Eylül 2013
Uzun bir süredir düşündüğüm " ŞU ADA SENİN, BU ADA BENİM " gezimi nihayet Eylül 2013 te, yalnız gitmek üzereyken Dayım Adem İktir ile birlikte gerçekleştirdik .
Güzergah olarak, Kuşadası-Samos-Leros-Kalimnos-Kos-Bodrum'u planlamıştım.Bu adalar arasında bulunan Patmos adasında daha önce bulunduğum için bu adayı plan dışı bırakmıştım. Bu güzergah içinde ziyaret edilebilecek bir ada Patmos. Özellikle St. John' un kilisesinin bu adada olması nedeniyle hristiyanlar için kutsal bir ada.
Kuşadası'ndan Meander Travel Teknesiyle saat: 08.30 da Samos'a hareket ettik. Yaklaşık 90 dakikada Samos'un ana şehri olan Vathi'ye vardık. ( Belki de buraya sefer yapan tek firma olduğu için ulaşım diğer adalara göre çok pahalı . Gidiş -dönüş 55 Euro, tek yön ise 35 Euro). İlk işimiz Leros adası ulaşımını halletmekti, çünkü ona göre burada kalışımızı planlayacaktık. Bir acentaya gidip Samos - Leros bileti alacakken, bütün ada ulaşımının biletlerini aldık.
Ulaşım konusunda farklı seçenekler bulunuyor. Feribot, Katamaran , Hydrofil veya normal teknelerle olabiliyor. Tabii ki tekne hızına göre fiyatlar da farklılık gösteriyor.
Planımız Samos'ta 2 gün kalmaktı. Vathi'yi gezdikten sonra, ki denizi çok pis kokuyor, adanın en güzel şehri Pitagoria'ya otobüs yolculuğuyla 20 dakikada vardık. Daha önce kuzenimin kalıp bize tavsiye ettiği otele gittik ve yerleştik. Ama otelden ayrılırken, oradaki bayanın suratsız ve ters davranışı bizi üzdü. Ama genelde adalarda yaşayanlar gayet güler yüzlü ve yardımcı olmaya çalışan insanlar.Eylül ayı olması nedeniyle, ada sakindi. Otelde müşteri olarak sadece biz vardık. Bu nedenle otel fiyatlarında da pazarlık etme şansımız da oldu. genel olarak 15-25 Euro geceliği oteller ve pansiyonlar bulmak mümkün.
Pitagoria tarihi bir şehir olması yanında , ünlü matematikçi Pisagor'un da doğduğu şehir olmasıyla da ünlü ve şehir ismini ondan alıyor. Limanda bir Pisagor heykeli mevcut, kendisi dik üçgenin dik kenarı pozisyonunda.
Şehir merkezinde hala süren arkeolojik kazılarda bir antik kent ortaya çıkarılıyor. Limanda bulunan kale, tünel , antik tiyatro gibi tarihi yapıları da gezip görmek mümkün.
Tabii ki adalara gelmişken deniz ürünleri ve Uzo'yu da pas geçemezdim. Ayrıca adalarda Yunan mutfağını tanımak ta mümkün, hatta bazılarının sadece isimleri benzese de Türk mutfağından isimler de var. Musakka ,İmam bayıldı, Bekri meze, Hasan Paşa köftesi, Baklava bunlardan bazıları. Harika börekleri var. Yemeklerin ve kebapların çoğu domuz etinden, müslümanlar dikkat! Bütün adalarda her türlü yiyecek ve içecek rahatlıkla bulunuyor. En ucuzu pidenin içine koydukları köfte, soğan, domates ve mayonezden oluşan Pita. Pita içinde domuz döner, tavuk döner de olabiliyor. Fiyatı2,5 Euro.
2. gün bir araç kiralayıp adayı dolaştık. Hora, Mitilini, Lemonakia yolunu takip ederek Tsamadou plajına geldik. Güzel bir plaj ve bir bölümü nüdistlere ayrılmış (İlgilenenler olabilir) .
Kiralık araç acentesi sahibinin görmemizi tavsiye ettiği, Vourlites köyüne geldik. Köy küçük ve şirin oldukça temiz bir köy.Köyün küçük bir meydanı ve burada bir kaç kafe vardı. Kafelerden birinin adı "Mavi Sandalye" idi , bunu görünce heyecanlandık acaba sahibi Türk mü diye.
Kapalı olduğu için başka bir kafede oturduk, orada iyi giyimli köy sakinleri vardı, bir kabın içinden tabaklara bir şey koyup yiyorlardı, bize de ikram ettiler. Onların dini bir günüymüş, yedikleri de bildiğimiz Keşkek. Orada adı farklı ama ben "biz buna keşkek diyoruz "deyince, "evet keşkek" dedi bize ikram yapan kadın.
O arada" Mavi Sandalye" kafe açıldı, oraya gidip neden adı böyle dedik, oraya gelip köy ile ilgili bir yazı yazan Türk gazetecinin söylemesiyle öyle yazmışlar, asıl ismi "Blue Chair". İşletme sahibi , Türkiye'de bir dergide yayınlanan makaleyi bize verdi ,okuduk. Bu köyün 1600 yılında İzmir'in Urla ilçesinden göç edenler tarafından kurulduğunu böylece öğrendik.
Oradan Karlovasi şehrine gittik burası adanın 2. büyük şehri ama plajı dışında önemli bir şeyi yok ziyaretçiler için. Dağ yolundan Kampos'a vardık, burası upuzun plajı olan bir yerleşim yeri bol miktarda resturant ve kafeleri var. Pirgos ve Koumarade yolunu takiben Pitagoria'ya döndük.
Yunan adasına gidip te, Yunan müziği eşliğinde eğlenmemek olur mu? elbette olmaz. Akşam yemeğimiz sırasında ellerindeki enstrümanlarla gelen, Yunan romanlarının müziği eşliğinde, dans ederek eğlendik. Onlara akordion ile eşlik eden, restoranda oturan bir de Alman bayanla da poz vermeyi ihmal etmedik.
Bu arada acenteden arandık ve sabah kalkacak Hydrofil seferi iptal edilmiş, akşam üzeri kalkacak ve 2 saatte gideceğimiz Leros'a, 6 saate varan Feribota bileti değiştirdik. Böylelikle 2 gün planladığım Samos, 3 güne döndü. Burası için 2 gün yeterli bir zaman, 3. gün yapacak bir şey bulamadık doğrusu.
Türkiye'ye yakın Yunan adaları seyahatimizin LEROS bölümünü okumak için tıklayınız.
İYİ SEYAHATLER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder