MAKEDONYA - ÜSKÜP

AĞUSTOS 2018

Tetovo'dan sonra yaklaşık bir saat ilerideki Üsküp'e geliyoruz. Airbnb sitesinden rezervasyon yapmış olduğum  kiralık dairenin adresine navigasyon aracılığıyla varıyorum. Ama ortada böyle bir yer görünmüyor. Orada Türkçe bilen birisinden yardım istiyorum ama o da adresi bulamıyor. Yakındaki bir apart otele gidip onlardan yardım istiyorum ve sonunda ev sahibi olan genç ile buluşuyoruz. Tabii ki önce kızıyorum böyle bir adres verilir mi diye. Eve gidiyoruz, ev gayet temiz resmen pırıl pırıl. Bu görüntü beni sakinleştiriyor. Evde bir misafir için herşey düşünülmüş. Şimdiye kadar böyle bir yerde kalmamıştım doğrusu. Sahibi olan genç de çok yardımsever bir çocuk. Yerleşip dinlenmeye çekiliyoruz. Airbnb'den yaptığım rezervasyonlar genelde çok iyi ancak adres bulmak biraz sıkıntılı.


Akşam kaldığımız daireye yürüme mesafesinde olan, Vardar Nehri kıyısındaki bir restoranda yemeğimizi buz gibi bira eşliğinde yiyip geriye dönüyoruz. Zaten aynı gün Struga, Gostivar, Tetovo gezilerini yaptığımız için oldukça yorgunuz ve dinlenmeye ihtiyacımız var.


Sabah kahvaltımızın ardından yolumuz Matka Kanyon'una. Matka kanyonu Üsküp şehrinin batısında  ve 17 km. lik bir mesafede yer alıyor. Burada bir hidroelektrik santralın yapay gölü bulunuyor. Gerçek bir doğa harikasına dönüştürülmüş bu kanyon. Mesire yerleri, göl içinde yapılan tekne turları, bir otel ve restoranı da bulunuyor.


Gençler burada buz gibi suya atlarken onların resimlerini çekiyorum. O sırada Denis isimli gençle konuşuyoruz ve çektiğim resimleri kendisine göndermemi istiyor. Ben de bu gençlerle hatıra fotoğrafı çekiliyorum. Daha sonra facebook'ta arkadaş oluyoruz bu gençle ve tüm resimleri gönderiyorum ona.


Kanyonda epey yürümek gerekiyor çünkü aracımızla ancak bir yere kadar gelebiliyoruz. Bu arada çok miktarda beyaz kelebek görüyoruz. Bu gün onlar için yaşamın son günü, bir süre uçtuktan sonra göle düşüyor ve ölüyorlar.  Burada bulunan levhalarda okuduğumuza göre 77 çeşit kelebek yaşıyormuş bu kanyonda.


Bir tekneye binerek göl turu yapıyoruz. Bu göl turu sırasında, gölün üzeri ölen kelebeklerden dolayı, adeta beyaz renge bürünmüş. Göle gelirken sıcak havadan dolayı terliyoruz ama göl gezintisi sırasında oldukça da üşüyoruz. Birer hırka almak gerekiyormuş meğerse.


Göl üzerinde kano ile gezen insan sayısı da hiç azımsanmayacak kadar. Burası hem spor hem de eğlence merkezi durumunda.



Kanyonun sarp kayalıklarında bir patika yapılmış ve insanlar burada yürüyüş yapıyorlar. Tekne sahibine bu patikanın uzunluğunu soruyorum, 10 km. olduğunu söylüyor. Ama bizim buraya ayırdığımız zaman burada yürümek için yeterli bir zaman değil.


Göl turunu tamamladıktan sonra, kilise, otel ve restoranın olduğu bölüme gidiyoruz. Burada gezerken tanıdık bir şarkıyı seslendiren gençler ve bir de onlara katılan bir adamı dinliyor ve biz de bu Arnavutça şarkıya eşlik ediyoruz. Bu şarkı " Tuman Kuqe "

Artık Üsküp merkezine dönme zamanı. Aracımızı Üsküp Kalesi yakınında bir yere park ediyoruz ve doğruca kaleye yöneliyoruz. Kale kapısında görevli zannettiğimiz bizi selamlayan birisi çıkıyor karşımıza. Adam maşallah bir kaç dil biliyor ve burada kaleyi anlatarak geçimini sağlıyor ama az bir paraya yapıyor bu işi.

Türk olduğumuzu söyleyince bizle Türkçe konuşmaya başlıyor. Biz Arnavutça pratiği yapmaya geldiğimizi ve Arnavutça konuşmasını istiyoruz. Genellikle Arnavutça arada Türkçe anlatımıyla kaleyi geziyoruz.


Rehberimizin anlatımına göre, kale ilk olarak 600 yılında Roma kralı Jüstinyen tarafından yaptırılmış. Daha sonraki süreçte de Osmanlılar da bu kaleyi kullanmışlar. Şimdi sadece kalenin çok az bir bölümü orijinalliğini koruyor, diğerleri restorasyon geçirerek bu günkü durumunu almış.


Kaleden Üsküp manzarası da oldukça hoş görünüyor.





Hava sıcak ve ben kalenin diğer bölümlerini gezerken, Nurşen de  rehberle gölgede Arnavutça pratiği yapıyor. Rehbere göre bir ay buralarda kalıp konuşma pratiği yaparsak bu işi bitirirmişiz. :)


Buradan çok yakındaki Mustafa Paşa Camisi'ne gidiyoruz. Burası Yavuz Sultan Selim'in vezirlerinden Mustafa Paşa tarafından 1493 yılında yaptırılmış. 1963 yılında Üsküp'te meydana gelen büyük depremde ciddi hasar görmüş. TİKA tarafından yeniden restore edilen bu cami 2011 yılında tekrar kullanıma açılmış.









Buradan Türk Çarşısı'na yöneliyoruz ve yolumuz üzerinde Arasta Camisi var. camiyi gezip yakınındaki kafede Türk çayı içiyoruz.











Türk çarşısında ilerleyip Üsküp'ün yine ünlü camilerinden, Gazi İsa Bey Camisi'ne gidiyoruz. Cami Üsküp fatihi ve sancak beyi, İshak Bey'in oğlu İsa Bey tarafından 1475 yılında yaptırılmış.  Bu caminin hemen yakınında bulunan bir tepenin üstünde de, İshak Bey'in türbesi bulunuyor. Ayrıca Üsküp'lü şair Yahya Kemal Beyatlı'nın annesi Nakiye Hanımın mezarı da bu cami bahçesinde bulunuyor.


Buradan da Sultan Murat Camisi'ne gidiyoruz. Ancak camide yapılan restorasyon nedeniyle camiye girmemize izin vermiyorlar. Tüm gezdiğimiz Balkan ülkelerinde olduğu gibi, burada da restorasyon TİKA finansmanıyla ve bir Türk yüklenici firma tarafından gerçekleştiriliyor. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik kriz varken TİKA tarafından bu restorasyonlar ne kadar doğru acaba?



Üsküp'te her Osmanlı eseri restorasyondayken, saat kulesi de bunun dışında kalır mı? O da restorasyondaydı tabii ki.

Burada bir gözlemimi paylaşmak istiyorum. Çarşıdan geçtikten sonra Müslüman mahellesine girdiğimizde ne yazık ki her taraf adeta çöplük gibiydi. Her tarafta naylon torbalar, pet şişeler, evsel atıklar yol kenarlarında atılmış vaziyetteydi. Balkan seyahatimiz sırasında müslümanların yaşadıkları yerlerin maalesef böyle çöplük ve pislik içinde olduğuna şahit olduk. Oysa hıristiyan mahalleleri tertemizdi.

Böyle durumlarda Ziya Paşa'nın ünlü gazelinin ilk satırları aklıma gelir.

Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kaşaneler gördüm,
Dolaştım mülk-i islamı bütün viraneler gördüm. 



Geriye dönerken yol üzerinde bir müslüman düğününe rast geliyoruz. Bir süre onları izliyor ve yolumuza devam ediyoruz. Yine çarşı içinden aracımıza gidiyoruz.



Bugün yeterince yorulduk şimdi biraz istirahat zamanı.

Aslında Üsküp'te 2 gece kalmayı planlamıştım ama hem yeterince gezemediğimiz, hem de kaldığımız temiz ve konforlu daire nedeniyle buradaki kalış süremizi bir gün daha uzatıyoruz. 


Bugün ilk hedefimiz Üsküp şehrinin arkasındaki Vodno dağı üstündeki haç. Aracımızla dağda belli bir noktaya kadar gidiyoruz. Buradan teleferik ile haçın olduğu 1040 m. deki tepeye ulaşıyoruz. Buradan Üsküp şehrini adeta kuşbakışı izliyoruz.






Bu haç 2002 yılında Hz. İsa'nın 2000. doğum yılı nedeniyle yapılmış ve yüksekliği 66 m. Buraya ilk geldiğim yıl gece karanlıkta ışıklandırılmış ve adeta havaya asılı gibi görmüştüm bu haçı.






Haçın alt bölümünde bir kafe bulunuyor. Buradan aldığımız dondurmalarımızı, Üsküp'ü tepeden seyrederken keyifle yiyoruz.

Buradan tekrar Üsküp Kalesi civarına gidiyoruz. Kanrnımız da acıktı öncelikle bu işi halletmek için bir restorana oturuyoruz. Meşhur köftesinden yemek istiyoruz ama köfteler pişeli epey zaman olmuş ve tatsız tuzsuz bir yemek oluyor bize. Üsküp'e  daha önce geldiğimizde de bu çarşıda içtiğimiz çay için ateş pahası fiyat istemişlerdi. Yani Türklerin, Türkleri kazıklamasına şahit oluyoruz burada hep. :)

Çarşı içinde bulunan ünlü Kapan Han ve Kurşunlu Han'larını da geziyoruz daha önce gezdiğimiz gibi. Çarşıyı gezerken tabii tüm kadınların olduğu gibi Nurşen'in de ilgisini kuyumcular çekiyor. :)


Üsküp'ün antik Üsküp Kemeri'ne gitmek istiyoruz ama oraya ulaşacak bir yol bulamıyoruz. Çevredeki insanlara soruyoruz ama ilginç onlar da oraya nasıl ulaşılacağını bilmiyorlar. :)  Etrafında bir kaç tur attıktan sonra umudumuzu kesip geriye dönüyoruz..

Buradan yine zorlanarak bulduğumuz Skupi'ye gidiyoruz. Roma İmparatoru Oktavian döneminde M.Ö. 13 - 11. yıllarda, Skupi lejyon kampı olmuş. Sonraki yıllarda Skupi Roma İmparatorluğunun önemli şehirlerinden bir olmuş. 518 yılındaki depremle şehir yok olmuş.


Oraya gittiğimde Skupi'de restorasyon yapılıyordu. Restorasyonun başındaki görevli bayandan izin alarak resmini çekiyorum burasının. Hem o, hem de orada çalışanlar bana biraz ilgiyle bakıyorlar. Belki de buraya gelen pek kimse yok. :)

Bu günün de sonuna geldik. Aslında gezilecek daha da yerler var Üsküp'te. Bir kısmını önceki gelişimizde gezdiğimiz için tekrar gezmiyoruz, Özellikle de müzeleri bir sonraki gelişimize bırakıyoruz.


İYİ SEYAHATLER














Hiç yorum yok: