KÜBA - PİNAR DEL RİO

OCAK - 2019

Bugün yolumuz Pinar Del Rio'yaydı ama ne yazık ki yağışlı hava bugün de devam ediyordu.

İlk durağımız Pinar Del Rio'daki bir tütün fabrikası oldu. Fabrika içinde fotoğraf çekilmesine izin verilmediği için içerisini paylaşamıyorum.


Puro imalatı şöyle yapılıyordu; Masa üzerinde orta damarı çıkarılmış büyük tütün yaprakları, el ile yuvarlanarak, puro haline getiriliyor. Sonra bir süre pres altında tutuluyor. Daha sonra da en üstüne, en düzgün ve kaliteli bir tütün yaprağı sarılarak son haline getiriliyor ve tekrar prese giriyor. İşlemler tamamlanınca purolardan aradan seçilenler, hava testinden geçiyor. Sonrasında bütün purolar bir eksper tarafından inceleniyor, eksperce beğenilmeyenler ayrılıyor. Daha sonra paketlenerek satışa hazır hale getiriliyor. 


Türkiye'de Küba'daki puro imalatı ile ilgili bir inanış var, kadınların bacaklarında tütünü yuvarlayarak puro haline getirdikleri konusunda. Ben böyle bir olayı görmedim, hatta rehberimiz Ayşegül hanıma sordum ki başka yerlerde böyle bir şey var mı diye, o da bunun sadece bir şehir efsanesi olduğunu söyledi. Biliniz istedim.


Buradan sonra yolumuz Cueva del İndio'yaydı (Yerli Mağarası). Bu mağara 1920 yılında keşfedilmiş bir yerli mağarası. Mağara yaklaşık 400 m. boyunda ve içinin bir bölümünden bir yeraltı nehri geçiyor. Mağara güzel aydınlatılmış ve mağara içerisinde ilerlerken, sarkıt ve dikitlerin oldukça ilginç görüntülerini görme olanağı sağlanmış.


Bu sarkıt ve dikitler arasında bazı kaya parçalarının fosil olduğu söyleniyor. Başka ülkelerde de bir çok mağara gezdim ve hepsinde de bazı kaya görüntüleri bir hayvana benzetiliyordu. O nedenle bunların fosil olup olmadığı konusunda emin olmadığımı söylemeliyim.







Mağara içinde kısa bir yürüyüşten sonra, teknelerinin yanaştığı küçük bir ahşap isleleden bir tekneye bindik. Buradaki yolculuğumuz sırasında yine mağaranın o ilginç görüntülerini izledik. Mağaranın çıkış bölümü de oldukça güzel bir görüntüye sahipti.







Buradan bir tütün tarlası ve işletmesine gittik. Bir aile işletmesi olan bu küçük çiftlikte bize ailenin erkek çocuğu tütünün nasıl kurutulduğunu ve uygulamalı olarak nasıl puro imal ettiklerini uygulamayla anlattı.


Oldukça şakacı olan bu genç imal ettikleri purolardan isteyenlere ikram etti. Tur arkadaşlarımızdan bazıları da ona karşılığında sigara ikram etti.


Daha sonra bize romlu veya romsuz olarak kendi üretimleri olan kahveden ikram ettiler. Bu sırada oldukça karizmatik babayla da tanıştık. Oldukça güler yüzlü bu aile ile de fotoğraf çekildik ve giderken de imalatları olan purolardan satın aldık.


Burdan Mural de la Prehistoria'ya gittik. Burada bulunan (yüksekliği 120 ve genişliği 180 m.) olan büyük bir kaya üzerinde bir resim bulunuyordu. Bu resim 1961 yılında Leovigildo Gonzales yönetiminde 18 ressam tarafından 4 yılda bitirilmiş.

Üzerinde sudaki ilk yaşam, ardından karada başlayan yaşam, ki bu dinazorlarla resmedilmiş ve ilkel insanın ortaya çıkışına kadar olan evrim süreci anlatılmış bu resimde.


Burada bulunan bir barda bazı ülke bayrakları arasında bir Türk bayrağı ve bir de Atatürk'lü Türk bayrağı dikkatimizi çekti. Bu Türkleri sevdikleri için mi, yoksa Türk müşterileri kazanmak için mi doğrusu bilemedim. Ama yine de bunları burada görmek heyecan vericiydi.

Ayrıca bu barda güzel bir pina colada içme şansı bulduk. Ananas suyu ve hindistan ceviziyle yapılan bu lezzetli kokteyli romsuz hazırlıyorlar, isteyen bu kokteyle rom da ilave edebiliyordı.


Buradan Vinales Vadisinin güzel bir görüntüsüne sahip, Los Jasmines otelinin hemen yanı başındaki  manzara terasında fotoğraf molası verdik. Neyse ki buradayken o güzelim kireçtaşı tepecikleriyle, yemyeşil olan vadiyi biraz olsun görme şansımız oldu.

Artık dönüş yolundayız.

Yarın yolumuz Varadero'ya...




İYİ SEYAHATLER



Hiç yorum yok: