Ağustos 2017
Neyse Viscri gezimizi tamamladıktan sonra artık yolumuz Sighişiora'ya. Ana yola çıkıncaya kadar yine 8 km.'lik o yolda sarsıla sarsıla gidiyoruz. Buradan Sighişiora yaklaşık 40 km. Öğle yemeğimizi de yol üzerindeki bir restoranda alıyoruz. Burada yediğimiz tavuk bagetler oldukça lezzetliydi.
Sighişiora'ya varıyoruz ama herhangi bir otel rezervasyonu yapmadan geldiğimiz için önce bir barınma yeri bulmalıyız. Gelmeden önce, burada pansiyonda kalmanın daha iyi bir fikir olduğunu okumuştum. Öğleden sonra ve hava çok sıcak, uğradığımız her pansiyon kapısı kapalı, çalsakta açan yok, mübarekler siestada herhalde. Neyse ki sonunda önce beğenmediğimiz daha sonra da beğenerek kaldığımız iki pansiyonun kapıları açıktı. Kaldığımız pansiyon yine Alman kökenli bir aileye aitti ve oldukça temizdi. Burada çok sayıda pansiyon bulunuyor, rezervasyonsuz gelseniz bile yer bulabiliyorsunuz.
Pansiyonda bir süre dinlendikten sonra şehri gezmeye çıkıyoruz. Yolumuzun üzerindeki ilk ilginç yapı Saat Kulesi. 1280 yılında yapılmış olan bu kuledeki saat içinde, Diana (Pazartesi), Mars (Salı), Merkür (Çarşamba), Jüpiter (Perşembe), Venüs (Cuma), Satürn (Cumartesi) ve Güneş (Pazar) karakterleri bulunuyor.
Bu şehir yukarıda da bahsettiğim dönemde kurulmuş bir şehir. Sighişiora kalesi içinde bulunan, 16. yüzyıldan kalma rengarenk evleri, dar Arnavut kaldırımlı sokakları çok şirin görünüyor. Şehrin turistik merkezi de zaten burası.
Bu kalenin 7 adet kulesi bulunuyor (daha sonra gezdiğimiz Tardu Mureş'te de aynısını gördük) ve çeşitli meslek guruplarının ismiyle anılıyor. Örneğin Kasaplar Kulesi, Terziler Kulesi, Ayakkabıcılar Kulesi, Kürkçüler Kulesi gibi. Burada yaşayan Alman kökenli zanaatkarlar sayesinde bu kent çok gelişmiş.
Braşov, Bran kalesi yazımda bahsettiğim Vlad Tepeş (Kazlıklı Voyvoda -Kont Dracula) bu şehirde doğmuş ve 4 yaşına kadar burada yaşamış. Onun doğduğu ev şu anda restoran olarak kullanılıyor. Sadece Kont Dracula'nın restoranında yemek yedik demek için, pahalı olan bu restoranda akşam yemeğimizi yemiyoruz.
Eğer yürümekten yorulmak istemiyorsanız, mini tren ile de buradaki gezinizi yapabilirisiniz. Biz yürümeyi tercih ettik ama doğrusu oldukça yorulduk.
Yorgunluk deyince, ben o gün oraya kadar çıkacak takati kendimde bulamayınca, kentin en üst noktasındaki kiliseye Nurşen yalnız başına çıkıyor. Ama dönüşte o kadar merdiven çıkıp da gördüklerinden sonra, harcadığı efora değmediğini söylüyor. Yine de oradan şehir manzarası fena görünmüyormuş.
Hem yorgunluk hem de havanın kararması nedeniyle pansiyonumuza dönmeye karar veriyoruz. Önce Saat Kulesi giriş kısmında bulunan pizzacıda bira eşliğinde pizza yiyerek karnımızı doyuruyoruz.
Resimdeki beyaz kilise ve arkasında bulunan tren garına sabah uğrayıp sonra yolumuz davem edeceğiz ama sabah yeni güzergahımızın heyecanındanmıdır nedir, bunlara uğramadan Sighişiora'yı terk ediyoruz.. :)
Şimdi sırada Targu Mureş var..
Romanya - Targu Mureş yazımı okumak için tıklayınız...
İYİ SEYAHATLER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder