RUSYA - TRANS SİBİRYA, 6. DURAK - ÇELYABİNSK

TEMMUZ 2019

Çelyabinsk'e gitmek için, Ufa'da gece yarısı evden çıktık. Dışarıda neredeyse kara dönüşecek sağanak yağış ve çok soğuk bir hava vardı. Taksiyle tren istasyonuna gittik ama tren istasyonuna varana kadar oldukça üşüdük. 

Bu coğrafyada yaz günlerinde böyle hava ile karşılaşmak burada yaşayanlar için çok doğal ama, biz ilk kez Temmuz ayında böyle bir hava ile karşılaştık. Ama havanın Temmuz ayında da olsa soğuk olabileceğini biliyorduk. Bu 30 gün sürecek Rusya seyahatimiz için, her hava şartına uygun hazırlığımız ve uygun giysimiz vardı.







Ufa'dan 00,25 te kalkan tren ile 8 saat 30 dakika süren yolculuk sonunda 09,29 da Çelyabinsk'e'ya vardık. Yolculukta yine bir kompartmandaydık ve arkadaşlarım uyuyabilirken ben yine uykusuzluk yaşadım.






Tren istasyonundan taksi ile kalacağımız kiralık eve gittik. Burası bir apart otel dolayısıyla kahvaltı ve bazı öğün yemeklerimizi burada kendimiz yaparak yedik. Ama otel bir binanın en alt katındaydı ve bu nedenle rutubet kokusu rahatsız edecek düzeydeydi.

Önce kısaca Çelyabinsk tarihinden söz edelim;


Çelyabinsk'in tarihi 1736 yılında küçük bir Başkırt köyünde bir kale inşası ile başlamış. Stalinist dönemde, ülkenin en önemli sanayi merkezlerinden biri olmuş. Üretim yaptıkları tanklarla 2. dünya savaşının sonucuna belirli bir katkı yapmış. (Bu konudan Traktör Fabrikası Müzesi gezimizde söz edeceğiz).


Kentin bir başka özelliği de,1788 yılında Andrievskiy başkanlığındaki bir grup doktor, bu şehirde, şarbon hastalığını keşfetmiş ve bu ölümcül hastalığa karşı bir serum icat etmişler. 


Çelyabinsk, Rusya'nın en kirli ve bakımsız şehirlerinden birisi. Çok sayıda endüstriyel tesis nedeniyle hava ve su kirleniyormuş bu şehirde. Biz de gezimiz sırasında şehrin kirli bir şehir olduğuna da oluyoruz. Gezdiğimiz 10 Rus kentinin en kötü olanı Çelyabinsk'ti. Üstelik Rusya ekonomisinde çok önemli bir yer tutan bu şehrin, ki dolayısıyla zengin olması gerekirdi, neden bu kadar kötü olması ilginç bir durum.


Çelyabinskteki gezimizin başlangıç noktası Pushkin Park'ın yanındaki Tren Çalışanları binası. Bina mimari açıdan oldukça güzel görünüyordu. Aslında burası bir müze olarak görünüyor ama içeride gezecek pek birşey yoktu.



Pushkin parkına doğru yürüdük. Bu park kentin en eski parkı olarak biliniyor ve yaklaşık 120 yaşında. Daha önceki yazılarımda da Rusya'da gezdiğim bütün kentlerde çok sayıda park ve yeşil alanın olduğundan söz etmiştim, işte Çelyabinsk de aynen böyle bir şehirdi.



Buradan N. Orlov Akademik Drama Tiyatrosu'nun yanından Devrim Meydanı'na gittik. Rusyanın her devrim meydanında olduğu gibi burada da büyük bir Lenin heykeli bulunuyordu.


Meydanın önünde gençler için bisiklet ve kay kay akrobasisi için bir düzenleme yapılmıştı. Sanki bira Lenin'e saygısızlık olmuş gibi geldi bana.




Zwilling caddesini takiben nehre doğru yürüdük. Aslında burada takip etmemiz gereken rota bu caddeye paralel olan Kirov caddesi olmalıymış. Şehride ilk defa bulununca bu tür hatalar yapılabiliyor. Gerçi bu caddeye daha sonra da geldik tabii ki. Bu cadde şehrin turistik ve trafiğe de kapalı olan bir caddesi. Burası da Moskova'daki Arbat caddesi benzeri bir cadde. Yol üzerinde tarihi binalar, çeşitli anıtlar v.s. bulunuyordu. Daha sonra buradan da söz edeceğim.




Cadde boyunca ilerlerken bu kentte toplu taşımada önemli bir yer tutan tramvayların çok eski oluşu dikkatimizi çekti. Araçlar eski olmasına karşın hala çok iyi çalışır durumdalardı. Rusların imalatları genelde kaba fakat çok dayanıklı oluyorlar.













Zwilling caddesi ile Kirov caddesi arasında Zafer Bulvarı bulunuyor. Bu bulvar üzerinde 2. Dünya Savaşına adanmış "Eternal Flame" ve 2. Dünya Savaşı ile ilgili birçok anıt bulunuyordu.










Zwilling caddesi, Trud caddesinde bitiyor. Trud caddesi üzerinde yine müzeler ve tarihi binalar bulunuyordu. 

Bugün oldukça yorgunduk  ve müze gezmek pek de içimizden gelmiyordu doğrusu. 




Kirov caddesi devamındaki köprüye yürüdük. Köprünün diğer tarafında St. Simone Catedral, Çelyabinsk Kukla Tiyatrosu gibi ziyaret edilebilecek yerler de var ama yorgunluktan oraya kadar yürümek de zor geldi ve gitmedik.


Dinlenip biraz daha güç kazanmak için otele döndük. 


Ertesi sabah ilk olarak Traktör Müzesi'ne gittik. 




Müzeye girince bizi gören görevli biraz şaşırdı. Galiba yabancı turiste pek alışık değildi. Hangi dili konuştuğumuzu sordu. Türkçe ve İngilizce konuşabildiğimizi söyledim. Burada bu dillerden konuşan kimsenin olmadığını söyledi. Daha sonra müze müdiresi olduğunu öğrendiğimiz, Nadezhda'ya haber verdi. O da sadece Rusça biliyordu ve bize müzeyi gezerken rehberlik etti. Önce telefonda sesli translate denedik ama alet uzun konuşmayı çeviremeyince, benim tercümanlığımla müzeyi gezdik. Tabii ki tüm anlatımları tercüme edemedim ama genel olarak konuyu anladım ve tercüme ettim.




Traktör fabrikası, Çelyabinsk'in zamanında en önemli fabrikasıymış. Burada uzun yıllar farklı modellerde traktörler imal edilmiş. Burada üretilen traktörler, içinde Türkiye'nin de bulunduğu 51 ülkeye ihraç edilmiş. Yukarıdaki resimde ilk traktör maketi.




2. Dünya Savaşı sırasında fabrikada yine farklı modellerde tanklar üretilmiş. Faşizme karşı savaşta en büyük pay sahibi, burada üretilen tanklar olmuş. Çok farklı özelliklere sahip tanklar üretmişler. Burada üretilen tanklar, 5000 km. mesafedeki Berlin'e kadar gönderilmiş.


Daha sonraki yıllarda fabrika Kurgan'a taşınmış. Şu anda bu tarihi değere sahip olan fabrikanın yerinde yeller esiyor.




Bu arada Ergun ve Hüseyin tank ve traktör motorlarını ilgi ve heyecanla inceliyorlardı. Nadezhda'ya onların mesleklerinin ve ilgi alanlarının motorlar olduğunu söyledim. Arkadaşlarımın ilgilerinden bunu anladığnı söyledi. Bu ilgi de tabiki onu da çok memnun etti. Arkadaşlarımın bu meraklı ilgilerini ne yazık ki fotoğraflamamışız.




Nadejda bizden izin isteyip gitti, dönüşte elinder ozetlerle geldi ve bunları bize hediye etti. Bu rozetlerde burada imal edilen ilk traktörün döküm resmi vardı.


Müzenin yakınında bir tank anıtı vardı ama tam yerini bilmiyorduk. Nadezhda'ya nerede olduğunu sorunca, o  sadece tarifle kalmadı, tankı göstermek için bizimle caddenin köşesine kadar geldi. Nazik davranışları nedeniyle kendisine buradan tekrar teşekkür ediyoruz.


İnternetten müze müdürü Nadezhda'yı araştırdım ve onunla ilgili kısa bir tanıtımı da buraya koydum.


"Dida Nadezhda Artemyevna - 16 Kasım 1947'de doğdu, pos. Rostov bölgesindeki Oktyabrsky bölgesinin taş ocakları. Novosib'den mezun olduktan sonra. Jeodezi, hava fotoğrafçılığı ve haritacılık mühendisleri Enstitüsü (1971), ChTZ sendika komitesi başkan yardımcısı ChTZ'de tasarım mühendisi olarak çalıştı. ChTZ Kültür Evi Müdürü (1983-86), Çelyabinsk Kültür Dairesi Başkanı (1987-90), Çelyabinsk Kültür Fonu Başkan Vekili (1990–94). 1994'ten beri Chelyabinsk bölgesinin yönetiminde, kültürden ve sosyal alandan sorumlu olarak çalışıyor. Vali yardımcısı Nadezhda Artemyevna Dida, Rusya Federasyonu Kültür Çalışanı Onurlu, Çelyabinsk Kültür Fonu Başkanlığı üyesi "Yeni İsimler" programının organizatörü ve daimi yöneticisi. Yaratıcı inisiyatifleri ve projeleri destekliyor, programa genç yetenekleri çekiyor. Kültür ve yurtseverlik ile ilgili kitapların ve makalelerin yazıcısının yanı sıra Güney Urallarda giyim tarzı üzerine bir makale koleksiyonu bulunuyor"




Kentin önemli simgelerinden birisi olan bu tank anıtı önünde de fotoğraf çekilip ve taksi ile Aloe Pole parka gittik. 




Aloe Park (Kızıl Park) adını 1905 devrimi sırasında işçilerin buradaki gösterisinin kanla bastırılmasından dolayı  almış. Park eskiden bir fuar alanı olarak da kullanılıyormuş ama şimdi bir şehir meydanı olarak kullanılıyormuş.


Parkın içinde Alexandr Nevski Katedrali bulunuyordu. Bizim orada bulunduğumuz sırada ana bölüm kapalı olduğu için, sadece giriş bölümünü görebildik.




Katedralin karşısında Vladimir Lenin Anıt Türbesi bulunuyor. Bu anıt- türbe, Lenin'in Moskova'da mezara indirildiği 27 Ocak 1924 yılı saat 18.55 te aynı zamanlamayla, yerine konulmuş.








Buradan yolumuza devam edip ve Ak Cami'ye ulaştık. Burada da görevli bir Azeri'ydi. Onunla bir süre sohbet edip, camiyi fotoğrafladık.


Cami 19. yüzyılda inşa edilmiş.1930'larda kapatılmış ve lokal müze olarak kullanılmış. 1989 yılı baharında tekrar ibadete açılmış.








Buradan Rusya'da bir hayvanat bahçesi görelim düşüncesiyle, hayvanat bahçesine gittik. Burası biraz şehir dışında bulunuyordu. Çok daha güzel ve farklı hayvanları barındıran hayvanat bahçeleri gördüğümüzden burası çok ilginç gelmedi.


Daha sonra Novosibirsk'te  bulunan hayvanat bahçesinin çok daha güzel olduğunu oraya varınca öğrendik.  Bunu daha önceden bilmediğimiz için buradakine gitmiş bulunduk. Burayı da gezince de ayrıca Novosibirsk'teki hayvanat bahçesine gitmedik.




Tekrar şehre döndük. Güney Ural Devlet Müzesi karşısındaki Özbek restoranında öğle yemeğimizi yedik. Özbek mutfağı Türk mutfağına benzer lezzette oluyor. Bu nedenle seyahatimiz sırasında, bazı yerlerde beğenmememize karşın, Özbek restoranlarında yemekten genelde memnun kaldık.




Resimde yediğimiz geleneksel Özbek yemekleri olan Özbek Pilavı, Lagman, Mantı ve komposta suyu.




Yemekten sonra ünlü meteor taşını görmek için müzeye gittik. Ama giriş fiyatını çok yüksek bulduk, ne de olsa sonunda bir taş, diyerek içeriye girmekten vazgeçtik.




Taşın hikayesi şöyle;

Meteor, Çebarkul Gölüne bir ateş topu olarak, 15 Şubat.. ta düşmüş ve binden fazla kişinin yaralanmasına sebep olmuş. Düştüğü yerde buzda 6 metre çapında bir delik açmış ve ağırlığının on bin ton olduğu varsayılıyormuş.  Meteor gölde parçalara ayrılmış ve işte bu müzede sergilenen bu meteorun parçalarından biri.


Not; Resimler internetten alınmıştır.




Gelelim ünlü Kirov caddesine;









Buraya farklı zamanlarda geldik. Caddenin girişinde, Çelyabinsk'i keşfedenler için bir anıt bulunuyor. Cadde boyunca bir çok anıt heykel ve bir çok ünlü ismin yaşadığı evler de var. Bunların hepsinin ismini yazmaya kalksam, oldukça uzun bir yer tutacak.















Bu cadde üzerinde akşamları sokak çalgıcılarının gösterileri de oluyor. Restoranlar, kafeler, barlar insanların eğlendikleri ve vakit geçirdikleri mekanlar. Asado restoran tavsiye edebileceğim bir restoran, biftekleri harika.





Artık Çelyabinsk'i de, eksiği noksanıyla tamamladık gece yarısı yolumuz yine trenle Omsk'a. Tren saati 03.06 ve biz tren istasyonunda tren bekliyoruz. ))























İYİ SEYAHATLER

Hiç yorum yok: