RUSYA - TRANS SİBİRYA, 10. DURAK - BAYKAL GÖLÜ

TEMMUZ 2019

Bugün Rusya'daki 25. günümüzdü. Bu seferki tren yolculuğumuz Krasnoyarsk'tan, öğle 13.30 da başladı ve sabah 08.30 da, 20 saat  süren yorucu bir yolculuk sonunda, Irkutsk'a bitti.



Bu Rusya'daki yaptığımız tren yolculuklarının en uzun ve sonuncu olanıydı. Transsibirya tren yolunda toplam yaklaşık 94 saat süren yolculuk yaptık. Mesafe de yaklaşık 7000 km. civarındaydı. Gerçekten zorlu bir yolculuk olduğunu söylemem gerekiyor.




Bu uzun süren tren yolculuğunda, Ergun'la ilk kez bir trenin restoranını kullandık. Sipariş ettiğimiz yemekler  de oldukça lezzetliydi. Aynı zamanda restoran da oldukça temizdi.






İrkutsk'a varınca, önceden hazırlamış olduğum plana göre, buradan kara yoluyla Baykal Gölü'ne gidecektik. İstasyonda arkadaşlarım beklerken, ben de oraya ulaşmamızı sağlayacak bir araç aramaya başladım. Ama hiç bir araç oraya gitmek istemiyordu. Bir taksici bizi otobüs terminaline götürmeyi önerdi, oradan Baykal Gölü içinde bulunan Olkhon Adası merkezi Khuzhir'e  giden otobüsler olduğunu söyledi. 


Arkadaşlarla durum değerlendirmesi yaptık ve Hüseyin'in önerisiyle ağır yüklerimizden kurtulup, sadece sırt çantalarıyla Khuzhir'e gitmeye karar verdik. Daha önceden rezervasyon yaptığım Angara Hotel'e gidip valizlerimizi emanete bırakıp ve yola çıktık. Aslında amacımız otobüs terminaline gitmek ama önce bir deneme yapmak istedim. Yandex taksiden gideceğimiz Khuzhir için çağrı yaptım. Kısa bir süre sonra çağrıya olumlu cevap geldi. Aslında böyle bir uzun yol için olumlu bir cevap beklemiyordum ama bunu görünce memnun olduk. Üstelik fiyat da oldukça uygundu.




Khuzhir'e gitmek üzere yola çıktık. Şoför oldukça esprili birisiydi ve yol boyunca bize espriler yaptı. Yolda giderken de bize çevre ile ilgili bilgiler de veriyordu. Yolun bir noktasında durdu. Orada bir grup insan vardı ve oradaki Şaman Anıtı'nı fotoğraflıyorlardı. Biz de orada araçtan indik ve  Şamanizm ile ilgili ilk karşılaştığımız noktada heyecanla fotoğraf çektik.


Irkutsk ile Olkhon adası karşı kıyısına kadar olan yol, çok iyi olmasa da fena da sayılmazdı. 
Adaya geçmek için feribotun kalkacağı limana üç saati aşkın bir süre sonunda vardık. Burada bulunan uzun araç kuyruğuna girip yalkaşık bir saat bekledikten sonra feribota binebildik. Feribot küçük olduğu için, otobüsler limanda kalıyor ve yolcuları feribota biniyorlardı. Sadece küçük araçlar feribota alınıyordu. Bizim aracımız küçük olduğu için feribota alındı.


Şoförümüzden, bundan sonra adada kalacağımız üç gün asfalt yol yüzü görmeyeceğimizi öğrendik. Aslında bu yol stabilize bir yol ama o kadar kötü ve bakımsız ki, araçlar kendi farklı alternatif yollarını yaratmışlar. Biz de zaman zaman, araçların tekerlekleriyle yaptıkları bu yolda hoplaya zıplaya yol aldık. Bir saati aşkın süre sonunda Khuzhir'e vardık.



Doğruca otelimize gittik. Khuzhir kentinin tüm binaları ahşap yapılardan oluşmuş ve doğal olarak kalacağımız, adına otel mi yoksa pansiyon mu ne denirse, yer de ahşap bir binaydı. İşletme sahibi bir kadındı ve oldukça havalı bir tipti. Bize iki katlı bir ahşap binanın ikinci katındaki bitişik iki odayı gösterdi ve biz de ücreti ödeyip odalara yerleştik. 




Yolda şoförümüze bizi geri götürmek için gelip gelemeyeceğini sormuştum, o da düşünmek istemişti. Otele varınca aynı soruyu tekrar sorduğumda, tam da beklediğim gibi, gelemeyeceğini söyledi. Çünkü  aldığı para gerçekten bu yol ve çekilen çile karşılığı oldukça azdı. Ama o daha fazla bir ücret verirseniz gelirim moduna da girmedi ve teşekkür edip ayrıldık.

Artık akşam olmuştu. Kaldığımız yerde sabah kahvaltısı ve akşam yemeği fiyata dahildi.  Akşam yemeğimizi yedik, yemekler oldukça iyiydi. Yemekten sonra şehri keşfetmeye çıktık, her yer toz toprak. Burası turistik bir yer olmasına rağmen, yolların bu kadar bakımsız olmasını, ertesi gün tanışacağımız ve bize dönüş için otobüs bileti bulmak için gayret sarfeden bir turizmci kadından öğrendik. Ona göre, Putin buraya çok turist gelmesin, kendisi ve yakın çevresi sadece burada tatil yapsın diye, yolları yaptırmıyormuş.

Şehirde dolaşırken ertesi gün için ada turu bileti araştırıp aldık. Aslında adanın güney bölümünde de gezilecek yerler var ancak milli park turistlere yasak ilan edilmiş ve bu nedenle sadece izin verilen kuzey bölgesini gezebileceğiz.




Biraz Baykal Gölü'nden söz edelim;


Baykal Gölü, 1620 m. derinliği ile dünyanın en derin gölü olarak biliniyor. Burası yeryüzündeki mevcut en eski tatlı su gölü (20 - 25 milyon yıllık). Sibirya'nın güneyinde, İrkutsk Oblastı ve Buryatya arasında yer alıyor. İrkutsk şehrinin yakınında bulunan göl, "Sibirya'nın Mavi Gözü" diye adlandırılıyor. Yüzölçümü yaklaşık 31.722 km²', uzunluğu 636 km, en geniş yeri 79,5 km. Göl, Selenga, Barguzin, Yukarı (Verkhnyaya) Angara, Chikoy ve Uda nehirleri başta olmak üzere  330'dan fazla nehir ve dereden besleniyor.


Gölde yaşayan çok zengin bir bitki ve hayvanların çeşitliliği bulunuyor. Farklı derinliklerde 1.500 ile 1.800 arasında hayvan türü ve yüzlerce bitki türü yüzeyin üzerinde veya yakınında yaşıyor. Türlerin çoğunluğu Baykal'a özgü  ve yaklaşık 50 balık türü bulunuyor. 

Baykal gölünün kış döneminde de çok güzel olduğu bir gerçek  diğer arkadaşlarımı bilmem ama, benim o kadar soğuğa dayanma gücüm yok. Dolayısıyla burayı gezmek için yaz mevsimini tercih ettik.

Baykal gölü ile ilgili bu kısa bilgiden sonra, biraz da Olkhon Adası'ndan söz edelim; 

Olkhon adası, Baykal Gölü'nde yer alan bir ada ve burası göldeki en büyük dördüncü ada. Neredeyse her gezgin efsanelerle kaplı bu Şamanistik adayı ziyaret etmeyi hayal ediyor. Bu adanın her yıl yarım milyon ziyaretçisi oluyormuş ve burası aynı zamanda, gölün coğrafi, tarihi ve kutsal merkezi. Adanın en büyük yerleşimi  olan Khuzhir neredeyse bir kasaba büyüklüğünde. 

Bu adada göle girip yüzmek, mağaralara girmek, dağlara tırmanmak yapılabilecek etkinliklerden. Hatta gerçek bir Şaman din adamıyla karşilaşmak mümkün ama biz ne yazık ki böyle bir Şaman'a denk gelemedik.



Bugün artık adayı keşif günü. Sabah kahvaltısından sonra tur minübüsü bizi otelimizden aldı ve yola çıktık. Şoförümüz bir Buryat ve bizim dışımızdaki yolcular ise Rus. Gözlemleyebildiğim kadarıyla, buraya daha ziyade Ruslar ilgi gösteriyor. Elbette yabancı turist de var ama çoğunluğu Ruslar oluşturuyordu.

Yol oldukça kötüydü tüm gün hoplaya zıplaya, oraya buraya savrularak yol aldık. Adada çalışan bu yollara dayanıklı gri renkli minübüsler var ve sanki sadece burası için imal edilmişler. Gerçekten başka araçlar asla bu yollarda dayanamazlar. 

İlk durağımız Kharantsy Burnu'ydu. 



Burası Khuzhir'in 7 km kuzeyinde ve yaklaşık adanın ortasında yer alıyor. Khafantsy Burnu, 200 m. uzağında bir küçük adacık bulunuyor. Zamanla bu adanın burun ile birleşeceği düşünülüyormuş.




Burada yapılan arkeolojik kazılarda, 11. ve 15. yüzyıllara ait bir mezarlık ve Neolitik Demir Çağı dönemlerine ait antik bir alan bulunmuş. Adanın çok eski bir yerleşim olduğunu ortaya çıkarmış bu buluntular.


Buradan Peschanaya Köyü'ne gittik. Köy hemen göl kenarında bulunuyor. Göl kıyısında da tahrip olmuş bir liman kalıntısı var. Bizim gruptan bir Rus bana burasının eski dönemlerde bir hapishane olarak kullanıldığını söyledi.

Burada bir süre dinlendikten ve fotoğraf çektikten sonra minibüsümüz ile yine böbrek taşlarımızı dökerek yola devam ettik. Şimdiki varış noktamız adanın kuzey ucunda bulunan,  Sagan Kushun Burnu


Burası Khoboy Burnu'na 5 km. mesafede bulunuyor. Sagan Kushun dik bir biçimde Baykal gölüne giren bir kaya. Bu kaya üzerinden de Baykal gölü manzaraları izledik. Zaten genel manada Baykal gölünde bizim yaptığımız, gölün güzel manzaralarını izlemek oldu.




Şimdi sırada Khoboy Burnu  var. Burası adanın en güzel ve ünlü noktası. Turistik açıdan en önemli ziyaret merkezi denilebilir.




Buryat dilinde Khoboy "diş" veya "öğütücü" anlamına geliyormuş. Denizden yaklaşırken, bir kadın başı figürü gibi görünen büyük bir kaya parçası burası. Bu yüzden yerliler buna “bakire” diyorlarmış. Efsaneye göre, ruhlara imrenen ve aç gözlü olan bu kadın, tanrı tarafından bir taşa dönüştürülmüş.



Buradaki manzaralar gerçekten çok harikaydı. Buradan Baykal adasının karşı kıyılarının güzel manzaraları da izlenebiliyor. Biz de bu güzel manzaraları seyredip, fotoğrafladık.



Biz çevreyi gezerken şoförümüz de bizim için yemek hazırlıyordu. Gezimiz bittiğinde, aç kalmamak için, idare edilebilecek lezzetteki balık çorbamızı içtik. Zaten başka alternatifimiz de bulunmuyordu yemek için. 


Şimdi yolumuz Budun Burnu'na. Burası adanın yine orta bölümünde yer alıyor. Buryat dilinde "şişman " anlamına geliyormuş. Burası da bir kayalık ve Baykal gölüne olan yüksekliği 100 m. civarında bulunuyor. Tabi yine burada da harika manzaraları izleyip fotoğrafladık.




Burada da yapılan arkeolojik kazılarda, M.Ö. sine ait hayvan resimleri, seramik kaplar ve mezarlar bulunmuş.



Günün son molasını vermek üzere hareket edip, yine Peschanaya köyü sahiline geldik. Burada çok sayıda öğrenci bulunuyordu. Burada da bir süre dinlenip Khuzhir'e geri döndük. Khuzir'in Buryat dilindeki anlamının "huzur" olması gerektiğini  düşündük.

Ertesi gün kahvaltıyı takiben Şaman Kayalığı, Şaman Mağarası, Burhan Burnu ve Sarayskiy Plajını gezmeye gittik. Bunları yer aldığı bölge hemen Khuzhir içinde bulunuyor.



Shamanka Kayası (Burhan Burnu) Baykal Gölü'nün meşhur görüntüsü olan Olkhon Adası'nın ortasında ada tipi bir burun. Neolitik çağlardan günümüze, burası Asyalı inananlar arasında en saygı duyulan ibadet yerlerinden biriymiş. Burası doğal ve tarihi bir anıt statüsünde bulunuyor. Şaman Kayası kıyıya alçak ve dar bir kara parçasıyla bağlanıyor.



Burası Şaman inancını taşıyanlar için en kutsal yer. Aslında tüm doğa  Şamanlar için kutsal sayılıyor ve onların inancına göre, Khan Hute Baabai adanın kutsal sahibi. Gökyüzü, Şaman Kayası ve kayanın altındaki mağara onun kutsal mekanları. Buranın efsane olan bir geçmişi de var tabii ki, ama o konuya girmek sayfamızın sınırlarını oldukça aşacak.

Şaman mağarasının içinde Tibet ve Moğol dillerinde yazılar bulunduğunu biliyoruz ama sadece Şamanların girebildiği bu mağaraya girip bunları görme şansımız olmadı.



Kayalığı gören tepede ziyaretçilerin adak için ip bağlamaları amacıla dikilmiş direkler bulunuyordu. Her bir direğin bir anlamı var. Burada tutulan dileklerin kesinlikle gerçekleşeceğine inanılıyor ve dolayısıyla dilek tutarken dikkatli olunması gerekiyormuş. Ben ve Hüseyin de dilek ağacına, her rengin farklı anlamı olan ipleri dilek tutarak bağladık.

Özellikle bir Şaman din adamı görmek istedik ama sadece Ağustos ayının ilk hafta sonu yapılan büyük Şaman Taylanı (festivali) sırasında Şaman din adamı görülebiliyormuş. Şaman, istenirse gelenleri dinliyor, kutsuyor ve para almıyormuş. Budistler dahil her dinde para alındığını bildiğimden buna çok şaşırdım doğrusu.



Kayalığın hemen yanından başlayan, oldukça uzun bir plaj da bulunuyor burada, adı Sarayskiy Plajı. Hava zaten serin ve göl de bizim için oldukça soğuk olduğu için, orasını da sadece fotoğraflamakla yetindik.



Artık akşam olmaya başladı. Burada bulunan bir kaç hediyelik eşya dükkanlarını gezdik. Gezdiğim ülkelerde hiç bu kadar pahalı hediyelik eşya  satan başka yer görmedim. Bu nedenle sadece iki torunuma küçük birer hediye almakla yetindim.

Yarın yolumuz Rusya'daki son durağımız İrkutsk'a..


TRANS SİBİRYA, 11. VE SON DURAK IRKUTSK YAZIMI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ..




İYİ SEYAHATLER


Hiç yorum yok: