MAKEDONYA - BİTOLA (MANASTIR)

AĞUSTOS 2018

Bu yıl gezi planım içinde Arnavutluk coğrafyası vardı. 2 yıldır Arnavutça kursuna gitmiştik ve konuşmamızı geliştirmek amacı taşıyordu bu turumuz. Sonuçta beklediğimiz sonucu yakaladık mı? Belki beklentimizin altında kaldı ama sonuçta oldukça yararlı oldu diyebilirim.


Bu turumuzu kendi aracımızla ve sırasıyla, Dikili, Yunanistan (Kavala), Makedonya (Bitola, Ohrid, Gostivar, Tetova, Mavrova, Üsküp), Kosova (Prizren, Gjakova, Peja, Ferizaj, Priştina), Arnavutluk (Tiran, Kruje, Berat, Vlora, Gjirokaster, Saranda), Yunanistan (Varna, Selanik) ve Dikili rotasıyla gerçekleştirdik. Kavala'da sadece bir gece konakladığımız ve orasını daha önce yazdığım için onu geçerek Manastır'dan başlayayım yazmaya. Gerçi diğer şehirlerin çoğunda bulundum ve bunları Seyahatname 2000'de paylaştım. İlk kez bulunduğum şehirlerden Gjirokaster şehrini beğendiğim için ilk  onu yazmıştım. Şimdi seyahatteki sıraya göre yazmaya başlayalım;

Genelde Türkiye'de akaryakıt fiyatları Avrupa ülkelerine nazaran daha yüksek olurdu ama bu kez gezdiğimiz 4 ülkede fiyatların bizden daha yüksek olduğunu gözlemledik. Bu nedenle İpsala'da aracımızın deposunu doldurduk. Artık bu kadar yolda ne kadar kar edeceksek....:)  Toplam katettiğimiz yol 4615 km.

Dikili'den sabah erken yola çıkıyor ve akşam üzeri Kavala'ya varıyoruz. Otelimizde bir süre dinlenip, yakındaki bir restoran'a gidiyor deniz ürünleri ve Grek salatayı, uzo eşliğinde mideye indiriyoruz. Kavala'da daha önce bir kaç kez bulunduğumuz için, gezilecek yerler çok cazip gelmiyor ve burada daha fazla zaman kaybetmek istemiyoruz. Kavala'dan kahvaltımızı takiben yola çıkıyoruz, hedefimiz Manastır (Bitola). Bu şehrin Osmanlı dönemindeki adı Manastır, şimdi ise Bitola olarak adlandırılıyor. Manastır'ı gezdikten sonra akşam Ohrid'de konaklayacağız.



Manastır'ın bizim için en önemli özelliği, Mustafa Kemal Atatürk'ün okuduğu Askeri Lise'nin  (Askeri İdadi) burada olması. Manastır'a varınca doğruca, şu anda müze olarak kullanılan bu binaya geliyoruz. Aracımızı hemen yanına park ediyoruz. Daha önce okuduğum yazılarda müze girişinin ücretsiz olduğunu biliyordum ama, 2 Euro kişi başı ücret vererek giriyoruz içeriye. 


Bu müzede bölgeye ait arkeolojik buluntular, 2. Dünya savaşı ve Mareşal Tito ile ilgili resim, yazı ve heykeller ile, Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili resim, yazı, balmumu heykel, tunç heykeller, giysilerinden örnekler, madalyalarından bazıları, derslerden aldığı notlar sergileniyor.


Müzede en önemli yer M.K. Atatürk'e ayrılmış ve oldukça bakımlı. Burasını gezerken duygulu anlar da yaşıyoruz tabii ki. Özellikle anı defterine yazarken duygularımız tavan yapıyor. 


Sergiyi gezerken her parçanın önünde dakikalarca duruyor ve inceliyoruz. Öğrenci olduğu dönemdeki haliyle Atatürk heykelini pek benzetemiyorum doğrusu, sanki başka birisiymiş gibi geliyor bana.

Burada sevgilisi Eleni tarafından ona yazılmış bir mektup da yer alıyor, işte o mektup;

“Çok seneler geçti, ben halen her gün içerisinde senden haber bekliyorum. Herhangi bir zamanda mektubumu alırsan, beni hatırla ve kâğıttaki gözyaşlarımı görebileceksin. Yıllar ve olaylar geçiyor, seninle ilgili çok şeyler konuşuluyor. Mektubumu okurken, başka kadını seviyorsan, mektubumu kopar ve kendine sor: inanabiliyor mu ki, Manastırlı bir Eleni Karinte, bir günlük tanıdığı ve âşık olduğu adama bütün ömrünü harcamıştır? Ve benim seni sevdiğim kadar, o kadını o kadar seviyorsan, kendisine hiçbir şey söyleme, senin kadar mutlu olmasını diliyorum. Fakat balkondaki kızı hatırlıyorsan ve başkasını sevmiyorsan, seni beklediğimi ve ömrüm boyunca bekleyeceğimi bilmeni istiyorum.
Döneceğini, beni unutmayacağını biliyorum. Babam vefat etti. Beni senden ayırdığından tam bir yıl geçti, beni eve kapattı ve bir ay çıkmama izin vermedi. Ağladım, biliyorum ki tüm kilitleri ve hapisleri boşuna harcadı.
Beni evlendirecekleri adamı sadece bir kez gördüm ve kendisi bana onu sevebileceğimi sordu. Ben kendisine, ‘Hayır, ben sadece ilk aşkımı seviyorum’ dedim. Ve artık kendisini görmedim. Babam beni hiç bir zaman affetmedi ve ben de kendisini affetmedim. O zamanlardaki gibi artık genç ve güzel değilim…  Tüm ömür bir gün içerisinde!
Ebediyen seni seven ve seni bekleyen, senin Eleni Karinte.”


Müzeden çıktıktan sonra, hemen oradan başlayan Şirok caddesinden, Bitola merkezine doğru yürüyoruz. Caddenin iki tarafında da kafeler ve çeşitli ürün satan dükkanlar yer alıyor. Merkeze doğru ilerlerken, dönüşte nerede dondurma yiyeceğimizin de ön araştırmasını da yapmayı ihmal etmiyoruz. :)


Bu caddenin diğer ucu büyük bir meydana ulaşıyor. Bu meydanın girişinde Büyük İskender'in babası Filip'in at üzerinde bir heykeli bulunuyor. Heykelin hemen arkasında bulunan havuzu görünce, ünlü Manastır türküsü de dudaklarımızdan dökülmeye başlıyor.

MANASTIR'IN ORTASINDA

Manastır'ın ortasında var bir havuz
Canım havuz
Bu yurdun kızları hepsi de yavuz
Biz çalar oynarız
Manastır'ın ortasında var bir çeşme
Canım çeşme
Bu yurdun kızları hepside seçme
Biz çalar oynarız
Manastırın ortasında var bir pınar
Canım pınar
Bu yurdun kızları hepsi de çınar
Biz çalar oynarız


Yine bu meydanda Osmanlılar döneminde yapılmış olan Saat Kulesi, Yeni Cami, İshak Çelebi Camisi,


Geriye doğru dönerken, dondurma planımıza ilave olarak, treleçe ve tulumba tatlısı da ekliyoruz menümüze. Buranın ünlü tatlıları bunlar. Bir kafede bunları yerken, dinlenmiş de oluyoruz bu arada.


İYİ SEYAHATLER








Hiç yorum yok: