FAS (MOROCCO) - FEZ

Kasım 2017

Meknes gezimizi tamamlayınca, Fez'e doğru yola çıkıyoruz. Aslında niyetimiz Fez'de bir riad'da kalmak bunun için bir rezervasyon yapıyorum ama Nurşen böyle bir yerde kalıp kalamayacağından emin değil ve bu nedenle iptal ediyorum. Spontane bir biçimde bir yerlerde kalacağız burada bakalım.


Fez şehrinin bir Medina (Eski Şehir) bir de yeni ve modern bölgesi bulunuyor. Tabii ki öncelikle turistlerin uğrak yeri eski ve tarihi bölge oluyor. Şehre ulaştıktan sonra, yolumuz üzerindeki yeni bölgeden geçerek, Medinaya ulaşıyoruz.


Aracımızı Medinanın giriş yerlerinden birinde park ediyoruz. Parkın hemen yanında büyük bir kapısı olan büyük bir bahçe var. Oraya merakla giriyoruz ama sadece boş bir alan ve orada oturan bir kaç Faslı kadın ve çocuk bulunuyor. Nurşen'in de acilen tuvalet ihtiyacı var. Kadınlara söylüyoruz ve tuvaletlerine götürüyorlar Nurşen'i. Nurşen dönüşte, yaşadıkları mekanın, içiçe, havasız o ve pis olduğunu söylüyor. Ben de bu arada çocuklarla fotoğraf çekilmeyi ihmal etmiyorum.


Buradan Medinaya gidiyoruz ve Medinaya girer girmez bir adam yanımıza yaklaşıyor ve sol tarafı işaret ederek, burada bir havranın bulunduğunu söylüyor. Biz o yöne hareketlenince, yanımızdan yürüyerek bize burasını anlatmaya başlıyor. Rehber istemediğimizi söylüyorum ama adam tam yapışmış durumda bize. Hatta kendince o kadar samimi oluyor ki bizi evine yemeğe davet ediyor. Arada sırada omuzlarımıza dokunarak samimiyeti artırmak istiyor ama Nurşen bu temastan rahatsız oluyor.



Bu arada Medinanın bu dar sokaklarında ilerlemeye devam ediyoruz. Bu bölge bir Yahudi bölgesi ve tüm Yahudilerin evlerinin duvarlarında mutlaka az veya çok mavi renk bulunuyor. Bu bir nevi işaret aslında. Bir de müslüman evlerinden farklı olarak evlerin bazılarında balkon da bulunuyor.

Müslümanların evlerinde, sanırım korunma amacıyla olsa gerek, hiç birisinde balkon bulunmuyor ve küçük pencereleri demir parmaklıklı  korumalı.


Bu sokaklar mavi rengin dışında ayrıca değişik resimlerle de süslenmiş. "Rehber"imiz bizi sonunda havraya götürüyor ama havranın kapısı kilitli. Yaklaşık bir saat sonra açılacağını söylüyor. Geri dönüşe geçiyoruz ve bir yerde adam artık ona ihtiyacımız olup olmadığını soruyor. Ben de olmadığını söyleyince ailesine ve iki çocuğuna baktığını söyleyip, bahşiş istiyor. Ben bir miktar veriyorum ama Fas'ta her yerde olduğu gibi, bu adam da verdiğim bahşişi beğenmiyor. Ben de yeterli deyip yürüyorum.


Medinanın dar sokaklarlardan ilerlemeye devam ediyoruz. Burası da tıpkı diğer gördüğümüz Medinalar gibi ve dolayısıyla bize artık pek ilginç gelmiyor. Medinanın diğer kapısından çıkınca yine balkonlu evlerin bulunduğu bir caddeye geliyoruz. Burada yine genç bir çocuk yanımıza yanaşıyor ve yardımcı olmak istediğini söyliyor. Ben yardıma ihtiyacımız olmadığını söyleyince, hiç bir karşılık beklemediğini söylüyor. Ama zaten bütün Fas'ta böyle başlıyor "rehber" uygulaması ve başımızdan zar zor savıyoruz.

Bu caddedeki dükkanlar ağırlıklı olarak kuyumculardan oluşuyor. Balkonlu evler ve kuyumcuları görünce bunların yine Yahudi tüccarların evleri ve dükkanları olduğunu düşünüyoruz.


Medinayı tekrar baştan sona arşınlayarak, aracımıza ulaşıyoruz. Aracımızla Medinanın bir başka girişine yöneliyoruz. Bu kez amacımız Medinanın içinde bir riad görmek ve beğenirsek kalmak. Aracımızı park edince hemen yanımıza park görevlisi yanaşıyor. Ona Riad görmek istediğimizi söylüyorum ve hemen işini bırakıp bizi bir Riad'a götürüyor, tabii ki amacı iyi bir bahşiş koparmak. Ama bu riadı beğenmiyoruz. (Resimdeki değil.)


Riadlar ilginç mekanlar. Daracık bir kapıdan içeri giriyorsunuz, bu daracık kapı girişinden sonra böyle bir manzarayla karşılaşacağınızı asla düşünemezsiniz. ortada geniş bir ortak alan bulunuyor. Burası yemek yemek, bir şeyler içmek yani lobi gibi bir havada yapılmış. Geleneksel Arab kültürü tarzlarındaki mobilya ve eşyalardan döşenmiş.  Gerek bu katta gerekse üst katlarda odalar bulunuyor ve bunlar da aynı tarza sahipler.


Bu mekanın üst tarafı güneş ışığını alacak biçimde tasarlanmış ve buranın havayla teması buradan sağlanıyor. Daha sonra Marakeş yazımda bahsedeceğim, Nurşen, Marakeş'te bir hamam sefası yapmak istedi ve böyle küçük bir kapıdan girdiğimiz riadda 10 dakika yürümüş, İşte riadlar böyle ilginç yerler.


Bu arada bir kişi daha geliyor yanımıza ve parkçı ile birlikte bize riad göstermeye devam ediyorlar. Beğendiğimiz bir riad, sahibi mi yoksa çalışanı mı bilmiyoruz, öyle havalı ki burnundan adeta kıl aldırmıyor ve yüksek bir fiyat söylüyor. Kabul etmiyoruz ve başka bir riada gidiyoruz. Buranın işletmecisi çok kibar bir genç. Bize bir oda gösteriyor ama Nurşen'in keyfi pek yerinde değil. Hem havasızlıktan hem de riadların kendisine özgü kokusudan rahatsız oluyor ve nefes almakta zorluk çekiyor ve riadlarda kalamayacağını anlıyoruz ve çıkıyoruz.

Aslında ben bir Riadda kalmayı istemiştim. Seyahat etme mantığımda, farklı kültürlerle iç içe olmak ve onların yaşamlarını bire bir yaşamak vardır. Farklı ülkelere yaptığım seyahatlerimde bunu yaşamayı bir ayrıcalık olarak görürüm. Farklı kültürleri içinde yaşayarak öğrenmek ve o yaşamı tatmak isterim. Bu bazen sıkıntılı da olur elbet, kendi adıma bu sıkıntılara katlanırım ama tabii ki Nurşen'i bu konuda sıkıntıya sokamazdım.


Riad arayışımız bize oldukça büyük zaman kaybına neden oluyor ve akşam olmaya başlıyor. Oysa buradaki ünlü tabakhaneleri de görme planımız vardı ama zaman kalmayınca iptal ediyoruz bu planımızı. En azından kenti panaromik seyredebileceğimiz mekan olan kuzey burcuna gitmeliyiz.


Bu kentte iki burç bulunuyor, kuzey ve güney burçları olmak üzere. Kentin korunması ve gözcülük yapmak için yapılmış bunlar. Konum olarak  hem kente hem de civarına hakim bir  tepe üzerine kurulmuş. Buradan şehrin eski bölgesini kuşbakışı seyretmek de oldukça hoş oluyor.


 Aslında güneşin batışını da bu surlardan izlemenin oldukça güzel olduğunu bilmemize rağmen hava daha fazla kararmadan otel bulmak istiyoruz. Şehirde bir hayli tur attıktan sonra nihayet, şansımıza güzel ve uygun fiyatlı bir otelde yer buluyoruz.

Bugün de oldukça yorulduk şimdi bir duş alıp rahatlamanın tam zamanı.

Otele girişimizde resepsiyon görevlisi barı göstererek orada bir şeyler içebileceğimizi söylemişti. Duş alıp rahatladıktan sonra oraya gidiyoruz. Otelde bulunan yabancı turistler ve Faslılar da burada içkilerini yudumluyorlar. Biz de Casablanca birası içmeye alıştık ya, sipariş edip, içerek yorgunluk gideriyoruz.

Sabah erkenden gezimizin en ilginç duraklarından biri olan SAHRA ÇÖLÜ'ne doğru yola çıkacağız. Fas gezimizin en uzun yolu olacak yarınki yolumuz. O yüzden iyi bir dinlenmeye ihtiyacımız var.


YOLUMUZ SAHRA ÇÖLÜNE yazımı okumak için tıklayınız...


                                                                             İYİ SEYAHATLER


                              



Hiç yorum yok: