RUSYA - TRANS SİBİRYA, 2. DURAK - NİZHNİY NOVGOROD

TEMMUZ 2019

Bugün yolumuz Nijniy Novgorod'a.


Moskova'daki otelimizden ayrılıp metro ile Nizhniy Novgorod'a gideceğimiz Kurskiy tren garına gittik. Bu ulaşım için çeşitli alternatifler olsa da, 4 saat süren hızlı ve gündüz treni ile gitmeyi planlamıştım. Aslında 8 saat süren gece trenleri de var ama hem çevreyi görmek, hem de daha hızlı ulaşmak için böyle bir tercihte bulunmuştum.



Kurskiy tren garında benim biletimde yazan ile pasaportumda yazan vatandaşlık numaraları tutmayınca, biraz sıkıntı yaşasak da 200 ruble ceza ödeyerek trene bindik. Bu tren bundan sonra seyahat edeceğimiz trenlere göre en moderniydi ve sadece pulman koltuklar bulunuyordu. Rusya'da diğer bütün trenler gibi, trenimiz tam dakikasında N. Novgorod garına girdi. Buradan tuttuğumuz bir taksi ile otelimize ulaştık.


Otelimiz küçük ama ünlü Rozhdestvenskaya caddesi üzerinde ve tarihi mekanlara oldukça yakındı. 



O gün hava çok soğuktu. Hayatım boyunca Temmuz ayında böyle bir soğuk hava ile karşılaşmamıştım. İyice giyinerek otelimizden dışarı çıktık. Oka nehri üzerinde bulunan Kanavi köprüsünden geçerek, Aleksandr Nevski Katedrali'ne gittik. Köprüden geçerken rüzgar neredeyse bizi adeta yaprak gibi fırlatıp atacak kadar sert esiyordu. Volga ve Oka nehirleri tam da bu kentte birleşiyor. Birleştiği noktada da bu katedral bulunuyor.


Rusya'nın birçok kentinde de bir Aleksandr Nevski Katedrali bulunuyor. Kim bu adı geçen kişi?

Aleksandr Nevski, Novgorod'un büyük prensi ve Rus savaş kahramanı. Önce Novgorod sonra da I. Vladimir beyliklerinin lideri olmuş. 15 Temmuz 1240'ta, İsveçlileri Neva kıyılarında yenmiş. Nevski adını bundan dolayı almış ve Rusya'da ulusal kahraman ilân edilmiş. 1242 Nisanı'nda Töton şövalyelerini, Pskov Gölü'nün buzları üstünde yenerek, hem Rusya'yı, hem de Ortodoksluğu kurtarmış. Orta Çağ Rusya'sının büyüklerinden olan Aleksandr Nevski, Ortodoks Kilisesi tarafından azizlik mertebesine yükseltilmiş. 



Bu güzel katedrali gezip ve dışarıya çıktık. Hava yağmura dönmüş vaziyetteydi. Civarda bir taksi yoktu ve birinin telefon yardımıyla taksi çağırabildik. Taksiciden bizi iyi bir restorana götürmesini istedim. O da bizi Rozhdestvenskaya caddesi üzerindeki Piyatkin isimli restorana götürdü. Ama yol boyunca taksinin taksimetresi adeta rüzgar gülü gibi dönüyordu ve oldukça kısa bir mesafe için iyi bir ücret ödedik. Böylece ikinci taksi kazığımızı da yemiş olduk.


Trans Sibirya gezimiz sırasında yeğenimin Rusya'da yaşayan arkadaşlarından biri Yandex Taksi uygulamasını kullanmam için mesaj atmıştı. O uygulamayı indirerek, burada ve daha sonraki şehirlerde bunu kullandık ve bu sayede oldukça uygun fiyata şehir içi ulaşım sağladık. Bu ve benzer konuları, "Sibirya Genel ve Faydalı Bilgiler" yazımda daha geniş anlatacağım.



Restoran tarihi bir binadaydı ve oldukça kaliteli ve güzel bir restorandı burası. Sipariş ettiğimiz  herşey çok güzel olmakla birlikte, biftekler bir harikaydı. N. Novgorod'daki bu ilk gecemizde  vodka eşliğinde yaptığımı sohbet ile keyifli bir gece geçirdik.


Rusya'da yemek sıkıntı olur mu? sorusuna, hayır ve asla cevabı verebilirim. Burada gerek batı, gerek doğu kültürlerine ait mutfakları bulmak çok kolay. Hatta bunları deneyip farklı lezzetleri de ayrıca tatmak da mümkün.

Yemekten sonra Ergun ile yakındaki bir barda oturup ve yemeğin üzerine bira ile cila attık. Barda bulunanlar genelde üniversite öğrencisi yaşlarındaki gençlerdi. Bu kentzaten üniversiteleriyle de tanınıyor. Kendimizi buraya uygun bulmadık ve otele döndük.

Şimdi kısaca Nizhniy Novgorad'dan söz edelim;

Maksim Gorki'nin doğduğu kent olan Nizhniy Novgorod 1221 yılında Volga nehri kıyısında kurulmuş. Önceki ismi Gorkiy olan şehir, 1990 yılında yapılan değişiklik ile bugünkü adını almış. Bölgede yaşayan halk sadece Nijniy diyor. Şehrin nüfusu 2,5 milyon civarında. Oka ve Volga nehirlerinin birleşme noktası olan bu şehir tam bir öğrenci kenti. Kalabalık nüfusuna rağmen, oldukça temiz ve düzenli bir kent burası. Moskova'ya 400 km. mesafede bulunen kent Rusya'nın 4. büyük kenti.

Sabah otel odamızda Türkiye'den yanımızda getirdiğimiz peynir, zeytin, çay ve oradan temin ettiğimiz ekmek, bal, yağ ve domates ile geleneksel kahvaltımızı yaptık.  Daha önceki yazılarımda da yazmıştım benim için asla bunlar olmadan kahvaltı olamaz.



Kahvaltı sonrası dışarıya çıkıp kenti keşfe başladık. Rozhdestvenskaya caddesi, kentin en güzel caddelerinden biriydi ve üzerinde tarihi binalar, restoranlar, barlar çeşitli ürün satan dükkanlar bulunuyordu. Cadde boyunca sık sık rastladığımız heykeller de bir harikaydı. Zaten gezdiğimiz Rus kentlerinde aynı burası gibi caddeler heykellerle dolu. Bir de ülkemizde heykellere ve sadece onlara değil, genel manada sanata yapılanları düşündükçe...









İlk hedefimiz Nijniy Novgorod Kremlini. Önce yolumuz üzerindeki Meryem Katedrali'ne uğradık. Oradan Minin ve Pozharskiy Anıtı ve St. John Kilisesi'ne gittik. Aslı Moskova Kızılmeydanda bulunan Minin ve Pozharskiy Anıtının bir kopyası da bu şehre yapılmış.


Fotoğrafta, önde Minin ve Pozharskiy anıtı, arka planda St. John Kilisesi ve en arkada Kremlin surları giriş kapılarından biri görülüyor.



Kremlin, surları boyunca 12 kulesi bulunan, kırmızı tuğla ile inşa edilen Orta Çağ kalesi. Bu kale şimdi müze ve konser alanı olarak kullanılıyor.



Surların içi adeta bir park ve bu parkın bir bölümünde de 2. Dünya Savaşı sırasında kullanılan askeri araç ve gereç sergilenmiş. Rusya'da her 9 Mayıs'ta faşizme karşı verilen mücadelenin Zafer Günü olarak kutlanıyor. Bu bayrama eski SSCB ülkeleri de aynı önemi veriyor ve onlar da kutluyorlar.



Bu açık hava müzesini dolaştıktan sonra, Kremlin içinde bulunan Başmelek Katedrali'ne doğru ilerledik. Bu katedral Nijniy Novgorod'un ilk tapınağı  ve Minin'in mezarı da bu katedralde bulunuyor.



Bu tepeden Volga Nehri'nin harika manzaralarını seyrederken, bol bol da fotoğraf çektik.



Kremlin gezimizi tamamlayıp, buradan ünlü Çakalov Anıtı ve Merdivenlerine doğru yürüdük.






Valeriy Çkalov'dan söz edelim öncelikle. O bir uçak test pilotu ve Sovyetler Birliği kahramanı. 1936 yılında Tupolev ANT-25 uçağıyla Moskova - Uzak doğu arasında 9.374 km.lik mesafeyi, Stalin Rotası adı verilen bu rotada 56 saat 20 dakikada uçmuş.

1937 yılında da Moskova ile ABD'nin Portland şehri arasındaki 9130 km.'lik mesafeyi de hiç duraklama yapmadan 63 saat 25 dakikada uçmuş.

1938 yılında yine prototip bir uçağın test uçuşu sırasındaki kazada hayatını kaybetmiş.


Halk kahramanı olan Çkalov için burada bir anıt yapılmış. Hemen anıtın arka tarafında Volga nehrine doğru inen merdivenler vardı ve bu merdivenlere de Çkalov Merdivenleri adı verilmiş. Buradan da Volga manzarası oldukça güzel görünüyordu.



Şimdi yolumuz ünlü Puşkin Caddesi'ne. Bu cadde Çakalov anıtından başlayıp Gorki Parkı ve Anıtı'na kadar devam ediyor. Bu cadde boyunca müzeler, heykeller, restoranlar, barlar görüyoruz. Bu restoranlardan birinde Business Lunch yazısını görünce içeri girip ve yemek yedik. Fiyatı uygun olmakla birlikte, yemekler pek güzel değildi. Yemek konusunda bazen böyle olumsuzluklar da yaşadık seyahatimiz boyunca.



Yol üzerinde müzik yapan gençlere takıldım. Onlara Türkçe müzik bilip bilmediklerini sordum. Biilmiyorlardı ama ilgimizden memnun oldular. Birlikte bir hatıra fotoğrafı çekildik.



Yol üzerinde bulunan Fotoğrafın Müzesi ve Tarih Müzesi'ni, müzelerin o saatte kapalı olması nedeniyle, gezemedik. Cadde üzerinde zaman zaman dinlenerek ve fotoğraf çekerek ilerledik. Bu arada yol üzerindeki bir gişeden, ertesi gün yapmayı planladığımız tekne gezisi için, bilet de aldık.



Yolun sonunda Gorki Parkı ve Anıtı bulunuyordu. Burada da bir süre dinlenip fotoğraf çekildik. Bu gün de oldukça yorulduk artık ve  buradan otelimize doğru dönüşe geçtik ama uzun bir yolumuz var yine. Yukarıdaki fotoğrafta yorgunluğumuz yüzümüzden okunuyor değil mi?

Otele doğru giderken, yolumuz üzerinde kentin ve Volga'nın doyumsuz güzellikteki manzaralarını seyrettik. Otelimize vardığımızda bugün toplam 18 km yürümüş olduğumuzu gördük. 

Şimdi dinlenme zamanı.

Akşam yine otelin caddesi üzerinde bulunan bir İtalyan restoranda yemeğimizi yedik ama siparişlerimiz Lazanya, Risottolar hiç de lezzetli değildi. Bir önceki geceki lezzetli yemeklerin yanında bu akşamki yemek çok kötü kaldı.


Sabah yine otelde kahvaltımızı yapıp saat 12.00 de kalkacak tekne gezimize kadar dinlendik. Tekne gezisi, biz deniz kıyısında yaşayanlar için fazla ilginç olmamakla birlikte, değişik bir etkinlik oldu. Böylelikle kentin manzaralarını bir başka yönden de görmüş olduk.



Dönüşte yine Yandex taksi ile teleferiğe gittik. Teleferikle Volga üzerinden geçmek oldukça ilginç bir etkinlik oldu bize. Bu teleferik ile ilgili istatistikler de başlangıç noktasında bir panoya asılmıştı. Yolculuk sırasında kabin içinde bulunan Ruslarla da sohbet ettik.


Karşı yakada yine Zafer Meydanı ve Zafer Anıtı ile Lenin Anıtı da bulunuyordu. SSCB'nin ayrılış sürecinde Lenin heykellerinin yıkıldığını yazmıştı bizim bir kısım basın. Mutlaka bazı yerlerde olmuştur bu, ama gezdiğimiz kentlerde gezimiz boyunca görkemli Lenin heykelleriyle karşılaştık. Bu Lenin  heykellerini görünce, bir kısım medyanın bu konuda halkı ne kadar yanılttığına da şahit olmuş olduk. 

Burada bir süre dolaştık ve bu arada resmini çekmek istediğim küçük kızın masum tepkisine bakarmısınız?












Artık karşı tarafa geçme zamanı, yine teleferikle geri döndük. Hemen teleferiğin başlangıç noktasında Tatar Camisi' vardı ve camiyi ziyaret ettik. Camide Azeri bir müezzin ile sohbet ettik. Gezdiğimiz şehirlerdeki camilerde genellikle Tatar ve Azeri görevliler bulunuyordu. 

Camiye girişte bir market vardı ve burada da lezzetli Tatar börekleri yedik.









Buradan yine cami yakınındaki Pecherskiy Göğe Yükselme Manastırı'na gittik. Burası Nizhny Novgorod Eparchy'nin ana manastırı ve Arzamas Piskoposu'nun bulunduğu yer. Oldukça güzel ve görkemli bir manastırdı burası.



Manstır girişinde Rus Çarları ve Çariçelerinin heykellerinin bulunduğu bir mekan da bulunuyordu ayrıca.




Gorki'nin doğduğu kente gelip te, Gorki Müzesi'ni görmemek olur muydu? Buradan yine Yandex taksi çağırarak müzeye ulaştık. 




Maxim Gorky, sosyalist gerçekçiliğin babası olarak biliniyor ve devrimden önce Rusya'nın işçi sınıfından gelen az sayıdaki yazardan biriydi o. Gorki, çocukluğunun büyük bölümünü akrabaları Kashirin ailesiyle birlikte yaşayarak Nizhny Novgorod şehrinde geçirmiş. İleriki yıllarda da yine Nijny de yaşamış.


Yaşadığı bu ev, kullandığı eşyaları, çalışma odası, yatak odası, misafir odası, salon ve mutfak gibi bölümleri ile müze haline getirilmiş. Gorki'ye verilen değer burada açık seçik görülüyor. Fotoğrafta çalışma odası.

Aslında gezilerimde  elbette çok fotoğraf çekiyorum ama blogumun fotoğraf albümüne dönmemesi için büyük çoğunluğunu paylaşamıyorum. Fotoğraf demişken, gezi sırasında arkadaşlarımın çektiği fotoğraflardan da en güzellerini seçerek paylaştım bu seyahat yazımda.

Onlara da bu güzel fotoğrafları çektikleri ve bana bu anlamda güzel bir zemin hazırladıkları için çok teşekkür ederim.



Buradan Nijniy Novgorod Devlet Tarih ve Mimari Müzesi'ne gittik. Burası da oldukça güzel ve görkemli bir müzeydi. Rus tarihinin ve geleneksel Rus yaşamının sergilendiği bir müzeydi burası.



Bu kent Rusya'da gezdiğim kentler içinde en güzel olanlarındandı.

Bugün de iyice yorulduk doğrusu, şimdi otelimize dönüp dinlenme zamanı.




Artık iki günden fazla bir süre geçirdiğimiz ve dolu dolu gezip yaşadığımız bu kentten ayrılma zamanı.. Gece treniyle tam 8 saat 30 dakika sürecek yolculukla sabaha karşı Kazan'a varacağız.


TRANS SİBİRYA, 3. DURAK - KAZAN YAZIMI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ..



İYİ SEYAHATLER


1 yorum:

Taner Bolcan dedi ki...

Sevgili dostlarım, sizi kutluyorum. Seyahat anılarıniz ve gorseller şahane.
Abartı yok , net , anlaşılır ve özendirici.