AĞUSTOS 2018
Gostivar'dan sonra yolumuz Tetovo'ya. Burası Arnavutların çoğunluğu teşkil ettiği Makedonya'nın 5. büyük şehri. Üsküp'e giderken yolumuzun üzerinde olan bir kent. Özellikle Osmanlı izlerini taşıyor olması ilgiyi artırıyor buraya.
Kentin ana caddesi Llindenska üzerinde, biraz da dar bir yol olması nedeniyle, trafik zor ilerliyor. Bu trafik içinde ilerlerken birden sol tarafta Alaca Camisi'ni (Sarena Dzamija) görüyoruz. Aracımıza yakın bir yerde park arıyoruz ama oldukça zor. Biraz uzak da olsa park yeri bulup camiye yöneliyoruz.
Bu cami 1438 yılında edilmiş olmakla birlikte, 1833 yılında Abdurrahman Paşa tarafından bugünkü görüntüsü ile tekrar inşa edilmiş. Makedon dilinde Sarena Dzamija, yeniden dekore edilmiş anlamı taşıyor. Bahçesinde bir türbe ile bir de çeşme bulunuyor.
Şimdiye kadar gördüğüm en süslemeli cami bu olsa gerek.
Camiyi gezerken bir Türk turist kafilesi de geliyor camiye. O sırada oralı iki kişi akıllarınca bize R.T. Erdoğan reklamını yapmaya kalkıyor. Önce ben ağızlarının payını veriyorum daha sonra türbanlı bir Türk turist de aynı şekilde onların ağızlarının payını veriyor. Seyahatlerde böyle durumlarla da karşılaşılıyor. Daha önceki Fas gezimizde de benzeri durumlarla karşılaşmıştık.
Caminin hemen yanında Bey Hamamı bulunuyor. Bu hamam 15. yüzyılda yapılmış. 1962 yılından itibaren de sanat galerisine döndürülmüş. Bu sanat galerisini de geziyoruz. Oldukça güzel eserler sergilenmiş burada.
Buradan ünlü Arabati Baba Tekkesi'ne gidiyoruz. Oldukça büyük bir bahçe içinde bulunuyor bu tekke. Biz tekkeyi gezerken hiç bir ilgili ile karşılaşmıyoruz, bu kadar büyük bir komplekste kimsenin olmaması ilginç geliyor bize.
Tarihsel özet hikayesi; Kanuni Sultan Süleyman'ın kayınbiraderi Ali Baba Tetovo'ya sürülmüş. Ölümüne kadar Bektaşi Düzeni yolunu uygulamış. Ardından hayatta kalan tek öğrencisi Arabati Baba bu tekkeyi kurmuş. Diğer binalar ise Recep Paşa tarafından yaptırılmış. Komünist dönemde otel ve müze olarak kullanlmış. Yugoslavya'nın ayrışmasından sonra tekrar Bektaşilere teslim edilmiş.
Bu tekke ilgili okuduklarımda,1538 yılında kurulduğunu ve Avrupa'da en iyi korunmuş tekke olduğunu yazıyordu. Oysa Balkanlarda gördüğüm en bakımsız tekkeydi bana göre. Bir çok bina adeta çürümeye terkedilmiş durumdaydı.
Not: İleriki bir tarihte, Balkanlar'da Bektaşilik ile ilgili özel bir yazım da olacak
Aslında Tetovo'da gezilecek başka yerler de var elbet, ama programımıza göre sadece bu kadar gezebildik burasını. Üsküp'te görüşmek üzere.
İYİ SEYAHATLER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder