. Kale ile göl arasında bulunan yolda bu dev ağaçların gölgesinde yol alınıyor.

İşte bu yolun kenarına aracımızı park ederek, kaleye giriyoruz. Eski şehri çevreleyen surlar ve kale M.S. Bizans imparatoru Jüstinyen tarafından yaptırılmış. Ali paşa dönemimde de bu surlar içinde kalan ve hala Türkçe ismiyle "İç Kale" olarak anılan bölüm, devlet idare merkezi olmuş.

İç kalenin girişindeki Osmalı tuğrası dikkatimizi çekiyor. Nasılsa bu tuğra tahrip edilmemiş.


Kalenin içinde ilerlerken, hala eski dokunun korunduğunu gözlemliyoruz. Hatta nadir de olsa Osmanlı evlerini de görüyoruz.



Kale kentin Akropolis bölgesinde bulunuyor. Kale içinde ilk gezdiğimiz mekan, Gümüş Müzesi. Müzede 18. yüzyıldan kalma gümüş ustalarının eserleri gerçekten çok harika görünüyor. Burada kuyumculuktan silahlara, ev ürünlerinden kostüm süslemelerine kadar bir çok sanat eseri sergileniyor. 








Buradan  yine kale içindeki Byzantine Museum of İoannina'ya (Bizans Müzesi) gidiyoruz. Burasıyla ilgili yorumları okurken, bir Yunan vatandaşının şu yorumu ilgimi çekmişti " Müze eski Türk dini yapılarının yanına siyasi nedenlerle inşa edilmiştir..:) " Bu yoruma, ayrıca bir yoruma gerek yok, zaten çok anlaşılır bir durum.


Bu müze 1995 yılında eski Royal Pavilion'un giriş katında açılmış. Bizans müzesinin yedi salonunda Bizans dönemine ait buluntular sergileniyor. Bu bölgede bulunan mermer sütunlar, Bizans heykelleri, resimler ve 1499 yılında basılmış bir kitap ile inciller bulunuyor.


Sıradaki tarihi yapı Fethiye Camisi. Bu cami Osmanlıların Yanya'da inşa ettiği ilk cami olma özelliğini taşıyor. Önce mescit olarak yapılmış olan bu cami, 1795 yılında Ali Paşa'nın emriyle camiye dönüştürülmüş. Pamvodita Gölünün buradan manzarası da oldukça güzel görünüyor. Caminin etrafında Osmanlı dönemine tanıklık etmiş dev çınar ağaçları da buraya ayrı bir güzellik katmış.








Cami içinde gezerken görevli güleryüzle karşılıyor ve fotoğraf çekebileceğimiz söylüyor. Cami belki bir zamanlar tahrip edilmişse de kalanlar iyi korunuyor. Bu arada şunu da hatırlatayım bu müzelere giriş ücretli. İsterseniz tek, isterseniz toplu bilet alınabiliyor. Toplu bilet daha ekonomik oluyor.


Caminin hemen yanında bulunan türbe de Ali Paşa'ya ait. Başı kesilip İstanbul'da sultana sunulan Ali Paşa'nın başsız bedeni 1822 yılında buraya gömülmüş. Türbeyi çevreleyen demirler, 2. dünya savaşında sökülmüş ama 1999 yılında aslına sadık kalınarak tekrar yapılmış.


Buranı hemen arkasında da bir zamanlar silah ve mühimmat deposu olarak kullanılmış bina yer alıyor.


Sırada Aslan Paşa Camisi var. Bu görkemli cami, 1618 yılında Aslan Paşa tarafından, bölgede yaşanan isyanların ardından, Osmanlının hakimiyetini vurgulama amacıyla kale içinde en yüksek noktaya inşa edilmiş. Bu cami kentin birçok yerinden görülebilir bir konumda bulunuyor.


Cami, bugün Belediye müzesi olarak kullanılıyor. Müzede, Yanya'daki en iyi korunmuş ve dikkat çekiçi Osmanlı eserleri yer alıyor. Ayrıca Osmanlı dönemimdeki çok kültürlülüğün izlerini de burada görmek mümkün. Müzenin içinde Osmanlı'ya ait eserler sergilenirken, girişin sağında hıristiyan, solunda ise Yahudilere ait eşyalar yer alıyor. 

Bizim orada bulunduğumuz sırada müze kapalı olduğu için, sadece pencerelerinden içeriye bakabiliyoruz.


Cami avlusu içinde, camiyi yaptıran Aslan Paşa'nın da türbesi bulunuyor. Osmanlı dönemi idarecilerine ait mezarların bulunduğu bir mezarlık da bulunuyor burada.


Caminin hemen yanında da bir de medrese bulunuyor. Bu medreseye de sadece dışarıdan bakabiliyoruz. Medresenin hemen yanında bir mutfak ve aşevinden kalanlar bulunuyor.


Caminin hemen alt kısmında da da büyük Osmanlı Kütüphanesi bulunuyor. Burası da sürekli kapalı bulunduğundan, burayı da gezme şansımız olmuyor.


Kentin merkezindeki Pamvotida Gölü, keyifli vakit geçirmek isteyenler için güzel bir mekan. Gölün etrafaında bulunan kafeler ve restoranlar oldukça ilgi görüyor

Göl içinde bulunan adada Yanyalı Ali Paşa' nın yaşadığı ev bulunuyor. Ama yeterince vakit ayıramadığımız için bu güzel ve tarihi özelliği de bulunan adaya gidemiyoruz.

Burada yaptığımız bu geziden sonra, artık Selanik'e varma zamanı. Selanikte bir gece kaldıktan sonra ver elini İzmir...


İYİ SEYAHATLER

Hiç yorum yok: