TAYLAND - PATTAYA

Şubat 2016 

   
Bugün yolumuz oldukça uzun. Dinlenmek için kaldığımız Koh Rong'dan sabah kiraladığımız tuk tuk ile 15 km. mesafedeki sınıra doğru yol alıyoruz. Sınırdan geçip Tayland'a ayak basıyoruz. Sınır geçişinde verilen 15 günlük vize dikkatimizden kaçmış, oysa yeşil pasaportlu olduğumuz için Tayland'da 3 ay kalma hakkımız var aslında. Sonra bunu Koh Samui'de İmmigration'da hallediyoruz.

  
Bir minibüs ile, otobüs terminaline gidiyor ve oradan da aldığımız otobüs biletiyle yola çıkıyoruz. Hemen hemen tüm günümüz yolda geçiyor. Tayland'da özellikle otobüsle şehirler arası ulaşım ucuz sayılır. Ancak bu sektörde çalışanlar oldukça kaba ve yalancı bu yüzden dikkatli olmak gerekli. Bu konuda başımıza geleni Phuket yazımızda anlatacağım.

İlk gözlemimiz Tayland'ın Kamboçya'ya göre çok daha fazla gelişmiş olduğu.

Burada biraz Pattaya'nın gelişim sürecinden bahsetmemiz iyi olur diye düşünüyorum. 1960 lı yıllarda süren ve sonunda ABD'nin hezimetiyle biten Vietnam savaşı sırasında, Amerika'lı askerlerin moral ve dinlenme yeri olarak kullanılan küçük köy Pattaya, bugün yüksek katlı otellerle silüetini değiştirmiş ve Tayland'ın en önemli turizm merkezlerinden biri haline gelmiş.

Güney Pattaya'da otobüsten inip yakındaki bir guest house' dan 3 gecelik oda kiralıyoruz. Burada fiyatlar Kamboçya'ya göre daha fazla. Kaldığımız guest house'ın hemen karşısında Big C marketi var, burada ekmek bulunca keyfimiz artıyor.


Akşama kadar dinlendikten sonra, guest house'mizden yürüyerek, Pattaya'nın ünlü sokağı Walking Street'e gidiyoruz. Yol boyunca gerek kanalizasyon, gerek baharat kokuları duyarak yürüyoruz, bu koku tüm Tayland gezimiz sırasında bizi takip ediyor. Zaman zaman yanımızda getirdiğimiz Vicks' i burnumuza sürerek kokuları gidermeye çalışıyoruz. Aslına bakarsanız Meksika'da bundan çok daha fena kokular vardı, o yüzden yine de şükür ediyoruz. Yol üzerinde Çin yeni yılı kutlamaları çerçevesinde yapılan bir gösteri izliyoruz.

VEEE WALKİNG STREET..



Walking Street'te her taraf barlar, go go barlar ve restoranlarla dolu. Tabii ki en önemlisi de bu barların önünde yarı çıplak Thai kızlarının müşteri çekme gayretleri. İçlerinde reşit olmayanları bile var.

Biz bunların önünden geçip içeriye şöyle bir göz atıyoruz. Yanımızda bir hacı ve hanım olunca bize de öylesine bakmak düşüyor. :)


Her yandan müzik sesleri geliyor ve barlarda oturmuş müşteri bekleyen her yaştan Thai kızları, gelen geçene gülücüklerle laf atıp çağırıyorlar.



Buraya çalışmaya gelmiş olan Rus fahişeleri de ayrı barlarda müşteri çekme gayreti içinde, ama Thai kızlarına göre biraz daha “cool” görüntüdeler.

Yol boyunca ellerinde bulunan pornografik fotoğraflarla, canlı sex showuna müşteri bulmaya çalışan kız - erkek müşteri avcıları da insanı hiç rahat bırakmıyorlar.



İşin ilginç yanı belki de insanı üzen yanı, daha küçüçük çocukları süslemişler ve aynı sokakta onlar da çeşitli gösteriler yaptırarak para kazanmaya çalışıyorlar.

Yani anlayacağınız bu sokakta dünyanın çivisi çıkmış vaziyette. :)



Bu arada Lady Boy ' lardan da söz etmek gerekir. Tayland'da onlar oldukça popüler, sadece sex hayatında değil günlük yaşamda da onları her yerde görmek mümkün. Belki bazılarını kızlardan ayırmak zor olabilir ama çoğunluğu kocaman el ve ayaklarıyla yakayı ele veriyorlar. :)

  
Guest house'muzdan, etrafı tanımak için yürüyerek geldiğimiz 2-3 km. yol ve yaptığımız uzun yolculuk nedeniyle oldukça yoruluyoruz. Burada kamyonet dolmuşlar var, walking street yakınından kalkan ve bizim yöne işleyene binerek 10 baht karşılığı guest house'ye varıyoruz.


Bugün öncelikle niyetimiz Jomtien Beach'e gitmek. Dolmuşla önce Walking Street'e yakın Police Station' ın yanına kadar gidiyor ve oradan diğer bir dolmuşa binerek Jomtien Beach'e ulaşıyoruz. Burada şezlong ve şemsiyelerden birine yerleşirken elimi şezlonga sıkıştırıyorum, orada bulunan bunların sahibi kadın , şanslısın burada birisi erkeklik aletini sıkıştırdı diyor. :)


Burası oldukça uzun bir plaj. Çevremizde yine yabancılar var ve genellikle orta ve ileri yaşlarda Avrupalı erkekler ve onlara göre çok daha genç Thai kadınları bulunuyor yanlarında. Buraya yerleşmiş veya sezonluk gelmiş olan bu Avrupa emeklileri hayatlarının ikinci baharını yaşıyorlar burada.

Pattaya'da oldukça fazla Rus turist te bulunuyor, bir çok yerde ilan ve yazılar hep Rusça hatta kaldığımız guest house'de harita isteyince bana Rus'ça bir harita verdi resepsiyon görevlisi. Ertesi gün gittiğimiz Koh Larn'da yanımızda bulunan Rus kızlarıyla sohbet ederken, bana sizde turizm nasıl şimdi diye sorarlarken bıyık altından da gülüyorlardı. Rus uçağının düşürülmesinden sonra, Türkiye'ye gelecek olan Rus sayısının azalacağını ima ediyorlar yani.


Burada bir süre denize girip güneşlendikten sonra, kentin ortasındaki bir tepede bulunan Büyük Buda heykeline gidiyoruz. Burada bulunduğumuz günlerde Çin'lilerin yeni yılına denk geldiğimiz için etrafta da çok sayıda Çin'li var.


Biraz da onlardan bahsetmem gerekli ; Bu kadar eğitimsiz, bu kadar kaba bir insan topluluğu görmedim bu güne kadar. Bir yerden geçeceksin, adamlar yolu kapatmış biraz çekileyim bile demiyorlar, tabii ki ben de omuz atarak yolu açıyorum, kısasa kısas. O kadar yüksek sesle konuşuyorlar ki sanırsınız ses hoparlörden geliyor. Yemek yiyişleri de bir başka çeşit, onlara bakarsanız mideniz bulanır. Yüzme bilmedikleri için can yelekleriyle denize giriyorlar ama başlarında maske ve şnorkelle birlikte. :) O nedenle buralara gelme fikrinde bulunanlara Çin yeni yılı dışındaki bir dönemde gelmelerini tavsiye ederim.


Tekrar buda heykeline dönelim. Buranın halkı buda'ya yiyecek ve içecek sunuyorlar. Her Buda heykelinin önünde bolca görülebiliyor bu.



Buradan Pattaya'nın genel görüntüsü de izlenebiliyor.


Buradan çıkarak Fil safarisi yapmak üzere Thai Tong Elephant' a gidiyoruz. Burada bulunan büyük kaplan, küçük kaplan ve pars ile ücreti karşılığı fotoğraf çektirilebiliyor. Ben de büyük kaplan ile fotoğraf çektirmeyi tercih ediyorum.



Bunun arkasından fillerle yarım saatlik bir safarimiz oluyor. Filin üzerinde bulunan tahta oturağa oturup yavaş yavaş ilerliyoruz. Bir süre sonra filin sürücüleri yere atlayıp filin kumandasını bize bırakıyorlar. Filin üzerinde oturmak pek te kolay değil, yürürken filin omuzları bir inip bir kalkıyor, belim acayip ağrıdı doğrusu, ama ilginç bir deneyimdi. 



Akşam yolumuz tekrar Walking Street'e ve yine aynı görüntüler. Sokağın başından sonuna kadar yürüyüp dönüyoruz.. 

Burada bir Hatay'lı dönerciden akşam yemeğimizi dürüm yiyerek hallediyoruz. İlginçtir gezdiğim ülke ve şehirlerde Türk bulunmayan bir yere henüz rastlamadım. Özellikle dönercilikle her bir yöne taşınmış ve döneri de tanıtmışlar. Elbette sadece dönercilik yapmıyor Türk'ler, başka iş alanlarında da faaliyet gösteriyorlar.



Bugünkü programımız Koh Larn. İskele hemen Walking Street bitiminde. Sabahın erken saatinde burada yürürken, gecenin o gürültüsü kalabalığından eser yok. Hemen hemen bütün dükkanlar, barlar, restoranlar henüz kapalı durumda.


İskeleye gelip gidiş biletimizi alarak kalabalık bir tekne ile Koh Larn'a hareket ediyoruz. Koh Larn' a varınca oradaki harita üzerinden plajlardan  Samae Beach'ı seçtik ve  yine kamyonetten bozma araçla bu plaja geliyoruz. 




Plaj gerçekten güzel ve üstelik çok da kalabalık olmayan bir yer. Ama ilerleyen saatlerde plaj dolmaya başlıyor. İlk yerleştiğimiz ağaç gölgesine başkaları da geliyor ve dip dibe oturmak zorunda kalıyoruz.



Güzel bir deniz, yüzme ve dinlenme sonunda akşama doğru tekrar Pattaya'ya dönüyoruz.

Yarın Bangkok yolculuğu var..



Hiç yorum yok: