ŞUBAT - 2014
Güney Amerika turumuzun son durağı Rio de Janeiro'dayız. Igauçu'dan kalkan uçakla yaklaşık 2 saatlik bir uçuşla Rio'ya varıyoruz. Rio De Jenairo Havaalanı'nı bu ünlü kente yakıştıramadım doğrusu. Çok sıradan bir terminal binası ve denizin doldurulmasıyla elde edilmiş alana da iniş kalkış pistleri yapılmış. Yazın yapılacak 2014 Dünya Futbol Şampiyonası için bu alanın yetmeyeceğini konuştuk aramızda. Yandaki resimde de görüldüğü gibi uçak kenti yalayarak iniş yapıyor. (Dikkatle bakarsanız uçağı görebilirsiniz).
Biraz Brezilya tarihinden söz edelim. 1502 yılında Portekizli kaptan Gaspar de Lemos, gemisiyle Guanabara Körfezi’nin sularında ilerlerken bir ırmak üzerinde seyrettiğini sanıyormuş. Bu yüzden bölgeye ‘Ocak Irmağı’ anlamına gelen Rio de Jenairo adını vermiş. 16. yüzyılın ikinci yarısında Fransızlarla, Portekizliler arasındaki paylaşım savaşlarına sahne olmuş Rio. Yeni ortaya çıkarılan altın madenlerinin de etkisiyle önemli bir liman kenti haline gelmiş. Dışarıdan alınan göçle birlikte şehrin nüfusu birdenbire artmış, 1822 yılında Brezilya’nın bağımsızlığını kazanmasının ardından başkent ilan edilmiş. Ancak başkent daha sonra San Paulo şehri olmuş. Bir zamanlar Portekiz hakimiyeti altında olması nedeniyle Güney Amerikanın tek Portekizce konuşulan ülkesidir Brezilya.
Rio'nun plajları gerçekten çok güzel, bembeyaz kumlar okyanusla birleşiyor. Plajlarda futbol oynamak için kaleler yapılmış. Zaten tüm plajlarda futbol oynayan Brezilyalı gençleri görüyoruz. Tabii ki salına salına yürüyen Melez kızlar da ayrı bir renk katıyor plaja. Bazı plajlarda yelken kanatları görüyorsunuz. Kenti havadan izlemek isteyenler bunlarla pilot eşliğinde uçuyorlar ve plaja iniş yapıyorlar.
Biz Copacabana plajına yakın bir otelde kaldık. Genelde de bu plajdan denize giriyoruz. Denize giriyoruz derken yüzemiyoruz, sadece ıslanıyoruz desem yeridir. Çünkü okyanusun dev dalgaları yüzmek isteyenleri içeriye doğru çekiyor. Bu yüzden daha çok güneşleniyor ve kenarda dalgalarla ıslanıyor insanlar.
Copacabana'ya gittiğimiz gün, benim doğum günümdü (14 Şubat). Kutlamayı plajda Coconut suyu içerek yapıyoruz. :)
Rio'da kapkaççılık çok moda, bir kaç genç gelip elinizdeki bir şeyi kapıyor elden ele vererek ortadan yok ediyorlar. Gerçi bizim başımıza böyle birşey gelmedi ama, bu konuda çok dikkatli olmak gerekiyor.
Copacabana plajından görüntüler;
Rio'nun neredeyse simgesi haline gelmiş olan "Kurtarıcı İsa" heykelini görmeye gidiyoruz. Bu heykel kentin hemen hemen her yerinden görülebiliyor. 710 m. yükseklikteki Cordova tepesine 1931 yılında tesis edilmiş. Buraya ulaşım kırmızı renkli trenlerle sağlanıyor. Orman içinden keyifli bir yolculukla varılıyor tepeye.
Bizim orada olduğumuz gün bir ayin yapılıyordu, nedenini soruyoruz. Pirelli firması, İsa heykelinin kopan parmağının tamiratını yaptırmış bu toplantı da onun içinmiş. 30 m. yüksekliğindeki bu heykel gerçekten çok ihtişamlı görünüyor. Heykelin çevresinden de manzara ise bir başka harika. O gün hava biraz puslu olduğu için çektiğim fotoğraflar malesef iyi çıkmadı.
Yine Rio De Jenairo ile özdeşleşmiş ve resimlerinde görülen Şeker Ekmeği Tepesi (Pico Pan de Azucar) ziyaret ettiğimiz yerlerden biri. Buraya teleferik ile çıkılıyor. Buradan Rio De Jenairo'nun harika manzaralarını izliyoruz.
Bu tepe granit kayadan oluşuyor ve teleferiği beklerken kaya tırmanışçıların, tırmanışlarını izliyoruz. Kaya tırmanışçıları için çok güzel bir parkur. Sadece burası değil çok sayıda parkur var bunun için Rio'da,
Teleferikle tepeye doğru yol alırken manzara çok muhteşem. 2 duraklı bir teleferik ve iki durakta da o harika görüntüleri fotoğraflıyoruz.
Guanabara körfezi, Copacabana, Ipanema, Botafogo ve Flamengo plajlarının görüntüleri buradan çok harika.
Rio de Janeiro'nun bir de gecekondu yaşamı var. Favela adı verilen gecekondu semtleri tuğladan sıvasız teneke damlı binaları, pis ve bakımsız sokakları olan mahalleler. Burada işsiz ve zamanlarını sokaklarda geçiren insan kalabalığını gözlemliyoruz.
Mutlu ve zengin bir gelecek için gençler umudunu iyi bir futbolcu olmaya bağlamışlar. Dünyaca ünlü Brezilyalı futbolcuların da çoğu bu mahallelerden çıkıyor. Uyuşturucu şebekelerinin etkin olduğu bu bölgeye polis de pek giremiyor. Biz de fotoğraflamayı hemen girişte yapıp geriye dönüyoruz.
Brezilya denince ilk akla gelen futbol oluyor tabi ki. Rio de Janeiro'nun ünlü Maracana stadını görmemek olmazdı tabii ki. Aslında stadın adı Mario Filno. Bu stadın yapımında çok gayret göstermiş para toplayıp buranın yapılmasına büyük katkı sağlamış bir gazeteci Mario Filno. Ancak stad, bulunduğu semtin adı olan Maracana olarak ünlenmiş. 2014 Dünya kupası final maçı da burada oynanacak.
Kentin eski koloni dönemlerinde kalan binaların ve katedrallerin bulunduğu Botofago turistlerin ilgi odaklarından biri.
Gündüzleri sessiz ve sakin Botofago geceleri eğlence merkezine dönüşüyor.
Burada bulunan renkli merdivenler de ayrı bir cazibe merkezi olmuş.
Rio denince akla gelen belki de ilk şey elbette ünlü Rio Karnavalı. Rio'dan ayrılışımızdan sadece 4 gün sonra başlayacak olması da bizim için talihsizlikti ama tur programı böyleydi ne yazık ki. Dans okulları bu gösteri için aylarca hazırlanıyor ve bu dans okulları genelde yine o yoksul mahallelerde. Her okul farklı tarzdaki giysileriyle bu karnavala katılıp birincilik mücadelesi veriyor. Karnaval sırasındaki coşkuyla geçici de olsa yoksulluk ve umutsuzluk unutuluyor, herkes kendini karnaval coşkusu içinde dansa bırakıyor.
Botafogo, Copacabana plajı ve diğer plaj bölgelerinde gece oldukça renkli geçiyor. Cafe ve barlarda içkilerini yudumlayıp müziğin ritmine uyup dans eden melez güzelleri görebilir ve onlarla dans edebilirsiniz.
DİKKAT
1- Brezilya. Türklere vize uygulamıyor.
2- Kapkaççılara dikkat.
3- Hediye olarak Brezilya forması almayı unutmayınız.
Güney Amerika'da 5 ülkeyi kapsayan seyahatimiz burada noktalanıyor. Başka bir seyahatte görüşmek üzere......
İYİ SEYAHATLER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder