Kasım 2107
Fas (Morocco) seyahatine eşimle birlikte gitme kararı verince, seyahat hazırlıklarına başladım. Bu hazırlıklar sırasında, daha önce oraya gidenlerin yazılarından yararlandım tabii ki. Zaten bir seyahate çıkmadan önce, gideceğim ülke ile ilgili gerek seyahat sitelerinden ve gerekse seyahat bloglarından yararlanırım. Hazırladığım seyahat programına göre de seyahate çıkarım. Dönüşte de oradaki tecrübelerimi blogumda paylaşarak, o ülkeye gidecek olanlara da faydalı olmaya çalışırım.
Fas planım şöyleydi ; İzmir - İstanbul - Kazablanka (Uçak)- Rabat (88 km.)- Meknes (150 km.)- Fez (66 km.)- Merzouga (463 km.)- Ourzazate (370 km.) - Marakeş (198 km.) - Essaouria (191 km.) - Casablanca (377 km.) ( Otomobil) - İstanbul - İzmir (Uçak).
Fas'a hangi mevsimde gidilir?
Fas seyahati bütün bir yıl boyunca yapılabilir ancak, özellikle Ekim - Kasım ve Nisan - Mayıs ayları en iyi aylardır. Bu aylarda hava çok sıcak değil ve ılımandır. Biz bu nedenle Kasım ayını tercih ediyoruz. Buna rağmen öğleden sonraları yakıcı bir sıcak ile karşılaşıyoruz. Akşamları ise sırtımıza bir ceket almamız gerekiyor çünkü hava akşamları hissedilir derecede serinliyor. Dolayısıyla, Türkiye'de baharda giydiğiniz giysilerle gitmek gerekiyor buraya. Tabii ki Kasım ayı için bu değerlendirmem.
Vize ;
Fas'a gitmek için en az 6 aylık süresi olan pasaportunuz varsa, 90 gün kalmak için herhangi bir vize almak gerekmiyor Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için. Sadece havaalanında girmeden önce bir form doldurmak gerekiyor.
Ulaşım ;
İstanbul'dan Fas'ın Kazablanka şehrine gerek THY gerekse başka hava yollarına ait uçaklarla ulaşmak mümkün. Biz bu seyahatimizi daha uygun fiyatlı olması nenedniyle, Air Royal Maroc ile, gerçekleştiriyoruz.
Fas'ta şehir içi ulaşımda genelde Petit Taksileri kullanmakta fayda var. Bunlar farklı şehirlerde farklı renklerle de olsa, aynı şehir için aynı renkte taksiler. Genelde taksimetre kullanıyorlar ama kontrol etmekte fayda var. Ayrıca dolmuş gibi çalışan Mercedesler de var ama bunlar çok eski ve insanlar kucak kucağa seyahat ediyorlar. Rabat'ta iki hatlı tramvay bulunuyor. Biz aracımız olmasına rağmen rahatlığı nedeniye, Rabat'ta tramvayı tercih ediyoruz. Fas'taki gezimiz sırasında, aracımız olduğu için, diğer şehirlerde ayrıca taksi ihtiyacı duymuyoruz.
Burada seyahat edeceğiniz şehirlere göre uçak, tren, otobüs ve kiralık araç ile ulaşabilirsiniz. Buraya gelmeden önce okuduğum yazılarda, bazıları kiralık aracın rahatlıkla kullanılabileceğini, bazıları ise "rüşvetçi" polisler nedeniyle kullanılmaması gerektiğini yazıyordu. Ben kiralık araç ile seyahati tercih ediyorum ve 2500 km.yi aşan yolculuğumuzda, hiç bir olumsuzlukla karşılaşmadım. Tabii ki trafik kurallarına uymak gerekiyor. Zaten orada yaşayan insanlar da büyük çoğunlukla trafik kurallarına uyuyorlar. Dolayısıyla, trafiğin Türkiye'deki trafikten daha iyi olduğunu bile söyleyebilirim. Bu seyahat için harcadığım yakıt 1000 dirhem.
Şehir içinde neredeyse hemen her kavşakta trafik polisi var. Şehir girişlerinde de mutlaka trafik polisi bulunuyor. Şehirlerarası yolllarda, otoyolda 120 km., tek gidiş gelişli yollarda 100 - 80 ve bazen de 60 km. hız sınırlarında gidebiliyorsunuz. Şehir girişlerinde ve otoyol gişelerinde 40 km. ye kadar düşüyor hız sınırı. Bir de otoyol işaret levhalarının mavi, tali yol işaret levhalarının ise yeşil olması ilginç bir durumdu. Çünkü uluslararası işaret levhalarında durum bunun tam tersidir. Ayrıca ilk defa burada gördüğüm, kilometre taşları da ilginç geliyor bana.
Fas'ta şehirlerarası seyahatimiz sırasında geçme yasağının olduğu dar yolda, önümdeki kamyonu takipten sıkılınca, bir hatalı sollama yaptım. Tam da orada trafik polisi varmış ve tabii ki durdurdu. Ben "Selamünaleyküm" dedim o da bana "Aleykümselam" dedi. Polis İngilizce "Nereden geliyorsunuz?" Ben de "Türkiye'den" dedim " Hatanızı biliyormusunuz?" diye sordu ve ben de "Evet biliyorum" dedim. Evrakları istedi onlara bakarken daha gerisinde bulunan bir başka polise bir şeyler söyledi. O polis de eliyle bırak gitsin işareti yaptı. Polis evrakları geri vererek, dikkatli gidin dedi ve ceza yazmadı.
Yol güzergahlarını hep polise danıştım ve hep yardımcı oldular. Hatta Safi şehrinde güzergahı sorduğum polis, o sırada kendi vatandaşına ceza yazıyordu, kenara çekip beklememi istedi. İşi bitince bize eskordluk yapıp istediğimiz yola kadar çıkardı. Yani demem şu ki, trafik polisleri rüşvetçi diyen arkadaş pek haklı değil, aksine çok yardımseverler. Tabii ki kural hatası yaparsanız cezasına da katlanacaksınız. Resimde kiralık aracımız.
Üstelik en önemlisi de, Fas seyahatinizi eğer özel aracınız ile yapmıyorsanız, bir çok yeri görememiş olacak ve Fas seyahatinizi "yapmış" gibi olacaksınız. Diğer türlü toplu taşım araçlarıyla yaptığınız seyahatte muazzam zaman kaybı da yaşayacaksınız. Eğer burasını bir tur ile değilde bağımsız olarak gezecekseniz, kesinlikle kiralık araç ile yapmanızı öneririm.
Dil ve Sosyal Hayat ;
Fas'ta resmi dil Arapçadır. Ayrıca özellikle ülkenin güneyinde yaşayan Berberiler de, Berberice konuşmaktadır. Bu ülkede kullanılan yabancı dil, Fransızcadır. Yıllarca Fransız sömürgesi olmaları nedeniyle, Fransızca ana dilleri gibi olmuş Faslıların. İngilizce bilen sayısı az, bu manada zaman zaman sıkıntı olabiliyor dil konusu. Turizm sektöründe İngilizce bilenler, kendilerini diğerlerinden daha ayrıcalıklı görüyorlar, ki biz de buna da şahit oluyoruz.
Fas'ta bir müslüman olarak seyahat etmek oldukça avantajlı. Fas'ta bir dükkana, restorana vs. "Selamünaleyküm" diye selam vererek girerseniz fazla kazıklanmayacağınızdan emin olabilirsiniz Turist ama müslüman bu diyerek fazla kazıklamıyorlar. Yukarıda anlattığım olayda da, trafik polisinin müslüman olduğumuz için ceza yazmadığını düşünüyorum. Bu sözcük "Ben de müslümanım" anlamı taşıyor.
Fas'ta genellikle Türkleri seviyorlar. Bence bu Türk olduğumuz için değil, Müslüman olduğumuz için. Ayrıca Tayyip Erdoğan'ı da seviyorlar ama ben biraz onu anlatınca, bilmiyorduk sadece televizyondan tanıyoruz diyorlar. Yani Türkiyenin cumhurbaşkanı ve biz de Türk olunca böylece bize yakınlaşacaklarını, ya bir şeyler satacaklarını ya da restoranına müşteri olacağımızı düşünüyorlar. Yani durum tamamen duygusal. :)
Yukarıdaki resimde bir Berberi ile birlikteyiz. Bunu yazmışken Faslılar resimlerinin çekilmesinden hoşlanmıyorlar. Şayet birisinin resmini çekmek isterseniz önceden izin almanız gerekiyor genelde de kabul ediyorlar. Ama izin almadan çekerseniz çok tepki gösteriyorlar
Ayrıca şunu da belirteyim; Fas'ta sadece Kazablanka'da Hasan 2 Camisine gayrımüslümler girebiliyor. Diğer camiler girmek için mutlaka müslüman olmanız gerekiyor. Ben farklı şehirlerde camiye girerken hemen müdahalelerle karşılaştım. Ama Türk ve Müslüman olduğumu söyleyince memnuniyetle gülümsediler hep. Bütün camilerin kapısında da "Müslüman olmayanlar giremez" diye asılı bir ikaz yazısı bulunuyor. Dolayısıyla müslüman olmanın başka bir avantajı da, diğerlerinin içini göremedikleri camilerin içine girip görebilmek. Camiler genelde kapalı bulunuyor ve sadece namaz vakitlerinde açılıyor. Tabii namaz vakti içeriye girince de Faslılar namaza davet ediyorlar genellikle.
Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim, bütün Fas seyahatimiz boyunca güzel ezan okuyan bir müezzine rastlamadık. O kadar kötü okuyorlar ki, insanı islamiyetten soğutabilirler..))
Konaklama;
Fas'ta konaklama konusunda alternatifler bulunuyor. Birincisi bildiğiniz oteller, bunlar modern tarzda yapılmış ve döşenmiş konaklama mekanları. Bütçenize uygun bir oteli kolaylıkla bulabilirsiniz. Fas şehirlerinin modern bölgelerinde bulunuyor genelde oteller. Fas genelinde en pahalı otellerin Kazablanka'da olduğunu gözlemledik, onu da yazmış olayım. Fas'ın güney şehirlerinde yapılar daha otantik ve modernliğe imkan vermiyor. Buralardaki oteller de dış görünüş itibarıyla kentin o otantik dokusunu bozmayacak biçimde yapılmış. Resimde Ourzazate şehrinde kaldığımız İbis Hotel buna güzel bir örnek.
İkincisi Riadlar; Bunlar genellikle şehrin Medinası (Eski Şehir) bölgelerinde yer alıyorlar. Eğer internet üzerinden rezervasyon yaptırdıysanız, riadı bulmak oldukça zor olacaktır sizin için. Çünkü riadlar, Medinaların o dar sokakları içinde bulunuyor ve kapılarında sadece küçücük bir tabelada isimlerini okuyorsunuz. Küçücük bir kapıdan içeriye giriyorsunuz ortada geniş bir avlu, bazen ortada bir havuzu da bulunuyor. Riadlar genelde bir kaç katlı yapılar, avlunun etrafında ve katlarda odalar bulunuyor. Avlunun üstü genelde açılır kapanır biçimde yapılmış ve binanın havalandırması da sadece buradan sağlanıyor. Bu avlu aynı zamanda ortak dinlenme alanı ve restoran olarak da kullanılıyor. Ben en azından bir defa olsun riadda kalmak istiyorum ama Nurşen'i sıkıntılar basıyor burada. Kalabileceğimiz riadları dolaşırken, nefes alma sorunu yaşıyor ve böylelikle hiç bir riadda kalamıyoruz.
Marakeş yazımda bahsetmiştim, buradaki bir riaddan. Nurşen bu riadda kalmıyor ama güzel bir hamam sefası yapıyor. Bu riadın da dar bir girişi var ama içerisi adeta kocaman bir yerleşim. Resimde o riadın bir bölümü.
Üçüncüsü Kashbahlar, bunlar genellikle ülkenin güneyindeki çöl başlangıcında bulunuyor. Adeta dört köşesinde surları bulunan bir kale gibi bu binalar. Yine bu bölgelerde, tarihi Kashbahlar da bulunuyor. Bunlar genellikle zamanında kentin yöneticileri ve ileri gelenlerini, dışarıdan gelecek herhangi bir saldırıya karşı korumak amacıyla yapılmış binalar. Kashbahların da, riadlar kadar küçük olmasa da, küçük bir girişleri var. Yine ortada büyükçe bir havuz, bahçe, ortak dinlenme tesisleri ve restoranı bulunuyor ve üstü tamamaen açık. Resimde Merzouga'da kaldığımız kashbah.
Merzouga yazımda anlatmıştım, Nurşen ne kadar istemese de elimiz mecbur böyle bir kashbahta kalıyoruz. Önce gecenin o karanlığında biraz ürkütücü gelse de sonra alışıyoruz .
Sahra Çölü ;
Fas'a gelip de sahra çölünde etkinlik yapmamak bence büyük eksiklik olurdu. Fas'ta çölün başlangıcında bulunan 3 yerleşimden biri olan Merzouga'yı almıştım planıma. Çünkü yol planımıza göre burası daha yolumuz üzerinde olacaktı.
Sahra Çölünde deve ile gezmek, deve ile gezmekle birlikte bir geceyi çadırda geçirmek, 4*4 arazi araçlarıyla safari yapıp, Cezayir sınırına kadar gitmek, çölde yaşayan Berberilerin köylerine gidip o kültürü yaşayıp öğrenme gibi etkinlikler yapılıyor. Bunu isterseniz Marakeş, Ourzazate gibi şehirlerde bulunan tur firmaları ile anlaşarak yapabiliyorsunuz. Biz doğrudan Mergouga'ya geldiğimizden, zaten yolda karşılıyorlar böyle etkinlikler için, yerinde sadece çölde deve ile gezmek üzere anlaşıp plan yaptık.
Develere biniş ve inişlerimizdeki haller, deve üzerinde tutunmaya çalışmalar görülmeye değerdi doğrusu. Ama bir süre sonra alışılıyor, biz de alıştık deve ile seyahate. Yaşamımızda da güzel bir anı olarak kaldı tabii ki.
Yiyecek - İçecek ;
Fas'ın en önemli sıcak içeceği Nane çayı. Bu çayı ya kaynamış suyun içine taze nane yaprakları ve bol şekerli olarak, ya da kurutulmuş naneyi demleyerek ve yine bol şekerli olarak servis ediyorlar. Aslında nane çayı mideyi rahatlatıp, gerginliği azaltıyor ama o bol kepçe şekeri olmasa. Çayı sipariş ederken kesinlikle şekersiz olması konusunda uyarın, yoksa adeta nane şurubu içersiniz.
Fas'ta alkollü içecekler yasak olmamasına karşın çok tüketilmiyor. Dolayısıyla her köşede alkollü içki satan bulunmuyor. Özellikle yıldızlı otellerin barlarında içki mutlaka bulunuyor. Burada hem turistler hem de Faslılar içki içiyorlar. Hatta bazı genç kızların barda bir masa etrafında bira içmelerine de şahit oluyoruz. Ama sokakta içene rastlamıyoruz.
Özellikle ülkenin güneyi daha muhafazakar yapıda ve bu nedenle dışarıdan alkollü içecek bulmanız zor. Ama orta ve kuzey bölgelerinde dışarıdan satın alma şansınız bulunuyor. Ama kazıklanma ihtimaliniz olukça yüksek. Meknes ve Marakeş yazılarımda bu konulara daha uzun değindim.
Casablanca ve Flag marka biralar buraya özgü. Ama çok yerde farklı fiyatlarla satılıyor, fiyatların sınırı yok. Zaten kolay bulunmadığından, içmek isteyenler fiyata aldırmıyorlar sanırım. Bu biraları deniyoruz ve oldukça güzel buluyoruz.
Tabii ki alkolsüz içkilerin her çeşidi mevcut. Farklı su markalarıyla ciddi karın ağrıları problemi yaşadım hep yurtdışı gezilerimde. Bu nedenle, burada Sidi Ali markalı suyu hep içtim ve bu markayı tercih etmenizi öneririm.
Essaouria yazımda yazmıştım, kentin girişinde kentin manzarasını izlerken bir deveci deve sidiğini bir plastik şişeye dolduruyordu. İçtiğini görmedim ama bizim bazı islamcı vatandaşlarımızdan birileri de, bu sidiğin faydalı olduğunu söylemişlerdi TV kameralarına biz buraya gelmeden önce. Ama biz yine de onu içenlere şifa olsun diye, içmeleri için deve sidiğini onlara bırakıyoruz. :)
Fas'ın en ünlü yemeği Tagine (Tajjin). Tajin bizim güveçe benzer bir yemek, zaten onların kendine özgü topraktan yapılmış kapları içinde pişiriliyor ve servis ediliyor. Bu yemeğim dana etlisi, tavuklusu ve sadece sebzelisi de bulunuyor. Etin yanında sebzeli olanı olduğu gibi, kuru erik ve kayısılı olanı da var. Hemen hepsini deniyoruz bu gezimizde ve bizim damak zevkimize etli ve sebzeli olan daha uygun geliyor. Ben zaten yemek içinde tatlı bir tadı asla sevmem.
Yine Fas'ın ünlü yemeklerinden biri de kuskus (couscous). Kuskusu, kaynamış ince bulgur ve ortasına konulmuş tajin gibi düşünebilirsiniz. Tajin gibi bu da çeşitli alternatiflere sahip. Kuskusu Ourzazate - Marakeş arası seyahatimiz sırasında Atlas dağları üzerindeki bir restoranda deniyoruz ama doğrusu çok lezzetli gelmiyor bize bu tad.
Fas yemeklerinde çok kimyon kullanılıyor. Bu kadar yoğun kimyona alışık olmadığımız için de rahatsız edici oluyor bizim için.
Buraya özgü bir yemek de salyangoz çorbası. Bunu sadece Marakeş'te Jemaa Al Fna meydanında gördük. Ben demenek istedim, ki her gittiğim ülkedeki uç yemekleri mutlaka denerim, bu kez Nurşen pek bir burun kıvırdı. Buna rağmen deneyecektim ama, bir Faslı küçük kızın salyangozları iştahla yemesini izlerken telefonumu cebimden çaldırınca, bütün iştahım kaçtı tabii. O anda salyangoz çorbasını düşünecek halde değildim. Aslında daha önceki yıllarda, Dikili'deki yazlığımızın bahçesinden topladığım salyangozları pişirip denemiştim ama sanırım beceremedim çok sert olmuşlardı. Böylelikle farklı bir lezzeti yaşayamamış oldum.
Tabii ki bu kadar deniz kıyısına sahip bir ülkede deniz ürünleri de oldukça önemli bir besin kaynağı. Değişik kıyı şehirlerinde lezzetli deniz ürünlerini de yeme fırsatımız oldu.Bu ürünelr içinde bizim için yeniolan birşey yoktu. Burada köpek balığı ve vatoz gibi deniz canlıları da tüketiliyor ama biz bunları denemiyoruz. Deniz ürünleriyle ilgili değerlendirmelerimi, deniz kıyısı şehirleriyle ilgili yazılarımda paylaşmıştım.
Güvenlik ;
Fas'ın genelde güvenli bir ülke olduğunu söyleyebilirim. Ama Marakeş yazımda da paylaşmıştım başımıza gelen olayı. Kısaca tekrar edeyim; Birisine bir adres sordum, önce bize tarif etti ama o sırada hemen yakınımızdaki bir sokağın başında bulunan tipi bozuk birisi ona birşeyler söyledi. Bize tarif yapan o adamın başında durduğu sokağı göstererek ısrarla oradan gitmemizi istedi. Ben daha önce okuduklarım yazılarda, turistleri böyle dar sokaklara sokup darp edip üzerlerindeki kıymetli eşyaları çaldıklarını okumuştum. Bu nedenle o sokağa girmeyip, geriye döndük. Özellikle geceleri dar sokaklarda yalnız başınıza yürümeyiniz.
Kalabalık bölgelerde ve geceleri de dikkatli olmak gerekiyor. Yukarıda da yazdığım gibi, Marakeş'in Jemaa Al Fna meydanında da telefonumu çaldırdım. Bunlar hepsi birere ders olarak algılanmalı..
Pazarlık:
Daha önceki yıllarada bulunduğum Mısır'da yapılan pazarlığı başka bir yerde görmemiştim. Fas'ta da aynı Mısır'da olduğu gibi inanılmaz pazarlık var. Yerine göre değişmekle birlikte tavan ile taban arasında uçurum olabiliyor. Bir örnek vermem gerekirse, Atlas dağlarını aşarken yolda ellerindeki rengarenk madenleri satan birinden, 500 dirhem istediği madeni, 20 dirheme alıyorum. Tabii bu örnek her yer için geçerli değil. Ama en azından 1/3 fiyatına alabilirsiniz.
Rehberlik:
Rehberlik burada ciddi bir sektör olmuş, ama genç bir delikanlıdan, yaşlı bir erkeğe kadar herkes rehber. Tarihi mekanların girişinde size adeta yapışıyorlar. İstemeseniz dahi sizi bırakmıyorlar ve sonunda tabii ki bahşiş istiyrolar ve verdiğiniz bahşişi de genelde beğenmeyip artırmanızı istiyorlar. Aslında pek rehberlik de bir duruma rastlamıyoruz doğrusu, ya da rehberlerimiz "rehber" değil.
Alışveriş ;
Seyahate başlamadan önce bir yazı okumuştum, arkadaşlar 5 tane büyük boy tajin kabı ve bir adet orta boy kilim almışlar ve üstelik seyahatlerini otobüs veya trenler gerçekleştirmişler. Orada aldıkları tajin kaplarını görünce neredeyse sandalyeden düşecektim doğrusu. Ya arkadaş, kaç defa tajin yapacaksın ki? O ağırlık için uçağa ne ne kadar ekstra para ödeyeceksin? Bizim memlekette güveç mi kalmadı. :)
Seyahatlerimde o ülkelere özgü küçük şeyler alırım hatıra olsun diye. Kendime bir adet o da Berberi satıcının başıma ısrarla taktığı mavi renkli örtüyü (resimlerde var) aldım. Nurşen de kendisine bir küçük şişe argan yağı, sabunu ve daha sonra beğenmediği için kullanamadığı sürme ile kızkardeşlerimize hediyelik birer küçük şişe argan yağı aldık. Bir de ağaçtan oyma küçük bir deve ile tabi bir miktar da hurma aldık.
Hediyelik de olsa, alacağım şeyin orada halkın yaşadığı ve alışveriş ettiği mekanlardan almayı tercih ederim. Çünkü turistik mekanlarda bir çok şeyin sahtesi satılıyor. Dolayısıyla argan yağlarımızı büyük bir alışveriş marketinden aldık. Bu arada şunu da söylemeliyim, burada marketlerde ve dükkanlarda hiç naylon poşet kullanılmıyor. Onların yerine ücreti karşılığı kumaş torba satılıyor. Bu nedenle ülkenin her yerinde oradan oraya uçuşan veya bir tarafta yığılı çevreyi kirletmiş poşetler görmüyorsunuz.
Argan Yağı :
Argan yağının nasıl üretildiğini Essaouria yazımda anlatmıştım, şimdi de faydalarını bir alıntıyla size sunayım;
- Daha çok cilt ve saç bakımında kullanılmakta olan argan
yağı, tırnaklar ve vücut içinde besleyici özelliğe sahiptir. Saçların daha
parlak ve sağlıklı olmasına yardımcı olurken saç kırıklarının oluşmasını da
engeller.
- Argan yağı cildiniz için etkili ve yararlı bir
nemlendiricidir. Hem de bu nemlendiricinin bir çok güzelleştirici faydası
olduğunu unutmayın. Avucunuza 1-2 damla argan yağı damlatıp elinize yayın. Daha
sonra cildinize ve boynunuza masaj yaparak uygulayın. Argan yağı ile cildinizi
nemlendirmek, kırışıklıkları gidermeye yardımcı olduğu gibi vitamin içeriğiyle
cildinize bakım sağlar.
- Cilt parlaklığını artıran ve kırışıklık oluşumunu yavaşlatan
argan yağı aynı zamanda kırışıklıkların görünümünü de daha zayıf hale getirerek
gizlemeye yardımcı olur. Yüksek antioksidan içeriği sayesinde cildinizi
yaşlanmanın etkilerine karşı korur. Serbest radikallere karşı savaşarak
cildinize bir kalkan oluşturur. Aynı zamanda cildin yumuşak, canlı ve parlak
görünümünü destekler.
Argan yağı, kanıtlanmış bir sebum (cilt tarafından üretilen
doğal yağ) azaltma etkisine sahiptir. Yağlı bir cilde sahipseniz argan yağı ile
zaman zaman cildinize bakım yapmak cilt yağını dengelemeye yardımcı olur. Argan
yağı, fazla yağlanma ve bu yağlanmaya bağlı olarak gözeneklerin tıkanması
nedeniyle ortaya çıkan akne, sivilce ve siyah noktaların oluşumunu engellemeye
yardımcı olduğu gibi aynı zamanda cildinizde hasar görmüş hücreleri tedavi
etmeye de yardımcı olur.
- Argan yağı tırnak bakımı içinde sıklıkla kullanılmaktadır.
Tırnak eti problemlerini gidermek için bir kaç damla argan yağını tırnak ve
tırnak etlerine masaj yaparak uygulayınız. Tırnak etleri problemlerini
gidermek, soyulma ve kavlamalara dur demek için oldukça faydalı olacaktır.
Elinize bir eldiven takıp 10 dakika boyu bekletmek argan yağının emilimi için
daha iyi olur.
- Argan yağı saç derisini ve saçı nemlendirerek kuru saçlardan
kaynaklanan kepek benzeri şikayetleri engelleyebilir.Saç diplerine iyi gelir,
saçı canlandırır, onarır ve böylelikle saçların daha canlı ve gür görünmesinin
sağlar.
- Argan yağının faydaları cilt ve saçla sınırlı değildir. Aynı
zamanda dudak güzelliği içinde başarılı bir bakım yağıdır. Dudaklardaki
çatlakları gidermek (özellikle kış aylarında nemsizlikten oluşur), dudakları
daha yumuşak ve pürüzsüz hale getirmek için kullanılabilir. 1 damla kadar argan
yağını dudaklarınıza sürün ve etkisini test edin.
- Argan yağının kalp damar hastalıklarını önlediği ve hatta bu
tipteki hastalıklara iyi geldiğine dair yayımlanmış makaleler vardır.Çeşitli
araştırmaların sonucuna göre argan yağındaki doymamış yağ asitleri, kolesterolü
düzenlemeye ve yüksek tansiyonun
düşürmeye yardımcıdır. Bu durumlarda kullanmanız gereken argan yağı cilt
reyonlarında satılan argan yağı yağı değil, bitkisel destek ürünleri satan
mağazalarda kapsül yada tablet şeklinde satılan argan yağıdır.
NOT; Gezi boyunca not tutarak, Fas ile ilgili yazılarımı yazmamda yardımcı olan eşim Nurşen Yavaş'a da teşekkülerimi sunarım....
İYİ SEYAHATLER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder