İSPANYA - GRANADA

 EYLÜL - 2024

Cordoba gezimizi tamamladıktan sonra bu kez yolumuz Granada'ya. Yine hızlı tren yolculuğuyla yaklaşık 1,5 saatte Granada tren istasyonuna vardık. Buradan da navigasyon ile kiralık dairemize ulaştık.

Yine biraz dinlenmemizin ardından Granada'yı keşfe çıktık.

Aslında Granada demek El Hamra (Al Hambra) Sarayları demek. Granada gezimizin sonunda diğerleri pek fazla önem arzetmedi bizim için.  Ama El Hamra Saraylarına istendiği an uygun fiyatla bilet alabilmek oldukça zor. Bilet alma işini uzun zaman önce halletmek gerekiyor. Bizim gibi genel tur planı olan ama yolda planı değiştirebilenler için bu oldukça zor. Çünkü hangi tarihte nerede olacağımız tam belli olmuyor ve bu nedenle de önceden bilet temin etmemiz söz konusu olamadı. 

UNESCO sarayların korunması amacıyla günlük ziyaretçi kotası koymuş. Bu yüzden her yarım saat için belli ziyaretçi sayısı koymuşlar. 

Bilet meselesi o kadar enteresan ki, gün içinde internet üzerinden bilet almak için çalışmaya başladığınız andan alıncaya kadar geçen sürede içinde bile fiyatlar hayli yükseliyor. Turizm acentaları biletleri toptan alıyorlar ve El Hamra Saraylarını görmek isteyenlere fahiş fiyata da satıyorlar. Adamlar çok güzel bir düzen kurmuşlar, nasılsa buraya gelenler El Hamra'yı görmeye gelmişlerdir diyerek turistleri adeta yoluyorlar. Haklılar da biz de buraya kadar gelmişken burasını görmemek büyük eksiklik olur diye düşündük ve ertesi gün için internet üzerinden bilet alınca, biz de yolunmuş olduk. Eğer orada olma tarihiniz çok önceden kesinleşmişse bileti uygun fiyata almanız mümkün.

İlk günümüzde minyatür trenle gezmeyi düşündük, çünkü Granada dağlık, inişli yokuşlu bir şehir. Trenle şehrin dar ve yokuş yollarında panaromik tura başladık. Tren Elhamra Sarayları önüne çıkıp tekrar aşağıya indi. Biz de durakta inip yürüyerek bir durak sonrasına kadar olan bölümü gezmeyi düşündük.

Ama bu bölümde yine yokuş bir bölgeydi. Trenle gezerken pek bir şey anlaşılmıyor derken yokuş yukarı da yürümek oldukça yorucu oldu.

Yolumuz üzerinde bulunan İglesia de San Pedro y San Pablo kilisesini, kapalı zamanında olması nedeniyle dışarıdan fotoğrafladık. Bu kilise 1559-1567 yılları arasında, Los Banos Camisinin yerine inşa edilmiş.

Sürekli yokuş çıktığımız yolumuza devam ederken, Granada Arkeoloji Müzesi'nin önünden geçip yolumuza devam ettik. Aslında müzeleri de gezmek iyi olurdu ama bunun için çok zaman ihtiyaç var. Zaten bir şehirde bir müzeyi gezince, başka bir şehirde aynı tarz bir müzeyi gezmeye gerek de kalmıyor.

Yokuşun tepesine yakın konumda bulunan Placio de los Cordoba'ya girip gezmek istedik ama görevli saraya giremeyeceğimizi sadece bahçeleri gezebileceğimizi söyleyince girmeden yola devam ettik.

Yolumuz üzerinde Sacromonte'de bulunan Çingene Mahallesi'nde de biraz dolaştıktan sonra Albaicin'e doğru yürüyüp buradan El Hamra'yı uzaktan fotoğrafladık. Bu mahallede Flamenko gösterilerinin yapıldığı mekanlar da bulunuyor. Biz Flamenko gösterilerini Sevilla'ya bıraktık, iyi de yapmışız, nedenini Sevilla yazımda anlatacağım.

Artık yorulmuştuk ve minyatür tren ile geriye dönmeye karar verdik. Arena'nın önünden geçerken de araçtan burasını fotoğrafladım. Arena gezimizi de Sevilla'ya bıraktım.

Ertesi gün saat 16.00 için El Hamra turu satın almıştık. Bu tura kadar kendimizi yormadan gezmek istedik, çünkü El Hamra turu 2-3 saat süren bir tur olacaktı. Bu nedenle sadece eski şehir merkezinde Granada Katedrali civarında gezindik. 

Burada turistik eşya dükkanları, kafeler, restoranlar ve farklı ürünler satan dükkanlar vardı. Domuz pastırması satan bir dükkandan, domuz pastırmalı sandviç aldık oldukça lezzetliydi.

VE EL HAMRA (AL HAMBRA)

El Hamra Sarayları önünde tur rehberimizle buluştuk. Yukarıda yazmıştım her yarım saatte bir ziyaretçi alıyorlardı. Biz de 16,30 da tura başladık. Buraya gelenler önce Nasır Saraylarından geziye başlıyormuş bu nedenle çok kalabalık oluyormuş. Rehberimiz bizi daha sakin olan bölge olan Generalife bölgesine yönlendirdi.


Tarihçesi;

''Generalife, Granada'nın Müslüman kralları tarafından dinlenme ve inziva yeri olarak kullanılan bahçeli villadır. Elhamra'nın yakınında, süs bahçeleri, meyve bahçeleri ve mimarinin entegre edildiği kırsal bir villa olarak tasarlanmıştır. ''

''İsmin kökeni tartışmalıdır. Bazıları, Yannat al-Arif'in Huerta del Arquitecto veya "Mimarın Bahçesi" olarak adlandırıldığını, ancak bunun En Yüce Bahçe anlamına gelebileceğini savunmaktadır. Bu kraliyet bahçesi, Hispano-Arap saraylarında yaygındı ve farklı sultanlar tarafından yapılan reformların ve eklemelerin sonucudur. En eski dekoratif unsurları göz önüne alındığında, sarayın 12. ve 14. yüzyıllar arasında inşa edilmiş olması gerekir.''

''1492'deki fetihten sonra, Katolik Hükümdarlar mülkü, muhafazası ve kullanımı için bir gardiyana verdi. Bu vesayet, 1631'den itibaren Granada-Venegas ailesine ebediyen geçti, 19. yüzyılda başlatılan uzun bir dava sonucunda 1921'de Devlete dahil edildi.'' Alıntı.

Burası havuzları, su kanalları, çiçekleri, ağaçları ile adeta bir vaha yaratılmış gibiydi. Halen akan suları, su yolları sayesinde o çağlardan beri 16 km. mesafeden getiriliyormuş.  

Burada her yıl düzenlenen müzik festivalleri için de bir bölüm ayrılmış.

Buradan devamla buranın en önemli bölümlerini kapsayan bölgeye doğru yürüdük. Önümüze çıkan ilk yapı Placio de Carlos oldu.

NOT: Daha aydınlatıcı olması bakımından, buradan sonraki bölümde tarihçelerini internetteki sitelerden indirdiğim bilgileri yazarak paylaşacağım.

Palacio de Carlos 5;

''Charles 5 Sarayı'nın kökeni, imparator ve ailesi için o anda tüm konforlarını karşılayan bir yere ekonomik ihtiyaçtan kaynaklanıyordur, çünkü yazlık ikametgahı olan Alcazar'ın evleri karşılamıyordu.''

''İmparator, harikalarının tadını çıkarmak için sarayın Al hambra'nın yanına inşa edilmesini emretti. Çalışmadan sorumlu mimar, Rönesans'ın kanıtlanmış deneyimine sahip bir tutkun olan Pedro Machuca'ydı. Sarayın inşası 1527'de başladı ve tamamen 1957'de finanse edildi. Bina birkaç aşamadan geçti, fon eksikliği, çalışmaları durduran isyanlar vb. Tavanlar varsayılan olarak çökmeye başladı.''

''Saray, 63 metre genişliğinde ve 17 metre yüksekliğinde bir cepheye sahip kare şeklindedir. Dairesel merkezini vurgular, stil avlusu ve İspanya'daki Rönesans'ın en seçkin eseri olarak benzersizdir. Sadece güney ve batı cepheleri tamamen dekore edilmiştir. Kuzey ve doğu sadece kısmen, çünkü bina Alhambra Sarayı'na bağlıdır.'' Alıntı

Nasır Saraylarına giriş ayrı bir kapıdan yapılıyordu. Burada biletlerimizi ve pasaportlarımızı tekrar inceleyerek bizi içeriye aldılar.  Bu bölümü çok özel koruyorlar demek ki. 

Mexuar;

Nasır Sarayları turumuza Mexuar'dan başladık.

''Adı Arapça Maswar teriminden türemiştir, yani Surah veya Bakanlar Konseyi'nin toplandığı yer. Ayrıca Sultan'ın adalet dağıttığı yer veya salondu.'' Alıntı.

''Bu oda muhtemelen Comares Sarayı ve Aslanlar Sarayı'ndan önceki bir yapıya aitti. İnşası İsmail'e (1314-1325) atfedilir ve birçok değişiklik ve tadilattan geçmiştir'' Alıntı.

Cuarto Dorado;


''Sadece bir kişinin geçmesine izin vermek ve bir odadan diğerine geçişi mükemmel bir şekilde kontrol etmek için tasarlanmış küçük at nalı şeklindeki kapıdan, Sultan'ın 14. yüzyılda Elhamra'da tebaasını kabul ettiği avluya girilir''.

''Avlunun kuzeyinde, karakteristik üç kemerli revakın arkasında, orijinal dekorasyonu V. Muhammed'e ait olan Cuarto Dorado yer alır. Bu ismi, Katolik Hükümdarlar zamanında tüm oda gibi yeniden boyanmış ve dekore edilmiş, kalkanları, boyunduruğu ve okları ve bir dikme ve Mudejar başlığı olan merkezi penceresiyle kanıtlandığı gibi, onu örten güzel ahşap çatı nedeniyle almıştır. Bu oda, Müslüman mahkemesinin yöneticileri ve sekreterleri tarafından Sultan'ın cezalarını kaydetmek ve uygulamak için kullanılırdı''. Alıntı.

Comares Sarayı;

''Granada'daki Elhamra'daki Comares Sarayı, uçlarında revaklı galeriler bulunan Patio de los Arrayanes etrafında gruplanmış bir dizi odadan oluşur ve kuzeyde Torre de Comares'in iç kısmını kaplayan Sala de la Barca ve Sala de los Embajadores bulunur ve buradan Darro vadisi görülebilir'' Alıntı.

''Yusuf I, resmi ikametgahının dekorasyonunun ziyaretçileri hayrete düşürmesini istedi, bu yüzden onu inşa ettirdi ve zarif bir şekilde dekore etti, ancak muhtemelen bu eserin tamamlandığını görmedi çünkü çeşitli yazıtlar, yazarlığını oğlu Muhammed V'e atfediyor''. Alıntı.

''Bu, Sultan'ın resmi ikametgahı olan ve taht odasının bulunduğu en önemli saraydır. Elhamra'daki mevcut binaların çoğunu borçlu olduğumuz Yusuf I tarafından inşa ettirildi ve zengin bir şekilde dekore edildi.'' 

''Altın Avlu'da, Yusuf I'in oğlu Muhamed V tarafından yaptırılan, muhteşem güzellikteki bu sarayın giriş cephesini buluyoruz. İki kapı var, sağdaki aile dairesine, soldaki ise (ziyaretin devam ettiği) sarayın resmi alanına erişim sağlıyor. Cephe boyunca dekorasyon, güzel ahşap saçakları vurgulayan seramik kaide ve alçı işçiliği ile oldukça zengin.'' Alıntı. 

Patio de los Arrayanes (Court of Myrtles)

''Avlu, her Hispano-Müslüman konut binasındaki en önemli unsurdur: Aile hayatının merkezi, etrafında farklı odalar dağıtılmıştır. Bir sarayda bile, bir ailenin ekonomik seviyesini evin dışından ayırt etmek kolay değildir, bu avlu için geçerli değildir.''

''Saraylar, daha büyük ölçekli ve daha göze çarpan dekorasyonlara sahip evlerden başka bir şey değildir, ancak aynı yapı ve işlevlere sahiptir. Patio de Comares veya de los Arrayanes, adını havuzun daha geniş taraflarını çevreleyen bu bitkinin, mersin olarak da adlandırılan, büyük kütlelerinden alır''.

''Aslen bu bahçe alanları çok daha alçaktı ve muhtemelen daha fazla çeşitte cüce ağaç vardı, böylece taçları aşırı derecede öne çıkmıyordu''.

''Havuz, mekanın mimari ve estetik tanımında çok önemli bir rol oynar çünkü ayna görevi gören su tabakasıyla yapıları yansıtarak onlara mekanın aşırı yataylığını kıran geometrik bir projeksiyon verir. Avlu her zaman büyük beyaz mermer levhalarla döşenmişti, ancak 16. yüzyılın sonlarında döşemesinin genişletildiği biliniyor, bu nedenle başlangıçta birkaç platforma indirgenmiş olabilir''. Alıntı.

Placio de Leones;

''Aslanlar Avlusu (Patio de los Leones) muhtemelen Elhamra'nın en ünlü yeridir. Adını, su fışkırtan ve avlunun ortasındaki çeşmenin bir parçası olan on iki aslandan alır. Büyük on ikigen şeklindeki havuz, etrafındaki on iki aslanın üzerinde durur. Bu beyaz mermer çeşme, Müslüman heykelciliğinin en önemli örneklerinden biridir. Havuzun kenarına İbn Zamrak'ın bir şiiri oyulmuştur. 17. yüzyılın başlarında başka bir havuz eklenmiştir ve şu anda daha sonra yapılan çeşmenin yanı sıra, gravürde belirtildiği gibi, Surlar Bahçesi'nde (Jardín de los Adarves) bulunmaktadır''. Alıntı.


Sala de las Dos Hermanas;

''Aslanlar Sarayı'nın ikinci ana odası olan İki Kız Kardeş Salonu, yapısal olarak Abencerrages Salonu'na benzer. Tek girişinin bulunduğu avlunun üstünde yer alır ve ahşap kapısı geometrik şekillerle zengin bir şekilde dekore edilmiştir''. Alıntı.


''Salona girdiğinizde sol ve sağ taraftaki birkaç koridor sırasıyla üst kat odalarına ve konut tuvaletine çıkar. Adını, aralarında küçük bir çeşme bulunan iki büyük mermer döşeme taşının bulunduğu ve suyun Aslanlar Sarayı'na bir kanal boyunca aktığı ortamdan almıştır.''

''Tipik Nasrid tarzında, alçı işçiliği dekorasyonu, duvarları kaplayan yazıtlarla ayrılmış geniş bölümlere ayrılmıştır ve merkezinde yıldızı ve Pisagor'un iyi bilinen teoremi onuruna son derece süslü oyma sıva bulunan ustaca yapılmış sarkıt kubbede zirveye ulaşmaktadır''.

''Kare şeklindeki salonun yanlarında, iki oyuğa ulaşılabilir. El yapımı ahşap tasarımlarla zarif bir şekilde süslenmiş olan her ikisinde de bir kürsü veya bir yatak için yeterli alan vardır''. Alıntı.

Sala dos Reyes;


''Krallar Salonu, Aslanlar Sarayı'nın büyük saray alanı ve simgesidir. Dinlenme ve toplanma yeri olan bu alan, 30 metreden uzun, en çeşitli resepsiyonlar ve şenlikli performanslar için sahne görevi gören büyük bir salonun etrafında yapılandırılmıştır''.

''Alan, genel çatıdan fenerler gibi çıkıntı yapan mukarnas kubbelerle taçlandırılmış üç kare nişten oluşmaktadır - Nasrid mimarisinin bir diğer karakteristik öğesi. Bu odalar, büyük çift mukarnas kemerlerle dik olarak bölünmüştür''.

''Üç sahte tonoz, zengin dünyevi ikonografiye sahip deri üzerine resimlere ev sahipliği yapmaktadır. Stil, bol miktarda çizgi ve altın kullanımıyla doğrusal Gotik'e karşılık gelir ve ayrıca 13. yüzyıl resminin özelliklerine de karşılık gelir: hem temsil edilen karakterlerin özelliklerinde hem de bazı Floransa tarzı kıyafetlerde. Bütün bunlar, İtalyan ve İslam estetiğinin harmanlandığı Müslüman dünyasına aşina olan Hristiyan sanatçıların eseridir ve Toledo atölyesinin, Kastilya Kralı I. Pedro ile Granada Kralı V. Muhammed arasındaki dostluğun temeli olarak etkisini ortaya koyar''. Alıntı.

Prador de San Francisco;

''Granada Parador'u, İspanya'nın en unutulmaz yerlerinden birine sahiptir: Granada'nın üzerindeki bir tepede yer alan, Hristiyan ve Mağribi saraylarından oluşan ünlü Alhambra kompleksinin içinde yer alır''. Alıntı.


Burası Katolik Hükümdarların emriyle inşa edilen 16. yüzyıldan kalma bir manastırdan dönüştürülmüş olup, Alhambra'nın içinde bulunan tek oteldir. El hamra havası koklayarak uyumak isteyenler için bir seçenek.

Alcazaba;

''Saray muhafızları ve onların ailelerini barındıran bir askeri üs olan Alcazaba veya kale, El Hamra'nın en eski kısmı. Hıristiyanlara karşı direnen oğlu Mağribi kalesi olacak yapı, Nasır hanedanının kurucusu I. Muhammed tarafından 13. yüzyılda yaptırılmıştır''. 

''Alcazaba'nın açıkça askeri bir işlevi olduğu açıktır. Alcazaba'nın girişi Saygı Kulesi'nin eteğindeydi. Kulenin tabanında hafif bir eğim vardır. Basit bir L şeklinde yürüyüş yolu ana kapının dışarıdan görülmesini engeller''.

''Kapı, sonunda ve Silah Yeri'ne ulaşmadan önce savunucuların tüm erişimi kontrol edebilmeleri ve yukarıdan bir saldırıya yanıt verebilmeleri için açılan daha fazla dönüşe sahip iç tonozlu bir alana çıkar''. Alıntı

Torre de La Armas;

''Şehre en yakın olan Sabika tepesinin batısında, Vela kulesinin Vega'ya hakim olduğu ve Alhambra'nın görkemli medinasını koruduğu Alcazaba yer alır. Granada krallığının ilk Nasrid sultanı, Muhammed ibn Yusuf ibn Nasr - Muhammed I, al-Halib bi-l-Lah ve İbn al-Ahamar soyadlarıyla bilinir - Sabika'yı saltanatın merkezi olarak seçtiğinde, yenilendikten sonra tüm kompleksin savunma kalesi haline gelen eski bir kale vardı. Birkaç kuleden ve askeri kuruluşun sözde askeri mahallede yaşadığı bir iç mekan yaratan üst üste bindirilmiş üç duvar bölümünden oluşur''. Alıntı.

Jarin de Los Adarves;


''Bu, Alcazaba'nın güney tarafında Alhambra valisinin özel bahçesi olarak inşa edilmiş 16. yüzyıldan kalma bir bahçedir. Narenciye ağaçları, arkeolojik kalıntılar ve alegorik heykellerle Hesperides bahçesi olarak tasarlanmış olmasıyla öne çıkar. Öne çıkan özellikleri arasında kompleksteki en büyük iki palmiye ve büyük bir manolya ağacı yer alır''.

''Bu bahçe çok sayıda gezgin ve sanatçı tarafından tanımlanmış ve resmedilmiş olup, ayrıca "Şairler Bahçesi" adını almıştır''. Alıntı.

Bu güzel yapıları da gördükten sonra memnun şekilde kiralık evimize geri döndük ve Granada turumuzu tamamladık. El Hamra Saraylarını göremeseydik bizim için çok büyük eksiklik olacaktı.

Yarın yolumuz Malaga'ya

İYİ SEYAHATLER


Hiç yorum yok: