ŞUBAT-2023
Uzun zamandır gezmeyi planlayıp da gerçekleştiremediğim Orta Amerika ülkelerinden Kolombiya, Kosta Rica ve Panama seyahatimi bu yıl gerçekleştirebildim.
Bu seyahate eşim, yazlık komşularımız Cihan Esassolak ve eşi Özgül hanım ile çıktık. Daha önceki seyahatlerim öncesinde yaptığım uzun çalışmaları bu kez yapmadım. Biraz da işi suyun akışına bıraktım doğrusu. Bu seyahatimizde süre Şubat'ın başından sonuna kadardı ama nerede ne kadar kalacağımıza gezerken karar verecektik. Nitekim daha önce gezi planında düşündüğümüz bazı yerleri, yenileriyle değiştirdik de.
THY ile İstanbul'dan yaklaşık 13,5 saat uçuştan sonra Bogota'ya vardık. Daha önceden iki günlük rezervasyon yaptığımız apart otelimize taksi ile ulaştık. İlk gecemizi bu uzun ve yorucu yolculuktan sonra, Cihan hariç ki o çevreyi hemen keşfe çıktı, otelde dinlenerek geçirdik.
Ziyaret
Saatleri 09.00-19:00 arasında, Salı günleri kapalı. Giriş Ücretsiz.
Giriş ücreti demişken, burada ücretli olan müzelerin bir kısmı 65 yaş üzerinde olanlardan ücret almıyor, Nurşen ve ben de bundan yararlandık.
Müzeden sonra La Candelaria'nın Arnavut kaldırımlı yollarından ilerleyerek, Monserratte Tepesi'ne çıkmak için teleferiğe doğru ilerledik. Bu tepeye yürüyerek, teleferikle veya finüküler ile çıkmak mümkün. Ben zaten teleferiğe çıkana kadar yorulmuş olduğumdan, aklımdan yürüyerek çıkmak geçmedi bile. Ekibin diğerleri de teleferik ile çıkmak istediler ve öyle yaptık. Finüküler o anda çalışmıyordu, tamamen devre dışı mıydı? yoksa o zamanda mı çalışmıyordu anlamadık.
Bunun yanında burada hediyelik eşya, yiyecek içecek dükkanları da bulunuyordu.
Tabii ki bu tepeden Bogota'nın görünüşü de oldukça harikaydı.
Tekrar teleferiği kullanarak aşağıya indik ve bu kez yolumuz Bogota'nın ünlü Altın Müzesi'neydi.
AltınMüzesi;
Bogotá'nın kalbinde yer alan olağanüstü Altın Müzesi, tüm dünyadaki en büyük İspanyol öncesi altın işçiliği koleksiyonuyla oldukça harika.
Müzede her biri eşsiz güzelliğe ve tarihi değere sahip 34.000 altın bulunuyor. Bu eşyaların çoğu, Muisca ve Tayrona gibi yerli halkların günlük yaşamında veya kutsal ritüellerinde kullanılıyormuş.
Müzenin birçok altın parçası arasında, yerli kültürlerin koka yapraklarını törensel çiğnemek için kireci depolamak için kullandıkları bir kap olan ikonik poporo quimbaya da bu müzede bulunuyor.
Ziyaret Saatleri 09.00-18:00 arasında ve Giriş Ücreti 1$.
Buradan sonra yolumuz Nacional Museo (Milli Müze) idi.
Nacional Museo (Milli Müze);
Müzeden çıkınca, müze önünde sokak yiyecekleri satanlara doğru yürüyüp çevrelerinde dolaşırken, elinde kapalı bir kapta bir şey satan bir genç yanıma geldi. Burada İngilizce bilen doğru dürüst insan yokken, güzel İngilizcesi ile benimle konuşmaya başladı. Kendisi Perulu bir ekonomistmiş ve Bogotalı bir avukat ile evlenmiş, kendi mesleğinde bir iş bulamayınca böyle sokak satıcısı olmuş.
Biz de onlara özgü bir lezzet olan çorbalarından birini, küçük bir lokantada denedik, oldukça lezzetli bulduk.
Bölgenin en önemli yeri kuşkusuz (Plaza de Bolivar) Plaza Mayor'du.
Kentin en önemli meydanlarından Bolivar meydanı yani Plaza de Bolivar. 1500’lü yıllarda inşa edilen meydana, 1821 yılına kadar Plaza Mayor denilmiş. Meydan ismini Kolombiya’nın İspanyollara karşı yürüttüğü bağımsızlık zaferini kazanan ilk başkanı, Simon Bolivar’dan alıyor. Meydanın ortasında Simon Bolivar’ın heykeli, heykelin bir elinde kılıç, diğer elinde yapacağı devrimlerin listesinin yazılı olduğu bir bildiri bulunuyor. Bogotá Ana Katedrali, Navinyo Sarayı, Ulusal Hükümet Binası ve Adalet Sarayı gibi önemli yapılar yine bu meydanda bulunuyor.
Iglesia de San Francisco;
Kolombiya Katedrali;
Bolivar Meydanı'ndaki mutlaka görülmesi gereken yerlerden
biri. 1539'da şehrin kurucusu Gonzalo Jiménez de Quesada'nın emriyle inşa
edilen Bogota'daki ilk kilise olan Kolombiya Katedraliymiş. Tapınağın 12
şapelinden biri olan Santa Isabel de Hungría şapeli, Antonio Nariño, Gregorio
Vásquez de Arce y Ceballos ve Gonzalo Jiménez de Quesada gibi ulusal tarihin
önemli figürlerinin kalıntılarını barındırıyor.
Iglesia de Nuestra
Señora de La Candelaria;
SANTUARIO NUESTRA SEÑORA DEL CARMEN, aynı zamanda Meryem Ana'nın Ulusal Mabedi olarak da biliniyor. Bogota'nın tarihi merkezinde sayısız müzenin arasında yer alıyor. La Candelaria mahallesinin üzerinde yükselen kilise, iç mekanlarında da devam eden bir desen olan kendine özgü kırmızı-beyaz çizgili cephesiyle kolayca tanınıyor.
Mimar Giovanni Buscaglione tarafından tasarlanan kilisenin inşaatına 1926 yılında başlanmış ve bina 12 yıl sonra kutsanmış.
Iglesia de La Candelaria;
Museo de Bogota;
Askeri müze;
Diğer bazı yerler gibi burayı da bahsettiğim rehberli turun hızından dolayı gezemedik, sadece dışarıdan fotoğraflayabildim.
Manuela Saenz Evi;
Manuela Saenz'in evi tadilatta olduğu için girişe izin verilmiyordu.
Manuela Saenz, aslında bir Perulu bir kadın ve Peru'nun bağımsızlığını kazanmasında önemli bir figür olmuş. Hakkında “Bolivar ile tanışmadan önce İspanyol ordusuyla bağlantılıydı ve oradan vatanseverler için değerli bilgiler sızdırdı. Güney Amerika ve Peru'nun özgürlüğüne inandı, bu yüzden ülkemize yerleşti” diye bahsediliyormuş.
Bogota'da 10. Cadde araç trafiğine kapalı ve cadde üzerinde her türlü seyyar satıcıları, yiyecek satıcıları bulunuyor. Cadde üzerinde satranç oyuncularını da görünce, paylaşmak istedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder