AĞUSTOS 2018
Manastır'da yaptığımız geziden sonra aracımızla yaklaşık bir saatlik mesafedeki Ohrid'e varıyoruz. İnternetten yaptığım rezervasyon ile, biraz zor da olsa, kalacağımız daireye varıyoruz. Daire demişken, bu Balkan seyahatimizde genellikle (airbnb.com) dan müstakil daire kiralayarak oralarda kaldık ve genelde de çok memnun olduk. Ama en zor konu kiralanan evin adresini bulmak oldu doğrusu.
Kaldığımız daire oldukça rahat ve Ohrid Gölü manzaralı. Burası ile ilgili planımız 2 gece kalmak üzerineydi ve öyle yaptık. İlk gecemizde yakın bir restoranda zorla bir masa bulduktan sonra, yemeğimizi yiyip istirahate çekildik. Ama şunu söylemeliyim, bu dönemde bu bölge genel olarak çok kalabalık ve fiyatları da yüksek. Bunu sadece Makedonya için değil, aynı zamanda Yunanistan, Kosova ve Arnavutluk için de söylüyorum.
Daha önce Ohri'de bulunmuştuk ve bu nedenle burada gezemediğimiz yerleri gezmekti hedefimiz. Bunun için kaldığımız yer istikametinde olan, Su Müzesi'ni gezmeyle başlıyoruz güne. Burası M.Ö. 1200 - 600 yılları arasında tarafından kurulmuş bir ahşap ada ve üzerinde kerpiçten yapılmış ve çatıları sazlarla kaplanmış evlerden oluşuyor. Tabii ki bu yapının o dönemden kalması mümkün değil, dolayısıyla arkeolojik çalışmalardaki buluntuların incelenmesiyle böyle bir yapı oluşturulmuş.
2,4 - 5 m. derinliğindeki berrak Ohrid gölünde yüzen balıkları da gözlemleyebiliyorsunuz burada. Ayrıca bu eski yerleşimin yakınında da Roma döneminden (kısmen) kalmış, resterasyon ile oluşturulmuş küçük bir kale de bulunuyor.
Buradan Naum yerleşimine doğru devam ediyoruz. Burası Sveti Naum Manastırı ve güzel plajıyla tanınmış bir yer. Temiz bir yer ve gelen misafirler için güzel bir otoparkı bulunuyor. Manastıra doğru ilerlerken plajdaki insan yoğunluğu ilgimizi çekiyor. İnsanlar neredeyse üst üste, gerçi buraya gelirken yol üzerinde çok sayıda plaj da bulunuyordu ama hiçbirisi bu kadar kalabalık değildi. Sebebini daha sonra anladık ki meğerse burası Ohri gölünü besleyen kaynaklardan birinin göle ulaştığı noktaymış. Bu noktada su o kadar temiz ki adeta pırıl pırıl. Ama buradan suya girmek de biraz cesaret işi, çünkü oldukça soğuk bir su.
Kaynak yerinin oluşturduğu azmak oldukça büyük ve bu nedenle istenirse üzerinde tekne turları da yapılabiliyor. Ama biz böyle bir tur yapmıyoruz.
Sırada manastır var. Hafif bir yokuşla varılan tepe üzerine konuşlanmış bu manastır. (Kuranlar da pek zevk sahibiymişler doğrusu. :). Harika manzarada ne güzel şarap içmişlerdir kim bilir. :). Bkz. aşağıdaki resim ). Bu kilisenin içinde de Aziz Naum'un mezarı bulunuyor.
Manastırı gezdikten sonra, manastırdan sonraki plaja gidiyoruz. Burası resimden de görüleceği gibi daha sakin bir plaj. Ben burada göle girerek bir süre yüzüyorum.
Burada iki büyük restoran bulunuyor, birisi deniz ürünleri diğeri ise et ürünleri üzerine çalışıyor. Biz et ürünleri tarafını tercih ediyoruz ama burada da zorla bir masa bulabiliyoruz. Lezzetli etler ve soğuk bira eşliğinde karnımızı doyuruyoruz.
Şimdi tekrar kiralık dairemize dönüp dinlenme zamanı.
Burada iki büyük restoran bulunuyor, birisi deniz ürünleri diğeri ise et ürünleri üzerine çalışıyor. Biz et ürünleri tarafını tercih ediyoruz ama burada da zorla bir masa bulabiliyoruz. Lezzetli etler ve soğuk bira eşliğinde karnımızı doyuruyoruz.
Şimdi tekrar kiralık dairemize dönüp dinlenme zamanı.
Akşam üzeri aracımızı Ohrid Şehir Parkı yakınındaki bir otoparka park edip, parktan yürüyerek şehir merkezine geliyoruz. Ohrid'in en önemli özelliklerinden birisi de Ortodoksluğun önemli merkezlerinden biri olmasıdır. Ohrid Baş Piskoposluğu yıllarca diğer ülke ortodokslarının iştahını kabartmış ve onu ele geçirmek için çok mücadeleler etmişlerdir. Tabii konumuz bu değil, sadece kısa bir bilgi paylaşımı yapmak istedim. Bu nedenle kentte 40 adet kilise ve zamanın önde gelen din adamlarına ait heykeller de bulunuyor.
Ohrid mimari anlamıyla tipik bir Osmanlı kenti. Kentliler büyük ölçüde bu dokuyu korumuşlar. Ohri çarşısında ilerlemeye başlıyoruz. Daha önce dediğim gibi oldukça yoğun bir insan kalabalığı var burada da.
Biraz ilerleyince o asırlık çınarıyla ünlü Çınar Meydanına geliyoruz. Çınarın yanındaki çeşmeden akan içilebilir buz gibi sudan içerek serinliyoruz.
Çınar meydanının hemen solundaki sokak Türk Çarşısı. Burada kendimizi adeta Türkiye'de hissediyoruz. Kebapçılar, köfteciler, kurufasulyesciler, Türk çayı sunan kahveler bulunuyor bu sokakta. Müşterilerin çoğu da Türk. Sanırım yurt dışına çıkmış olan ve memleket yemeklerini özleyenler burayı tercih ediyor. Karnımız acıkmadığı için sadece birer çay içiyoruz bir kahvede.
Yine bu çarşı içinde yer alan, Halveti Dergah ve Türbesini de ziyaret ediyoruz.
Aslında Ohrid'de görülmesi gerekenler bunlar değil, ama daha önce gezdiğimiz yerleri tekrar gezmiyoruz. Burada gezilmesi gereken yerler; Aziz Yuhanna Kilisesi, Çar Samuel Kalesi, Kaneo, Ohri Ayasofya Kilisesi. Ancient Theatre of Ohrid, Robevi Müzesi, Ali Paşa Camisi. olarak önerebilirim.
Bu gece de istirahat gecesi bizim için.
Bugün harika Ohrid manzarası karşısında yaptığımız kahvaltının ardından ilk hedefimiz, Ohrid'in yakınındaki Struga şehri. Burası da sevimli bir şehir. Ohri gölünden gelen su ile oluşan Kara Drin nehri bu şehirden başlıyor. Kosova'nın bir şehri olan Peja'daki (İpek) kaynağından başlayan Ak Drin ile Arnavutlukta Kukes kentinde birleşerek Adriyatik'e dökülüyorlar.
Aracımızı park ederek kenti şöyle bir turluyoruz.
Burada da güzel bir plaj bulunuyor ama bugün yolumuz üzerindeki Gostivar, Tetovo ziyaretleri ve Üsküp'e varış var. Ver elini Gostivar.....Orada görüşelim...
Makedonya'nın küçük kenti Gostivar yazımı okumak için tıklayınız..
Makedonya'nın küçük kenti Gostivar yazımı okumak için tıklayınız..
İYİ SEYAHATLER
1 yorum:
Malik Bey,Ben Oraları biraz gezmiştim.Bir kez daha gitmeyi düşünüyordum,sağolun birkez daha gezmiş gibi oldum.Annem,Babam Selanik muhaciri olduğu için olsa gerek o taraflara çok sempati duyuyorum.Mehmet Uruk
Yorum Gönder