İSPANYA - MADRİD

 EYLÜL 2024

2024'ün son gezi planını İspanya ve Portekiz olarak belirledim. İspanya'da daha önce Barselona'yı gördüğümüz için, sırasıyla gezdiğimiz yerler Madrid, Toledo, Cordoba, Granada, Malaga ve Sevilla, yani Endülüs bölgesi ve Portekiz için de Porto ile Lizbon oldu.

Sunexpress uçak firması ağırlıklı olarak İzmir'e taşınması nedeniyle, özellikle Avrupa ülkelerine İzmir'den ulaşım daha da kolaylaştı. Gezimize İzmir'den 4 saatlik bir uçuşla Madrid'e varmakla başladık.

Havaalanından şehir merkezi denilebilecek noktada bulunan kiralık dairemiz Edificio Leganitos'a iki otobüs değiştirerek ulaştık. Havaalanından istenirse metro ile ulaşım da mümkün. Dairenin yakınında bir metro istasyonu da bulunuyor.

Bu arada şunu da belirteyim, bazı bloggerlar kalacak yer,  kafe ve restoran gibi yerlerle ilgili öneride bulunurken bir kaç yer öneriyorlar, sanki hepsinde kalmışlar ve hepsinde yemek yemişler, bir şeyler içmişler gibi. Ben sadece kaldığım yer ve eğer memnun kalmışsam o restoran ve kafeden söz ediyorum.

İletişim kopukluğu nedeniyle kiralık dairemize girişimiz biraz sorunlu olsa da, dairenin uygunluğu sıkıntımızı hafifletmiş oldu. Turistik merkeze yakın olan bu daireyi herkese öneririm.

Yerleştikten sonra akşam yemeği için yakındaki restoranın dış kısmındaki masalardan birine yerleştik ve söylediğimiz biralardan daha bir yudum almışken başlayan yağmur keyfimizi kaçırdı. Restoranın iç kısmı da dolu olduğu için bir masaya sığınıp yemeğimizi apar topar yemek zorunda kaldık.

Ertesi gün, kaldığımız yere yakın, Plaza de Espana'dan  Madrid gezimize başladık. Önce yol üzerinde torunumuzun sipariş Real Madrid formasını da dükkanlardan baktık. Daha sonraki günlerde başka bir mağazadan Arda Güler yazılı forma bulamayınca Real Madrid'in bu yılki en önemli transferi Mbappe'nin 9 numaralı formasını aldık. 

Plaza de Espana küçük ve sevimli bir park. İçinde bulunan Anıtın arka tarafında Don Kişot ve Sanço Panza heykeli bulunuyor.

Buradan yine yürüme mesafesinde bulunan Palacio Real (Kraliyet Sarayı)'na gittik. Saray normalde kraliyet ailesinin ikametgah yeriymiş ancak şu anda daha çok resmi törenler ve davetler için kullanılıyormuş. Zamanımızın kısıtlı olması nedeniyle sarayın içini gezemedik. Muhafız değişiminin de ilginç olduğunu bilmemize rağmen buna da denk gelemedik.

Saray'ın hemen karşısında bulunan Catedral de la Almudena (Almudena Katedral)'e girip burasını gezip inceledik. Burası da oldukça görkemli bir katedraldi.

Buradan Mayor Caddesini takiben Plaza Mayor'a geldik. Mayor caddesi ve dar sokaklarında ilerlerken, tarihi binaların güzel korunduğunu gözlemledik.

Plaza Mayor turistik açıdan çok canlı ve tarihi bir meydan. Meydanı kırmızı ve düz binalar çevreliyor ve meydanın ortasında  III. Felipe’nin atın üzerinde bronzdan bir heykeli bulunuyor. İlginçtir ki kafelerin çevrelediği bu meydan, akşamları canlılığını yitiriyor. Gece bu kadar ünlü bir meydan olmasına rağmen yeterince aydınlatılmamış ve köhne görünüyordu.

Tam öğle vakti buradaydık. Bir çok insanın elinde sandviçlerle karnını doyurduğunu gördük biz de kalamarlı sandviç alarak karnımızı doyurduk. Kalamarlı sandviç hem lezzetli hem de ülkemize göre oldukça ucuzdu. 

Yürümekten biraz yorulunca yakındaki kiralık dairemize gidip biraz dinlenip Madrid akşamlarını görmek istedik. Akşam özellikle Gran Via'da dolaşırken, adeta insan seliyle karşılaştık. Gündüz sakin olan Madrid nüfusu, akşam adeta patlamıştı.

Bu caddede ünlü marka mağazaları, restoranlar, kafeler, sinemalar ve tiyatroların bulunuyor. Bir çok eğlence mekanının olduğu bu cadde sabaha kadar canlılığını sürdürüyormuş. Biz tabii ki ertesi günün planı gereği daha erken yatmak zorundaydık.)))


Ertesi gün Türk usulü kahvaltımızdan sonra, tekrar yola koyulduk. Bu kez otelden Plaza de Cibeles'e doğru ilerledik. Meydan'a vardığımızda bir havuzun içinde bulunan Yunan Tanrıçası Kibele, aslanların sürdüğü bir arabaya binmiş olarak tasvir edilmiş.

Meydanda bulunan Kibele Sarayı da mimari olarak çok güzel bir yapı. Beyaz renkli  çok görkemli bir havası olan bu saray günümüzde belediye binası olarak kullanılıyormuş.


Meydanın biraz daha ilerisinde Puerto de Alcala Meydanı bulunuyor. Madrid'de beş adet kraliyet kapısı bulunuyor, işte bunlardan birisi de bu kapı. Bu kapı 3. Carlos tarafından yaptırılmış. Buradan anıtın hemen yanında bulunan Retiro Park'a (Parque de El Retiro) doğru yürüdük.

Retiro Park, yemyeşil, ağaçlarla kaplı, ortasındaki balıkçı köşkü anıtı ve önünde kayıklarla gezilen bir göletin olduğu, Kristal Saray ve Velasquez Saraylarının bulunduğu oldukça büyük bir alanı kapsıyor.


Bu parkta gezerken susayıp yorulduğunuzda, park içinde içilebilir suların aktığı çeşmelerden susuzluğunuzu giderip, yüksek ağaçların gölgesindeki parklarda dinlenebiliyorsunuz. Yeri gelmişken, Madrid'de evlerde ve sokaklardaki sular içilebiliyor. Ama biraz tehlikeli olabilir diye düşünürseniz, pet şişelerdeki suyu da tüketebilirsiniz.


Buradan Prado Müzesine (Museo del Prado) doğru yürüyoruz. Müzeye vardığımızda müzenin küçük bir müze ve kapalı olduğunu görüyoruz. Bizim için o an bir hayal kırıklığı gibi olsa da, biraz daha ilerleyince görkemli Prado Müzesi karşımıza çıkıyor. Sanırım bu müze eski ve diğeri onun yerine yapılmış.


Nurşen'in dizlerindeki ağrı nedeniyle müzeye sadece ben girdim. Giriş biletini, bazı blogerların yazdığının aksine hiç zaman kaybetmeden müze gişesinden aldım. Bu arada genelde müzelerde 65 yaş indirimi bulunuyor ve hatta bazen de ücretsiz olabiliyor, biz de bu indirimlerden hep yararlandık. Bazen yaşlılığın da faydası oluyormuş meğer.))))


Müzede dünyaca ünlü birçok önemli sanatçıların resimleri ve  heykelleri bulunuyor. Goya, El Greco, Rembrant, Rubens ve Velasquez bunlardan bazıları. Müzede fotoğraf çekmek yasaktı ama ben çaktırmadan 2-3 fotoğraf çektim. Yukarıdaki  bunlardan biri.

Buradan El Rastro'ya gitmek için yürümeye başlıyoruz, navigasyonumuzdaki mesafe ve süre bir türlü değişmiyor, sora sora nihayet buluyoruz ama biz varana kadar kapanmış. El Rastro ne? El Rastro Madrid'in ünlü bit pazarı. Burada eski eşyalar, yeni eşyalar satılıyor. Buraya gelme nedenimiz İspanya'ya özgü eski yeni ürünleri görmekti ama göremedik ve üzüldük.


Hemen yakındaki Latin Mahallesi'nde bir kafede oturup, günün yorgunluğunu bira, tortilla ve ızgara tavuk ile atmaya çalıştık.


Elbette Madrid'de bizim gezip gördüğümüz yerlerin dışında yerler de var. Ancak Madrid için ayırdığımız zaman içinde bunları görebildik.

Yarın yolumuz Toledo'ya.

İYİ SEYAHATLER



Hiç yorum yok: