Şubat 2017
Ho Chi Minh şehrine istediğimiz gün gitmek için uçak bileti bulamayınca, Da Nang ve Hoi An şehirlerindeki programlarımızı birer gün daha uzatmak zorunda kaldık. Siz siz olun, Çin yeni yılına (20 Ocak - 21 Şubat arası), ki belki de en iyi zaman burası için, ama asla gelmeyin. Her şey ateş pahası, fiyatlar en azından ikiye katlanış vaziyette ve dediğim gibi uçakta birkaç gün önceden bilet almaya kalksanız o bile mümkün değil. Üstelik çok eğitimsiz ve gürültücü bir kitle olan Çinlilerle ortak platformlarda yaşamak zorundasınız. Bu konuyu daha geniş olarak "Vietnam- Genel Bilgiler" yazımda paylaşacağım.
Da Nang'da iki gece kaldıktan sonra bugün yolumuz Hoi An'a oldu. Otelin resepsiyonundan saat: 10.00 için yaptığımız rezervasyona saat: 09.15 te bizi almaya gelmişler, henüz hazır olmadığımız için hemen gidemedik. Resepsiyona ne zaman geleceklerini sorduğumda görevli, saat 12.00 de geleceklerini söyledi. Biz de bir taksi ile Da Nang ve Hoi An arasında çalışan şehir içi otobüslerinden biriyle gitmeye karar verdik. Bindiğimizde otobüs tıklım tıklım doluydu. Çok bağırgan bir kadın muavin, yine bağırarak oturan kızları yerlerinden kaldırıp ve bizi oturttu. Kısa bir yolculuktan sonra Hoi An'a vardık. Kadından da pek tırstık doğrusu. :).
Otobüs garajında inip bir taksiye binip otelimize vardık. Otelimiz hemen nehrin önünde ve tarihi bölgeye çok yakın mesafedeydi. Biraz dinlenip hemen şehrikeşfetmeye çıktık. Bu şehirde oldukça çok sayıda müze bulunuyordu. Eski şehrin girişindeki köprü üzerine kurulmuş olan bilet gişesinden biletimizi alarak (bu bilet bütün müze ve tapınaklara girmemizi sağlayacak) gezimize başladık.
Hoi An 1999 yılında Unesco Dünya Mirası ilan edilmiş bir şehir. 15. yüzyıldan 19. yüzyıldan kalma Güneydoğu Asya ticaret limanının son derece iyi korunmuş bir örneği burası. Binaları ve sokakları da oldukça ilginçti.
Cham'ın eski liman kenti, 16. ve 17. yüzyıllarda, çeşitli illerden gelen Çinlilerin yanı sıra Portekiz, Japon, Hollanda ve Hintlilerin yerleştiği önemli bir Vietnam ticaret merkeziymiş. Sokaklarda gezerken mimari özelliklerinden de bu farkediliyordu.
Bugün kent, tarihi, geleneksel mimarisi ve tekstil ve seramik gibi el işleri nedeniyle turistik bir cazibe merkezi durumunda. Hem Hoi An içinde, hem de çevrede birçok bar, otel ve tatil yeri inşa edilmiş. Liman ağzı ve tekneleri hem balıkçılık hem de turizm için hala kullanılıyor.
Vietnam gezimizde zaman zaman gençlerden, zaman zaman da bizden gelen teklifle birlikte fotoğraf çekildik.
Hemen her yer restoran, hediyelik eşya dükkanları ile doluydu. Yol boyunca hem bu tarihi binaları izliyor ara sıra da birkaç hediyelik eşya alıyorduk. Bazı Vietnamlı kadınlar da omuzlarına astıkları askılarıyla, meyveleri satarak geçimlerini sağlamaya çalışıyorlardı.
Buranın en önemli tarihi yapılarından birisi de, Japan Bridge. Japonlar tarafından yapılmış kapalı bir köprüydü burası. Oradan geçerken bu kadınlardan biri meyve askısını bana verdi ve fotoğraf çekildik. Kadın meyve satmak için ısrar etti ama gezeceğimiz çok yer olduğu ve elimizde yük olmaması için, eline biraz para sıkıştırıp uzaklaştık.
Resimde ünlü kapalı Japon Köprüsü..
Vietnam'da genç nüfus oldukça çok. Hele 2-5 yaş arası çocuk o kadar çok ki inanamazsınız. Acaba bizim "Reis"i mi dinlediler acaba. :). Bu çocuklar sokakta bize "Hello" diyerek el sallıyorlardı.
Belirttiğim gibi, burası müze ve tarihi yapılarla doluydu. Hepsini tek tek anlatmak bu sayfanın sınırlarını çok çok aşar, o yüzden bazılarının resimlerini paylaşayım.
Buranın da yine tarihi bir marketi vardı, Hoi An Market. Geçmişte yabancı ticaret insanlarıyla yapılan ticaretin merkezi olduğu gibi, bu gün de her türlü yiyecek, içecek, giyim, ev eşyaları v.s. satıldığı bir mekan. Yine Vietnam Genel Bilgiler'de bahsedeceğim ama buradan ilk defa deneyeceğimiz tropikal meyveler aldık. Durian, İçi kırmızı Dragon Fruit ve karpuzu çok lezzetliydi.
Bu eski şehirde yürürken dinlenme ihtiyacı da doğuyor elbet. O zaman bir kafede soğuk bir bir bira oldukça iyi geliyordu.
Hoi An'da çok sayıda Budist tapınağı var. Onları da tek tek anlatmak mümkün değil ve o nedenle, onlardan da bir kısmının resmini paylaşıyorum.
Bu günlerde Light Festival vardı burada. Gece hemen Japon Bridge'in yanındaki duvarda bir ışık gösterisi yapılıyordu . Birinci bölümünü izleyemesek de, ikinci bölümüne yetiştik ve bir amatör video çekimimi paylaşıyorum sizinle. Bize ilginç geldi, sizi bilemem..
Gece boyunca her yer kalabalıktı. Sokaklarda gösteri yapanlardan, bizim eski bayram yerlerinde olan oyuncak ve şans oyunlarına, sokak satıcılarına, sokak pazarlarına kadar her şey vardı. Nehre dilek mumları gönderen insanlara biz de katılıp, dileklerimiz eşliğinde nehre mumu yolladık.
O kalabalığın içinde tam bir şenlik ve festival havası içinde yürüyorduk. Ya bir de motorsikletler yok mu o kalabalıkta yol almaya çalışan, her an çarpacaklarmış gibi üzerinize gelen ama usta bir manevrayla yanınızdan geçen. Vietnam'da ulaşım konusunu da Vietnam Genel Bilgiler'de yazacağım.
Ertesi gece de, bir önceki gün gibi kalabalık olmasa da, yine hareketli bir geceydi. Akşam yemeği için bir restoranda pizza yemek istedik. Duvarda Gandi, Lenin, Cezayirli bir lider adını bilmiyorum ve Mandela vardı. Garsona neden Atatürk resmi olmadığını sordum, tanımadığını söyledi biraz şakalaştık. Sonra da patronuna söyleyeceğini resim duvara asılırsa, bana resmini çekip göndercek ve ben de resmin maliyetini kendisine göndereceğime söz verdim.
Yemekten sonra çıkıp, bir tapınaktaki ayini izledik.
Avrupalı turistlerin diğer şehirlere göre buraya ilgilerinin oldukça fazla olduğunu gördüm. Onları bu kadar buraya çeken şeyin ne olduğunu da merak ettim doğrusu. Yani bunu derken kötülemek istediğim için değil ama yani bir olağanüstülük de yoktu doğrusu. Yine de görülmesi gereken bir yer olduğunu düşünüyorum.
Sabah kahvaltımızdan sonra Hoi An'a 2-3 km. mesafedeki balıkçı köyüne doğru, nehir kıyısını takiben yürüyüş yaptık. Yolumuz üzerinde bahçede çalışan Vietnamlılara selam verip iyi dileklerimizi Türkçe söyledik. Onlar da bizim güler yüzlü konuşmamızı anlamışçasına, gülerek Vietnam diliyle cevap verdiler. İki taraf ta sanki birbirlerinin dilinden anlamışlarcasına memnun oldu, bunu vücut dilleriyle belli ettiler. Onları çalışmalarıyla baş başa bırakarak yolumuza devam ettik.
Yürürken bazı bahçeli güzel ve temiz evleri de gördük. Yol üzerinde genellikle Avrupalı insanlar bisiklet kullanıyorlardı, sanırım onlar burada daha uzunca süreli yaşayanlardan olsa gerek.
Köye gelince balık haline doğru yürüdük. Ben oldum olası, almayacak olsam bile, balık seyretmesini severim. O bölgeye özgü balık ve diğer deniz ürünlerini seyrettikten sonra geriye dönmek için taksi bakındık ama ortalıkta hiç taksi yoktu. Geriye sıcak havada yürüyerek dönmek de zordu. Bu sırada yanımızdan sürekli motorsikletliler geçiyordu. Sonunda bir motorsikletliye oto stop yapmaya karar verdik. Bir bayan motorsikletli durdu ve Nurşen motora bindi. Şehir girişinde buluşmak için anlaşıtık ve gittiler. Bir süre sonra da bir motorsikletli durdu ve ben de ona bindim. Şehir girişine geldiğimizde bakındım Nurşen ortalıkta yoktu. Ben otele kadar olabileceği yerleri düşünerek yürüdüm. Biliyorum yalnız kalmaya da korkar, hatta kaybolduğunu düşünürse iyice panikler, o bakımdan biraz endişelendim. Neyse ki otele vardığımda onu kapının önündeki barda oturuyor buldum. Yolda nerede ineceğini kestiremeyince, motorsikletli kıza oteli tarif edip gelmiş. Böylece küçük bir macera da yaşamış olduk.
Ho Chi Minh yazımı okumak için tıklayınız....
İYİ SEYAHATLER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder