TEMMUZ 2019
Bugünkü hedefimiz, Baykal Gölü'ndeki Olkhon Adası'nın kasabası Khuzhir'den Irkutsk'a gitmek ve orayı gezmekti. Bu yolculuğumuzda da, adanın yollarına dayanıklı minibüs ile yolculuk ettik. Yine, Baykal Gölü yazımda da belirttiğim gibi, adanın o kötü yollarında savrula savrula ilerleyerek limana vardık.
Medeniyete adım atmak için feribotla anakaraya geçtik. 3 gündür yaptığımız yolculuklardan hayli sarsılmış bedenlerimiz, asfalt yolda bile hemen kendine gelemedi.
Yine 3 saatı aşkın bir yolculuktan sonra Irkutsk'a vardık. Doğruca otelimize gidip, emanetteki eşyalarımızı alarak odalarımıza çıktık. Bir süre dinlendikten sonra, ki bugün Irkutsk'taki son günümüz, hemen şehri keşfetmeye çıktık. Programda buraya ancak bir gün ayırabilmiştim çünkü o dönemde Ruslar 30 gün turist vizesi veriyorlardı. Bu nedenle şehri hızlıca gezmeliydik. Üstelik şansımıza yağışlı bir hava ile de karşılaştık.
Otelimiz Angara, kentin merkezindeki, Kirova Meydanında bulunuyor. Burası turistik mekanlara oldukça yakındı. Buradan yürüyerek bir çok turistik mekan ve anıta ulaşabildik.
Irkutsk tam bir anıtlar kenti görünümünde. Yolumuz üzerinde Karl Marks ve Lenin caddelerinin kesiştiği küçük bir parkta, pek çok heykel ve anıtla karşılaştık. Hani bir zamanlar sanatın içine tüküren siyasilerimiz vardı ya tam onlara göre de heykeller yer alıyordu burada.
Bu parkta ilk olarak bir bronz ineğin heykeli, daha sonra da Londra'daki Big Ben'in küçük bir kopyası konulmuş. Daha pek çok heykel de bulunuyor bu parkta.
Lenin caddesi üzerinde ilerledik. Caddenin adı Lenin olur da heykeli olmaz mı, yolumuzun üzerinde bir parkta Lenin heykeliyle karşılaştık. Her gezdiğimiz şehirde olduğu gibi Irkutsk'ta da Lenin heykelleri bulunuyor. Bu heykel bunlardan birisi ve 1952 yılında yapılmış.
Yolun devamında, kentin sembolü Babr Heykeli vardı. Babr eski Rus ve Türk dillerinde kaplan anlamına geliyormuş. 26 Ekim 1790 yılında kentin arması olarak onaylanmış. Babr ağzında da bir samur olduğu halde tasarlanmış.
Babr'ın hemen arkasında 130 Kvartal yer alıyor. Burası 18. ve 19. yüzyılda Sibirya ahşap evleri mimarisiyle inşa edilmiş 130 binadan oluşuyor. Burası restoranlar, kafeler ve ticari müzelerle dolu. Biz de bu güzel mimari eserleri gezip fotoğrafladık.
130 Kvartal'ın başlangıcında ve Babr anıtının hemen üzerinde, Kutsal Haç Yükselme Kilisesi (KrestovozdvizhenskayaTrserov) bulunuyor. Bu kilise, 1719 yılında ahşap bir kilise olarak inşa edilmiş. Daha sonra görkemli bir taş tapınağa dönmüş. 30 gün boyunca yeterince katedral, kilise gördüğümüz ve kısıtlı zamanımız nedeniyle içini gezmeden sadece dışarıdan fotoğrafını çekip yolumuza devam ettik.
Öğle yemeğimizi fotoğraftaki restoranda yaptık. Yemekler hem lezzetli hem de fiyatı oldukça uygundu. Orada mantı, çiğbörek ve oraya özgü komposto suyu ile karnımızı bu lezzetli yemeklerle doyurduk.
Bu restoran Babr heykelinin yanında bulunuyor. Bunu özellikle burayı gezecekler için paylaştım. Fotoğraftaki yemeklerin güzelliğine bakarmısınız.
Karl Marks caddesinde ilerledik. Bu cadde üzerinde de müzeler ve tiyatro binaları vardı ama zamanımız artık o kadar dardı ki hiçbirine giremedik. Sadece dışarıdan fotoğraflamakla yetindik.
Karl Marks caddesi üzerinde ünlü turist heykeli de bulunuyordu. Heykel ile en güzel pozu vermiş olan Ergun'un fotoğrafını paylaşmayı uygun buldum. Nereye bakıyorlar acaba?
Dedim ya burası heykeller şehri diye. İşte yine bir heykel ve Hüseyin de onlarla halay çekiyor.
Otelimize dönüp kısa bir süre dinlendikten sonra, günün son gezisini yaptık. Bu kez yolumuz üzerinde yine kilise, manastır ve katedraller bulunuyordu onları da sadece dışarıdan fotoğrafladık.
Yolumuzun sonunda ve Angara Nehri kıyısında Irkutsk kentinin kurucuları anıtı bulunuyordu. Bu anıt, Sibirya'nın öncüleri olan Kazakları toplu halde temsil ediyormuş.
Bir gün önce Khuzhir'de pasta bulamadığımız için, yaş gününü kutlayamadığımız dayım Adem İktir' e Hüseyin ve Ergun sürpriz yaparak pasta almışlar ve akşam odada onun da doğum gününü kutladık.
Irkutsk şehri sadece benim yazdıklarımla sınırlı bir şehir değil elbette. Daha önce bulunduğumuz şehirlerde olduğu gibi çok gezilip görülmesi gereken yerleri var, ama 30 güne 11 şehir ayrılınca ve uzun tren yolculuklarında da zaman tüketilince ancak bu kadar olabildi.
Ertesi gün sabah kahvaltımızı takiben, doğruca havaalanına gittik. Oradan uçakla önce Moskova ve daha sonra da İstanbul'a indik. Dayım ve ben uçakla İzmir'e giderken, Ergun ve Hüseyin İzmit'e gittiler. Tabii ki herşeyin bir sonu olduğu gibi bu seyahatin de bir sonu vardı.
Uzun tren yolculukları, yorucu günlük geziler bizi gerçekten oldukça yordu. Ama gerçekten de güzel bir seyahati gerçekleştirmenin hazzını da yaşamış olduk.
Bir başka seyahatte görüşmek üzere ...
TRANS SİBİRYA GEZİSİ GENEL VE FAYDALI BİLGİLER YAZIMI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...
TRANS SİBİRYA GEZİSİ GENEL VE FAYDALI BİLGİLER YAZIMI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...
İYİ YOLCULUKLAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder