Şubat 2014
Şili'nin başkenti Santiago'dan sonra sıradaki etabımız Buenos Aires oluyor. Kentin çoğunluğunu İspanyollar ve İtalyanlar oluşturmakla birlikte, bir çok farklı ülkeden gelen insanlar bir arada yaşıyorlar. Kent Atlantik Okyanusu kıyısında ve iki nehir ağzının oluşturduğu bir yerde kurulmuş. Koloni döneminden kalan eski binaların yanında da modern binaları da görmek mümkün. Tabi bir çok ülkede olduğu gibi eski binaların mimarileri bir harika. Bunları gördükçe mimari, yıllar geçtikçe acaba geriliyor mu diye düşünürüm hep.
Arjantin denilince akla hemen gelenlerden biri elbette Evita (Küçük Eva) Isabel Peron. Evita, kocası Juan Domingo Peron'un diktatörlüğü döneminde aktif siyasette yer almamasına karşın, hep halkla iç içe olmuş, işçi sendikalarının örgütlenmesi, kadınlara oy hakkı, fakirlere yiyecek, para ve ilaç yardımında bulunmuştu. Bu nedenle halkın sevgilisi olmuştu ve bunu Buenos Aires'te hissetmek hala mümkün. Yıllar sonra hayatını anlatan Evita Müzikali ve onun için yazılıp bestelenmiş ünlü " Don't cry for me Argentina " şarkısını da hemen hemen duymayanımız yok gibidir.
Evita resimdeki başkanlık sarayı Casa Rosada'nın balkonundan halka ateşli konuşmalar yapmış o dönemde.
1976 yılındaki darbeden sonra on binlerce insan ortadan kaybolmuş. Darbeden sonra ortadan kaybolanların anneleri, Plazo de Mayo meydanındaki başkanlık sarayı Casa Rosada önünde toplanıp protestolarını sürdürmüşler. Bu müdalenin anısına, bu meydanda yerlere annelerin başörtüleri resmedilmiş .
Meydanın bir bölümünde ise o dönemden kalan, cuntayı protestoda kullanılan afiş ve pankartlar hala anı olarak sergileniyor. Hala bir protesto yapılacağı zaman bu meydan kullanılıyormuş. Bu nedenle meydanın bir tarafında, bizdeki Taksim meydanında olduğu gibi, panzerler ve polis güçleri hazır vaziyette bekliyorlardı .
Buenos Aires'in anlamı "Güzel Havalar" olmasına karşın nemli ve yağışlı bir havayla karşılaştık. Aniden bastıran sağnak yağış nedeniyle kaçacak yer aradık ve bir otobüs durağına sığındık. Bir günde 3 kez üzerimizdeki giysileri değiştirmek için otele dönmek zorunda kaldık.
Buenos Aires'in simgelerinden birisi de Obelisk'i (dikilitaş). Kentin en büyük bulvar üzerinde bulunuyor.
Koloni döneminden kalma binalar özenle korunmuş. İşte onlardan bazı görüntüler.
Koloni döneminden kalma binaların yanı sıra, Buenos Aires'in bir de modern yüzü var. Modern mimarinin örneklerini de görebilidik burada.
Arjantin denilince elbette aklımız yine gençliğimizin idolü Che Guevara geliyor. Bildiğiniz gibi Che Arjantinli olmasına karşın Bolivya'da sosyalist devrim yapmak için yola çıkmış fakat iktidar güçlerince bir köyde kıstırılarak katledilmişti. La Boca semtinde içlerimde Che Guevara'nın da bulunduğu, Arjantin'in ünlü simaları duvarlara resmedilmiş. Onun resmini görünce birlikte bir fotoğrafımız olsun istedim.
Hediyelik eşya satan dükkanlarda hem Che, hem de Arjantin'in ünlüleri ile ilgili çeşitli hediyelik eşyalar bulmak ve onların heykelleri ile de resim çektirmek de mümkün. Dayımın tercihi Messi oluyor. :)
La Boca aynı rengarenk evleri ile de ünlü. Sokakta yürürken tam bir renk cümbüşü hakim ve insanın içini ferahlatıyor bu görüntüler.
Futbol, Güney Amerika'nın en ilgi çeken sporu, Arjantin de futboluyla anılan bir ülke. Maradona, Messi gibi futbol dünyasındaki yıldızlar bu ülkeden çıkmış. Gezimizde renkli binaları ve dünyaca ünlü takımın stadının da bulunduğu La Boca semtine de gittik. Burada Boca Juniors stadyumunu ve müzesini gezdik.
Kentin koloni döneminde kullanılan liman, depo ve antrepoları şimdi turizme hizmet eder hale getirilmiş. Burada bulunan restoranlarında dünyaca ünlü Arjantin bifteğinin tadına, nefis şarapları eşliğinde, bakma fırsatı bulabilmek mümkün. Biz de bulunduğumuz süre içerisinde bunu değerlendiriyoruz. Hacı dayımın içtiği gazlı su yanlış anlaşılmasın. :)
Kenti gezerken rehberimiz çiçek açmış ağaçları göstererek "Bu çiçekler daha sonra pamuklaşıyor ve tekstilde kullanılıyor" diyor. İlk defa böyle bir şey duydum ağaçtan pamuk elde edildiğini ve çok ilginç geldi bana. İşte o ağaçlar.
Evita adına büyük bir park da var Buenos Aires'te. İçinde onun bir heykeli bulunuyor. Bunu görebilmek için bir hayli yol yürümek zorunda da kaldık.
Vee Tango. Tabii ki Arjantin'e gelipte tango izlememek olur mu? Aşkın ve Tutkunun Dansı, işte böyle adlandırılıyor tango dansı. Son gecemizi de bir salonda bu gösteriyi izlemeye ayırdık. Onlar dans ederken biz de harika Arjantin şaraplarını yudumladık.
1 - Buenos Aires'te her keseye uygun fiyatta yiyecekler bulmak mümkün, iyi bir yerde yemek yemek bile pahalı değil.
2 - Arjantin de Türklere vize uygulamıyor.
3 - Burada da kapkaççılara dikkat etmek gerekiyor.
Şimdi yolumuz Arjantin'in ünlü şelaleleri İGUAZU....
ARJANTİN - İGAUZU ŞELALELERİ seyahat yazımı okumak için tıklayınız....
İYİ SEYAHATLER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder