NEPAL - CHİTWAN

 Eylül 2016


Trekking dönüşü Pokhara'da bir gün daha kalıp dinlendikten sonra, yeni hedefim Chitwan oldu. Pokhara'dan Chitwan'a otobüsle gidiliyor. Biri halk otobüsü, diğeri turist otobüsü ve Greenline otobüsü olmak üzere 3 sınıfta seyahat edilebiliyor. Greenline öğle yemeği dahil  23 dolar, turist otobüsü klimali 15 dolar, diğerine zaten binilmez çünkü çok kötüydü. Ben turist otobüsünü tercih ettim.



Yol aslında çok uzun değildi, 135 km. Fakat buranın yolları o kadar kötüydü ki, bir de üstüne yol çalışmalarının eklendiğini düşünün, ortalama 10 km. hızla gittik bazı yerlerde. Tabii sarsıntıdan bütün eklemlerimiz yerinden çıkacaktı neredeyse. Bu yolculukta geçen 7 saat sonunda nihayet Chitwan'a vardık.


Otobüs terminalinde bir grup insan bir araya toplanmış otobüsten inenlere ellerindeki otel resimlerini gösterip sesleniyorlardı ama yanımıza gelemiyorlardı. Turistleri çok rahatsız ettikleri için bu önlem alınmış ve polisler zaman zaman onlara müdahale ediyordu. Herhangi bir rezervasyon yapmadan gittiğim için kalacak bir yer bulmalıydım. Otobüsten inenler oradakilerin ellerindeki resimlerdeki otel ve resortlara bakarken, birisi beni 10 rupiye şehir merkezine götürebileceğini ve orada çok sayıda otel olduğunu, orada seçim yapabileceğimi söyledi. 


Beni önce kötü bir otele götürdü, ben kabul etmeyince bir başkasına götürdü. Burasının kardeşine ait olduğunu ve 10 dolar kahvaltı dahil kalabileceğimi söyledi. Şehir merkezine biraz uzak olması nedeniyle onu da istemedim ve en nihayetinde benim için uygun bir yer olan Chitwan Forest Resort'ta 15 dolar, klima, wi-fi, kahvaltı dahil, kalmaya karar verdim. 


Koskoca otelde sadece müşteri olarak bir tek ben vardım. Ne istesem hemen yerine getiriyorlardı. Otel müdürü ile aktiviteleri konuştuk milli parkta fil safarisi, kano ile nehirde yolculuk ve folklor gecesine katılmaya karar verdim. İsteyenler için, ormanda yürüyüş, araç ile safari, fil bakım evi ziyareti gibi etkinlikler de var ama ben bunlara katılmadım.




Aynı gece bir saat sürecek olan bu folklor gecesinde gösterileri izledim. Bir rehber salona gidip gelene kadar bana eşlik etti. Gösterinin son bölümünde izleyenlerde danslarına katılabiliyordu ama ben katılmadım.



Ertesi sabah saat 06.00 da kalkacak ve 07.00 de kano ile nehirde akıntı eşliğinde yol alacaktık. Kahvaltıyı takiben, aynı rehber gelip beni aldı ve safari aracı ile başlangıç noktasına gittik. Yolculuk sırasında bana çevreyi anlatıyor, doğal yaşamdan, kuş ve timsahlardan bahsediyordu. 

Bineceğimiz kanolar da tek bir ağacın oyulmasıyla yapılmıştı. Kanoya denge gözetilerek teker teker bindik ve nehir yolculuğumuz başladı.



Bu arada önce nehirde, daha sonra da kıyıda timsahlar gördük. Hatta bir timsah biz geçerken nehire iniyordu ve bu durum kanoda biraz heyecana yol açtı. :) Şayet kano devrilse timsaha oldukça iyi yemler olacaktık.



Bu arada çok sayıda kanatlıyı uçarken, su içerken veya bir dal üzerine konmuş olarak izledik. Bu arada daldaki kartalı görebildiniz mi?


Güzel manzaralar eşliğinde bu kano gezimiz bir saat sürdü. 


Kano gezimizin bittiği noktada devletin fil yetiştirme ve bakım istasyonu bulunuyordu. içeriye girmedim ama dışarıdan fotoğraf çekilmeyi de ihmal etmedim.


Fil safarisi burada oldukça ilgi çekiyor ve meslek haline getirilmiş. Bu nedenle çok sayıda fili şehrin caddelerinde sürücüsü ile birlikte gördüm. 


Öğleden sonra fil safarisi vardı. Saat 15.00 te rehberim yine gelip beni aldı ve yarım saatlik bir yolculuk sonunda safarinin başlangıç yerine geldik. Burada her filin üzerine 4 kişi biniyordu ama sona bir ben ve bir de Nepalli kadın kalınca file ikimiz bindik. 


Daha henüz ilerlemeye başlamışken şiddetli yağmur yağmaya başladı. O yağmurun altında 1,5 saat vahşi yaşamın içinde yol aldık. Filin sahibinin verdiği şemsiye bile durumu kurtarmıyor, yağmurda duş yaparak yola devam ediyorduk. 


Burada tek boynuzlu gergedan, kaplan gibi vahşi hayvanları görmeyi ummuştum ama sadece bir ağacın altına sinmiş olan bir geyik gördüm. Tabii bu sağanakta çok fotoğraf çekme şansım da olmadı. Görebildiniz mi geyiği ?


Daha önce fil safarisine Tayland da katılmıştım ama o bunun yanında oyuncak kalıyor doğrusu, bu tam harbi safariydi. Tayland da fil hep bir patikadan gitmişti oysa burada tamamen vahşi ormana dalarak yürüyordu. Zaman zaman bitki ve dallara sürte sürte yol alıyor, oramız buramız çiziliyordu. Kendimi korumak için epeyce uğraşmak zorunda kaldım.

Ben bir yandan şemsiyeyi tutuyor, bir yandan da ıslanan giysi ve oturak nedeniyle kayarak aşağıya düşmemeye çalışıyordum. Durum oldukça komikti.)))) Turun bir an önce bitmesini istiyordum ama adam işini çok ciddi yapıyor ve kısa yoldan dönmeden tura devam ediyordu. Adam zaman zaman durup sağa sola bakıyor, ben de eyvah galiba yolu da kaybetti diye düşünüyorumdum. :) Nihayet 1,5 saat sonunda başlangıç noktasına vardık. Kadının kocası tura katılmadığı için kupkuru kalırken, kadın ve ben aynen sudan çıkmış sıçan gibiydik. :)


Nepal'de daha 4 günüm vardı. Buda'nın doğum yeri olan Lumbini'ye gitmeyi düşünüyordum ama ters istikamette bulunması nedeniyle Katmandu'ya dönüş oldukça meşakkatli olacaktı. Oraya gidip uçak ile dönmeyi düşündüm ama o da pahalı geldi. Sonuçta bir gün daha Chitwan'da kalıp sonra Katmandu'ya gitmeye karar verdim.

Kathmandu yazımda belirtmiştim; Budizmi merak ediyor ve hatta arkadaşlarıma Budist olarak döneceğimi söylüyordum. Ama Budist tapınaklarında da gördüm ki bunlar da "sadece duygusal" takılıyorlardı. Bhaktapur'daki Budist tapınağında rehberim bana, ne kadar fazla bahşiş verirsem çok daha fazlası sana döner demişti. Monk'lar bir şeyler okuyordu ve önlerinde para sepeti vardı. Bu durum beni Budizm konusundaki düşüncelerimin de doğru olmadığı hissiyatını verdi. Dolayısıyla Budist olmayacağım için, Lumbini'ye gidip hacı olmama da gerek yoktu. :)  Gerçi 2-3 günüm daha olsaydı buraya kadar gelmişken orayı da gezmeyi isterdim. 

Chitwan'da 3. günüm sağanak yağmur ile başladı ve otel odasında Poon Hill hikayemi yazıyordum. Onu burada tamamlayarak blogumda servis ettim.


Gezdiğim ülkelerde gençlerle fotoğraf çekilirim. Burada da Genç Nepallilerle fotoğraf çekildim. Onlar da ben de mutlu olduk.


Öğleden son hava açtı. Bir kiralık bisiklet ile şehri ve bahçeleri gezdim. İnsanların yaşam şartlarını böylece yakından görme fırsatım oldu. 

   
Otele dönüşte ne yemek istediğimi sordular. Ben de aşçıya, soğan, biber, domates ve yumurta olup olmadığını sordum. O da olduğunu söyledi. O zaman gel beraber yemek yapalım dedim ve mutfağa girdik. O hazırlıyor ben pişiriyordum, anladınız bu yemeğin ne olduğunu. O da beni ilgiyle izliyor, yemek pişince ben bir miktarı kendime aldım, kalanını da deneyin belki beğenirsiniz diye onlara bıraktım. Ama domatesler bizimkiler gibi lezzetli ve olgun olmayınca, çok lezzetli olmadı tabii ki Menemenimiz. Artık işi abarttım ve akşama yemeği için de patlıcan yemeği yaptım. :)   Buralarda en büyük sorun yemek zaten, iki öğün ağzıma layık yemek yemiş oldum böylelikle.

Artık dönüşe geçtim şimdi yolum yine Kathmandu'ya. Kathmandu'da iki gün daha kaldıktan sonra yolum Türkiye'ye.. NAMASTE...Bu ara süreyi de Kathmandu yazımda paylaştım.

NEPAL GENEL ve FAYDALI BİLGİLER yazımı okumak için tıklayınız.



                     İYİ SEYAHATLER

Hiç yorum yok: