AZERBAYCAN - BAKÜ

KASIM - 2012   


Sevgili dostum Murat Sıvacı ve sevgili eşi Venera'nın davetlisi olarak, eşimle birlikte 2012 Kasım ayında, Bakü'ye gittik. Burada geçirdiğimiz 5 günü ve kenti sizlerle paylaşmak istiyorum.

Azerbaycan Havayollarıyla, İzmir-İstanbul-Bakü güzergahını takiben Bakü'ye vardık. Vize almak için, pasaport kontrolu öncesinde form dolduruluyormuş ve vize alınıyormuş. Biz form doldurmadan çıktık kontroldan ama dönüşte başımıza bir iş gelmesin diye, ısrarla form istedim ama meğerse yeşil pasaportta böyle bir uygulama yokmuş. Yani Türklere havaalanında vize veriyorlar ve yeşil pasaport vizeden muaf.

 
Terminalden dışarıya çıkınca arkadaşlarımız bizi karşılıyor ve araçlarına binerek Bakü merkeze doğru yola çıkıyoruz. Yol boyunca yolun iki tarafı da duvarla örülüydü. Merakla arkadaşıma soruyorum. Burası protokol yoluymuş ve sanırım duvar arkasındaki olumsuz görüntüleri gizlemek üzere yapılmış. Daha sonraki günlerde Atbulak yönüne giderken de aynı duvarların örülmeye devam ettiğine şahit oluyorum. Duvarlar burada çıkan özel sarımsı renkli bir taştan örülüyor ve bir çok bina da bu taşlardan yapılmış.


Bakü'de ilk ziyaretimizi Türk Şehitliği'ne yapıyoruz. Türk şehitliğinin hemen yanında Azeri Şehitliği de bulunuyor. Şehitlikler şehre hakim bir tepeye konuşlanmış Hıyabani bölgesinde. Burada 1918 yılında Azerbaycan'ın bağımsızlık mücadelesi sırasında şehit olan Türk askerleri için yapılmış bir anıt da bulunuyor. Azeri şehitliği de Ermeni ve Ruslarla yapılan savaşlarda şehir olan askerlere için yapılmış bir anıt mezar.


Şehitliğin karşısında yeni yapılmış olan "Alev Kuleleri" olarak adlandırılan yapı ve çaprazında da parlamento binası bulunuyor. Alev kuleleri, üç alev şeklindeki binadan oluşuyor ve gece ışıklandırma ile alev görüntüsü oluşturuyor. Çok hoş ve ilginç bir proje. Bazen de alevler yerini Azeri bayrağı sallayan bir askere bırakıyor.


Bakü merkez olarak çok güzel bir şehir. Binalar özellikle geceleri yapılan aydınlatmalarla çok hoş ve güzel görünüyor. Ama aynı şeyleri Bakü varoşları ve diğer bölgeleri için söylemek mümkün değil. Zenginlik-Yoksulluk işte bu tezat çok açık bir şekilde görülebiliyor Azerbaycan'da.


Bildiğiniz gibi Bakü bir petrol bölgesi. Neredeyse evlerin bahçelerinde bile petrol kuyuları mevcut. Bizde bahçelerde su tulumbası vardır ya onlar gibi, daldır boruyu başla petrol çekmeye. Bütün kuyular bir boruyla birleştirilmiş, sanırım doğruca birilerinin cebine doğru akıyor. :) Ama giderek Bakü'deki petrol rezervleri azalmaya başlamış ve Hazar Denizi içinde petrol arama için, platformları imal etmeye başlamışlar. Arkadaşımın söylediğine göre, bu kuyuların sadece bir tanesinden, günde 30-40 bin dolarlık petrol üretimi yapılıyormuş. Arkadaşım bunlardan birini bana hediye etti ama bize henüz dönen bir şey yok. :). Doğal olarak petrol ürünleri de oldukça ucuz burada.


Bugün arkadaşımla onun işlerini kontrol etmek için Atbulak şehrine gidiyoruz ve dönüşte yol kenarında sazan ve yayın balığı satanlardan bir yayın balığı alıyoruz. Benim de ustalıkla pişirdiğim balığı, o akşam rakı eşliğinde mideye indiriyoruz.



Hazar'da yaşayan Mersin balığından üretilen ve dünyanın en pahalı ve kaliteli havyarı da burada oldukça revaçta olan bir ürün. Aynı şekilde Kazakistan'ın Hazar Denizi kıyısında bulunan Atyrau şehrinde bulunduğum zaman, orada da bu ürün oldukça kıymetli ve pahalı bir üründü. Bunu daha sonra Kazakistan'ı anlatırken yazacağım.



Bakü metrosu, yaklaşık 35 km uzunluğunda bir metro ve oldukça yoğun insan trafiğine sahip.  Sovyetler Birliği döneminde inşa edilmiş, demek ki sistemin ileri görüşlülüğü de ortada. Biz ancak yeni kavramışız metro ya da toplu taşım işini, onlar ise yıllar önce çözmüş bu konuyu.


Bakü'nün ortasında, "İçeri Şehir "ya da "İç Kale " adıyla anılan bir kale bulunuyor ve bu kale değişik dönemlerde farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Kale içinde çok sayıda tarihi yapı var ve bunlardan en önemlisi, Şirvahşahlar Sarayı. Saray 15. yüzyılda Arap hakimiyeti döneminde yapılmış. Taş mimarisinin güzel örneklerinden biri olan  bu saray, mescid, hamam, türbeden oluşan bir kompleks.


Sultan Keykubat döneminden kalma derviş türbesi ve medrese, Ermeniler tarafından 1300 lerde yakılıp yıkılmış. Ayrıca, güzel bir yapı olarak Cuma Mescidi'ni de saymak mümkün burada. Tabii ki bir turistik merkez olan bu iç şehirde, turistik eşya satan dükkanlar da oldukça fazla.


Bakü ile özdeşleşmiş en güzel örneklerden birisi de Kız Kulesi. Orada bulunduğumuz sırada restorasyon çalışmaları vardı. Yine de içine girdik, yanlış hatırlamıyorsam 8 katlı bir yapı, her katında odalar var. Bu odalarda değişik dönemlere ait otantik giysiler bulunuyor ve bu kule müzeye dönüştürülmüş. Terasından, Bakü panaromik olarak oldukça güzel görülüyor. Ayrıca Kız kulesi önünde, küçük bir arkeoloji müzesi de bulunuyor.


Bakü'de Eurovizyon şarkı yarışmasının yapıldığı muhteşem yapıyı da görmek gerekiyor. Geceleri ışıklı gösterisi devam ediyor burada. Yakınında bulunan ve Guiness rekorlarına girmiş dev Azerbaycan bayrağı da dikkati çekiyor. 70m x50m büyüklüğünde bu bayrak. Azeriler bu bayrakla çok gurur duyuyorlar.


Bakü'ye gelip de minyatür kitap müzesini görmemek olmaz. Zarife adındaki bir hanımın oluşturduğu bir müze burası. Müzede binlerce minyatür kitapçık bulunuyor. Minyatür Kuran ve Atatürk'ün minyatür Nutkunu da görmek mümkün bu müzede.

 
Kentin merkezi geceleri cıvıl cıvıl, gençler için eğlence mekanları var burada. İstanbul İstiklal caddesi benzeri, Torgovaya caddesi boyunca süslü ve güzel bir mimarlık örneği olan taş yapılar dikkati çekiyor. Geceleri de güzel aydınlatma örnekleriyle daha da muhteşem görünüyorlar. Burada çok miktarda restoranlar, kafeler ve giyim mağazaları bulunuyor.


Burada bulunan ünlü Türk markaları yanında dünyaca ünlü giyim markalarının da çok miktarda olduğunu söyleyebiliriz. Edindiğimi bilgilere göre rakamlar oldukça uçuk, ama demek ki satın alanlar var ki bu mağazalar çalışmaya devam ediyorlar.


Yine farklı ülkelerin mutfaklarından örnekleri buradaki restoranlarda tatmak mümkün. Gittiğimiz bir Gürcü restoranında içtiğimiz ev yapımı Gürcü şarabı ve Haçipuri harikaydı.


Bakü'de önemli bir turistik yapı da, Ateşgah. Burası ateşe tapanların Hindistan'dan gelerek kurdukları bir tapınak. Yerden kaya gazı çıkıyor ve sürekli yanıyor, bizdeki Olimpos gibi. Burası da bir müzeye dönüştürülmüş.

Burada yaşayan Azeri vatandaşlarının büyük çoğunluğu müslüman ve daha çok Şii ve CaferiOrtodoks ve küçük miktarda da Yahudi nüfus da var. 

Bakü'de oldukça popüler olan bir diğer konu da, sağlık turizmi. Buraya özellikle termal tedavi amacıyla gelenler de çok fazla. Orada tanıştığımız Ordu'lu bir bayan, anlatımına göre orada aldığı tedavi sonucunda yeniden doğmuş gibi hissetmiş kendini. Burada 2-3 haftalık kür tedavisi uyguluyorlar, özellikle eklem, sinir, bağırsak sistemi ve genital rahatsızlıklara oldukça faydalı bir tedavi oluyormuş. Ben de belimdeki fıtığın tedavisi için oraya gitmeyi düşündüm ama Türkiye'ye dönünce ameliyat oldum ve doğal olarak orası gündemimden çıkmış oldu.

Burada dil konusunda herhangi bir sıkıntı çekilmiyor. Azerilerle Türkçe gayet kolay anlaşabilirsiniz. Ama Azerice ilginç bir dil geldi bize, bazı reklamlar bizi tebessüm ettirdi. Örneğin,devlet memurluğu sınavına hazırlık yapan bir dersane önünde şu yazıyordu. " Dövlet kulluğu imtihanı ". Buna benzer çok miktarda size de ilginç gelebilecek yazılar okuyabilirsiniz Bakü'de


Bakü'nün, Hazar sahili oldukça uzun ve güzel. Burada zevkli bir yürüyüş yapabilirsiniz. Çok güzel parklar oluşturmuşlar.  Venedik'ten esinlendikleri gondollarla gezebileceğiniz bir havuzu da ihmal etmemişler. Geceleri ışık gösterileri gerçekten görülmeye değer.

Haydar Aliyev'in posterleri kentin çeşitli noktalarında konuşlandırılmış durumda. Hemen birçok köşeyi dönüşte bu posterlerle karşılaşıyorsunuz.

Arkadaşlarımız bir gün bizi Bakü Galatasaraylılar derneğine götürdüler. Burada, Türkler ve Azerilerin birlikte oluşturdukları müzik çalışmasını da izledik. Çok keyifli saatlerdi, Azeri ve Türk müziğinin güzel eserlerini seslendirdiler. Bu çalışmaları sonunda özel günlerde konser veriyormuş bu gurup.



İYİ SEYAHATLER



Hiç yorum yok: